๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Hal Dili => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 28 Ağustos 2011, 11:27:46



Konu Başlığı: Mürşitten İltifat Beklememek
Gönderen: Zehibe üzerinde 28 Ağustos 2011, 11:27:46
Hâl Dili


Temmuz 2008 115.SAYI


Abdullah S. DEMİRTAŞ kaleme aldı, HÂL DİLİ bölümünde yayınlandı.

Mürşitten İltifat Beklememek


Ahmed Haznevî k.s. Hazretleri’nin halifesi Seyyid Abdülhakim Bilvânisî k.s. Hazretleri şöyle anlatıyor:

– Mürşidim Şah-ı Hazne’nin ziyaretine gittiğimde çoğu zaman bana hiç iltifat etmezdi. Bir defasında dergâhında yaklaşık bir ay kadar kaldım. Bu süre içinde benimle bir veya iki kez konuştu. Çok üzüldüm. Acaba onun kalbini kıracak bir şey mi yaptım diye düşünmeye başladım. Bu düşüncelerim neredeyse vesvese haline gelecekti. Şah-ı Hazne (bu halime vakıf olarak) bana şöyle dedi:

– Sadece görünür olana kıymet veren, maneviyattan yeterince yararlanamaz. Maneviyata tam olarak inanan ise görünür olana tamamen itibar etmez.

Onun bu sohbeti sayesinde içimdeki vesveseler yok oldu. (Altın Silsile, Semerkand Yay.)

Yalnız O’nun İçin


Ahmed Haznevî k.s Hazretleri şöyle diyor:

“Yaptığım her işte önce Allah’ın rızasını gözetirim. Niyetimi Allah için yaparım. Murad-ı ilâhi ne ise onu yaparım. Yüce Allah’a ant olsun ki O’nun rızasına uygun olmayan hiç bir işi yapmam.” (Altın Silsile, Semerkand Yay.)

İstanbul’un Manevi Fatihi


İstanbul’u fetheden o şanlı komutan Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’un fethini maddi hazırlıklar kadar kâmil velilerin himmetine ve duasına da atfetmektedir. Bundan dolayı şehre girerken kendisine gül atan Rum kızlarına hocası Akşemseddin k.s. Hazretleri’ni gösteriyor ve bu iltifatların asıl onun, yani zaferi kazanmakta kendisine omuz veren, destek olan maneviyat sahibi mürşidinin hakkı olduğunu ifade etmek istiyordu.

Onun Akşemseddin Hazretlerine gösterdiği saygı, hürmet pek yüksektir. Öyle ki İstanbul’un fethi kendisine nasip olduğu gün etrafındakilere:

“Bende gördüğünüz bu sevinç ve huzur yalnız bu kalenin fethine değil, Akşemseddin gibi aziz ve mübarek bir Allah dostunun benim zamanımda ve benimle beraber olmasındandır…” demesi dikkate şayandır. (Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Yay.)

Emaneti Eda Vakti


Hazret-i Ömer r.a. namaz kılmaya kalkmak istediği zaman vücudu titrer, dişleri takırdardı. Kendisine “Sana ne oluyor?” diye sorduklarında dedi ki:

– Emaneti eda etmenin ve farzı yerine getirmenin zamanı yaklaştı. Fakat onu nasıl eda edeceğimi bilmiyorum! (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)

Bu İlim Nereden?

Bir gün Bayezid Bistâmî k.s. Hazretleri’ne fıkıh âlimi olan bir zat gelerek şöyle dedi:

– Sen bu ilmini kimden, neden ve nereden aldın?

Hazret şu cevabı verdi:

– İlmim Allah Tealâ’nın vergisi ve O’nun katındandır. Zira Rasulullah s.a.v. Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

“Her kim bildiği ile amel ederse Yüce Allah, ona bilmediği ilmi ihsan eder.”

Bu cevap üzerine Fıkıh âlimi sustu. (Abdülmecîd Hânî, el-Hadâiku’l-Verdiyye)

Nefse Dikkat

Lokman a.s. oğluna şöyle sesleniyor:

– Oğulcuğum! İlk önce seni nefsin hususunda uyarırım. Çünkü her nefsin mutlaka şehvet ve zararlı istekleri vardır. Şayet nefsin arzu ve isteklerini yerine getirirsen, nefs bunların devam etmesini ve daha başkalarını da ister. Kuşkusuz şehvet, ateşin çakmak taşında gizli olduğu gibi kalpte gizlidir. Eğer taş çakılırsa kıvılcım çıkar, çakılmazsa ateş gizli kalır. (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)

Dünya Üç Gündür


Hasan-ı Basrî k.s. diyor ki: “Dünya üç gündür: Dün içindekilerle beraber geçip gitti. Yarına gelince ona ulaşmayabilirsin. İşte bugün senin günündür, onu iyi değerlendir.” (İmam Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd, 47)

İnsanın Üç Düşmanı

Yahya b. Muâz er-Râzî rh. a. şöyle der:

“İnsanın düşmanı üçtür: Dünya, şeytan ve nefis! Dünyaya karşı zühd ile (dünyalık zevklerden uzaklaşmakla), şeytana karşı onun vesveselerine muhalefet ederek, nefsinle de istek ve arzularını terk ederek mücadele et!” (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb, Beyrut, 379)

Bir Damla Gözyaşı

Meşhur sahabi Amr b. Âs r.a.’ın oğlu Abdullah der ki:

“Allah korkusu sebebiyle bir damla gözyaşı akıtmam, benim için bin dinar sadaka vermemden daha iyidir.” (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)

Kurtuluş O’na Bağlılıkta


Cüneyd-i Bağdâdî k.s. şöyle der:

“Hiç kimse, Allah’ın yardımı olmadan Allah Tealâ’ya ve rızasına ulaşamaz. Allah’ın rızasına kavuşmanın yolu, Muhammed Mustafa s.a.v. Efendimiz’e tabi olmaktır.” (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)

Hazret-i Ömer’in Duası

“Ayıp ve kusurlarımı bana gösteren kimseye Allah Tealâ rahmetini göndersin.” (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)

Günahın Küçüğüne Bakma!

Veysel Karanî rh.a. diyor ki:

“Günahın küçüğüne bakma! kendisine karşı günah işlediğin zatın (Cenab-ı Hakk’ın) büyüklüğüne bak. Eğer günahı küçük görürsen Allah Tealâ’nın azametini küçük görmüş olursun.” (Feridüddîn Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, s.65)

En Büyük Hasret


Velilerden Ebubekir Şiblî k.s.’yi vefatından sonra rüyada gören bir kimse:

– Allah Tealâ sana nasıl muamele etti, diye sordu, Ebubekir Şiblî k.s. şöyle cevap verdi:

– Biri hariç, ileri sürdüğüm iddialar için benden delil istemediler. O da şudur: Bir gün, “Cennetten mahrum kalıp cehenneme yuvarlanmaktan daha büyük zarar ve pişmanlık yoktur.” demiştim. Bu sözüm üzerine Hak Tealâ buyurdu ki:

– Rıza ve cemalimden alıkonulmaktan daha büyük ziyan ve hasret var mı? (Feridüddîn Attar, Tezkiretü’l-Evliya, Erdem Yay.)