> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hanefi Fıkhı > Köle Azadı
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Köle Azadı  (Okunma Sayısı 3727 defa)
03 Mart 2010, 18:28:30
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 03 Mart 2010, 18:28:30 »



Reddü´l Muhtar / Köle Azadı


KÖLE ÂZÂDI BAHSİ

KÖLENİN BİR KISMININ ÂZÂDI BEYANINDA.

ÂZÂDA YEMİN BAHSİ

CUUL: MAL KARŞILIĞINDA YAPILAN ÂZÂD BEYANINDA (BÂB)

TEDBÎR BÂBI









KÖLE ÂZÂDI BAHSİ



METİN


İhtisar için bazı isimlerle ıskâtat ayrılmıştır. Öldürülenin velisinin kâtilde olan kısâs hakkını düşürmesi afdır.

Alacaklının borçlusunun zimmetindeki alacak hakkını düşürmesi ibrâ (borçtan beri kılmak) dır.

Zevcin zevcesine cinsi yakınlıkta bulunma hakkını düşürmesi talâkdır.

Efendinin kölesinden hizmet hakkını düşürmesi ıtk (âzâd etmek) dır. Musannıf, ümm-i velede ve hür olan bir kimse kendisinin köle bulunan bir zirahm-i mahrem (usûl ve furû´) i akrabasına mâlik olmaya şamil olsun diye bahse i´tâk demeyip ıtk adını vermiştir. (Çünkü bu suretlerde ıtk vardır, i´tâk yoktur.)

Itk lügatta, kölenin mülk olmaktan çıkmasıdır. «Ataka» kelimesi «darabe» bâbından olup masdarı: ıtk, atâk ve atâka gelir.

Şer´i ıstılâhda ıtk: «Efendisinin kölesi üzerinde olan malik olma hakkını hususi bir şekil ile düşürmesinden ibarettir ki, köle bu sayede âzâd olarak hürriyete kavuşur.»

Itkın rüknü yani, âzâd etmenin rüknü âzâd etmeye delâlet eden lâfızlar yahut onun yerini tutan hür bir kimsenin, kendisinin köle bulunan bir akrabasını satın alması veya harbî (pasaportlu) olan bir kimsenin satın aldığı Müslüman bir köleyi dar-ı harbe götürmesi gibi bazı fillerdir.

İZAH

Iskâtât, ıskâtın cemi´dir, bundan murad şâri´ (Allah Teâtâ yahut Resulullah) in bir kimsenin diğer bir şahısda olan hakkını düşürmesi için koymuş olduğu bazı isimlerdir.

Musannıfın talâktan sonra ıtkı getirmesinin sebebi bunlardan her birinin hakkı düşürmekte ortak olduklarına işaret etmek içindir. Nikâhla ilgisi olduğu için önce talâk zikredilmiştir.

Şârihin «ihtisâr için» demesi "i´tâk kelimesi efendinin kölesi üzerindeki hakkını düşürdü" demekden daha kısa olduğu içindir. Geri kalan kısaltmalar da böyledir.

«Itk lügatta kölenin mülk olmaktan çıkmasıdır.» Bahır sahibi bu sözü Ziyaü´l-Hulûm adlı kitaba nisbet etmişdir. Musannıf bu sözle bazı fukâhanın: «Itk lügatta, kuvvettir, şer´iatta ise, kölede şer´i bir kuvvetin subûtudur» sözünü reddetmiştir, çünkü lügat ehli bunu dememişdir. «Nehir» sahibi «musannıfın reddettiği söz «Mebsût» da nakledilmiştir» diye itiraz etmiştir. Birçok âlimler bazı fukâhanın sözünü kabul etmişlerdir. Nakleden itimadlı bir kimse olduktan sonra reddedenin sözüne bakılmaz.

«Fethü´l-Kadir» de bu mevzu tam olarak incelenmiştir. Kenz ve diğer kitablarda âzâd şöyle tarif edilmiştir: «Köle için şer´i tasarruflara gücünün yetmesi, velâyet ve şahadete ehil olması ve başkasının kendi üzerinde olan tasarrufunun kaldırılmasıdır.» Sonra bilmiş ol ki; ileridegörüleceği vecihle, İmam-ı Âzam´a göre âzâd etme bölünmeyi kabul eder (yani bir kimse kölesinin yarısını âzâd etse yarısı derhal âzâd olur, diğer yarısı muvakkaten köle olarak kalır).

İmameyn´e göre âzâd etme bölünmeyi kabul etmez. (Bir kimse kölesinin yarısını azâd etse, kölenin tamamı âzâd olmuş olur.)

«Harbi olan bir kimsenin ilh...» Meselesinin sureti şudur: Bir harbî İslâm memleketinden satın aldığı Müslüman bir köleyi dâr-ı harbe (Müslümanlar ile aralarında anlaşma bulunmayan gayr-ı Müslimlerin memleketidir) götürse İmam-ı Âzam´a göre, iki memleketin birbirine zıd olması azad etme yerine geçtiği için o köle âzâd olur. İmameyn´e göre âzâd olmaz. Âzâd edilmeksizin kölenin âzâd olduğu dokuz mesele vardır ki birisi budur, çünkü bu hükmen âzâddır. İnşaallâh müste´men bâbından önce Cihad bahsinde gelecekdir.

METİN

Köle âzâd etmenin sıfatı (yani nevileri) beştir:

1 - Vacibdir. Bu. keffaretler için yapılan âzâddır.

2 -
Mübahdır. Hiç bir şeye niyet edilmeksizin yapılan âzaddır. Çünkü köle âzâd etme ibadet değildir. İbadet olmadığı için kâfir tarafından yapılan âzâd da sahihtir.

3 - Menduptur. Bu, Allah rızası için yapılan âzâddır. Çünkü bu hususta köle âzâd eden kimsenin uzuvlarının ateşten âzâd edileceğini bildiren hadis-i şerîf vardır. Bir kimse kölesini müdebber kılsa veya zirahm-i mahrem olan akrabasını satın alsa hadis-i şerifte bildirilen sevaba nail olur mu? Zahire göre nail olur.

4 -Mekruhdur. Bu, başkası namına yapılan âzâddır.

5 - Hadamdır. Hatta küfürdür. Bu, şeytan namına yapılan âzâddır.

(Âzâdın sahih olmasının şartı) Âzâd eden kimsenin hür ve mükellef olması lâzımdır. Bu bakımdan sarhoşun, mükreh (zorla kölesi âzâd ettirilen) in, hataen azâd edenin, hastanın âzâd etmesi sahih olduğu gibi kendi mülkü olduğunu bilmeyen kimsenin de âzâdı sahihdir. Meselâ; Gasbeden kimse gasbetmiş olduğu köleyi sahibine yahut satan kimse satmış olduğu köleyi satın alan şahsa göstererek «benim şu kölemi âzâd et» deyip köle sahibi veya satın alan şahıs o kölenin kendi mülkü olduğunu bilmiyerek «âzâd ettim» dese o köle âzâd olur. Bu suretlerde köle sahibi kölesini almış sayılacağı için gasbedene bir şey lâzım gelmez, satın alan şahıs da köleyi teslim almış sayılacağı için kölenin parasını vermesi lâzım gelir.

İZAH

«Keffaretler için yapılan âzâd» Yani katilden, zıhardan, niyet edilmiş ramazan orucunu kasden bozmaktan ve yeminden dolayı keffâret olarak köle âzâd etmek vâcibdir. Buradaki vacib ile murad, ıstılâhı vacip midir? yoksa farz mıdır? İki kavil vardır. T.

Allah´a yaklaşmaya yahut günaha niyet edilmeksizin yapılan âzâd mübahdır. «Çünkü köle âzâd etmek asıl itibariye ibadet değildir.» Diğer ibadetler gibi âzâd da niyet ile ibadet veya günah olur. Rahmetî.

«Köle âzâd edenin uzuvlarının ateşten âzâd edileceğini bildiren hadis-i şerif vardır.» Ebû Hüreyre (R.A.) den, Rasûlullah (S.A.V.):

«Herhangi Müslüman bir kimse, bir Müslüman´ı âzâd ederse, Allahü Teâlâ onun her uzvu mukabilinde âzâd eden zâtın bir uzvunu ateşten kur-tarır.» Bir lâfızda da «Bir kimse, mü´min bir rakabe (köle) âzâd ederse Allah o rakabenin her uzvu karşılığında o kimsenin âzâsından bir uzvu hatta tenasül uzvuna mukabil tenasül uzvunu cehennemden âzâd eder.» buyurdu, dediği rivayet edilmiştir. Bu hadis-i şerifi Kütüb-i sitte Ebû Hüreyre´den rivayet etmişlerdir.Peygamberimiz (S.A.V.) :

«Herhangi Müslüman bir kimse, Müslüman bir şahsı âzâd ederse, âzâd edilen şahıs, o zatın cehennemden kurtuluşu (na sebep) olur. Herhangi Müslüman bir kadında, Müslüman bir kadını âzâd ederse, âzâd edilen kadın da onun cehennemden kurtuluşu (na sebep) olur.» buyurmuşlardır.

Bu hadis-i şerifi Ebû Davûd ile İbn-i Mâce tahric etmişlerdir. Peygamberimiz (S.A.V.):

«Herhangi bir kimse Müslüman iki kadını âzâd ederse, bu kadınlar o kimsenin cehennemden kurtuluşu (na sebep) olurlar, o kadınların iki kemiği yerine âzâd eden zatın bir kemiği mükâfatlandırılır.» buyurmuşlardır. Bu hadis-i şerifi Ebû Davûd tahric etmiştir. Bu hadis-i şerif «Hidaye» de «erkeğin erkeği, âzâd etmesi; kadının da kadını âzâd etmesi müstehabdır» dediğine delildir. Çünkü bu hadis-i şerifden anlaşıldı ki erkeğin cehennemden âzâd edilmesi iki kadını âzâd etmekle olur. Fakat bir erkek, bir erkeği âzâd ederse cehennemden âzâd olur. Fethü´l-Kadir´de de böyle zikredilmiştir.

«Müdebber kılsa ilh...» Yani ileride âzâd olduğu için geçen hadis-i şerifteki sevab kazanılır.

«Zahire göre nail olur.» Yani zirahm-i mahrem olan akraba satın alınmakla hem âzâd olma hem de sıla bulunduğu için gecen hadis-i şeriflerdeki sevab elde edilir. Çünkü Peygamberimiz (S.A.V.):

«Çocuk babasının hakkını ödeyemez. ancak onu köle bularak satın alır da âzâd ederse o başka.» buyurmuşlardır.

Çocuğun babasını satın alması, babasının âzâd olmasına sebep olur, çünkü çocuğun babasını satın aldığı andan itibaren babası âzâd olmuş olur. Rahmetî.

Musannıf «başkası namına yapılan âzâd mekruhdur» demiş, fakat Fethü´l-Kadir´de bunun mubah olduğu açıklanmıştır. Muhît´den naklen Bahır sahibi de böyle zikretmişdir. Bundan sonra Bahır sahibi «insan namına yapılan âzâdla şeytan namına yapılan âzâd arasında farkvardır» demiş. Şeytan namına yapılan âzâdın haram olmasını «çünkü şeytana tâzim kasdetmiştir» diyerek ta´lilde bulunmuştur. Yani insan namına yapılan âzâdda insana tâzim kasdı bulunmadığı için o yasaklanmamıştır, demek istemiştir. Teemmül et!

«Şeytan namına yapılan âzâd haramdır.» Kezâ put namına yapılan âzâd da haramdır. Nitekim ileride gelecektir. Şeytan ve put namına yapılan âzâdın küfür olmasının sebebi bunlara tâzim etmek kalbde gizli olan küfrün delili olduğu içindir. Nitekim bir kimse şakadan olsa bile puta secde etse o kimsenin küfrüne hükmolunur. İnsan, put veya şeytan namına yapılan âzâd ile bunlara yaklaşmak ve ibadet etmek kastedilmediğinde mekruh veya haram olur, eğer âzâd ile bunlara yaklaşmak ve ibadet etmek kasdedilirse küfür olmasında hiç şüphe yoktur.

Fethü´l-Kadir´de «bir kimse kölesini âzâd ettiğinde kölesinin dar-ı harbe gideceğinden yahut mürted olacağından yahut hırsızlık yapacağından veya yol keseceğinden korkarsa onu âzâd etmesi haramdır. Ama haram olmakla beraber âzâd ederse, âzâdı geçerlidir. Zahirilere göre; böyle kölenin âzâd edilmesi sahih değildir.

Efendi, kölesinin bu zikredilenleri yapacağından korkmazsa müslümanlara cizye temin etmek maksadı ile zimmî olan kölesini âzâd etmesinde sevap vardır» diye zikredilmiştir.

FER´İ MESELE : M...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Köle Azadı
« Posted on: 19 Nisan 2024, 11:21:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Köle Azadı rüya tabiri,Köle Azadı mekke canlı, Köle Azadı kabe canlı yayın, Köle Azadı Üç boyutlu kuran oku Köle Azadı kuran ı kerim, Köle Azadı peygamber kıssaları,Köle Azadı ilitam ders soruları, Köle Azadıönlisans arapça,
Logged
03 Mart 2010, 18:35:29
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 03 Mart 2010, 18:35:29 »

METİN

Allah vechi için hür kılmakla da âzâd sahih olur. Şeytan ve put için âzâd etmekle Müslüman tazim kasdettiğinde her ne kadar günahkâr ve kafir olursa da yine yapılan âzâd sahihdir. Çünkü puta tazîm etmek küfürdür. Cevhere´nin ibaresi: «Şeytan ve put için derse, kâfir olur.» şeklindedir.

Gayr-i mülcî ikrâh ile yapılan âzâdda sahihdir. Haram olan şeyden dolayı sarhoşlukla yapılan âzâdda sahihdir. İleride gelecek ki; her sarhoş eden (içki) haramdır, binaenaleyh lokmayı boğazından geçirmeye mecbur kalan kimsenin içmesi hariçdir. Çünkü böyle mecburiyet karşısında içmek baygınlık gibidir.

Hezl, yani: Sözden hakikat ve mecaz mânâsı kasdedilmeksizin lâtife ile yapılan âzâd da sahihdir. Eve girme gibi âzâd bir şarta tâlik edilirse, ta´lik sahih olur. Eve girerse âzâd olur. Mevcut olan bir şeye ta´lik etmek tenciz (bir şarta ta´lik veya bir zamana izâfe edilmeksizin derhal yürürlüğe giren âzâd) dır. Binaenaleyh bir kimse kendi mülkünde olan kölesine "ben sana mâlik olursam sen hürsün" dese, derhal âzâd olur. Fakat mükatebine «sen benim kölem isen sen hürsün» dese izâfetde kusur olduğu için âzâd olmaz. Zahiriyye.

Yine Zahiriyye´de yazılıdır ki; bir kimse kölesine «sen hür olarak sabaha dahil olursun» dese, bu sözü ta´likdir ve «sen hür olarak kalkarsın» veya «sen hür olarak oturursun» dese bu sözü tencizdir. Bir kimse kölesine «merkebimi sularsam hürsün» deyip köle de suya götürüp su içmese, âzad olur. Çünkü murad suyu ona arz etmektir. Bir kimse sohbeti kadim olan kölem âzâd olsun dese bir sene sohbet etmiş olduğu kölesi âzâd olur, muhtar olan kavil budur. Bir kimse kölesine «sen atîksin» deyip «mülkümde kadim ve devamlısın»mânâsına niyet etse diyaneten tasdik edilir, kazaen tasdik edilmez. Eğer «fissinni (yaşça)» sözünü ziyade etse, âzâd olmaz. «Sen ancak hürsün» ifadesiyle âzâd olur. Fakat her ne kadar azada niyet etse bile «sen ancak hür gibisin» sözüyle âzâd olmaz. «Benim olan her şey hürdür» yahut «yeryüzünde olan her köle» yahut «dünyada olan kölelerin hepsi» yahut «Ehli Belhin hepsi hürdür» ifadeleriyle de İmamı Ebu Yusuf´a göre; azâd olmaz ve bu kavil ile fetva verilir. Ama «şu sokakta» veya "şu evdeki köleler hürdür" dese bu sözü söyleyen kimsenin o sokakta veya o evde olan kölesi âzâd olur. Bahır.

İZAH


«Allah vechi için hür kılmakla da âzâd sahih olur» İfadesindeki AIIah vechinden murad Allah´ın zâtı veya rızasıdır. «Şeytan ve put için âzâd etmekle de ilh...» İfadesindeki şeytan ile murad insan ve cinlerin azgınları mânâsına olan şeyâtîn kelimesinin müfredidir. Sanem (put), ağaçtan yahut altından yahut gümüşten yapılan insan suretidir. Eğer taştan yapılmış olursa vesen (put) adını alır. Nitekim Bahır´da böyle zikredilmiştir.

«Her ne kadar günahkâr ve kafir olursa da ilh...» İfadesinde leff ü neşr-i müretteb vardır. O Halde günahkâr olma şeytan için âzâd edildiğindedir. Kâfir olma ise put için âzâd edildiğindedir. Fakat metinden ve Cevhere´den anlaşılan, gerek şeytan için olsun gerek put için olsun yapılan âzâd küfürdür.

«Gayr-ı mülci ikrâh ile yapılan âzâd sahihdir.» İkrâh başkasını razı olmadığı bir şeye sevk etmektîr. Mülcî, öldürme veya bir uzvu kesme gibi insan tahammülünü aşan şeydir. Gayr-i mülcî dövme, sövme gibi tahammülü aşmayan şeydir. İkrâh (zorlama) insan tahammülünü aşmayan şeylede olsa bile yine âzâd sahihdir. T.

Zorla âzâd ettiren kimseye kölenin kıymeti ödettirilir. Cevhere.

Tatarhaniyye´de «Bir köle efendisine ıssız bir yerde «beni âzâd et, aksi takdirde seni öldürürüm» deyip efendiside öldürülme korkusu için onu âzâd etse âzâd olur ve efendisine kıymetini ödemek için kazanç sahasına atılır.»

«İleride gelecek ki ilh...» Sözüyle kitabü´l-eşribe (içkiler bahsi)´nde «her sarhoş eden içki haramdır. Yani: Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır» ifadesini kasdetmiştir. Bu İmamı Muhammed´in kavlidir. Fetva da bunun üzerinedir. Binaenaleyh müselles (üzüm suyu taze iken ısıtılarak üçte ikisi uçup üçte biri kalırsa müselles denir), Nakîu´z-zebib (pişirilmeksizin soğuk suda bırakılarak kendi kendine kaynayan ve sarhoş edici bir hale gelen) kuru üzüm şırası ve üzümün başkasından yapılan diğer şerbetler sarhoş olmak maksadıyla içilmeyip bedene kuvvet vermek için içilse bile bunlardan biriyle sarhoş olmak haram olan şarabdan sarhoş olma gibidir. Fakat İmam-ı Azam´a göre bunlar günah maksadıyla içilmediğinde haram değildirler. Bu takdîrde bunlardan biriyle sarhoş olan kimsenîn talâkı ve âzâdı sahiholmaz. Ama sarhoşluğun kendisi yani: Sarhoşluk verecek mikdarını içmek ittifakla haramdır. Hatta iki kadehin sarhoş etmeyip üçüncü kadehin sarhoş edeceği bilindiğinde İmam-ı Azam´a göre, yalnız üçüncü kadeh haram olur. İki kadehden sarhoş olsa bîle haram bir şeyle sarhoş olmamış olur. İmamı Muhammed´e göre bunlar sarhoşluk verecek bir hale gelince artık bunların azını da içmek şarab gibi haramdır, dikkat et. Yukarıda geçtiği üzere müftâbih olan da budur.

«Lokmayı boğazından geçirmeye mecbur kalan kimsenin içmesi hariçdir» İfadesiyle boğazından lokmayı geçirmeye mecbur olan, kendisine zorla içirilen ve safra galip olduğunda bal gibi mubah olan şeyler ile sarhoş olan kimsenin âzâdı ve diğer tasarrufları sahih olmayacağı açıklanmaktadır.

"Eve girme gibi âzâd bir şarta ta´lik edilirse ta´lik sahih olur." İfadesi´ndeki ta´lik, mülke veya mülkün sebebine ta´lik etmeye şâmildir. Nitekim bu yukarıda açıklanmıştır. Fakat sahih olan mülke ta´lik edilmesi lâzımdır, Cevhere´de, mükâteb veya köle «ileride mâlik olacağım bütün köleler hür olsun» deyip kendisi âzâd edildikten sonra bir köleye mâlik olsa, İmam-ı Azam´a göre âzâd olmaz. İmameyn´e göre âzâd olur. Mükâteb veya köle «ben âzâd olupda bir köleye mâlik olursam o hür olsun» dedikten sonra âzâd edilip bir köleye mâlik olsa ittifakla o köle âzâd olur. Çünkü o, hürriyeti sahih olan mülke izâfe etmiştir. Eğer «şu köleyi satın alırsam o hür olsun» dese «onu âzâd olduktan sonra satın alırsam» sözünü söylemedikçe o köleyi satın alsa bile İmam-ı Azama´ göre âzâd olmaz, İmameyn´e göre âzad olur denilmiştir.

«Eve girerse âzâd olur.» Yani bir kimse kölesine «şu eve girersen âzâd ol» dese, eğer bu köle onun mülkündeyken o eve girerse âzâd olur. Çünkü efendisinin bu köleyi eve girmeden önce satması ve mülkünden çıkarması caizdir. Zira âzâdı şarta ta´lik etmek efendinin köleye mâlik olmasını ortadan kaldırmaz. Ancak müdebber kıldığı bir köleyi mülkünden çıkaramaz. Cevhere. Böyle şarta ta´lik edilen bir köle o eve girmeden önce satıldıktan sonra geri alındığında köle o eve girse âzâd olur. Kâfî.

«İzafetde kusur olduğu için ilh...» Zira mükatebi köle adıyla kendi nefsine izâfe etmede kusur vardır. Yani mükâteb onun tam kölesi değildir. «Sen hür olarak sabaha dahil olursun» dese bu sözü ta´likdir. Yani «sen sabaha dahil olursan hürsün» demiş gibi olur. T.

«Çünkü murad suyu ona arz etmektir», Yoksa susuzluğunu gidermek değildir. Çünkü bu, kölenin takatında değildir. Bundan dolayı «onu suladım fakat su içmedi» denilir.

«Bir kimse "Sohbeti kadim olan kölem âzâd olsun" dese bir sene sohbet etmiş olduğu kölesi âzâd olur» İfadesindeki bir sene sohbet etmiş kavliyle murad sohbet etsin etmesin mülküne gireli bir sene olan kölesi âzâd olur, demektir. T.

«Fissinni (yaşça) kavlini ziyade etse» Yani «sen yaşça atiksin» deyip bu sözüyle yaşdabüyüksün mânâsını murad etse âzâd olmaz. Hâniyye´den naklen Bahır´da zikredilmiştir ki; bir kimse kölesine «senin nefsin hürdür» deyip «ahlâkın iyidir» mânâsını murad etse kazaen âzad olur. «Sen ancak hürsün» ifadesiyle âzâd olur. Çünkü te´kid yoluyla nef´iden istisna ispattır nitekim kelime-i şahadette olduğu gibi. Hidaye.

Münyetü´l-Müfti´den naklen Hamavî´nin naklettiği bundan müstesnadır ki; bir kimse kölesine bir şey emredip köle o şeyi yapmadığında köleye hitaben «sen ancak hürsün» dese köle âzâd olmaz. Bunu Ebûssuûd zikretmiştir ve Tahtâvi sahibi "Bu ifade ile "senin bu işin ancak hürrün işidir" mânâsı murad edildiğine hal karinesi delâlet etmektedir." demiştir.

«Benim için olan her şey hürdür ilh...» İfadesiyle âzâd olmaz. Çünkü bununla mallarının hepsi kendisine aid olup ortağı bulunmadığı murad edilir.

«Ehli Belh´in hepsi hürdür.» Yani ehli Belh´in bütün köleleri hürdür deyip kendiside Belh ehlinden olup kendi kölesini niyet etmese âzad olmaz. Nitekim Tatarhaniyye´de de böyledir. Fakat bu ifadenin muktezası kendi kölesine niyet ederse âzâd olur.

«Yeryüzünde olan her köle», «dünyada olan kölelerin hepsi hürdür» ifadelerinden anlaşılan da budur ve bunu şu da te´yid eder ki bundan sonra "Ademoğullarının hepsi hürdür" dese kendi kölesi ittifakla ancak niyet ederse âzâd olur.

«Şu sokakta veya şu evdeki köleler hürdür» dese bu sözü söyleyen kimsenin o sokakta veya o evde olan kölesi âzâd olur. Yani niyet etmese bile ihtilâfsız âzâd olur. Nitekim Tatarhaniyye´de de böyledir.

Tatarhaniyye´de bundan önce bu ihtilâf üzerinedir kî; bir kimse «bu mescid yani cuma günü cemaati toplayan mescitteki bütün köleler hürdür» deyip kendi kölesi de mescidde bulunsa, kendi kölesinin azadına niyet etmezse âzâd olmaz. Bir kimse «şu mesciddeki bütün kadınlar boş olsun» deyip kendi zevceside o mescidde olup onu boşamayı niyet etmese, boş olmaz, denilmiştir. Bu takdirde sokak ile mescid arasındaki fark mescid şehir hükmünde olup bütün ehlini toplayıcıdır. Bundan dolayı mescidi cuma günüyle takyîd etmiştir, sokak bunun gibi değildir. Çünkü sokağın muayyen ehli vardır. Bundan dolayı şu sokaktaki köleler hürdür ifadesinde niyetsiz söyleyen kimsenin o sokaktaki köleleri ittifakla âzâd olur. Bunu belle. Şârih bu meseleyi Bahır´a nisbet etmiştir. Halbuki Bahır´da sokak zikredilmeyip hane zikredilmiştir.

METİN

Bir kimse hamile olan cariyesini âzâd etse, eğer âzâdından itibar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Mart 2010, 18:37:56
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #2 : 03 Mart 2010, 18:37:56 »

KÖLENİN BİR KISMININ ÂZÂDI BEYANINDA



METİN

Bir kimse kölesinin bir kısmını âzâd etse bu âzâd edilen kısım belirsiz de olsa sahihtir. Fakat belirsiz kısmı açıklamak kendisine lâzım gelir. Bir kısmı âzâd edilen köle âzâd edilmeyen kısmı için çalışır ve eğer efendisi dilerse geri kalan kısmıda âzâd eder. Bu bir kısmı âzâd edilmiş köle, âzâd edilmeyen kısmının kıymetini kazanıp ödeyinceye kadar mükateb gibidir. Ancak üç yerde mükateb gibi değildir.

Âzâd edilmeyen kısmın kıymetini ödemekten aciz olursa köleliğe dönmez. Bu bir kısmı âzâd edilmiş köle ile tam köle birleştirilip ikisi birden bir pazarlıkla satıldıklarında ikisinin satışı da batıl olur. Bu köle öldürülüp, âzâd edilmeyen kısmın kıymetine yetecek kadar mal bırakmadığında kâtili kısas edilmez. Bu üç yerde mükâteb böyle değildir.

İmameyn «bir kimse kölesinin bir kısmını âzâd ederse kölenin hepsi âzâd olur» demişlerdir. Sahih olan İmam-ı Azam´ın kavlidir. Bu Muzmaraf´dan naklen Kuhustânî´de zikredilmiştir. Hilâfın temeli, İmam-ı Azam´a göre, âzâd etmek bölünmeyi kabul eden mülkün kaldırılmasını gerektirir. İmameyn´e göre, âzâd etmek bölünmeyi kabul etmeyen köleliğin kaldırılmasını gerektirir.

Tedbir ile istilâd da böyle ihtilâflıdır.

Âzâd ile köleliğin bölünmeyi kabul etmemesinde ihtilâf yoktur. Fakat Bedayı´da «İmam-ı Azam´a göre; âzâdla, kölelik bölünmeyi kabul eder. Çünkü Müslümanların hükümdarı kâfirlerden bir gürûh üzerine galip olup onlardan her birinin yarısını köle kılıp diğer yarı kısımlarını da hür kılsa, caizdir. Bunların bakâ halindeki hükümleri bir kısmı âzâd edilmiş kölenin hükmü gibidir» diye zikredilen söz acip ve garip sözlerdendir.

İZAH

Musannıfın kölenin bir kısmının âzâdını, bütününü âzâdından sonra getirmesi ya az yapıldığı için, yahut ihtilâflı olduğu için yahut bütününe tâbi olduğu için, yahut sevabda bütününü âzâddan az olduğu içindir. Nehir.

«Belirsiz de olsa ilh...» Yani: «Senden bir cüz hürdür» veya «senden bir şey hürdür» denilmesi gibi.

Bir kimse kölesine «senden bir sehim hürdür» dese altıda bir âzâd olur. Haniyye. «Sahihdir» yani bu âzâd etme sahihdir. İmam-ı Azam´a göre; âzâd etmek, kölenin bir kısmından mülkün kaldırılmasında ibarettir, yoksa köleliğin kaldırılmasından ibaret değildir. Çünkü İmam-ı Azam´a göre; bir kısmı âzâd edilen kölenin bütünü köledir. Nitekim Fetih de böyle zikredilmiştir. Bu meselenin tamamı gelecektir.

«Bir kısmı âzâd edilen köle âzâd edilmeyen kısmı için çalışır » Yani âzâd edilmeyen kısmının kıymetini efendisine ödemek için çalışır. O günkü kıymeti itibar edilir. Fetih.

Cevamü´l-Fıkıh´dan naklen Bahır´da zikredildiğine göre çalıştırmak bir kısmı âzâd edilen köle icara verilip, geri kalan kısmın kıymetini ücretinden alınmasıdır.

İmamı Ebû Yusuf´tan bir rivayete göre; borçlu hür kimsenin ücretinden borcu alındığı gibi bir kısmı âzâd edilmemiş köle çocukda olsa bedelini ödeyinceye kadar kiraya verilip ücretinden bu kısmın kıymeti alınır. Kuhustâni.

«Mükateb gibidir.» Yani: Bir kısmı âzâd edilmiş köle, diğer kısmın bedelini ödeyinceye kadar mükateb gibi satılmaz, kendisi başkasından ve başkası kendisinden miras alamaz, evlenemez, şahitliği kabul edilmez, kazancı kendisinin olur, âzâd edilmemiş kısmın bedelini ödemek veya âzâd edilmekle hürriyetîne kavuşur. Mükatebden efendisinin mülkü kalkdığı gibi bundan da mülkün bir kısmı kalkmış olur. Bu hâl âzâd edilmemiş kısmın bedelini ödeyinceye kadar devam eder. «Âzâd edilmemiş kısmın kıymetini ödemekten aciz olursa köleliğe dönmez.» Yani: Bu kölenin bir kısmı karşılıksız âzâd edildiği için bozulmayı kabul etmez. Mükateb âzâdı anlaşma ile bedel karşılığında kabul ettîği için bu bedeli ödemekten aciz olursa köleliğe döner. Dürr-i Müntekâ.

«İkisinin satışı da batıl olur.» Çünkü bunun köleliğe dönmesi mümkün olmadığı için, hürkimse gibi olmuştur. Nitekim hür ile köle beraber bir pazarlıkla satılsalar ikisinin satışı da batıl olur. H.

«Bu köle öldürülüp ilh...» Yani: Bir kimse bir kısmı âzâd edilmiş köleyi amden öldürse, bu köle efendisine vermesi lâzım olan parayı da bırakmamış olsa öldüren kimse kısas edilmez. Çünkü bunun bütününün hür veya köle olduğu ihtilâflı olmakla velisinin vârisi veya efendisi olması da ihtilâflıdır. Fakat kitabet bedeline yetecek kadar kazanç bırakmadan ölen mükatebin köle olarak ölmesinde ihtilâf yoktur.

«Sahih olan İmam-ı Azam´ın kavlidir ilh...» Allâme Kaasım Eimme-i tashihten İmam-ı Azam´ın kavlinin sahih olduğunu nakletmiştir.

Fethü´l-Kadir´de mana ve sem´i delil ile İmam-ı Azam´ın kavli te´yid edilmiştir. Sahihayn hadisi şerifi sem´i delillerdendir:

«Bir kimse bir köledeki hissesini âzâd eder de kölenin (geri kalan) kıymetini ödeyecek kadar mala sahip bulunursa, köleye o maldan âdilâne bir kıymet biçilir; ortaklarına hisselerini verir ve köle onun namına âzad olur. Eğer bu âzâd eden fakir olursa köleden âzâd olan miktar âzâd olmuş olur.» Bu hadisi şerif kölenin bir kısmının âzâd edileceğini ifade etmektedir.

«Tedbir ilh...» Yani bir kimse kölesinin bir kısmını müdebber kılsa İmamı Azam´a göre; yalnız o kısım müdebber kılınmış olur ve geri kalan kısmının bedelini ödemek için efendisinin ölümünden sonra çalışır. İmameyn´e göre; bir kısmı müdebber kılındığında tamamı müdebber kılınmış olup tedbire kesilmeyen kısım için çalışması lâzım gelmez. T.

«İstilâd ilh...» Yani istilâd da İmam-ı Azam´a göre; bölünmeyi kabul eder. İmameyn´e göre; kabul etmez. Bir kimse ortak olan cariyesini istilâd edip yani ondan çocuk olsun diye cinsi yakınlıkta bulunsa kendinin hissesinde istilâd tahakkuk eder ve ortağının hissesini ödemekle cariyeye mâlik olur.

«Âzâd ile köleliğin bölünmeyi kabul etmemesinde ihtilâf yoktur.» Çünkü kölelik, hükmi bir acizlik olduğu gibi âzâd ve hürriyet hükmi bir kuvvettir, bu itibarla bunlar bir şahısta toplanamaz.

«Zikredilen söz acip ve garip sözlerdendir.» Bedayı´de zikredilen sözün acip ve garip olması, meşhur ittifaka muhalif olduğu içindir. Bedayı´de beyan edildiğine göre; İmameyn «kölelik sabit olurken bölünmeyi kabul etmez, hatta Müslüman hükümdarı, esirlerden her birinin yarısını âzâd ve diğer yarısını hür kılmak suretiyle tasarruf da bulunamaz. Kezâ kölelik baka halinde de bölünmeyi kabul etmez» diye istidlâl etmişlerdir. Meşayihimiz «İmameyn´in bu istidlâlini men ederek Müslüman hükümdarın bu fiili yapması caizdir ve bunların baka halindeki hükümleri bir kısmı âzâd edilmiş kölenin hükmü gibidir» demişlerdir. Bedayı´in kelâmı burada bitti.

Bana öyle geliyor ki; şöyle cevap verilmeli: Burada köleliğin sübûtu halinde bölünmesi yoktur. Çünkü kölelik onlar üzerine istilâ halinde sabit olmuştur. Nitekim geçti. Bu itibarla esirlerden her birinin yarısını köle kılmak, sabit olan köleliliği yerleştirmektir ve diğer yarısını da hür kılmak, köleliğin gerek sübûtu halinde ve gerek bakası halinde bir kısmını âzâd etmekten ibarettir. Düşün!

METİN

Bir kimse, ortak olduğu kölesindeki hissesini âzâd etse, diğer ortağı için altı, hatta yedi muhayyerliği olup dilerse o da hissesini âzâd eder, dilerse âzâdını istisna (o kısmın bedelini kazanma) zamanı gibi bir müddete izâfe eder. Fetih. Dilerse bu kısım hakkında sulh veya kitabette bulunur. Fakat sulh olunan veya kitabete kesilen nesne altın ile gümüş cinsinden olursa kıymetinden ziyade olmamalı, eğer bu köle kitabet bedelinden veya sulh bedelinden aciz olursa kendisini âzâd etmeyen efendisi çalıştırır. Eğer köle efendisine çalışmaktan da imtina ederse onu cebren kiraya verip ücretinden kıymetinin yarısını alır. Dilerse onu müdebber kılar, fakat efendisi öldükten sonra âzâd olsun diye hali üzere bırakılmayıp derhal kazanç yoluna sevk edilir ve köle yarı kıymetini efendisine ödeyince âzâd olur.

Efendisi müdebber kıldıktan sonra ölüp, terekesinin üçte birinden kölenin kıymetinin hissesi çıkarsa köle âzâd olacağından çalışması lâzım gelmez. Dilerse köleyi istisna yani kazanç yoluna sevk eder. Nitekim yukarıda geçmiştir. Bu muhayyerliklerin hepsinde velâ iki ortakçı içindir. Çünkü âzâd edenler bunlardır. Eğer âzâd eden zengin olup, ortağından izinsîz âzâd etmişse bu takdirde hîssesini âzâd etmeyen ortak bu hissenin kıymetini azâd eden ortağına ödettîrir. Ödeyen ortak ödediği meblağı köleden alır, velânın hepsi bunun için olur. Çünkü ödemekle köleye mâlik olduğu için azâdın hepsi onun tarafından yapılmıştır. Ortakçısının izniyle kendi hissesini âzâd ederse mezhebe göre köle âzâd etmeyen ortakçı köleyi istisa eder. Köleyi çalıştırma ile ödeme arasını cem etmek caiz olur mu? Ortaklar müteaddit olursa olur, yoksa olmaz.

Hissesini âzâd etmeyen ortak «ödemeni diledim» veya «benim hakkımı ver» gibi bir şeyi ihtiyar etse o şey taayyün eder. Ancak çalışmasını dilediğinde onu âzâd etme hakkıda vardır. Bu âzad etmeyen ortak hissesini âzâd edene satsa yahut hibe etse, caiz olmaz. Çünkü bu bir kısmı âzâd edilmiş köle İmam-ı Azam´a göre, mükateb İmameyn´e göre, borçlu hür gibi (olduğu için satışa mahal değildir.) Kendi hissesini âzâd eden ortağın zengin olması, esah olan kavle göre, âzâd ettiği günde giyeceği ile yiyeceğinden başka, diğer ortağının hissesinin kıymetine mâlik olmasıyladır. Mücteba.

Âzâd eden ortak ile diğer ortak kölenin kıymetinde ihtilâf etseler köle mevcut ise derhal kıymet biçilir. Köle mevcut değilse ziyadeyi inkâr ettiği için âzâd edenin sözü kabul edilir. Kezâ azâd edenin zengin veya fakir olmasında ihtilâf olunsa yine âzâd edenin sözü kabul edilir.

İZAH

«Diğer ortağı için ilh...» Yani hissesini âzâd etmesi sahih olan ortakçı için muhayyerlik vardır. Hatta bu ortakçı çocuk veya mecnun olup velisi veya vasisi bulunmazsa baliğ olması veya iyi olması beklenir. Baliğ veya iyi ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Mart 2010, 18:38:57
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #3 : 03 Mart 2010, 18:38:57 »

ÂZÂDA YEMİN BAHSİ



METİN


Bir kimse «şu haneye girersem o günde mâlik olduklarımın hepsi hürdür» dese gerek yemin ettikten sonra gerek yemin etmeden önce mâlik olsun isterse o eve gece girsin girdiği vakit kendisinin mülkünde bulunan köle ve cariyelerin hepsi âzâd olur. Çünkü asıl mânâ «yevmeiz dahaltü: Girdiğim günde» demektir. Binaenaleyh haneye girdiği vakitte mülkünde bulunan köle ve cariyeye itibar edilir. Bundan dolayı yemin eden «yevmeizin: O gün» lâfzını söylemese, ancak yemin ettiği vakitte mülkünde bulunanlar âzâd olur. Nitekim yemin edenin «benim olan bütün köleler» veya «ben ona mâlik oluyorum yarından sonra» veya «bir ay sonra hürdür» dese bunda yemin ettiği vakit itibar edildiği gibi. Çünkü «lî: Benim için» veya «emlikühû: Mâliki oluyorum» sıygaları şimdiki zaman içindir, gelecek zamana şâmil olmaz. Hatta yemin ettiği günde bir şeye mâlik olmasa yemini lağvolur. Efendinin «benim ölümümden sonra her bir kölem» veya «kendisine mâlik olduğum hürdür» ifadesiyle bu sözü söylediği günde malik olduğu köle ve cariyeleri mutlaka tedbire kesmiş olur. Bu ifadeden sonra mâlik olduğu köle ve cariyeler mutlak tedbire kesilmeyip mukayyet tedbire kesilmiş olur. Fakat efendi öldüğünde bu ifadeyi söylediği vakitte mülkünde olan ve bu ifadeden sonra mâlik olduğu köle ve cariyeler malının üçte birinden âzâd olurlar. Çünkü bunların âzâdını ölümüne talikle vasiyet etmiş olur. Memlûk: «mâlik olunan» lâfzı cariyenin karnındaki yavruya şâmil olmaz, çünkü yavru anasına tâbidir. «Benîm her mâlik olduğum erkek hürdür» dîyen kimsenin cariyesinin hamli âzâd olmaz. Erkek lâfzını zikretmese hamile olan cariye dahil olmakla tebean hamli de âzâd olur. Kezâ memlûk ve abid (köle) lâfızları mükâtebe ve ortak olan kölelere şâmil olmaz ve doğru olan kavile göre tedbîre kesîlmîş, rehin verilmîş, ticarete izîn verilmiş kölelere şâmildir. «Benim her mâlik olduğum hürdür» sözüyle erkek kölelere niyet etse veya müdebbere niyet etmese dîyaneten tasdik edilir, kazaen tasdik edilmez. Fakat «benim mâlik olduklarımın hepsi hürdürler» sözüyle erkeklere niyet edip, cariyelere niyet etmese te´kidle tahsis ihtimalini defettiği için diyaneten de tasdik edilmez.

FER´Î MESELELER: Bir kimse «kölemi âzad etmem» diye yemin ettikten sonra kölesini kitabete kesse yahut zirahm-i mahrem akrabasını satın alsa, yahut köle kendi nefsini satın alsa bu üç surette yemin eden yeminini bozmuş olur. Bir kimse kölesine «eğer seni satarsam hürsün» dedikten sonra onu fasid satışla satsa âzâd olur. Sahih satışla satsa âzâd olmaz. Bir kimse kölesine «sen falan şahsın hanesine girersen hürsün» dedikten sonra hane sahibi ile başka bir kişide köle eve girdi diye şahitlik yapsalar âzâd olur.

Kölesine «sen falan şahısla konuşursan hürsün» dedikten sonra kendisiyle konuşulan şahıs ile başka bir kişi kölenin konuştuğuna dair şahitlik yapsalar kabul edilmez. Çünkü buşehadet konuşan şahsın kendi nefsinin fiili üzerine şehadetidir, eğer o şahsın iki oğlu, köle babamızla konuştu diye şahitlik yapsalar her ne kadar babaları konuşmayı inkâr etse de şahitlikleri babalarının aleyhine olmakla kabul edilir. Kezâ babaları kölenin kendisiyle konuştuğunu dava ettiğinde oğulları şahitlik yapsalar İmamı Muhammed´e göre yine şahitlikleri kabul edilir. İmamı Ebû Yusuf bu şehadeti iptal etmiştir.

İZAH

«Mâlik olduklarının hepsi hürdür ilh...» Bu ifade köleye ve cariyeye şâmildir. Bir kimse başkasının kölesine "şu haneye girersem sen hürsün" dedikten sonra onu satın alıp o haneye girse âzâd olmaz. Çünkü âzad. sarahaten ve manen köleye mâlik olmaya izâfe edilmemiştir.

«Çünkü asıl mânâ "yevmeiz dahaltü" iih...» Yani burada yevm, devam etmeyen girme fiiline muzaf olmakla yevmden mutlak vakit murad edilmiştir.

«Binaenaleyh haneye girdiği vakitte mülkünde bulunan köle ve cari-yeye itibar edilir ilh...» Bu ifade yemin edenin, yemin ettiği vakit mülkünde bulunup haneye girinceye kadar mülkünde kalan cariye ye kölelere şâmil olduğu gibi yemin ettiği vakit mülkünde olmayan sonra satın alıp haneye girinceye kadar mülkünde kalan köle ve cariyelere de şâmildir.

«Çünkü yavru anasına tâbidir ilh...» Yani anasının karnında olan yavru anasına tâbi olmakla anasının âzâlarından bir uzuv gibidir. Bundan dolayı keffarete kifayet etmez, bu yavru için sadaka-i fıtır vâcib olmaz. Tek olarak satılması da caiz olmaz. Nehir.

«Mükatebe ve ortak olan kölelere şâmil olmaz ilh...» Çünkü mükateb mutlak olarak tam köle değildir. Zira o el itibari ile hürdür, yani efendisinden izinsiz tasarruf eder, köle böyle değildir. Fetih´de «benim her kölem hürdür» ifadesiyle mükatebde âzâd olur. kölelik onda tamdır, ümmi veled ancak niyetle âzâd olur» denilmiştir. Ortak olan köleler niyetle âzâd olur. Bahır.

«Yemin eden, yeminini bozmuş olur ilh...» Çünkü kitabete kesmek, kitabet bedelini taksitle vermeye ta´lik edilmiş âzâddır. Kitabet bedelini ödeyince âzâd olur. Zirahm-i mahrem akrabasını satın almakla âzâdın sebebine mübaşeret etmiştir. Köleyi kendi nefsine satmak da azâddır. T.

«Sahih satışla satsa âzâd olmaz ilh ..» Fasid satışla, sahih satış ara-sındaki fark ta´lik edilmiş âzâdın olması şarttan sonra olur, fasid satışla satıldıktan sonra mülk bakidir. Sahih olarak satıldıktan sonra ise satıcının mülkünden çıkmakla âzâd olmaz.

«Âzâd olur ilh...» Çünkü girme kölenin fiili olup hane sahibinin buna şahitlik yapmasıyla töhmet altında kalmayacağından şahitliği sahihtir. Fetih.

«İmam Muhammed´e göre yine şahitlikleri kabul edilir ilh...» Çünkü şahitlik edilen şeyde babalarının menfaati yoktur. İmamı Muhammed töhmet bulunmasında menfaati itibaretmiştir.

«İmam Ebû Yusuf bu şehadeti iptal etmiştir.» Yani Ebû Yusuf mücerret dava ve inkarı itibar etmiştir. Çünkü oğullarının şahitlikleriyle babalarının dava ettiği şeyde doğru olduğunu ortaya koymak vardır. Fetih. Vallahü a´lem.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Mart 2010, 18:40:37
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #4 : 03 Mart 2010, 18:40:37 »

CUUL: MAL KARŞILIĞINDA YAPILAN ÂZÂD BEYANINDA (BÂB)



METİN


Cuul lâfzı ca´l şeklinde de okunabilir, «mal» mânâsınadır.

Bir kimse cinsi ve miktarı bilinen sahih mal üzerine kölesini âzâd edip köle de meclisde -meclis köle kayıp olduğu takdirde bildiği meclise de şamildir- malın hepsini kabul edip her ne kadar ödemezse de âzâd olur. Çünkü âzâd akdin kabul edilmesi üzerine ta´lik edilmiştir. Malın ödenmesi üzerine ta´lik edilmemiştir. Hatta köle akdi reddetse yahut akidden yüz çevirse azâd batıl olur. Fakat efendi kölenin âzâdını malın ödenmesine ta´lik edip, meselâ; «sen malı ödersen hürsün» dese köleye ticaret için delâleten izin verilmiş olur ve köleyi bu izinden menetmek sahih olur mu? Bahır´da olup olmamasında tereddüt edilmiştir, Böyle ta´lik suretinde efendi kölesini kitabete kesmiş olmaz. Çünkü bu âzâdın malın ödenmesine ta´lik edilmiş olduğu açıktır. Böyle ödenmeye ta´likle mal üzerine âzâd yirmi meselede kitabete kesmeğe muhaliftir. Musannıf burada yirmiden dokuzunu zikretmiştir. Âzâdı, malın ödenmesine ta´lik olunan kölenin azâdı kendisinin kabul etmesine tevakkuf etmez ve reddiyle de batıl olmaz, malı ödeyince âzâd olur.

Bunda âzâdın şartı olan ödeme bulunmadan önce efendinin onu satması caizdir. Eğer köle bu parayı ödemeden önce efendisi kendisini sattıktan sonra onu tekrar satın alırsa yine kölenin getirdiği parayı kabul etmek efendiye vâcib olur mu? Bunda ihtilâf vardır. Âzâdın bedeli olan mal ile efendinin arasını tahliye yani şer´i bir mani olmaksızın efendi elini uzattığında alabileceği bir yere malı koymakla âzâd olur. Bu kölenin namına başka bir kimse teberru olarak âzâdın bedelini ödese veya başkasına köle eda etmesi için emredipte o da ödese âzâd olmaz. Çünkü kendisinin ödemesi şartı bulunmamıştır. Nitekim efendi âzâd bedelinin dirhem olarak verilmesini şart kılsa da kölede altın ödese yahut beyaz kese ile şart kılsa da siyah kesede verse yahut falanca ayda ödenmesini şart kılsa da başka ayda ödese yahut efendi kölenin talebiyle bedelin bir kısmını indirip köle de diğer kısmını ödese yahut bedelin hepsinden köleyi beri kılsa yahut efendi ölüp köle bedeli veresiye ödese köle âzâd olmaz. Çünkü şart bulunmamıştır. Köle kazancıyla birlikte veresenin olur. Nitekim âzâd bedelini ödemeden köle ölse, terikesi efendisinin olup, âzâd olmaz.

Köle âzâd bedelini ödemeden önce efendi kölenin elindeki malını veya âzâd bedelini ödedikten sonra kölenin yanında kazandığı maldan artanı da alabilir. Ta´likden önce köle kazandığı maldan âzâd bedelini ödese âzâd olur. Fakat efendi o kadar meblağı köleden alır. Geçen surette ta´lik «in» kelimesiyle olursa âzâd bedelinin meclisde ödenmesi şart kılınmış olur. Ta´lik «izâ» kelimesi ile olursa meclisde ödenmesi şart kılınmış olmaz. Âzâdı, bedeli ödemeye ta´lik olunan cariye olup, çocuk doğurduktan sonra âzâd bedelini ödese çocuğu kendisine tâbi olarak âzâd olmaz. Zikredilen bu suretlerin hepsinde mükateb bunlaramuhaliftir. Bu ta´likde mal sahih borç olduğu için kendisine kefil olmak da sahihdir.

Kitabet bedeli buna muhalif olup, onda kefalet sahih olmaz. Böyle ödenmeye ta´likle mal üzerine âzâd, yirmi meselede kitabete kesmeğe muhaliftir. Zahire´de «Bir kimse kölesinin âzâdını bine ta´lik edip köle bini ödünç alır, efendisine verirse âzâd olur, alacaklı bini efendiden alır. Çünkü ticaret için izin verilmiş kölenin alacaklıları kendi borçlarını tamamen alıncaya kadar kölenin elinde bulunan mala daha çok hak sahibidirler. Eğer bu köle iki bin ödünç alıp binini efendisine verir, diğer bini kendisi yerse efendinin köleyi âzâdla alacaklının borcu için satılmaktan men ettiğinden dolayı yine alacaklı iki bini efendiden alır» ibaresi bu meselede yirmi üzerine ziyade olarak zikredilmiştir.

Bir kimse kölesine «ben öldükten sonra bin karşılığında sen hürsün» deyip ölümünden sonra köle kabul edip kabulle beraber ölen efendinin varisi yahut vasisi yahut varisin çekinmesi halinde kaadı köleyi âzâd etse bin karşılığında âzad olur ve vela ölü için olur, varislerin olmaz, esah olan kavle göre âzâdın kölenin kabul etmesi varis yahut vasi yahut varisin âzâd etmemesi halinde kaadının âzâd etmesiyle olur. Çünkü ölü âzâd etmeye ehil değildir. Kölenin kabulü ile âzâd etmenin ikisi birden bulunmazsa efendinin ölmeden önceki sözüyle âzâd olmaz.

Bir kimse kölesini kendisine bir sene hizmet etmek üzere hür kılıp meselâ; «bana bir sene hizmet etmek üzere seni âzâd ettim» deyip kölede kabul etse derhal âzâd olur, eğer kölesine «sen bana bir sene hizmet edersen hürsün» dese ancak şart olan hizmetle âzâd olur. Eğer bir seneden az hizmet etse yahut hizmetine karşılık bedel verse yahut efendi ta´likte «bana ve evlâdıma bir sene hizmet edersen hürsün» deyip evlâdının bazısı ölse şart bulunmadığı için âzâd olmaz. Çünkü «in» kelimesi ta´lik için, «alâ» kelimesi ise ıvaz (karşılık) içindir. Geçen surette köle hizmeti kabul edince, hizmetin müddeti her ne ise talikın akibinde köle insanlar arasında maruf olan hizmetle efendisine hizmet eder. Hizmet müddeti meçhul olup yahut köle hakikaten veya amâ gibi hükmen ölse yahut hizmetten önce efendisi ölürse kölenin kıymeti kendisi üzerine vâcib olup köleden verese için alınır. Köle müddetin bir kısmını hizmet etmiş olursa hesap edilerek kıymetinden çıkarılır. Kölenin kendisi ölüp terikesi bulunursa ondan kölenin kıymeti efendisi için alınır. İmamı Muhammed´e göre kölenin kendi kıymeti vâcib olmayıp hizmetinin kıymeti vâcib olur. Bununla amel ederiz. Hâvl.

Bu köle fakir olursa ehl-ü ıyalinin nafakası hizmet müddetinde efendisi üzerine lâzım olur mu? Hizmetle kendisine vasiyet edilen kimseye lâzım olduğu gibi yoksa ehl-ü ıyalinin nafakası için bir müddet çalışıp onların nafakasını kazandıktan sonra bir müddette efendisine hizmet mi eder? Hür ve fakir olan borçlu bir müddet çoluk çocuğunun nafakasınıtemin etmek için çalıştıktan sonra borcu için çalıştığı gibi.

Bahır´da bahis ve tafsil ile ikinci şıkkı tercih edilmiştir. Musannıf birinci şıkkı tercih etmiştir.

Geçen meselede ki ihtilâf şu meselede de vardır: Bir kölenin kendisine kendi nefsinin bir ayn karşılığında satılması, meselâ; bir kimse kölesine «senin nefsini sana şu ayn karşılığında sattım» deyip sonra o ayn helâk olsa veya o aynın başkasının hakkı olduğu ortaya çıksa İmam-ı Azam ile İmam Ebû Yusuf´a göre kölenin kıymeti, İmam Muhammed´e göre aynın kıymeti vâcib olur.

Bir kimse bir cariyenin efendisine «sen cariyeni benim üzerime bin dirheme benimle evlendirmek üzere âzâd et» deyip o da âzâd eder, cariyede evlenmeyi kabul etmezse meccanen âzâd olup, efendi emredenden bir şey alamaz. Çünkü talâkda başkası üzerine bedel şart kılmak sahihdir. Fakat âzâdda sahih değildir, emreden «alâ» kellesine bedel olarak «anni» lâfzını getirirse bin dirhem cariyenin kıymeti ile mehri misli üzerine taksim edilir. Çünkü "anni" lâfzı iktizaen satın almayı tazammün eder. Bundan dolayı efendinin teslim ettiği kıymetin hissesi vâcib olur ve mehrin hissesi düşer. Eğer cariye emredenle evlenirse binden cariyenin mehri misline aid olan hisse «anni» lâfzı söylensin veya söylenmesin iki vecihde de cariyenin mehri olur. Birinci vecihde» («anni» lâfzı söylenmediğinde) kıymetine isabet eden hisse heder, ikinci vecihde («anni» lâfzı söylendiğinde) efendisinin olur. Yani «anni» lâfzı söylenip satın almayı tazammun ettiğine göre cariyenin kıymetine isabet eden hisse efendinin olur. «Anni» lâfzı söylenmeyip satın almayı tazammum etmediğine göre cariyenin kıymetine isabet eden hisse hederdir.

Efendi, cariyesini nefsini efendiye tezvic etmek üzere âzâd edip, cariye de nefsini efendiye tezvic etse İmam-ı Azam ile İmam Muhammed´e göre âzâd mal olmamakla mehre elverişli olmadığı için bu cariyeye mehr-i misil lâzımdır. İmam Ebû Yusuf «Peygamberimiz (S.A.V.) in Ümmü´l-Müminin (müminlerin anası) Safiye´ (R.A.) yi âzâd edip nikâh etmeleri ve âzâdını mehri kılmaları fiil-i şeriflerine uyarak âzâdın mehir olması caizdir» demiştir.

İmam-ı Azam´la İmam Muhammed tarafından «Resûlu Ekrem (S.A.V.) in Safiye (R.A.) hakkında mehirsiz nikâh-ı şerifleri kendilerine mahsustur, yoksa âzâd karşılığında değildir» diye cevap verilmiştir.

Geçen meselede cariye efendisine varmayı kabul etmezse ittifakla kıymetini efendisine ödemesi lâzımdır. Kezâ bir kadın kölesini kendisine nikâh etmek şartıyla âzâd etse köle hanımefendisiyle evlenirse hanımefendisinin mehrini verir. Köle hanımefendisiyle evlenmeyi kabul etmezse kendi kıymetini hanımefendisine ödemesi vâcib olur.

Efendinin kendisiyle evlenmesi şartıyla âzâd ettiği cariye efendinin ümmi veledi olup şartı kabul ederse âzad olur. Evlenmeyi kabul etmezse üzerine bir şey lâzım gelmez. Çünküümmi veledin kıymeti yoktur. Haniyye.

FER´İ MESELE;
Bir kimse kendi kölesine «sen benden dolayı bir köle âzâd eyle, sen hürsün» deyip o da yeni bir köle âzâd etse, hiçbirisi âzâd olmaz. Fakat efendi kölesine «bana bir köle öde, sen hürsün» deyip o da bir köle ödese kendisi âzâd olur, Çünkü kölesi efendisinin mülküne yeni bir köle katmıştır, ziyade mülke her kim olsa razı olur, ama birinci meselede yeni köleyi âzâd etmek onu efendinin mülkünden çıkarmaktır. Çünkü kölenin kazancı efendisînindir.

İZAH

«Cuul ilh...» Çalışan kimseye iş karşılığında tayin edilen ücrettir. Bahır.

«Mal mânâsınadır ilh...» Yani burada âzâd için şart kılınan mal murad edilmiştir.

«Cinsi ve miktarı bilinen sahih mal ilh...» Yani malın cins ve miktarının bilinmesinin şart olması isimleriyle tayin etmenin sahih olması içindir, yoksa bu meselede âzâdın geçerli olması için şart değildir. Çünkü âzâdın geçerli olması kölenin kabul etmesine bağlıdır. Eğer malı ismiyle tayin etmek sahih olmazsa veya fasid olursa kölenin kıymeti vâcib olur. Sahih mal kaydıyla Müslüman hakkında mal olmayan şarabdan ihtiraz e...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes