> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hanefi Fıkhı > Reddü´l Muhtar / Mezun
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Reddü´l Muhtar / Mezun  (Okunma Sayısı 2573 defa)
04 Şubat 2010, 21:46:56
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 04 Şubat 2010, 21:46:56 »



Reddü´l Muhtar / Mezun
MEZUN KİTABI

ÇOCUĞUN TASARRUFLARI VE ÇOCUK ÜZERİNDE VELÂYETİ OLANLARIN DERECELERİ BAHSİ






MEZUN KİTABI


METİN

İzin kelimesi sözlükte bildirmek ve haber vermek anlamına gelir. Bir terim olarak ise ticarî konuda

hacri kaldırmak demektir. Çünkü izinli kölede ticaretten başka konularda hacr kaldırılmaz. İbn

Kemâl.

İzin, hakkı düşürmektir. Eğer mezun köle ise hakkı düşüren efendidir. Yok eğer çocuk ise, hakkı

düşüren onun velisidir. İmam Şafiî ve İmam Züfer´e göre ise, izin şeriatta vekâlet vermek ve kendi

yerine geçirmek demektir.

Hacri kaldıran köle kendi nefsî için ehliyeti ile tasarruf edebilir. Onun bu tasarrufu bir süre ile

sınırlandırılmaz. Ve bir çeşit ile de tahsis edilmez. İşte bu görüş, musannıfın «hakkı düşürmektir»

sözünün ayrıntısıdır. Yani üzerindeki hak düşürülen kimse, kendi başına tasarruflarda bulunabilir.

Taahhüd ile de efendisine rücu edemez. Çünkü efendisi onun hacrini kaldırmıştır.

O halde eğer kölesine bir gün veya bir ay izin vermiş olsa. -musannıfın bu sözü onun hacrini

kaldırmıştır» sözünün ayrıntısıdır- o köle mutlaka üzerine hacr konulana kadar mezun olur. Zira

düşürülen şeyler belirli bir süre ile sınırlanmazlar. Bir türle de tahsis edilmez. O halde kölesine bir

çeşit izin vermiş olsa, ticaretin bütün çeşitlerinde izin vermiş olur. Zira ona izin vermekle üzerindeki

ticaret hacrini kaldırmış. vekâlet vermemiştir.

Bilinmiş olsun ki, bir nevi tasarrufla izin vermek ticarete izindir. Şahsî tasarrufla izin vermek ise

istihdamdır.

İzin, delâleten de sabit olur. Meselâ efendisi kölesinin bir yabancının malını sattığını görse, sussa,

bu delâlet yoluyla izindir. Ama efendisi kölenin kendi malını sattığını görse, lisanı ile izin verinceye

kadar caiz olmaz. Bezzâziye, Dürer, Hâniye´den.

Şu kadar var ki Zeylâî ve diğer âlimler efendinin malı ile yabancının malını eşit tutmuşlardır. Yani bir

köle efendisinin malını satarken efendisi görse, müdâhale etmese, bu delâlet yoluyla izindir.

Yabancının malını sattığını görüp susması gibi. Efendinin malı ile yabancının malının eşit olduğunu

İbni Kemâl ve Mülteka sahibi de kesin bir biçimde söylemişlerdir.

Bu görüş Şurunbulâliye´de şu sözle tercih edilmiştir: «Metin ve şerhlerde olan hükümler fetvâ

kitaplarında olandan daha uygundur.» Hatırda tutulsun.

O zaman köle istediğini alır ve efendisinin susması da izindir. Ancak kölenin efendisi hâkim olursa,

o zaman efendinin susması, onun malında da mezun olduğunu gösterir. Eşbâh. Şu kadar var ki,

efendisinin gördüğü o şeyin satış veya alışında mezun olmaz. Yani efendisi adına o malın satımı

nafiz değildir. Çünkü bu takdirde kölenin mezun olmadan önce mezun olması lazım gelir. Bu da

bâtıldır.

Ben derim ki: Şu kadar var ki, Kuhistânî, Zâhire´ye nisbetle efendi-in malını alışla değil, satışla

kaydetmiştir. Onun satıcı sahih olduğu gibi alışı da sahih olur. O zaman birinci mebi ile alınan mal

arasında farka ihtiyaç olur ki, söz konusu mebî hakkında köle mezun olmamaktadır. Ama aldığı şey

hakkında mezun olmaktadır. Allahu Teâlâ muvaffak kılsın.

İZAH

Musannıf bu konuyu hacrden sonra zikretmiştir. Zira izin, daha önce hacrin bulunmasını gerektirir.

«Sözlükte izin; bildirmek ve haber vermek anlamındadır ilh...» Musannıf izni, ilâm kelimesi ile tefsir

etmekte Zeylâî ve Nihâye´ye uymuştur.

Turî de şöyle demektedir: «Şeyhülislâm, Mebsût adlı eserinde şöyle der: «izin sözlükte, serbest

bırakmaktır. Zira izin men manâsına gelen hacrin zıddıdır. O zaman izin bir şeyden diğer bir şeye

serbest bırakmaktır.»

Nihaye´de de şöyle denilmiştir: «İzin bir şeyde hacredilen kimse için engeli kaldırmak anlamına

geldiği gibi hacredildiği şeyde de onun serbest olduğunu bildirmektir.»

Nihâye, Zeylâî´nin «izin ilâmdır. Ezân´ın ilâm manâsına gelmesi de bundandır» sözünü uzak

görmüştür. Çünkü izin, «Şuna izin vermiştir» kelimesinden alınmıştır. Ezân ise «şunu ilâm etmiştir»

anlamına gelen ezzene´den gelmiştir.

Ebussuud da şöyle demiştir: «Kadızâde, Tekmile´de. «Ben hiç lugat kitaplarında iznin ilâm

anlamına geldiğini görmedim» demiştir.»

«Mezun olan kölede ilh...» Uygun olan köle sözünün düşürülmesidir. Zira hüküm çocukta ve zayıf


akıllıda da böyledir. H.

«Ticaretten başka konularda ilh...» Yani evlenmek, cariye almak, borç vermek, hibe ve benzeri

şeylerde mezun köleden hacr kalkmaz.

«Hakkı düşürmektir ilh...» Bu söz. «Şeriatte hacri kaldırmaktır» sözünün tefsiri gibidir. Açıktır ki,

çocuk ve zayıf akıllıda hakkın düşürülmesi yoktur. Sadiye.

Şu kadar var ki İbni Kemâl şöyle demiştir: «Yani mevlânın hakkını düşürmek değil, men hakkını

düşürmektir. Zira mevlânın hakkının köleye izine tahsis edilmesi geçerli değildir. Çünkü efendinin

hakkı izinle köleden düşmez. Bundan ötürü de aşağıda geleceği gibi efendi kölesinin kazancından

zorla alır.»

«İmam Şâfiî ve İmam Züfer´e göre ise, izin şeriatta vekâlet vermek ve kendi yerine geçirmektir.» Bu

ihtilafın semeresi ileride gelecektir.

«Köle tasarruf edebilir ilh...» Musannıfın bu sözü manâ üzerine atıftır. Sanki musannıf efendi

kölesine izin verdiği zaman köleden hacr kalkar, ondan sonra köle tasarruf eder ilh... demek

istemiştir. İbni Kemâl.

«Köle ilh...» Musannıf bu beyânı köle ile niçin tahsis etmiştir? Çünkü onda hâl gizlidir. Yoksa,

buradaki hüküm köle, çocuk ve zayıf kıt akıllı (ma´tûh) arasında ortaktır. İbnî Kemâl.

«Kendi nefsi için ilh...» Yani vekâlet yoluyla efendisine tasarruf etmiş değildir. Kuhistanî.

Kendi nefsine tasarruf ettiğinde aldığı şeyin kendisinin olması da lazım gelmez. Çünkü köle

tamomıyla efendisinin mülküdür. Onun mülkiyeti tasarruf ettiği şeyde güç olduğu takdirde efendisi

o mülkte onun yerine geçer. Şurunbulâliye.

«Ehliyeti ile ilh...» Zira köle, köle olduktan sonra da yine tasarruf ehlidir. Çünkü tasarrufun rüknü,

şer´an muteber bir sözdür. Çünkü mümeyyizliğinden ve mahallinden sadır olmuştur. Tasarrufun

mahalli ise, hukukun iltizamı için elverişli bir zimmettir. Rükün ve malâh de kölelikle yok olmaz. Zira

bunlar insanların değerlerindendir. O da kölelikle insan olmaktan çıkmaz. Ancak şu kadar var ki,

efendinin hakkının onun rakabesindeki bir borç sebebiyle bâtıl olmaması için onun üzerine hacir

konulmuştur. Çünkü onun kölelik yüzünden zimmeti zayıftır. Hatta onun zimmetinde kölelikle

meşgul olduğu sürece mal da vacib olmaz. Efendisi ona izin verdiği takdirde onun üzerindeki

hakkını düşürmüş köle kendi asıl ehliyeti ile tasarrufda bulunmuş olur. Zeylâî.

«Bir çeşitle de tahsis edilmez ilh...» Bir yerle de tahsis edilmez. Kuhistânî.

Tatarhâniye´de şöyle denilmektedir: «Bu hüküm. eğer izin hacir altındaki bir köleye verilmişse

böyledir. Ama izin bir mezun köleye ikinci kez verilmişse. bu tahsis olunur. O halde köleye izin

verilse, sonra ona bir miktar para verilerek onunla yiyecek alması söylense, köle de bir köle alsa,

aldığı köleyi kendisi için almış olur. İmam Muhammed bunu kesin bir ifadeyle söylemiştir.»

«Bu söz musannıfın «hakkı düşürmektir» sözünün ayrıntısıdır ilh...» Çünkü düşürmeler sınırlamayı

kabul etmez. Boşama ve azad gibi. Nitekim ileride gelecektir. Eğer izin hakkı düşerse, artık efendi

köleyi nehyetmeye mâlik olamaz, denilmesin. Zira biz diyoruz ki, mevcut olmayan bir hakkı

düşürmek değildir. O zaman nehyetmek de mevcut olmayan bir şeyi düşürmekten imtina etmek

olmaz. Zeylâî.

«Kefâlet ile de efendisine rücu etmez ilh...» Yani tasarruf hakkı ile semenin talebi gibi diğer şeylerle

efendisine rücu edemez. Kuhîstanî.

«Hacrinî kaldırmıştır ilh...» Bunun açık anlamı, musannıfın «rücu etmez» sözü, «hacrini

kaldırmıştır» sözünün ayrıntısıdır. Kuhistanî de bu sözü «kölenin tasarrufu kendi nefsi içindir»

sözünün ayrıntısıdır.

«Bu sözü, «onun hacrini kaldırmıştır» sözünün ayrıntısıdır ilh...» Bunda bir görüş vardır. Açık olan,

bu ayrıntının ayrıntısıdır. O ayrıntıda «Bir süre ile sınırlanmaz» sözüdür. Nitekim illet de bunu

gösterir.

«Düşürülen şeyler belirli bîr süre ile sınırlanmazlar ilh...» Çünkü düşürmeler sürelerle sınırlandığı

takdirde vukuu anında dağılır.

«Bir çeşide izin vermiş olsa ilh...» İster o çeşittten başkasında sükût etsin ister açık bir ifade ile

nehyetsin. Meselâ açık bir ifade ile bez almasını söyleyerek başkasından nehyetmesi gibi.

Tatarhâniye, Muz-marat´tan.

«Zira izin vermekle üzerindeki ticaret hacrini kaldırmış, vekâlet vermemiştir ilh...» Musannıf


yukarıda geçtiği halde, bizimle Şâfiî ve Züfer arasındaki ihtilâfın semeresine dikkat çekmek için

tekrar etmiştir. Anla.

«Bilinmiş olsun ki ilh...» Minâh´ta şöyle denilmektedir: «Tahsisten maksat istihdam olduğu zaman

bir şey ifade etmez. Zira eğer tahsis izin olmuş olsa, köleyi istihdam kapısı kapanır. Zira bir kimse

iki fulusa bakla alması için kölesine izin verirse, bu ticaretle izin vermek demektir. O zaman onun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Reddü´l Muhtar / Mezun
« Posted on: 18 Nisan 2024, 21:55:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Reddü´l Muhtar / Mezun rüya tabiri,Reddü´l Muhtar / Mezun mekke canlı, Reddü´l Muhtar / Mezun kabe canlı yayın, Reddü´l Muhtar / Mezun Üç boyutlu kuran oku Reddü´l Muhtar / Mezun kuran ı kerim, Reddü´l Muhtar / Mezun peygamber kıssaları,Reddü´l Muhtar / Mezun ilitam ders soruları, Reddü´l Muhtar / Mezunönlisans arapça,
Logged
04 Şubat 2010, 21:49:57
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 04 Şubat 2010, 21:49:57 »

METİN


İzin açık olarak da sabit olur. Öyleyse kayıtsız, mutlaka izin vermiş olsa, mezun kölenin yaptığı

bütün ticaretler, âlimlerin icmaı ile sahihtir. Ama eğer bir çeşit ticaretle kaydederse, Hanefî

âlimlerine göre yine engel olur. Ama Şâfiî buna muhalefet etmiştir. O halde genel izin verildiği

takdirde gabnı fahişle de olsa alışveriş yapar. Gabnı fahişle alış-veriş yapmasına imameyn

muhalefet etmiştir.

Mezun alış-verişle vekâlet, rehin vermek, rehin kabul etmek, elbise ve hayvanı âriyet olarak vermek

gibi işleri de yapabilir. Çünkü bunlar tüccarın adetindendir. Mezun, kölesi üzerine farz olan kısastan

dolayı sulh da yapabilir. Kıymetiyle efendisine mal da satabilir. Ama efendisine kıymetinden

aşağıya mal satamaz. Fakat efendisi ona kıymetinin misliyle veya kıymetinden daha azıyla mal

satabilir.

Efendisi semenin kabzı için mebiî mezuna vermeyebilir. Eğer efendi semeni kabzetmeden mebiî

teslim etmişse, semen bâtıl olur. Yalnız semenin iptali Mecma şerhinin Muhit´e nisbetle yapmış

olduğu tashihe muhaliftir. Çünkü efendinin kölesi üzerinde borcu olmaz. O zaman o mal elinden

meccanen çıkmış olur. Ama semen nakil değil ev eşyası olursa, semen bâtıl olmaz. Çünkü akitle

taayyün etmiştir. Bu yazılanların hepsi, eğer mezun borçlu ise böyledir. Eğer ´borçlu değilse, zaten

aralarında satış caiz değildir. Nihâye.

Efendi mezuna bir ticaret malını kıymetinin fazlasıyla satmış olsa, o fazlalığı ya düşer, ya da akti

fesheder. Yani efendiye bunlardan birisini yapması emredilir. Mezundan olacaklı olanların

haklarının zayolmaması için bu böyledir.

Efendisi hazır olmasa bile, bir haktan dolayı mezun aleyhindeki şehâdetler kabul edilir. Eğer köle

mahcur olursa, şehâdet kabul edilmez. Yani efendisi üzerine kabul edilmez. Belki kölenin aleyhine

kabul edilir. O zaman köle azatdan sonra onunla sorumlu tutulur. Köle de efendisi de hazır

olurlarsa bir malın istihlâkî veya gasbı ile efendi üzerine hükmedilir. Ama bir vedia veya meccanen

satış için istihlâk davası, kölenin üzerine kabul edilir. Bazı alimler tarafından da, «Bedâî veya

bedaenin istihlâki ile dava edilmiş olsa, şehâdet efendi için kabul edilir» denilmiştir.

Kölenin bir malı gasbettiğini veya helâk ettiğini ikrarı üzerine şahitler şehâdet etseler, o hakkın

tazmini için mutlaka efendi üzerine hüküm verilmez. Bu konunun tamamı İmâdiye´dedir.

Mezun köle bir tarlayı icare müsâkât veya muzareât yoluyla alabilir. Tarlayı ekeceği tohumu da satın

alabilir. Mezun elindeki efendinin tarlasını başkasına kira veya tarım ortaklığı verebilir.

Mezun mufâveze değil, inan ortaklığı ile şirket de kurabilir. Ama kiralayabilir, efendisinin kölelerini

başkasına kiralayabilir. Velev kendi nefsi için olsun. Vedia, gasb ve deyn ile ikrar da edebilir. Velev

ki üzerinde borç olsun.

Ancak mezun eğer cariye ise kocası, çocuğu, babası ve efendisi için yukarıda sayılan ikrarlarda

bulunamaz. Çünkü Ebû Hânife´ye göre mezunun bunlara borçla ikrarı bâtıldır. İmameyn buna

muhalefet etmiştir. Ama bunlara bir mal ile ikrarda bulunursa, borçlu değilse sahihtir. Vehbâniye.

Mezun, israf sayılmayacak kadar az bir yiyeceği hediye de edebilir. Bu söz şunu ifade etmektedir ki,

mezun yenilecek şeylerden başkasın» hediye edemez. İbni Kemâl.

İbni Kemâl´in sözüyle İbni Şıhne cezmetmiştir.

Mahcur ise hiçbir şey hediye edemez. Ebû Yûsuf´tan şu rivayet edilmiştir: Eğer mahcura günlük

yiyeceği verilmiş olsa, bazı arkadaşlarını kendisiyle beraber yemeğe çağırsa, bunda bir beis yoktur.

Ama bir aylık yiyeceği toptan verilirse, bunun aksinedir.

Kadının efendisinin veya kocasının malından bir ekmek gibi az bir şeyi sadaka vermesinde beis

yoktur. Mülteka. Ama kocasının veya efendisinin razı olmadığını biliyorsa, caiz değildir.

Mezun köle kendisine yemek yediren kimseye elindeki mal miktar kadar ziyafet de verebilir.

Tacirlerin ayıp sebebiyle düştükleri miktar kadar, sattığı malın semeninden düşebilir. Tacirlerin

yaptıkları ikram kadar ikram yapabilir ve tacirlerin tanıdıkları vade kadar vade ile satabilir. Müçtebâ.

İZAH

«Kayıtsız ilh...» Yani efendi kölesine aynıyla hiçbir şeyi kayıtlamadan, «Sana ticaret izni verdim»

demesi gibi. Zeylâî.

«Yaptığı bütün ticaretler sahihtir ilh...» Zira lafız ticaretin bütün nevlerine şâmildir. Zeylâî.

«Ama eğer bir nev ticarette kaydederse ilh...» Yani ticareti bir nev, bir şahıs, bir vakit veya bir

mekânla kayıtlaması gibi. Nitekim yukarıda geçti. Zeylâî.


Ama yenilecek veya giyilecek bir şeyi aynıyla alınmasını emretse, köle ticaretle mezun olmaz. Zira

bu bir istihdamdır. Nitekim bunun beyânı yukarıda geçti.

«Şafiî buna muhalefet etmiştir ilh...» İmam Züfer de muhalefet etmiştir. Çünkü onlara göre izin

vekâlettir. Bize göre ise, hakkın iskatıdır. T. Nitekim yukarıda geçti.

«Gabnı fahişle de olsa ilh...» Musannıf bunu mutlak zikretmiştir. O halde, efendinin mezun kölesine

gabnı fahişle satmayı nehyetme kısmını da şâmil gelir. Veya zaten mutlaka onun için zikretmiştir.

Bezzâziye´de olduğu gibi. Mİnâh.

«İmameyn muhalefet etmiştir ilh.» Ticaretle izinli çocuğun ve kıt «akıllının bey hükümleri de bu hilâf

üzerinedir. Yani İmama göre gabnı fahişle de olsa sahihtir fakat imameyne göre sahih değildir.

Zeylâî.

«Alış-verişle vekâlet ilh...» Mülteka şerhinde buna, «Selem verir ve kabul eder» cümlesi de ilâve

edilmiştir. Tebyin´de de, «Ticaretle mezun köle elindeki sermayeyi bir diğerine mudarebeden verir

ve bir diğerinden mudarebeden para da alır» denilmiştir.

«Çünkü bunlar tacirlerin adetindendir ilh...» Bu söz. yukarıda geçenlerin gabni fâhiş hali dahil

hepsine illet olmaya elverişlidir. Zira bunlar müşteri kazanmak için tacirlerin yaptığı işlerdir. Meselâ

bir parti malı düşük bir fiyatla satar, diğer bir partide de para kazanır. Tebyîn´ de olduğu gibi.

Tebyîn´de şöyle denilmektedir: «Ticaretle mezun köle hastalanmış olsa. hastalığında müsamahalı

muâmele yapsa, üzerinde borç olmadığı takdirde müsâmahalı yaptığı kısım malının hepsinden

sayılır. Eğer borçlu ise, borçların dışındaki kalan kısmın hepsinden itibar edilir. Zira hürde de

varislerin hakkı için malın üçte birine haşredilir. Köleye ise vâris yoktur. Efendisi de kölesine ticaret

izni vermekle hakkının düşmesine razı olmuştur. Ama alacaklılar Efendisi de kölesine ticaret izni

vermekle hakkının düşmesine razı olmuştur. Ama alacaklılar bunun aksinedir. Eğer borcu onun

bütün malını kapsıyorsa, ticaretle mezun köleden mal alan müşteriye, müsamahalı kısmın hepsini

ödemesi veya satılanı geri vermesi söylenir. Hürde olduğu gibi. Eğer efendi hasta değilse mesele

bu şekilde sabittir. Yoksa, kölenin müsamahası ancak efendinin malının üçte birinde geçerli olur.

Çünkü efendi hastalandıktan sonra iznin devamında mezun köle kendi nefsi yerine geçmiştir. O

zaman mezunun tasarrufları efendinin tasarrufları gibidir. Muhabattan fahiş olan ve olmayan

efendinin tasarrufuna müsavidir. O zamana bu muhabatın hepsi ancak üçte birde geçerli olur.»

Özetle.

«Sulh da yapablir ilh...» Çünkü köle sanki onu sulh bedeli ile almıştır. Kölenin sulh bedeli ile alması

da geçerlidir. T.

«Kıymetinden aşağıya mal satamaz ilh...» Çünkü bunda töhmet vardır. O halde bu caiz değildir. Zira

alacaklıların hakkı maliyete taalluk eder. Mezunun da onların hakkını iptal etmeye yetkisi yoktur.

Ama Ebû Hânife´ye göre mezun köle bir yabancıya müsâmaha ile mal satmış olsa, yukarıdakinin

aksine caizdir. Çünkü yabancıya satışında töhmet yoktur.

İmameyn de, kıymetinden aşağısına efendisine satmasının da caiz olduğunu söylemişlerdir. Velev

gabnı fahişle de olsa. Şu kadar var ki. efendi gabnı fahişi ortadan kaldırmak veya satımı feshetmek

sırasında muhayyerdir. Ama bunun aksine yabancıya çok düşük bir fiyatla bir mal satmış olsa,

İmameyne göre asla caiz değildir. Zira onların kabul ettikleri asıl üzerine müsamaha ancak

efendinin izni ile caizdir. O halde efendi ona satın almaya izin vermiştir. Ancak efendi gabnı fahişi

orta-dan kaldırır, sözü de alacaklıların hakkını korumak içindir. Fakihler bazı âlimlerin «Mezun köle

efendisine çok düşük fiyatla bir şey satsa, satım akdi fasittir» sözü üzerinde ihtilaf etmişlerdir. Esas

olan, burada Ebû Hanîfe´nin görüşüde imameynin görüşü gibidir. O zaman mezunun efendisi ile

olan tasarrufları borçlu olan hastanın yabancı ile alış-verişi gibidir. O zaman fiyatın çok düşük

olması ile az düşük olması Ebû Hanîfe´ye göre birdir. Nitekim imameynin görüşü de böyledir.

Zeylâî. Özetle.

«Semen bâtıl olur ilh...» Satılan malın semeni bâtıl olunca sanki parasız satmış gibi olur. O zaman

da satımı caiz olmaz. Musannıfın semenin butlanından maksadı semeni teslim etmenin vesemeni

talep etmenin bâtıl oluşudur. O zaman da efendi satılanı geri alabilir. Cevhere.

Şu kadar var ki Tebyîn´de yukarda zikrettiklerimizin zikrinden sonra, köle hiçbir şeyi talep edemez.

Zira satılanın teslimi ile onun hapis hakkı düşmüştür. İmameyn´e göre de, efendinin hakkı mebiin

a...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

04 Şubat 2010, 21:51:41
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #2 : 04 Şubat 2010, 21:51:41 »

METİN

Mezunun hacrinden sonra yanında bulunan bir malın yanında emanet, borç, gasp olduğunu ikrar

etmesi sahihtir. Yanında olan mal ondan kabzedilir. İmameyne göre ise mahcurun bu ikrarı sahih

değildir.

Eğer onun borcu malını ve rakabesini ihata ediyorsa, efendisi onun yanında olan şeye malik

değildir. O halde kölenin kendi kazancından olan kölesini efendisi azad edemez. İmameyne göre

borcu malını ve rakabesini ihata etse de efendisi ona mâlik olur, efendi zengin veya fakir olsun

kıymeti kadar alacaklılara zamindir. Alacaklılar azad olmuş köleden tazmin ettirir, sonra o da

efendisine rücu ederek ordan alır. İbni Kemâl.

Mezun efendisinin çok yakın bir mahremini satın alsa, aldığı köle azad edilmez. Eğer mâlik olsaydı

azad edilmesi gerekirdi. Efendi mezunun elinde bulunan bir köleyi telef etse, zamin olur. Eğer

efendinin mülkü olsaydı zamin olmazdı. Ama İmameyn mülkün sübutu ile ademi sübutu hakkındaki

ihtilafa binaen Ebû Hânife´ye muhalefet etmişlerdir.

Eğer borcu malını ve rakabesini ihata etmiyorsa, imamlann icmaı ile efendinin onun kölesini azad

etmesi sahihtir.

Borcu malını ve rakabesini ihata eden köleyi efendisinin azad etmesi sahihtir. Efendisi o zaman

alacaklılara borcu ile kıymetinden hangisi daha az ise onunla zamin olur. Alacaklılar dilerlerse

köleye ittiba ile alacaklarını kendisinden talep ederler. Şu kadar var ki birisinden talep etmeleri

halinde diğeri beri olmaz. Onlar kefil ile kefil olunan kimse gibi olurlar. Eğer kölenin kıymeti onların

alacaklarını karşılamazsa, mezundan geri kalan alacaklarını azadından sonra talep ederler. Zira

borç onun zimmetinde sâbit olmuştur.

Borçlu olan mezunun tedbiri de sahihtir. Tedbirle hacir altına girmiş olmaz. O zaman alacaklılar

onun azadında olduğu gibi muhayyerdirler. Ancak birisini tercih ederlerse ondan dönemezler.

Şerh-i Tekmille.

Hidâye´de şöyle denilmektedir: «Mezun müdebber veya ümmü´l-veled olursa, bunların kıymetine

zamin olunmaz. Çünkü alacaklıların hakkı onun rakabesine taalluk etmez. Zira müdebber ile

ümmü´l-veled borç sebebiyle satılmazlar. Eğer efendi alacaklıların izni ile onu azad ederse, o zaman

alacaklılar efendiye tazmin ettirme hakkına sahiptirler.» Zeylâî.

Efendi mezunu borçlarından az bir para ile satsa, müşteri de onu kaybetse,musannıfın bununla

kaydetmesi, zira eğer alacaklılar köleyi almaya kadir olsalar yukarıda geçtiği gibi satımı feshetmeye

kadirdirler. Alacaklılar satıcıya onun kıymetini tazmin ettirirler. Çünkü haddi aşmıştır.

Sattığı mezun şart veya görme muhayyerliği şartından dolayı kabzından önce bir ayıpla mutlaka

reddedilse, veya kabızdan sonra hâkimin hükmü ile reddedilse, o zaman efendisi onun kıymeti ile


alacaklılara rücu eder. Çünkü onların hakkı mezun köleye avdet eder. Çünkü mani ortadan

kalkmıştır.

Mezun kabızdan sonra hakimin hükmü olmadan reddedilse, o zaman alacaklılar için köleyi

alacakları karşılığında çalıştırma hakları olmadığı gibi, efendi için onun kıymetini alacaklılardan geri

almaya bir yol da kalmaz. Çünkü karşılıklı rıza ile malı geri vermek ikâledir. İkale de müşteri ile

satıcıdan başka üçüncü bir şahıs için yem bir satımdır.

Mezun satılıp borçları ödendikten sonra ondan yine bir borç kalsa. geri kalan borç için yukarıda

geçtiği üzere azadından sonra köleye müracaat edilir.

Efendi borçlu mezunu satsa, müşteri onu kaybetse, alacaklılar dilerlerse kıymetini satıcıdan,

dilerlerse müşteriden alırlar. Müşteri de kölenin semeni ile satıcıya rücu eder. Veya dilerlerse,

satıma icazet verirler, satılan mezunun kıymetini değil semenini alırlar.

Efendi borçlu olduğunu bildirerek mezunu satsa, yani «Benim mezun kölem borçludur.» diye ikrar

etse, inkâr etmese, ileride geleceği gibi, muhasamat tahakkuk eder. Alacaklılar için değil, satın alan

için muhayyerlik hakkı düşer. O zaman alacaklılar satım akdini reddedebilir. Eğer satılan kölenin

semeni onlara ulaşmamışsa. Zira semeni kabzetmek satım akdine razı olduklarına delâlet eder.

Ancak efendi köleyi çok düşük bir fiyatla satmışsa, o zaman ya müsâmahayı kaldırırlar veya satımı

nakzederler. İbni Kemâl.

Musannıf diyor ki, alacaklılar için mebiin reddi sabittir, eğer alacak peşin, satış alacaklıların talebi

ile olmaz ve semen de alacaklarını tamamen karşılamazsa. Yok eğer borç vadeli ise o zaman bey

nafizdir. Çünkü mani ortadan kalkmıştır.

Efendi kölesini satsa ve ortadan kaybolsa, müşteri alacaklıların hasmı değildir. Eğer aldığı kölenin

borçlu olduğunu inkâr ederse. İkinci imam için burada hilaf vardır. Eğer ikrar ederse, yukarıda

geçtiği gibi, o zaman alacaklıların hasmıdır.

Eğer müşteri gaib olsa, satıcı hazır olsa, hüküm yine böyledir. Yani imamların icmaı ile husumet

yoktur. Ta ki müşteri hazır oluncaya kadar. Şu kadar var ki alacaklılar, satıcıdan satılan kölenin ya

kıymetini tazmin ettirirler veya satıma icazet verir, semenini alırlar.

İZAH

«Yanında bulunan ilh...» Musannıf burada yanındaki bir emanet veya borç ile kaydetti. Zira hacrdan

sonra mezun kölesinin rakabesi ile ikran sahih değildir. Hatta onun rakabesi borç sebebiyle

satılmaz. Fakihlerin icmaı ile, Tebyîn´de olduğu gibi.

«Sahihtir ilh...» Yani Zeylâî ve diğer muteber kitaplarda anılan şartlarla ikrarı sahihtir. Bu şartlar

şunlardır: İkrarı elinde olanı efendi tarafından alınmasından sonra olmamalıdır. Elindekini

başkasına sattıktan sonra olmamalıdır. Hacr sırasında elinde olan malı ihata edecek bir borç

olmamalıdır. Bir de, elinde olan malı hacrden sonra kazanmış olmamalıdır.

«İmameyne göre sahih değildir ilh...» Yani halen sahih değildir. Kıyas da ancak İmameynin

sözüdür. Şurunbulâliye.

«Kazancından olan kölesini efendisi azad edemez ilh...» Yani alacaklılar hususunda azad olmaz. O

halde alacaklılar o köleyi satar ve alacaklarını onun kıymetinden alırlar. Ama efendisi hususunda o

köle efendinin azad etmesiyle icmaen hürdür. Hatta alacaklılar mezunu borcundan ibra etseler,

veya onu mevlâsına satsalar veya mevlâsı onun borçlarını ödese, yine o hürdür. Tatarhâniye,

Yenâbi´den.

İmâmeyne göre mâlik olur ilh...» Çünkü kölenin kesbinde mülkiyet sebebi mevcuttur. O da

efendinin mezunun rakabesine mâlik olmasıdır. Bundan dolayı mezunu azad etmeye, mezune ise

cinsi tekarrübe maliktir. İmameynin delili şudur: Efendinin mülkiyeti ancak kölenin yerine sabit

olur. Köle kendi ihtiyacını bitirdikten sonra. Köleyi ihata eden borcuyla köle meşguldür. Öyleyse

kölenin yerine onun malına efendi malik olamaz. Hidâye.

«Satın alsa ilh...» Bu görüş Ebû Hânife´nin «satılmaz» sözü üzerine tefri ve «azad olmaz» sözüne

atıftır.

«Eğer efendinin mülkü olsaydı zamin olmazdı ilh...» Bu sözün açık anlamı, mülkiyle hüküm veren

adama göre zamin olmaz. Halbuki öyle değildir. Belki onun zamin olması, fakihlerin ittifakı iledir. Şu

kadar var ki, İmameyne göre efendi mezunun kölesinin kıymetine peşinen zamindir. Çünkü onun

mülküdür. Ancak bunun zamin olması da, çünkü alacaklıların hakkı telef edilen köleye bağlıdır. Ebû

Hânife´ye göre ise, ona zamindir. Tazmini de üç sene içinde yapar. Zira cinayet tazminatıdır. Çünkü


onun mülkü değildir. Tebyîn adlı eserde olduğu gibi.

«İmameyn, Ebû Hanîfe´ye muhalefet etmişlerdir ilh...» Bu görüş de yine mezunun efendisinin

yakınını satın alması meselesine döner. H.

«Efendinin onun kölesini azad etmesi sahihtir ilh...» Yani efendinin mezun kölenin kazanmış

olduğu kölesini azad etmesi sahihtir.

«Fakihlerin icmaı ile ilh...» Yani İmameyne göre, Ebû Hanife´nin son kavlinde sözünde Ebû

Hânife´nin birinci görüşünde ise efendi zaten mezununun kölesine malik değildir, onun azadı da

sahih değildir. Zeylâî.

«Borcu malını ve rakabesini ihata eden ilh...» Onun azadının sahih olması âlimlerin icmaı iledir.

Çünkü onda mülkü kaimdir. ihtilâf ancak, mezunun borcu malını ve rakabesini ihata ettikten sonra

kazandığı köle hakkındadır. Ki biz bunu beyan ettik. Zeylâî.

«Efendisi zamin olur ilh...» Yani efendi ister borcu bilsin, ister bilmesin. Zira başkasının malını telef

etmek menzilesindedir. Zira azad ettiği köleye alacaklıların hakkı taalluk etmektedir. Zeylâî.

«Borcu ile kıymetinden hangisi daha az ise ilh...» Zira alacaklıların hakkı onun mal olmasına taalluk

eder. O zaman efendi onun mal olması sebebiyle onu tazmin eder. Rehin veren adamın rehin

verdiği köleyi satmasındaki gibi. Zeylâi.

«Dilerlerse köleye ittiba ile ilh...» Zira borç onun zimmetinde istikrar etmiştir. Zeylâî.

Muhit´te şöyle denilmektedir: «Mezundan alacaklılardan birisinin aldığı meblağa diğerleri ortak

değildir. Ama bunun hilâfına efendisinden alacaklılardan birisi onun kıymetinden bir şey alırsa,

diğerleri ona ortaktırlar. Zira onun kıymetini alacaklılara ödemesi onu azad etmesi sebebiyle vacib

olmuştur. Bir borcun bir sebepten ötürü bir topluluğa ödenmesi vacib olsa, o borçtan ödenen

miktar alacaklılar arasında ortaktır. Tûrî.

«Diğeri borçtan kurtulmaz ilh...» Zira ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

04 Şubat 2010, 21:53:55
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #3 : 04 Şubat 2010, 21:53:55 »

METİN

Bir köle bir şehre girerek falan kimsenin mezun kölesi olduğunu söylese ve alıp satsa, mezundur.

O zaman o ticarette lazım olan her şeyi yapabilir. Köle izni veya hacri konusunda bir şey

söylemeyerek alış-veriş yapsa, hüküm yine böyledir. Çünkü teamülün zaruretine binaen istihsanen

mezundur. Bir de müslümanın işi salâha hamledilir. O takdirde zarureten kölenin de mezun

olduğuna hamledilir. Şerhü´l-Camî.

Musannıfin «Müslümanın işi salâha hamledilir» sözünün anlamı meseleyi müslümanla

kaydetmektir. İbni Kemâl.

Şu kadar var ki, adı geçen köle borçlu düştüğü takdirde kazancı borcunu karşılamazsa satılmaz.

Ancak efendisi onun mezun olduğunu ikrar veya alacaklı onun mezun olduğunu delil ile isbat

ederse, satılır.

Alış-verişin mâhiyetini anlayan çocuğun ve zayıf akıllının tasarrufu eğer sırf yararına ise, İslâm

olmak, hibe kabul etmek gibi, izinsiz olarak caizdir. Eğer talâk, azad, sadaka ve karz gibi sırf

zararına ise geçerli olmaz, velileri onlara izin vermiş olsa bile. Alış ve satış gibi zarar ile yarar

arasında iki yönlü olan akitlere gelince, bunlar izne bağlı olur. Hatta çocuk bâliğ olsa ve satımına

icazet verse, nâfiz olur.

Velileri çocuk ve zayıf akıllıya izin verseler, bunlar bütün hükümlerde mezun köle gibi olurlar. İznin

sıhhati için bunların satımın mülkiyeti satıcının elinden çıkardığını. alışın da mülkiyete yol açtığını

bilmeleri şarttır.

Zeylâî, «Bu alış-verişinde kâr etmeyi kasdetmesi ve gabnı yesiri gabnı fahişten ayırmayı bilmesi de

şarttır» ifadesini ilâve etmiştir. Bu da açıktır.

Onların velileri babalarıdır. Babanın ölümünden sonra babalarının vasisidir. Sonra da vasinin

vasisidir. İmâdiye´den naklen Kuhistânî´de olduğu gibi. Bunlardan sonra da sahih dedesidir. Her ne


kadar yükselirse. Sonra onun vasisi. sonra vasisinin vasisidir. Kuhistânî.

Kuhistânî ve Zeylâî, «Bunlardan sonra da onların velileri öncelikle validir.» sözünü ilâve etmişlerdir.

Sonra da hâkim veya vasisidir. Bunların hangisi tasarruf yapmış olsa. sahihtir. Bundan dolayı da

musannıf «sonra» dememiştir.

Ama anne veya vasisi veli olmazlar. Bu mal hususundadır. Fakat nikâh meselesinde bunun aksine

annesinin veya vasisinin velâyeti vardır.

Hâkim çocuğa, yetime, zayıf akıllıyı. onların kölelerini veya yukarıda geçtiği gibi kendi kölesini

alış-veriş ederken görse ve sussa, bu susması ticaretle izin vermek olmaz.

Hâkim çocuğa, yetime, zayıf akıllıya, velileri olmadığı takdirde ve onların kölelerine de velileri

kaçındığı takdirde izin verebilir. Zeylâî.

Ben derim ki: Bercendî´de Hizâne´den naklen şöyle denilmiştir: «Çocuğun babası veya vasisi izin

vermekten kaçınsa, hâkimin ona izin vermesi sahihtir. Vehbâniye şerhi, «Bundan sonra da çocuk

asla hacrolunmaz. Çünkü hükümdür. Ancak diğer bir hâkimin hacre hükmetmesiyle hacrolunur)

demiştir.»

PRATİK MESELEER :

Bir kimse elinde olan bir şeyin kendi kazancı veya irsen malı olduğunu ikrar ederse, açık görüşe

göre mezunun ikrarı gibi sahihtir. Dürer.

Köle izinli olduğunu bilmeden bir mesele istisna, mezun olamaz. O mesele şudur: Adam. «Benim

kölemle alış-veriş yapın. Çünkü ben ona izin verdim» dese, köle bilmediği halde onlar köle ile

alış-veriş yapsalar. köle mezun olur. Ama bunun aksine Küçük oğlumla alış-veriş yapın» dese, bu

izin olmaz.

isyan ederek kaçan köleye ve bir de gasbedilip inkâr edilen köleye, delil olmadığı halde izin geçerli

değildir. Sahih görüş üzere, bunlarla da mahcur olmazlar. Eşbâh.

Vehbâniye´de şöyle denilmektedir: «Hâkim, babasının ticaret izni vermediği bir çocuğa izin verse,

sahihtir ve çocuk ticaret yapabilir.» imam Ebû Yûsuf «çocuk yanındaki vediayı helâk ederse, zamin

olur.» demiştir. Mezun bir şeyi inkâr ettiği takdirde yemin teklif edilir. Fetvâ da bu sözle verilir.

Mahcur bir şeyi rehin verse, satsa veya alsa, efendisi de onu caiz görse, onun hükmü değişmez.»

Çünkü, mahcurun tasarrufu icazete bağlıdır. Eğer icazet vermeyerek ona ticaretle izin verse mezun

köle de önceki tasarruflarına icazet verse, istihsânen caiz olur. Efendi izin vermeyerek onu azad

etse, azad olan kölenin verdiği icazet sahih değildir.

İbni Vehbân sözlerinin devamında, «Mümeyyiz çocuk hükümlerde mahcur köle gibidir» demiştir.

Ben derim ki: Başlangıcı itibariyle teberru olan bir şeyin zarar olduğu gizli değildir. öyleyse karz

gibi tasarruflarda babasının çocuğa izin vermesi sahih değildir.

İZAH

«Mezundur ilh...» Yani, kendi kazancı hakkında ona mezun denilebilir. Hatta onun kazancı ile adil

olmasa bile istihsanen onun borçları do ödenebilir. Çünkü bunda zaruret ve ibtila vardır. Zira her

akitte belge ikâme etmek mümkün değildir. Zeylâî.

«Sözünün ifadesi ilh...» Zeylâî´nin sözü de musannıfın sözü gibidir. Zira zahir, onun mezun

olmasıdır. Çünkü, onun aklı ve dini haram olan bir şeyi işlemeye engeldir. şu kadar var ki. H. «Onun

nefsinden ötürü bir şey vardır» demiştir.

Ben derim ki: O da muamelatta haber vermektir. Fakihlerde «Haber üç türlüdür demişlerdir.

Birincisi din işlerinden haber vermektir. Bu haberin şartı, habercilerin sayısı değil, haber verenin

âdil olmasıdır. İkincisi, şehâdetteki haberdir. Bunda hem adalet, hem de adet şarttır. Birisi de

muamelelerdeki haberdir ki işin zora koşulmaması için bunların hiçbirisi bunda şart değildir.

Hidâye´de de şöyle açıklanmıştır: «Eğer izni haber vermiş olsa, onun ihbarı izin üzerine delildir. Yok

eğer izinli olduğunu haber vermese, onun tasarrufu caizdir. Çünkü zahiren mahcur bir kimse

hacrinin gereği iş yapar. Zahirle amel etmek de işin halka zor gelmemesi için asıldır.»

Görülüyor ki, Hidaye sahibi burada işi zahir ve zaruret üzerine kısaltmıştır. Bu da hepsini

kapsamına alır. Aklın ve dinin zikredilmesine de aykırı değildir. Çünkü akıl ve dine bakılması bazı

şahıslara göredir. Düşünülsün.

«Şu kadar var ki satılmaz ilh...» Zira onun sözü rakabesi hususunda kabul edilmez. Zira rakabesi

efendisinin halis hakkıdır. Kölenin kesbi ise rakabesinin aksinedir. Çünkü kölenin kendi hakkıdır.


Hidâye.

«Delil ile isbat ederse ilh...» Yani, efendisinin huzurunda deli! ile izinli olduğunu isbat ederlerse.

Yoksa kabul edilmez. Çünkü köle rakabesinde hasım değildir. Köle borçlu olduğunu ikrar etse,

hâkim de onun kazandıklarını satsa, alacaklıların alacağını verse, sonra efendisi gelse ve kölesinin

izinli olduğunu inkâr etse, eğer alacaklılar onun izinli olduğuna delil getirirlerse kabul, yoksa

reddolunur. O zaman efendisi onların almış olduğu şeyi geri alır. Hâkimin satımı da nakzolmaz.

Çünkü hâkimin gaibin malını satma velâyeti vardır. Onların hakkı da kölenin azadına kadar tehir

edilir. Çünkü mahcur, sözüyle peşinen muaheze edilemez. İtkanî, Şeyhülislâm´ın Mebsut´undan.








ÇOCUĞUN TASARRUFLARI VE ÇOCUK ÜZERİNDE VELÂYETİ OLANLARIN DERECELERİ BAHSİ

«Çocuğun ve zayıf akıllının tasarrufu ilh...» Musannıf bu meseleyi mezun kitabında çocuğun

velisinin iznine bakarak ve çocuğun velisinin izni ile mezun olmasına göre zikrederek hükmünü

beyan etmiştir. Bu meseleyi musannıf hacr kitabında da zikretmiştir. Zira hacr kitabında «Çocuğun

bilgisi halinde kim çocuk yerine akit yaparsa, ister velisi izin versin, ister reddetsin» başlığı altında

onun mahcur olduğu cihetiyle zikretmiş ve hükmünü de beyan etmiştir. Yakumibe.

«Sırf ilh...» Yani her yönüyle.

«Hibe kabul etmek gibi ilh...» Hibe edilen malın kabzı, çocuğa verilen sadakanın kabulü ve kabzı

gibi. Kuhistâni.

«Sırf zarar ise ilh...» Yani dünya bakımından her yönüyle zarar ise. Sadaka ve karz gibi her ne kadar

uhrevî bir menfaat olsa bile sonuç değişmez.

«Talâk azad ilh...» Velev ki bu talâk ve azad bir mal karşılığı olsun. Yine sahih değildir. Zira talâkla

azad, mülkün izalesi için vadedilmiştir. Mülkün izalesi ise sırf zarardır. Buna talâkta nafakanın

düşmesi, azadda da sevabın hasıl olması zarar vermez. Bunlardan başkasında mülkün izalesi için

vazedilmeyen bir muameleye gelince, çocuk bu tasarrufta bulunabilir. Zira itibar vaz iledir. Hibe,

sadaka ve bunlardan başkasında da yine nikâh ve talâk gibidir. Kuhîstânî.

«Sahih değildir. Velileri onlara izin vermiş olsa bile ilh...» Çünkü bunlarda kâmil bir ehliyet şarttır.

Yapmış olduğu talâk ve azada büluğundan sonra icazet verse bile yine sahih değildir. Ancak

büluğundan sonra onun icazeti aktin başlangıcına sirâyet eden «Ben talâkı ikâ ettim» veya «Azadı

ikâ ettim» sözleriyle yaparsa, o zaman sahih olur. Yine, bu talak ve azadın babası. vasisi ve hâkim

tarafından yapılması da çocuğa zarar olduğundan sahih değildir.

Ben derim ki: Zaruret olan yerler şer´î kaidelerden istisna edilmişlerdir. Mesela çocuk evlense,

organı kesik olsa, veya irtidad etse veya karısı müslüman olduğu köle ile kitabet kesse ve kitabet

bedelini tam olarak almış olsa. bir görüşe göre çocuk burada karısını boşamış olur. Azad etmiş

olması gibi. Bu bahsin tamamı Kuhistân...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes