๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Hal Dili => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 08 Eylül 2011, 11:57:29



Konu Başlığı: Serhend Güneşi
Gönderen: Zehibe üzerinde 08 Eylül 2011, 11:57:29
Hâl Dili


Kasım 2008 119.SAYI


Abdullah S. DEMİRTAŞ kaleme aldı, HÂL DİLİ bölümünde yayınlandı.

Serhend Güneşi

Yıllar önce, Hindistan cahiliye karanlığı içinde iken mana âleminin sultanı Hâce Muhammed Emkenekî k.s. Hazretleri, Semerkand’da manevi terbiye altına alıp yetiştirdiği Muhammed Bâkibillâh k.s. Hazretleri’ne şöyle demiştir:

“Hindistan’da bir veli dünyaya geldi. O, devrin mürşid-i kâmili olacak. Manevi ilimlerde yetişmesine sen vesile olacaksın. Allah’ın veli kulları onu bekliyor. ‘Serhend Güneşi’ni sen yetiştireceksin!”

Gerçekten de Hâce Muhammed Emkenekî k.s. Hazretleri’nin bildirdiği gibi olmuş, o dönemde dünyaya gelen İmam Rabbanî k.s. Hazretleri, zahir ilmini tamamladıktan sonra Muhammed Bâkibillâh k.s. Hazretleri’ne talebe olup kısa sürede halife olmuştur. İslâm’ın ikinci bin yılına girerken tasavvufu bid’atlardan arındırmış, Ehl-i Sünnet yolun ihyasına vesile olmuştur. Ayrıca canlılığı devam eden birçok tasavvufî kolun manevi silsilesi içinde yer almıştır. “Mektubat”ı pek çok bakımdan en önemli başvuru kaynaklarımızdan biridir. (Asım İbrahim Keyyâlî, Tezhîbü’l-Mevâhibi’s-Sermediyye)

Akıllı Kim?

Yahya b. Muâz rh.a. şöyle buyuruyor:

Akıllı kimseler üç kısımdır:

1. Dünya kendisini terk etmeden dünyayı terk eden,
2. Kabre girmeden önce kabri için hazırlık yapan,
3. Rabbine kavuşmadan önce rızasını kazanan.
(Mükâşefetü’l-Kulûb)

Yahya b. Muâz rh.a. bir yerde de şöyle demiştir:

“Allah’a hizmet etmekle mutlu olana, bütün varlıklar hizmet etmekten mutluluk duyar. Kimin gönlü Allah ile mutlu olursa, onu gören herkesin gözü aydın olur.” (İmam Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd)

Kimsenin Görmediği Yer

Şeyhin biri müritlerinden birini diğerlerine göre daha çok seviyor ve önem veriyordu. Bu durum diğer müritlere zor geliyordu. Bu sebeple şeyh bu müridinin neden bu özel ilgiyi hak ettiğini diğerlerine göstermek istedi. Bir gün müritlerine birer tavuk vererek:

– Alın bu tavukları hiç kimsenin görmeyeceği yerlerde kesin gelin, dedi.

Herkes bir tenhaya çekilerek tavuğu kesip geldi. Yalnız o kıskanılan mürit tavuğu canlı olarak geri getirdi. Şeyh diğerlerine ne yaptıklarını sordu, onlar da emri yerine getirdiklerini söylediler. Sonra hayvanı canlı getiren müride dönerek:

– Neden arkadaşların gibi sen de tavuğu kesmedin, diye sorunca mürit dedi ki:

– Siz, kimsenin göremeyeceği yerde kesin dediniz. Hiç kimsenin beni göremeyeceği bir yer bulamadım efendim. Çünkü nereye gitsem Allah Tealâ beni görüyordu.

Bunun üzerine Şeyh:

– İşte bu nedenle ona daha çok ilgi gösteriyorum. Çünkü o Allah’tan başkasına iltifat etmez, gönlü yalnız O’na bağlıdır, dedi. (İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn)

Gerçek Sevgi Nasıl Anlaşılır?

Gerçek sevgi kendini şu üç tercihle belli eder:

1. Seven kişi sevdiğinin sözünü başkalarının sözüne tercih eder.
2. Sevdiğinin yanında bulunmayı başkalarının yanında bulunmaya tercih eder.
3. Sevdiğinin hoşnutluğunu başkalarının memnuniyetine tercih eder. (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)

Aynı Yolda Olmak

Gavs-ı Bilvanisî Abdulhakim Hüseynî k.s. Hazretleri’nin tahsil yıllarında geçen güzel bir hatırası vardır.

Bir kış günü üstadı Muhammed Diyauddin k.s. Hazretleri camiye gitmek için yola çıkar. Gavs-ı Bilvanisî k.s. Hazretleri de onun karda bıraktığı izlere basarak peşinden gider. Bu esnada da; “İnşallah ben onun izinden gideceğim. Dünyada izinden gideyim, ümit ederim ki Allah Tealâ ahirette de ondan ayırmaz.” diye içinden geçirir.

Camiye girip namazın sünneti kılarlar. O arada caminin görevli imamı da gelir. Camide iki kişi olduğunu görünce şaşırır ve Muhammed Diyauddin k.s. Hazretleri’ne:

– İçeride iki kişisiniz, dışarıda ise bir ayak izi var. Bu nasıl oluyor, diye sorar. Bunun üzerine Hazret k.s. şöyle buyurur:

– Evet, biz iki insanız, ama yolumuz bir.

Bu büyük insanlar daha küçük yaşta iken yollarını seçmiş, gidecekleri izi iyi belirlemiş ve o yolda gitmeye gayret etmişlerdir. (S. Muhammed Saki Erol, Hayat Dengemiz)

Gerçek Selamet

Bir gün Hâtem-i Esam k.s. Hazretleri’ne:

– En çok ne istersiniz, diye soruldu. Hâtem-i Esam k.s.:

– Sabahtan akşama kadar selamet isterim, diye cevap verdi.

– Her gün selamet içerisinde değil misiniz, diye sorulunca da:

– Gerçek manada selamet, gün boyunca Allah Tealâ’ya asla asi olmamaktır, diye cevap verdi. (Abdurrahman el-Câmi, Nefâhâtü’l-Üns)

İlmi Kaybetmek


Bir gün meşhur sahabi Ebu Hüreyre r.a.’a birisi dedi ki:

– İlim öğrenmek istiyorum, fakat sonra onu unutur kaybederim diye korkuyorum.

Ebu Hüreyre r.a. şöyle cevap verdi:

– Asıl ilmi kaybetmek, bu düşünce ile onu öğrenmemektir. (İhyâu ‘Ulûmi’d-Dîn)

Şeytan Tuzağı

Hazret-i Ali r.a. şöyle diyor:

“Gözler, şeytanın insanı harama düşürmek için kullandığı tuzaklardan biridir. Gözler organların en süratli etki edeni ve en fazla zarara uğratanıdır. Kim bütün organlarını Rabbine itaat etme yolunda kullanırsa amacına ulaşır. Kim de organlarını dünyevî tatlara ulaşma uğrunda nefsine teslim ederse, amellerini boşa çıkarmış olur.” (Mükâşefetü’l-Kulûb)

Dünyaya Kapılmamak İçin

İbrahim Teymî rh.a. şöyle buyuruyor:

“İki şey beni dünya lezzetlerine gönlümü kaptırmaktan alıkoyar. İlki ölümü hatırlamak, ikincisi de hesap vermek üzere Allah Tealâ’nın huzuruna çıkacak olmak!” (Mükâşefetü’l-Kulûb)

Mide Dolunca

Lokman Hekim bir gün oğluna şöyle der:

“Oğul, miden dolduğu vakit tefekkür uyur, hikmet kaybolur ve azalar ibadet yapmakta
tembelleşir.” (İhyâu ‘Ulûmi’d-Dîn; Sühreverdî, Avârifü’l- Meârif)