๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hadis te Metin Tenkidi Metodları => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 15 Haziran 2011, 20:10:29



Konu Başlığı: İhtilaflı hadisler ve muhaddislerin bunları telif metodu
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 15 Haziran 2011, 20:10:29
İhtilaflı hadisler ve muhaddislerin bunları telif metodu:  


Muhaddislerin ihtilaflı hadislere bakışına gelince, bu husus bazı yönleri ile onla­rın ihtisas alanlarının dışındadır. Bunlara örnek olarak umum ve husus, mutlak ve mukayyed ifade eden lafızlar arasındaki ihtilaf ile, üçüncü bö­lümde açıklayacağımız usûl konularına ait daha başka hususlar gösterile­bilir. Ancak buradaki hadisin sıhhatına, zayıflığına, kabul veya reddedil­mesine, Hz. Peygamber'e nispetinin mümkün olup olmadığına etki eden ihtilaf, muhaddislerin araştırmaları dahilindedir ve bu konuda onların in­kârı mümkün olmayan gayretleri söz konusudur.

Nevevî:

"İhtilaflı hadisleri bilmenin, en önemli işlerden olduğunu, çeşitli disiplinlerdeki bütün âlimlerin onu öğrenmek zorunda bulunduk­larını... bu konuda hem hadis, "nem de fıkıh ilmine vakıf olan büyük âlim­lerin ve mânaların derinliklerine dalan usûlcülerin onu tam olarak bile­ceklerini..." [423] kaydeder.

Hatîb el-Bağdâdî ise:

"Hz. Peygamber tarafından söylendiği bili­nen iki haber arasında zahirde çelişki olduğu gözükse bile, gerçekte çeliş­meleri mümkün değildir. Çünkü iki haber arasında çelişki olduğunu söy­lemenin anlamı, bunlardan birinin ifade ettiği anlamın diğerinin ifade et­tiğine aykırı olması demektir. Bu, haberlerle bildirilenden biri emir, diğeri nehiy; biri mubah diğeri haram ise, insanın mükellefiyetini ortadan kal­dırır. Şayet her ikisi de haber cümlesi iseler, bu durumda birinin doğru, diğerinin yalan olması gerekir. Oysa Hz. Peygamber bütün bunlardan münezzeh ve ümmetin ittifakı ile masumdur. Hâl böyle olunca, haberdeki olumlu ve olumsuz mânaları mutlaka ayrı zaman, topluluk, şahıs veya sıfatlara hamletmek gerekir [424].

Hz. Peygamber'in sözlerinin birbirleri ile çelişmediğini ve onlarda tenakuzların (tedarub) olmadığını anladığınızda, söz konusu tenakuz ve tedarûbun nakilde meydana gelen bir hatadan kaynaklandığı anlaşılır. Böyle bir durumda ya Hz. Peygamber'in fiili tam olarak rivayet olunma­mıştır veya hadis mâna olarak rivayet olunmuş ve bu Hz. Peygamber'in ifade ettiği hakiki metinden uzaklaşıncaya kadar râvilerden kaynaklanan değişime uğramış, yahut da râvi, sahabenin sözünü, Hz. Peygamber'e nis­pet etmiş veya berzerî sebeplerle hadiste ihtilaf meydana gelmiştir.

Bu duruma göre muhaddisin görevi, sahih gördüğünü Hz. Pey­gamber'e nispet etmek, bu farklı hadis ve lafızlara uygun düşen hüküm­leri vermek; râvi ve rivayetlere arız olan hata, yalan, uydurma ve benzeri noktalara işaret etmektir. Zira hadis, Hz. Peygamber'in söylediği aynı la­fızlarla muhafaza edilmemiş, aksine daha önce beyan ettiğimiz üzere, mâ­na olarak nakledilmiştir. Râviler ise beşerdirler; hatırlama güçlerine daya­nan hıfz ve zabıtta farklı oldukları gibi, naklini istedikleri mânayı ifade de farklı olabilmektedirler. Hadisin nakil ve tedvinine eşlik eden bu beşerî âmillerin ihtilaflı hadislerin oluşmasında önemli bir etkisi bulunmaktadır. Halbuki bu farklılık ve iltibas Kur'an'da bulamamaktadır. Çünkü onun muhafazasını Allah üstlenmiştir. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurmakta­dır:

"Kur'an'ı biz indirdik, onu muhafaza edecek de biziz" [425]. Hz. Peygamber'in hadislerine gelince, Allah Teâlâ onların lafızlarını koruma­yı üstlenmemiştir. Fakat bu lafızların delalet ettiği mânalar gerçekte korunulması üstlenilen "zikr"in içindedir.

Hiçbir kişi, içinde dinî hükümler bulunan hadislerin rivayet edil­mediğini, mânası veya bu mânaya delalet eden haberlerin bize ulaşmadı­ğını iddia edemez. Çünkü Allah Teâlâ bize gönderdiği bu dini tamamla­mıştır. Dinin tamamlanması demek, onun bütün hüküm ve esaslarının in­sanlara kabul ettikleri yolla ulaşması demektir. Ahkâmın ümmete kabul ettikleri bir yol ile ulaşması ise insanlara karşı delil oluşturacak bir hu­sustur. Eğer onlara şeriat ulaşmamış olsaydı veya kendilerince makbul ol­mayan bir yolla ulaşmış olsaydı bu durumda onlara karşı bir hüccet teşkil etmezdi. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size dininizi tamamlandırdım ve sizin için din olarak İslâm'a razı oldum" [426],

"Biz Peygamber göndermedikçe hiçbir topluluğa azap etmeyiz" [427].

Bu ihtilaflı hadisleri tenkit hususunda -sahih kabul edilenlerin ara­sını cem, sahih olanlara muhalif olanların ise zayıf olduğunu gösterme gayreti ile- ilk eser veren kişi,. "Te'vîlü muhtelifi'l-hadîs" kitabı ile İmam Şafiî olmuştur. Ayrıca bu konuda İbn Kuteybe, Ebu Yahya Zekeriyya b. Yahya es-Sacî, Tahavî [428], İbn Fûrek, Îbnü'l-Cevzî, İbn Tulün el-Hanerî ve daha başkaları [429] telifte bulunmuşlardır.



[423] Suyûtî, Tedrib. II, 196.

[424] Hatîb, et-Kifâye, s. 607.

[425] el-Hicr: 15/9.

[426] el-Mâide: 5/3.

[427] el-İsrâ: 17/15.

[428] Abdülmecid Mahmûd, Ebû Cafer et-Tahavî ve eseruhufi'l-hadîs, s. 265-276.

[429] Abdülmecid Mahmûd, a.e., s. 265-276.