> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hanefi Fıkhı > Reddü´l Muhtar / İkrah
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Reddü´l Muhtar / İkrah  (Okunma Sayısı 2609 defa)
05 Şubat 2010, 02:35:42
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 05 Şubat 2010, 02:35:42 »



Reddü´l Muhtar / İkrah
İKRAH KİTABI

METİN


İkrah sözlükte, bir insanı tabiatı icabı veyaşer´î bakımından çirkin gördüğü şeye zorlamaktır.

Bir terim olarak ise; bir kimseyi korkutarak rızası dışında ona istenilen bir fiili zorla yaptırmaktır. Bu

da iki çeşittir:

Birincisi tam zorlamadır ki buna ikrah-ı mülci de denir. Bu, nefsi veya azayı telef etmek, yahut

şiddetli dövmekle yapılan zorlamadır. Eğer böyle olmazsa eksik olur ve mülci zorlamaya girmez. Bu

da gayr-i mülci zorlama adını alır.

Zorlamanın dört şartı vardır: Zorlayan kimsenin ister Sultan. ister hırsız ister benzeri olsun,

söylediği şeyi yapabilme gücüne sahip olmasıdır. İkincisi, zorlanan kimsenin (mükreh) zannı

galibine göre kendisine yapılacağı söylenen şeyin o anda yapılmasından korkmasıdır. Ki bu

zorlama mülci olabilsin. Üçüncüsü, onu korkuttuğu şey onun ya nefsini, ya azadını telef etmeli veya

rızayı yok eden bir üzüntüye sebeb olmalıdır. Bu da zorlamanın en aşağı derecesi olup kişiden

kişiye değişir. Zira eşraftan olan kimseler acı bir sözle de üzülürler. Ama bayağı kimseler ise çoğu

kez ancak şiddetli darb ile üzülürler. İbnî Kemâl.

Dördüncüsü, bir fiili işlemesi için zorlanan kişinin zorlanmadan önce o işi yapmaktan kaçınmasıdır.

Ya kendi hakkı için, meselâ malının satışı gibi; veya diğer bir kimsenin hakkı için ki onun malını

telef etmek gibi, veya şeriatın hakkı için, içki içmek ve zina etmek gibi. Öyleyse öldürmekle veya

telef edecek şekilde dövmekle. ama bir veya iki sopa ile de başına veya gözüne vurulmakla veya

uzun zaman hapis veya bağlanmakla tehdit edilse. ikrah kabul edilir. Ama bir gün hapis veya bir

gün bağlama veya şiddetli olmayan bîr vuruşla tehdit olunması yukarıdakilerin aksinedir. Ancak

mevki sahibi bir kimse şiddetli olmayan bir darbla tehdit edilse yine zorlama kabül edilir. Dürer.

Bir kimse malını satması, alması veya bir şeyle ikrar etmesi veya bir malı kiraya vermesi için böyle

zorlansa, zorla yaptığı akti feshedebilir. Bunların birisinin ölümü ile veya alan kimsenin ölümü ile

veya münfasıl bir ziyade ile fesih hakkı bâtıl olmaz. Bu adam haddi aşma ile de zamin olur. İleride

gelecektir ki, her ne kadar sattığı mal el değiştirse veya imza etmiş olsa bile yine sattığını geri alma

hakkına sahiptir. Zira zorlama ister mülci olsun, ister olmasın, insanın rızasını yok eder. Rıza da bu

akitlerin hepsinde geçerlilik şartıdır. Yine ikrarın da sıhhatinin şartıdır. Bundan dolayı da zorlanan

kimseye fesih veya tasdik hakkı tanınmıştır.

Bize göre bu akitler nâfızdir. O zaman bir kimsenin zor altında sattığı malı müşteri kabzettiği

takdirde ona mâlik olur. Köle azad etse, azadı geçerlidir. Yine, nakzı mümkün olmayan tasarrufların

hepsinde akit geçerlidir. Ancak fakir bile olsa azad ettiği kölenin azad sırasındaki kıymetini vermesi

gerekir. Zâhidî. Çünkü azad etmekle fasit akitle onu telef etmiş olur.

Zorlanan kimse sattığı malın semenini alırsa veya mebii isteyerek teslim ederse, akit geçerlidir.

Yani bağlayıcı olur. Zira geçtiği gibi zorlananın akîtleri üç imamımıza göre de geçerlidir. Çünkü rıza

ve icazete bağlı olan akitin gerekliliği olup geçerliliği değildir. Zira lüzum geçerliliğin ötesinde bir

iştir. Nitekim İbni Kemâl de böyle tesbit etmiştir.

Ben derim ki: Zorlamanın kâidesî şudur: Satım alım ve kira gibi şaka ile sahih olmayan akitler

zorlama ile yaptırılırsa, fasit olarak meydana gelir. Yalnız zorlanan onu iptal edebilir. Nikâh, talâk ve

azad gibi şaka ile de sahih olan işlerde zorla akit yaptırılırsa o zaman zorlayan kimse zorla

yaptırdığı şeye zamin olur. Nitekim ileride gelecektir.

Zorlanan kimse sattığı malın kıymetini zorlanarak alırsa akit bağlayıcı olmaz. Geri verebilir. Eğer

semen onun elinde helâk olursa zamin olmaz. Çünkü semen onun elinde emanet hükümlerine

tabidir. Dürer.

Şu kadar var ki, ikrahen yapılan fasit akit dört durumunda fasit satım akdine aykırıdır.

Birincisi, zorlanan kimsenin icazeti ile icazeti ister sözle, ister fiilî olsun, akit caiz olur.

İkincisi, zorla yaptırılan satım akdinde müşteri aldığı malda tasarruf yapmış olsa hatta birkaç el

değiştîrmiş olsa da yine akit bozulur.

Üçüncüsü, zorla yaptırılan azadda, kabız vaktindeki değil, azad ettirme vaktindeki kıymeti itibar

edilir.

Dördüncüsü de, zorla satılan malın kıymeti veya zorla aldırılan mal zorlanan kimsenin elinde

emânettir. Çünkü müşterinin izni ile semeni almıştır. Haddi aşmadığı takdirde zamin de olmaz. Ama

fasit satım akdi bey´ bu şekillerin aksinedir. Bezzâziye.


Sultanın emri, herne kadar ölümle tehdit etmese bile zorlamadır. Ama Sultandan başkasının emri

zorlama değildir. Ancak zorlanan kimse hâlin delâleti ite söylenilen işi yapmadığı takdirde

öldürüleceğini veya bir azasının telef edileceğini veya ölüme sebeb olabilecek veya bir azasının

telefine sebep olabilecek şekilde dövüleceğini bilirse, o zaman başkasının emri de zorlama olur.

Minyetü´l-Müftî. Fetvâ da bununla verilir.

Bezzâziye´de şöyle denilmiştir: «Koca karısının sultanıdır. Öyleyse kocanın karısına söylediği sözle

zorlama gerçekleşir.»

İZAH

İkrah kitabının muvâlât konusundan sonra yer alması hususunda âlimler tarafından şöyle

denilmiştir: Velâ azad edilmenin eserlerindendir. Azad edilmede ise zorlama etkili olmaz. O halde

zorlamayı velâdan sonra zikretmek uygundur. Veyahut da zorlama da muvâlât gibi nadir

hadiselerden olduğundan onun arkasında zikredilmiştir.

«Bir fiili ilh...» Yani haklı olmayan bir fiil İle. Zira haklı olan bir şeye zorlamak şer´an insanın

ihtiyarını yok etmez. Erkeklik kudreti olmayan bir kimsenin, hâkimin tanıdığı sürenin bitiminden

sonra, hâkimin onu karısından ayrılmaya zorlaması gibi. Çünkü bu bir hakla zorlamaktır.

Görülmüyor mu ki, borçlu olan kimseyi hâkım malını satması için zorlasa. onun zorla satışı nafiz

olur. Hakim onu haklı olarak zorlamıştır. Veya bir zımmînin kölesi müslüman olsa, zımmîye

müslüman olan kölesinin satışı için zorlanmış olsa, yine onun satışı nafiz olur. Ama haksız olarak

bir şeyi satmaya zorlamak bunun aksinedir. Minah, Meçmaü´l-Fetâva´dan.

Buradaki fiil, hükmen fiil olanı kapsamına alır. Birisi, hiçbir şeyle tehdit etmeden bir adamı diğerini

öldürmesi için emretse. ancak emrolunan kişi halin delâleti ile eğer öldürmezse kendisine emreden

kişinin kendisini öldüreceğini veya bir azasını telef edeceğini bilse, bu da zorlama olur. Kuhistânî.

Bu konu ileride gelecektir.

Bu fiil, sözle yapılan tehdidi de kapsamına alır. Bundan dolayı da Dürer´de «Buradaki fiil kelimesi

lafızdan ve diğer azaların amelinden daha geneldir» denilmiştir.

«Zorla yaptırmak ilh...» Öyle ki, o zorlama ile zorlama cebir sınırına ulaşmasa da, zorlanan kimsenin

rızası yok olur. Bu yok oluş onun ihtiyarını ifsad eder. O zaman bu tarif zorlamanın iki kısmını da

kapsamına alır. Nitekim yakında açıklama olacaktır.

«İki çeşittir ilh...» Bunların her iki çeşidi de insanın rızasını yok eder. Şu kadar var ki, tam ikrah fiili

yapmayı gerektirir ve ihtiyarı da ifsad eder. O halde rızanın yok olması insan ihtiyarını ifsad

etmekten daha geneldir. Rıza, kerâhet karşılığıdır. İhtiyar ise cebrin karşılığıdır. O halde hapis veya

dövmekle zorlamakta sahih ihtiyar gerçekleşse de kerahetin ve razı olmamanın bulunmasında

şüphe olmaz. Çünkü ihtiyarın fesadı ancak bir nefsi veya azayı yok etmekle korkutmakla olur.

Bunun hükmü ise mülci ikrahla hasıl olduğu takdirde yapılan fiil, fiili yaptırana nakledilir.

Zorlamanın zorlayana alet olması sahih olan hususlarda. Nasıl, sanki adam öldürmek ve malı yok

etmek gibi bir fiili kendisi yapmış gibi olur. Zorlanan eğer zorlayan kimseye alet olacak yerde ise, o

zaman o fiil yalnız zorlanan kimsenin üzerine ihtisar edilir. Sanki o kendi ihtiyarıyla yapmış gibi

olur. Yemek ve konuşmak gibi. Çünkü insan başkasının dili ile konuşamaz. başkasının ağzı ile

yiyemez. O halde yemek ve konuşmak fiili yiyen ve konuşandan başkasına izafe edilemez. Ancak

onda telef olursa o zaman nefsi veya azayı telef etme tehdidi ile yapılan fiil zorlayan kimseye izafe

edilir. Çünkü bu fiilde zorlanan kimse zorlayan kimseye âlet olması mümkündür. Meselâ. kölenin

azadı üzerine zorlasa, kölenin azadı vaki olur. Kendi ihtiyarıyla yapılan azad gibi olur. Azad edilen

kölenin velâsı da onundur. Ama kendi nefsinin ve azasının telef olmasından korktuğu için azad

ettiğinden bu azad etme fiili zorla azad ettiren kimseye izafe edilir. Azad eden kimse rücu ederek

kölenin kıymetini ondan alır. Bu konunun tamamı Tebyîn adlı eserdedir.

«Azayı telef etmek ilh.. » Parmak ucu gibi, bir azanın bir kısmının telefi ile tehdit edilmesi de bir

azanın telefi ile tehdit edilme gibidir. Şurunbulâliye.

«Şiddetli dövmekle ilh...» Şurunbulâliye´de Burhan adlı eserden naklen. «Veya öyle bir darbla ki o

darbla nefsinin veya bir azanın telef olmasından korkar» sözü ile tabir edilmiştir.

«Böyle olmazsa eksiktîr ilh...» Hapis, bağlamak ve az bir dövmekle korkutmak gibi. İtkanî.

«İst...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Reddü´l Muhtar / İkrah
« Posted on: 29 Mart 2024, 17:44:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Reddü´l Muhtar / İkrah rüya tabiri,Reddü´l Muhtar / İkrah mekke canlı, Reddü´l Muhtar / İkrah kabe canlı yayın, Reddü´l Muhtar / İkrah Üç boyutlu kuran oku Reddü´l Muhtar / İkrah kuran ı kerim, Reddü´l Muhtar / İkrah peygamber kıssaları,Reddü´l Muhtar / İkrah ilitam ders soruları, Reddü´l Muhtar / İkrahönlisans arapça,
Logged
05 Şubat 2010, 02:36:51
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 05 Şubat 2010, 02:36:51 »

METİN


İhramda olan bir kimse bir av hayvanını öldürmeye zorlansa, o da av hayvanını katletmediği için

kendi katledilse, Allah katında mecur olur. Eşbâh.

Müşteri değil, satıcı satım akdine zorlanmış olsa, mal müşterinin elinde helâk olsa, fasit akitle

kabzettiği malın kıymetini zamin olur. Zorlanan satıcı ise, zorlayandan veya müşteriden dilediğine

tazmin ettirir. Eğer zorlayana tazmin ettirirse, zorlayan rücu ederek ödediği malın kıymetini

müşteriden geri alır. Eğer müşteriye tazmin ettirirse, nâfiz, yani câiz olur. Çünkü yukarıda geçti.

Tazmin ettirmesinden sonraki satışların tamamı caiz olur. Ama tazmin ettirmesinden Önceki

satışlar nâfiz olmaz.

Satıcı eğer ikinci müşteriye tazmin ettirirse, onun mülkü olduğundan, ondan sonraki satışları caiz

olur, önceki değil. Zamin olan müşteri de aldığı malın, malın bedeli ile kendisine satan rücu eder ve

ondan alır. Ama bunun aksine, malik satışlardan birisine icazet verirse, o zaman satışların tamamı

caiz olur. Ancak semeni ilk müşteriden alır. Çünkü icazetle engel ortadan kalkmıştır.

Birisi ölmüş hayvan eti, kan, domuz yemesi veya şarap içmesi için zorlanırsa, fakat bu zorlanma

dövme, hapis ve bağlanma gibi mülcî olmayan zorlama tarzında olsa, yemesi helâl olmaz. Zira,

mülcî olmayan zorlama tarzında olsa, yemesi helâl olmaz. Zira, mülcî olmayan zorlamada zaruret

yoktur. Evet, şu var ki, içki için had de vurulmaz. Çünkü şüphe vardır.

Birisi öldürülmek veya bir azanın telefi veya şiddetli dövmek gibi mülcî ikrahla zorlansa, -İbni

Kemâl- zorlandığı fiili yapması ona helâl, belki farz olur. Eğer sabrederek yemese. öldürülmüş olsa,

günahkâr olur. Ancak, din düşmanlarına olan gayzından dolayı yememişse, o zaman bir sakınca

yoktur. Yine, ikrahla o şeyleri yemesinin mübah olduğunu bilmese, öldürdüğü takdirde günahkâr

olmaz. O zaman cehaletinden dolayı mazur olur. İslâmın başında, veya darü´l-harbte insanın nelerle

muhatap olacağını bilmemesi, kıtlık yılında adı geçen şeyleri yemeye mecbur olduğu halde

yemeyerek ölse, günahkâr olması gibi. Nitekim biz hac bahsinde bunu zikrettik.

Birisi öldürülmek veya azasının kesilmesi tehdidiyle Allah´a küfret-meye, veya Rasûlullâh

aleyhisselâtü vesselâma sövmeye zorlansa. -Mecmâ ve Kudurî,- o zaman kalbi imanla mutmain

olduğu halde emredildiği şeyi dili ile açığa vurma ruhsatı verilmiştir. Ama bu açığa vurma ile birlikte

kullandığı kelimelerle başka bir anlam kasdeder. Eğer başka anlam kasdederse yani tevriye

yaparsa. dinden çıkmaz. Diyaneten değil, kazaen karısı ondan boş olur. Ama tevriye kalbine gelse

de yapmasa, dinden çıkar. Karısı hem diyaneten, hem de kazâen boş olur. Nevâzil ve Celâliye.

Eğer sabrederse, mecur olur. Çünkü haram olan bir işi terk etmiştir. Bunun gibi, Allâh-u Teâlanın

diğer hakları da, meselâ orucu ve namazı bozmak, haremdeki avı veya ihramda iken av öldürmek

gibi farziyeti kitapla sabit olan bütün hükümlerde böyledir.

Öldürme veya aza kesilme tehdidinden başka bir şeyle zorlanmış olsa, o zaman ona bu işleri

yapmak için ruhsat yoktur. İbn-i Kemâl. Zira küfür kelimesi ile konuşmak ebediyyen helâl değildir.

Öldürme veya aza kesilme tehdidiyle yani mülcî olmayan ikrahla bir müslümanın veya bir zımmînın

-ihtiyar- malını telef etmesi için zorlansa, bunları yapması için ruhsat vardır. Eğer sabrederse, o

zaman mecur olur. İbni Melek. Mal sahibi de zorlayana malını tazmin ettirir. Çünkü zorlanan bir âlet

gibidir.

Ama bir müslümanı öldürmesi, sövmesi, azasını kesmesi, boğması, ateşte yakması, boğulması için

suya atması, zina etmesi gibi hiçbir halde mübah olmayan şeyleri yapması için ruhsat verilmez.

Kasden öldürmede zorlayan mükellef bir kimse ise kısas olarak öldürülür. Bu görüş Mebsût adlı

esere dayanır. Nihâye adlı eserde Mebsût´a muhalefet edilmiştir. Çünkü katil alet gibidir. İmam Şafiî

de zorla öldüren de, zorla öldürten de kısas edilir, demiştir. İmam Ebû Yusuf ise, şüphe

olduğundan her ikisinden de kısası kaldırmıştır.

Adam öldürülmek veya azasının kesilmesi tehdidiyle zina etmesi için zorlansa zina etmesi için

ruhsat yoktur. Çünkü onda nefsin zayi olması ile nefsi öldürmek vardır. Şu kadar var ki zina ederse,

istihsanen ona had vurulmaz. Kadın arzusu ile yapmışsa belki mehrini verir. Çünkü mehirle haddin

ikisi birden sakıt olmaz. Vehbâniye Şerhî.

Mulcî ikrah durumunda kadına zina etmesi için ruhsat verilir. Çünkü çocuğun nesebi ondan yana

kesilmiş değildir. O halde zina kadın için öldürme anlamına gelmez. Erkek bunun aksinedir. Ama

mülcî olmayan ikrahta kadına da zina için ruhsat verilmez. Şu kadar var ki, kadın mülcî olmayan

ikrahla zina yapmış olsa, zinasından dolayı vurulacak had ondan sakıt olur. Ama erkeğin

zînasından sakıt olmaz. Zira ikrahta bile erkek için zina ruhsatı verilmediğine göre, gayri mülcî

ikrahta ruhsat verilmeyeceğinde şüphe olmaz.


İZAH

«İkrahta olan bir kimse ilh...» Uygun olan, musannıfın bir meseleyi daha sonra günah üzerine

yapılan zorlamalarla ilgili meselelerle birlikte zikretmesiydi.

«Mecur olur ilh...» Çünkü av hayvanını haremde öldürmemek Kur´-an-ı Kerîm de sobit olan Allahu

Teâlânın haklarındandır. Nitekim şarihin sözünde de gelecektir. Ama ihramda iken av hayvanını

öldürmeye zorlansa, o da öldürse, kıyasen onun üzerine hiçbir şey yoktur. Âmirin üzerine de hiçbir

şey yoktur. İstihsanda ise, katilin kefaret vermesi gerekir. Hem öldüren, hem de öldürten ihramda

iseler, her ikisinin üzerine de kefaret lâzımdır. Eğer her ikiside ihramda iken birisi diğerini hapisle

tehdit ederek av hayvanını öldürmeye zorlasa, kıyasen kefaret yalnız hayvanı öldüren üzerinedir.

İstihsanda ise, her ikisi üzerine de ceza vardır.

Eğer her ikisi Haremde, fakat ihramlı değillerse birisi diğerini öldürmek tehdidiyle hayvanı

öldürmeye zorlasa, o zaman kefâret tehditle zorlayan üzerinedir. Eğer hapisle tehdid etmişse,

kefaret özellikle katilin üzerinedir. Hindiye, Mebsut´tan.

«Müşteri değil ilh...» Satıcının zorlandığı gibi müşteri de zorlansa, musannıfın «semen de

müsemmen de emânettir» sözünde bunun hükmü geçmişti.

Hâniye´de şöyle denilmektedir «Satıcı değil de müşteri bir şeyi almaya zorlansa aldığı şey onun

yanında kastı olmaksızın helâk olsa, emaneten helâk olmuştur. Müşteriye de hiçbir şey lazım

değildir.»

Kuhistanî´de Zahiriye´den naklen şöyle denilmiştir: «Bir malın satışına yalnız satıcı zorlansa,

müşteri onu kabzetmezden önce azad etmesi geçerli değildir. Bunun aksine, yalnız müşteri

zorlanmış olsa, kabızdan önce hangisi azad ederse, onun azadı geçerlidir. Kabızdan önce her ikisi

birlikte azad etmiş olsalar, satıcının azadı daha uygundur.»

«Meb´in kıymetine zamin olur ilh...» Musannıf eğer «kıymet» yerine «bedeline zamin olur» deseydi

daha uygun olurdu. Çünkü o tabir hem mislî olana, hem de kıyemî olan malları kapsardı. Turî.

«Fasit akitle kabzettiğı ilh...» Kendi ihtiyarıyla mülk edinme yoluyla fasit akitle kabzetmesi

yüzünden satıcıya tazmin eder.

«Dilediğine tazmin ettirir ilh...» Çünkü zorlayan gasıb gibidir. Müşteri ise gâsıbtan gasbeden gâsıb

gibidir. O halde müşteriye tazmin ettirirse. müşteri zorlayana rücu edemez. Zeylaî.

«Eğer zorlayana tazmin ettirirse, zorlayan rücu ederek ödediğe malın kıymetini müşteriden keri alır

ilh...» Çünkü tazminatı ödemekle o mala mâlik olmuştur. O zaman zorlanan kimse malikin yerine

geçmiş olup vücub sebebine dayanarak mala mâlik olmuştur. Zeylâî. »

«Yani caiz olur ilh...» Burada cevazdan maksat helâl olması aktin geçerli olmasıdır. Nitekim gizli de

değildir.

«Yukarıda geçti ilh...» Yani icazetten önce nafizdir. İcazete bağlı olan da geçerli olma manâsını

taşıyan lüzumdur. Bu ifade Tahavî şerhine dayanır. Bu husustaki söz yukarıda Tahavî şerhinden

naklen geçmişti.

«Sonraki satışların tamamı ilh...» Eğer alışlar birden fazla ise hüküm böyledir. Bunun gibi

müşterinin zorlanandan aldığı da nafiz olur. Bu bir meseledir ki, Zeylâî onu malın el değiştirmesi

meselesinde müstakilen zikretmiştir. Bundan önceki meselenin yeri, alışların birkaç tane. fakat

hepsinin bir alışla alındığı meselesidir. Musannıf bu iki meseleyi özetlemek için kısa ifade

kullanmıştır.

«Eğer meselâ ikinci müşteriye tazmin ettirirse ilh...» Musannıf bu «meselâ» sözüyle şunu ifade

etmek istiyor ki, malını zorla satan kimseye müşterilerden dilediğine tazmin ettirir. Hangisine

tazmin ettirirse, ona mâlik olur. Tebyîn´de olduğu gibi.

«Mâlik satışlardan birisine icazet verirse ilh...» Velev en son akit olsun. Ebussuud.

«İcazetle mani ortadan kalkmıştır ilh...» Zeylâî şöyle demiştir: «Zira satım akdi mevcuttu. Onun

nüfuzuna engel olmak da mal sahibinin hakkı idi. Onun icazeti ile mani ortadan kalkmış ve

satışların hepsi caiz olmuştur. Ama eğer icazet vermeyip tazmin ettirirse, onun hakkı düşmez. Zira

kıymetini almak. malı geriye almak gibidir. O halde tazminattan önceki satışların hepsi bâtıl olur.

Ama fiyatını almak satım akdini geriye çevirmek değildir. Belki satıma icazet ve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

05 Şubat 2010, 02:38:07
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #2 : 05 Şubat 2010, 02:38:07 »

METİN

BİR UYGULAMA MESELESİ:
Fâkihlerin illetlerinin zahirine göre, livatanın hükmü ise, zinaya

zorlanan kadının hükmü gibidir. Çünkü onda çocuk yoktur. Mülcî ikrah ile ona ruhsat verilir. Ancak

şu kadar var ki. haramlık bakımından bu zinadan daha şiddetli olduğundan zina ile livatanın arası

tefrik edilir. Çünkü livata hiçbir yolla mübah değildir. Hem de, aklen de kabihtir. Bundan dolayı da

sahih kavle göre, cennette livata yoktur. Bunu musannıf söylemiştir.

Ama zorlanan kimsenin nikâhı, azadı, boşaması geçerlidir. Eğer ikrah fiille değil, sözle olursa.

Yakın akrabasını olması için zorlandığında, yakın akrabasının azadı nasıl kerhen geçerli ise, İbnî

Kemâl. Zorlanan kimse zorlayandan kölenin kıymetini, eğer cinsi tekarrub olmamışsa müsemma

olan mehrin yarısını alır.

Zorlama sözle ve fiilen de olsa zorlanan kimsenin adağı, yemini, ziharı, ricati, ilası, iladan dönmesi

eğer zımmî ise müslüman olması sahihtir. Meşayihin çoğunluğunun sözleri de böyledir. Hâniye´de

olan ayrıntı ise kıyasa göredir. İstihsâna göre ise mutlaka geçerlidir. Bunların hepsi, ölümle tehdit

edilmese de geçerlidir.

Zorla müslüman olan zımmî rücu ederse, öldürülmez. Çünkü bunda şüphe vardır. Nitekim mürted

babında da geçti.

Zorlanan kimsenin azad ve talâkla vekâlet vermesi de geçerlidir. Eşbâh´ın «Sahih değildir» sözü ise

kıyasa göredir. İstihsan o şeyin vukuu üzerinedir.

Bize göre bunda asıl şudur: Şaka ile geçerli olan hüküm, ikrah ile de geçerlidir. Zira şaka ile geçerli

olan bir şey, feshi ihtimal etmez. Feshi ihtimal etmeyen bütün hükümlerde de ikrah tesir etmez. Bu

meseleleri Ebûlleys Hizânetü´l-Fıkıh´ta on sekiz olarak saymıştır. Biz de talâk babında nazmen yirmi

olarak saydık.

Zorlanan kimsenin borçlusunu ibrası, mafî veya nefsî kefaletle kefil olduğu kimseyi ibra etmesi

sahih değildir. Çünkü beraet şaka ile sahih değildir. Ortak, şuf´a talebinde bulunmaması için

zorlansa, o da sükût etse, onun şuf´a hakkı bâtıl olmaz.

Kalbi mutmain olduğu halde dili ile mürted olması da geçerli değildir. O halde onun karısı ondan

bâin olmaz. Çünkü onunla kafir olmaz. Bu hususta muteber olan söz de erkeğindir.

Ben derim ki Biz Nevâzil isimli kitaptan yukarıdaki görüşün aksini naklettik. Umulur ki, bu hilaf

kıyasa göredir. Düşünülsün.


Hakimi bir kimseyi hırsızlık yaptığını veya kasden bir kimseyi öldürdüğünü veya ondan bir kimsenin

elini kestiğini ikrar etmesi için zorlasa, o da ikrar etse, ikrarına binaen öldürülse veya eli kesilse,

bakılır:Eğer ikrar eden salâh hâl ile mevsuf olan bir kimse ise, Kadı kısas edilir. Yok eğer hırsızlık,

öldürmek gibi işlerle maruf bir kimse ise, Kadı istihsanen kısas edilmez. Çünkü burada şüphe

vardır.

Adam, «Ya bağını satarsın, ya da şu meşrubatı içersin» diye zorlansa, bu ikrahtır. Eğer meşrubat

şarapgibi içilmesi haram olan birşeyse. Eğer helâl olan bir içecekse, ikrah olmaz. Kınye.

Kınye sahibi şöyle demiştir: «Zina ve diğer haram olan şeyler de bunun gibidir.»

Sultan birisinden para istese, ama şu malını sat diye tayin etmese, o da malını satsa, satışı

geçerlidir.

Bunda şer´î hile şudur: Adam, «Ben nereden getireyim, malım yok» dese, o zaman zalim, «Şunu

sat.» dese, o zaman zorlanmış olur. Bezzâziye.

Koca karısını mehrini kendisine hibe etmesi için dövmekle tehdit etse, o da hibe etse, eğer koca

dövmeye muktedir ise hibe sahih olmaz. Ama boşayacağı, üzerine evleneceği veya bir cariye

alacağı şeklinde tehdid etse, bu zorlama sayılmaz. Hâniye.

Mecmaü´l-Fetâvâ´da şöyle denilmiştir: «Hasta olan karısını mehrini hibe etmesi için babasının evine

göndermese, kadın da mehrinin bir kısmını hibe etse. hibesi bâtıldır. Çünkü kadın mükreh gibidir.»

Ben derim ki:Mecmâü´l-Fetâvâ´nın bu ifadesinde şu fetvâ hâdisesinin cevabı vardır: Bir kimse

bâkire olan kızını evlendirse, kızı zifafa gireceği zaman. annesinin mirasını tam olarak aldığını

şahitler önünde söylemesi için, zifafa girmesine engel olsa, kızı da ikrar etse, sonra zifafa

girmesine izin verse, kızının ikrarı sahih değildir. Çünkü bu durumda kız mükreh sayılır. Rum

müftüsü Ebussuud da bununla fetva vermiştir. Musannıf da manzemesinin şerhinde bunu

zikretmiştir. Tuhtefü´l-Ekrân. Hibe bahsi.

Birşeyi alması için zorlanan kimse eğer aldığı zaman sahibine reddetme niyeti ile almışsa, aldığına

zamin olmaz. Yok eğer sahibine vermek niyetinde değilse zamindir. Eğer mal sahibi ile zorlanan

kimse niyet hususunda ihtilaf etseler, makbul olan söz, yemini ile birlikte zorlanan kimsenindir ve

zamin de olmaz. Müctebâ.

Müctebâ´da şöyle denilmektedir: «Bir şeyi alması veya vermesi için zorlanan kimsenin o işi ancak

zorlandığı kimse yanında hazır olduğu sürece yapması caiz olur. Eğer yanında hazır değilse,

uzaklığından dolayı kudret ve zorlaması zail olduğundan alması veya vermesi helâl olmaz.» .

Bu açıklamadan anlaşılıyor ki, emîrin elçisinin gaib olduğu zaman, o zalim emrin yardımcılarının

almalarında özürleri makbul olmaz, aldıklarına zamin olurlar.

PRATİK MESELELER:

Birisi kendi ekmeğini yemesi üzerine zorlansa, yiyen adam aç ise, yediği ekmeğin kıymetini rücu

ederek zorlayan kimseden alamaz. Eğer tok ise, yediği ekmeğin kıymetini rücu ederek mükrehten

alır. Çünkü birincisinde yemenin menfaati kendi şahsınadır. Ama tokluk hali böyle değildir.

Harbîler bir peygamberi yakalasalar ve ona, «Eğer peygamber değilim dersen bırakırız, demezsen

öldürürüz» deseler, peygamberin «Peygamber değilim» demesi caiz olmaz. Ama başka birisi onun

peygamber olmadığını ikrar etmesi için peygamberi öldürme tehdidiyle zorlansa, onun «Peygamber

değildir» demesi câizdir. Çünkü yalan söylemek peygamberlere mümtenidir.

Harbî, bir kimseye «Bana cariyeni ver, onunla zina edeyim. Karşılığında da sizden aldığımız bin

köleyi serbest bırakayım» dese, onun cariyeyi vermesi helâl olmaz.

Birisi kölesini zorla azad ettiğini ikrar etse, kölesi azad olmaz.

Başkasının malını almak üzere yapılan zorlama, şer´an muteber sayılır mı? Kınye adlı eserin açık

anlamına göre, evet, muteber sayılır.

Vehbâniye´de şöyle denilir: «Borçlu alacaklısına, «Beni ibra et yoksa seni hâkime çıkaracağım»

dese, burada manâ bakımından zorlama tasavvur olunur.Buradaki «seni hâkime çıkarırım» sözü

sahihtir.

Ben Vehbâniye´nin beytini şu şekle çevirdim: Borçlu alacaklısına. «Alacağını bana hibe et, yoksa

seni hakime çıkarırım» dese, yine zorlama tasavvur edilir.

İstihsâna göre, zorlanan kimsenin İslâma girmesi sahihtir. Daha sonra dinden çıkarsa öldürülmez.

İslâma girmeye zorlanır.


İZAH

«Fakihlerin illetlerinin açık anlamına göre ilh...» Yani onların illeti, bir erkek zina yapması için mülcî

ikrah ile zorlansa, ona zina yapması için ruhsat verilmez. Çünkü manâ itibariyle zinada bir nefsi

öldürmek vardır. Ama zorlanan kadın olsa, kadına ruhsat verilir. Çünkü kadının zinadan doğuracağı

çocuğun nesebi kadından kesilmez.

«Mülci ikrahla ona ruhsat verilir ilh...» Netif adlı kitabın ikrah bahsinde şöyle denilir: «Bir adam zina

veya livata yapması için zorlansa, bu zorlama onun ölümüne kesin olarak sebep olsa bile yine de

yapması caiz değildir.»

Nefsin katline veya firaşın ifsadına sebep olmasa bile livâta yine men edilmiştir. Seriyüddin.

Netif kitabının ifadesinin açık anlamı hem aktifi, hem de pasifi kapsamına alır. T. Netif´in ifadesi

Minah´ta da zikredilmiştir.

«Livata hiçbir yolla mübah değildir ilh...» Ama kadınla cinsel tekarrüb bunun aksinedir. Çünkü bu

nikâhla veya cariye edinmekle mübah olur.

«Aklen de çîrkindir ilh...»Zira livatada mefulü zelil etmek vardır. Akıl da buna engeldir. Bunun aklen

çirkin olmasına, insan tabiatına çirkin gelmesi de eklenir. Zira livata, necaset ve neaseti çıkarma

yeridir. Tohum ekme yeri ve temiz değildir. Bunun aklen ve teban çirkin olması, şer´an çirkin

olmasına eklenince onun haramlığı zinanın haramlığından daha şiddetli olur. T.

«Zorlanan kimsenin nikâhı ilh...» Eğer fazla bir mehirle evlenmeye zorlanırsa.. Mehrin fazlalığı bâtıl

olur. Tahavî, «O fazlalığı vermesi de vâcibtir. Ancak vermiş olduğu fazlalığı rücu ederek zorlayan

kimseden geri alır» demiştir. Bezzâziye.

«FiiIlie değiI, sözle olursa ilh...» Musannıf burada da bu sözü İbni Kemâl´e uyarak zikretmiştir.

Doğrusu ise, bu sözü «Azad ettiği kölenin kıymetini rücu ederek zorlayandan alır» sözünden sonra

zikretmesiydi. Çünkü fiil ile söz arasındaki fark edip etmemesinde hasıl olur. Azadın sıhhatinde

değil. Bunun için burada bir karışıklık vardır. Eşbah´ın ifadesi ise, bu karışıklıktan salimdir. Zira

Eşbâh sahibi şöyle demiştir: «Adam kölesini azad etmeye zorlansa, zorlanan kimse, zorlayandan

azad ettiği kölenin kıymetini tazmin ettirme hakkına sahiptir. Ancak mülkü´l-yeminle veya azad

edilecek bir kölenin alınması için zorlanırsa, aldığı takdirde köle azad edilir, kölenin kıymetini de

zorlayandan tazmin edemez.»

Bezzâziye´de şöyle denilmiştir «Bir...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes