> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Haller ve Tevbe > Nasuh Tevbesi
Sayfa: [1] 2 3 4   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nasuh Tevbesi  (Okunma Sayısı 7567 defa)
11 Aralık 2007, 15:32:27
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 11 Aralık 2007, 15:32:27 »



Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Ancak tevbe edip inanan ve salih amel işleyenler, İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirecektir. Allah çok bağışlayan ve çok esirgeyendir." (Furkan; 70)

   Nasuh tevbesi demek; geçmişte işlenen günahlara pişmanlık duymak, derhal o günahlardan sıyrılıp çıkmak, bir daha da o gibi günahlara girmemeye de kesin kararlı olmaktır. Tevbe tüm hayırların anahtarıdır ve mü'minlerin kurtuluşu tevbededir.

   Hasan-ı Basri' den rivayet edildiğine göre, Allah-u Zülcelal şeytanı dergahından kovunca, şeytan Allah-u Zülcelal' e: "Ululuğun hakkı için, ademoğlunun ruhu cesedinden ayrılmadıkça, bende onu rahat bırakmam." dedi. Allah-u Zülcelal de şeytana şu cevabı verdi: "Ululuğum ve yüceliğim hakkı için, ben de kulumun canı boğazına gelinceye kadar tevbe kapısını önünde açık tutarım."

   Anlatıldığına göre, Allah-u Zülcelal Davud (A.S)' a şöyle buyurmuştur: "Ey Davud! Benden yüz çevirenleri benim nasıl beklediğimi, günahları terk edip bana yönelenleri nasıl arzu ettiğimi bilseydiler, hemen bana yönelirlerdi. İşte benden yüz çevirenlere karşı muamelem budur. Bana yönelenlere karşı muamelemin nasıl olacağını sen düşün!"

   Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki; bilindiği gibi her baba çocuğunu aşık olmuşcasına sever. Bir çocuk aniden babasından yüz çeviripte kaçarsa, o şevkatli baba bir an önce çocuğunun evine dönmesini ister. Allah-u Zülcelal' in merhameti kulların merhametinden daha fazladır. Herkes kendisine sormalıdır! Bu kadar şevkat ve merhamet sahibi olan Rabbimize, muhabbet beslemek, tevbe edip O' na layık bir kul olmaya çalışmak hak değil midir?

   İnsan ne isterse Allah-u Zülcelal onu o kuluna veriyor. İnsanın tek çaresi hatalarını itiraf edip, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah-u Zülcelal' e yönelmektir.

   Allah-u Zülcelal' in kullarına dönük rahmetine ve esirgeyiciliğine bakın! O, ne kadar çok merhamet sahibidir. O kullarını affetmek için küçük bir bahane arıyor. Onun için her zaman tevbe ederek Allah' a yönelmeliyiz ve beş vakit namazı zamanında kılmaya gayret etmeliyiz. Çünkü Allah-u Zülcelal, beş vakit namazı, büyükleri dışında kalan tüm günahlardan arınma vesilesi kılmıştır. Gerçekten eski insanlar bir defa Allah-u Zülcelal' e söz veriyorlardı ve bir daha sözlerinden dönmüyorlardı.

   Hasan-ı Basri bir gün, arkadaşları ile yolda yürüyordu. Karşısına devlet erkanının çocuklarından biri çıktı, hizmetçileri ve yardımcıları da beraberinde idi. Kendisi de atın üstündeydi. Hasan-ı Basri yol ortasında durdu ve: "Ey Emiroğlu, ben bir cümle satıyorum, alır mısın?" dedi.

Emiroğlu: "Kaç dirhem gümüşe satıyorsun?" diye sordu. Hasan-ı Basri: "Bir dirhem gümüşe sattığım var, iki dirhem gümüşe sattığım var." dedi. Emiroğlu: "Önce, bana bir dirhem gümüşe sattığın cümleyi söyle." dedi. Bunun üzerine Hasan-ı Basri: "Ey Emiroğlu, senin evin var mı?" diye sordu. O da: "Var!" dedi.

   Hasan-ı Basri: "O evi sen mi yaptırdın, yoksa sana miras mı kaldı?" diye sordu. Emiroğlu: "Ben yaptırdım." diye cevap verdi. Hasan-ı Basri: "Ne kadar sürede yaptırdın?" diye sordu. Emiroğlu: "Şu kadar sürede yaptırdım." dedi. Hasan-ı Basri: "Neden daha kısa bir sürede yaptırmadın?" diye sordu. Emiroğlu: "O binanın taşını taşıyan eşeğe acıdım, bunun için de, kısa zamanda yapamadım." dedi. Bunun üzerine Hasan-ı Basri: "Ey Emiroğlu, başkasının eşeğine acıyorsun. Ama günahların, masiyetin yükünü çeken nefsine acımıyorsun. Hem de günahlar, masiyetler dağlar, tepeler gibi yığılmış iken!" dedi.

   Hasan-ı Basri' nin bu sözü Emiroğlu' na tesir etti. Hemen atından indi, Hasan-ı Basri' nin elini öptü ve: "Ya Şeyh, iki dirhem gümüşe sattığın cümleyi de bana söyle!" dedi. Bunun üzerine Hasan-ı Basri: "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Emiroğlu: "Kardeşlerle bir memurluk meselesi için devlet başkanının yanına gidiyorum." diye cevap verdi. Hasan-ı Basri: "Haline bir bak ki, değerli elbiseler giymişsin. Güzel kokular sürünmüşsün ki; onlara karşı mahcup olmayasın. Halbuki, onlar da senin gibi bir insan! Yarın Peygamberlerin, salih zatların yanına gittiğin zaman; bu kadar çok günahla, isyan kiri ile utanmayacak mısın?" dedi.

   Bu sözler Emiroğluna daha çok tesir etti. Hemen atını kölesine bağışladı. Bundan sonra Hasan-ı Basri' nin elini tutup tevbe ve biat etti. Ölünceye kadar ibadet ve taat işleri ile meşgul oldu.

   İşte onlar tevbe ettikten sonra, bir daha aynı hatayı işlemiyorlardı. Allah-u Zülcelal' in merhametine sığınıp günaha dönmüyorlardı. Nitekim Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir." (Şura: 25)

   Abdullah İbn-i Mes'ud (R.A)' dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (S.A.V) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Günahından tevbe eden kimse hiç günah işlememiş gibidir." (İbn Mace)

   Yani insan, anasından doğduğu zaman, nasıl günahsız ve tertemiz olarak dünyaya geliyorsa, günahından tevbe eden kimse de anasından yeni doğup, günahsız ve tertemiz dünyaya gelmiş gibi olur. Allah-u Zülcelal çok merhametlidir. Bizlere çok büyük bir nimet olarak tevbe kapısını açmıştır.

   Anlatıldığına göre bir adam, bir gün pazara gidip bir hıristiyan köle satın alır ve İslam dininin güzelliğini köleye anlatır. Köle kelime-i şehadet getirerek müslüman olur. Sonra, hesap yapabilmesi için köleye rakamları öğretmeye çalışır. Adam bir dediği zaman köle de bir der. Adam iki dediği zaman, köle: "Hayır iki diyemem, ben Allah'a söz verdim. Çünkü ben bir olan Allah' a secde ediyorum." diye karşılık verir. Kölenin efendisi de, köleyi Allah için azad eder.

   İşte onların Allah' a bağlılıkları böyleydi. İnsanın Allah-u Zülcelal' e karşı vermiş olduğu sözde durması lazımdır. Evet, Allah-u Zülcelal çok merhamet sahibidir. Allah' ın merhameti neredeyse o tarafa meyilli olalım. İslam tarihine baktığımız zaman, İslam dinine göre, şimdiki insanların davranışları ile o zamanki insanların davranışları birbirinden çok farklıdır. Bunun için Allah-u Zülcelal' e çok yalvarmamız lazımdır.

   Cüneyd-i Bağdadi şöyle anlatmıştır:

   "Bir gün rüya aleminde ya da hal esnasında gördüm ki, şeytan çıplak olarak insanlarla oynuyor. Ona dedim ki: "Ey Lain, sen o kadar hayasızsın ki, insanlarla çıplak olarak oynuyorsun." Şeytan: "Bunlar insan mıdır? Bunlar insan değil ki, ben onlardan haya edeyim. Bunların Allah ile hiç bir alakası yoktur." diye karşılık verdi. Ona: "Peki seni yakan insanlar kimdir?" diye sordum. Şeytan "Filan camiye git, orada bazı insanlar görürsün, işte onlar beni yakıp mahvettiler." diye cevap verdi. Şeytana: "Onlar seni ne ile yakıyorlar?" diye sordum.

Şeytan: "Ben onları aldatmak için yanlarına yaklaşıyorum; hemen "Allah" diyorlar. Bu sebeple beni yakıyorlar." diye cevap verdi. Bu halden sonra uyandım baktım ki, gece yarısıdır. Hemen o camiye gittim. Oradakilere selam verdim ve birisi bana dönerek: "Sen o köpeğe inanma!" dedi. Anladım ki onlar, benim bu halimden haberdardırlar." İşte onlar, daima Allah-u Zülcelal ile beraber bulunuyorlardı. İnsan Allah' la beraber bulunduğu zaman, Allah-u Zülcelal' in kudret ve azametinin karşısında kimsenin duramayacağını anlar.

   Onun için sahabeler, Hz. Peygamber (S.A.V)' e: "Ya Rasulallah, Allah'ın velileri kimdir?" diye sormuşlar, Hz. Peygamber (S.A.V) de şöyle cevap vermiştir: "Görüldüklerinde Allah'ı hatırlatan kimselerdir." (İbn Mace, İbn Ebi'd-Dünya) Çünkü evliyalar daima Allah-u Zülcelal' den bahsederler. Onun için her zaman iyi kişilerle beraber olup, onların sohbetlerine gitmek gereklidir.

   Bir mürşid-i kamile: "Sizin işiniz nedir, ne ile meşgulsunuz?" diye sorduklarında: "Bizim işimiz, çözmek ve bağlamaktır." cevabını vermiş, tekrar: "Bağlamak ve çözmek ne demektir bizi aydınlatır mısınız?" diye sorduklarında, şöyle cevap vermiştir: "Biz, bize gelen kimselerin kalplerini dünyadan çözer, ahirete bağlarız."

   İşte bu söz, çok doğru bir sözdür. Allah' a ulaşabilmek için bir Allah dostuna ihtiyaç vardır. İnsan ancak bir Allah dostu vasıtasıyla Allah' a ulaşabilir. Bu yolu takip etmek lazımdır, aksi halde Allah' a ulaşmak çok zor olur. İnsan devamlı zikir ve sohbet meclislerine gittiği zaman, günahkar da olsa,. Allah-u Zülcelal' in af ve mağfiretine mazhar olur. Nasıl, kar güneşin karşısında eriyorsa, günahlar da o şekilde eriyip yok olur.

   Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "İyi insanla kötü insanın yanında oturanların hali, misk satanla demirci körüğü çekenin yanlarında oturanın hali gibidir. Miskçinin yanında oturursan ya sana misk verir veya satın alırsın, yahut onun güzel kokusundan faydalanırsın. Demirci körüğü çekene gelince, ya elbiseni yakar, yahut onun pis kokusundan rahatsız olursun." (Buhari, Müslim)

   Anlatıldığına göre, Ka'bü'l-Ahbar şöyle demiştir:

   "Allah-u Zülcelal mahlukatı yaratmadan önce iki cümle yazıp Arş' ın altına astı. Bu cümlelerden birincisi şöyledir: Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan kimse, tüm iyi kulların amelleri kadar iyi amel işlese bile ben onun tüm amellerini kötülüklere çevirerek kıyamet günü kendisini kötülerle birlikte haşrederim.

   Diğer cümle de şöyledir: İyi arkadaşlarla düşüp kalkan kimse, tüm kötülerin kötülükleri kadar günah işlese bile, ben onun kötülüklerini iyi amellere çevirerek kıyamet günü, kendisini iyilerle birlikte haşrederim." Bilindiği gibi, kötü arkadaşlarla düşüp kalkan kimse, iyi amellerini bir kenara bırakır ve kötülüklere yönelir. İyi arkadaşlarla düşüp kalkan kimse ise, kötü amelleri bırakır, pişman olur ve iyi amellere yönelir.

   Evliyalarla, salih kimselerle beraber olan kişilerin Allah' a muhabbetleri artar. Marifetullah sahibi olurlar. İbadetler tatlı gelmeye başlar, günahlar ise onlar için çirkinleşir, iğrençleşir. Allah' ın aşkı, sevgisi kalplerine dolar. İnsan ibadetlerinde ne kadar kusurlu olduğu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nasuh Tevbesi
« Posted on: 28 Mart 2024, 17:01:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nasuh Tevbesi rüya tabiri,Nasuh Tevbesi mekke canlı, Nasuh Tevbesi kabe canlı yayın, Nasuh Tevbesi Üç boyutlu kuran oku Nasuh Tevbesi kuran ı kerim, Nasuh Tevbesi peygamber kıssaları,Nasuh Tevbesi ilitam ders soruları, Nasuh Tevbesiönlisans arapça,
Logged
11 Mayıs 2010, 23:39:11
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 11 Mayıs 2010, 23:39:11 »

Amin amin amin.
Çok faydalı, güzel bir paylaşım.Allah razı olsun hocam.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

11 Mayıs 2010, 23:45:11
elveda

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 132


« Yanıtla #2 : 11 Mayıs 2010, 23:45:11 »

Peygamber Efendimiz (s.a.v) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

"İyi kişilerle ve kötü kişilerle oturup kalkmanın misali, misk kokusu satan kimse ve demircilerin misali gibidir. Bir kimse misk satan birisi ile beraber olduğu zaman, misk satan kişi cömertlik yaparak miskinden bir miktar arkadaşına verecektir, ya da arkadaşı bir miktar satın alacaktır. Almasa dahi o miskin kokusu üstüne siner. Demircilik yapanla arkadaş olduğu zamansa ya elbisesi onun ateşinden yanacak veya üstü kirlenecek yada onun pis kokusu üzerine sinecektir" (Sahihi Buhari; Zebh)

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
07 Ağustos 2010, 17:13:36
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #3 : 07 Ağustos 2010, 17:13:36 »

  ALLAH-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...


Amin Amin Amin..ALLAH c.c. razı olsun çok güzel bir konuydu elhamdulillah nasiplenebildiysek ne mutlu bizlere..

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Şubat 2011, 20:47:19
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #4 : 03 Şubat 2011, 20:47:19 »


       Bir mürşid-i kamile: "Sizin işiniz nedir, ne ile meşgulsunuz?" diye sorduklarında: "Bizim işimiz, çözmek ve bağlamaktır." cevabını vermiş, tekrar: "Bağlamak ve çözmek ne demektir bizi aydınlatır mısınız?" diye sorduklarında, şöyle cevap vermiştir: "Biz, bize gelen kimselerin kalplerini dünyadan çözer, ahirete bağlarız."
   Konunu tamamı güzel ama bu söz hepsinden güzel geldi bana..Hepimizin böyle bir hak dostuna ihtiyacı yok mu sizce de..

   Allah razı olsun hocam.Rabbim hizmetinizi daim ve kaim eylesin inşaallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2 3 4   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes