Konu Başlığı: Güvenilir kavinin ziyadesi Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 15 Haziran 2011, 20:13:14 5. Güvenilir Kavinin Ziyadesi Rivayetleri birbirine arzetmenin dördüncü neticesi ve semeresi ise, bazı rivayetlerde veya birinde bulunup diğer rivayetlerde olmayan bir kelimeyi tespit etmektir. Muhaddislerin "ziyâdetü's-sika" diye ifade ettikleri bu olup; bir hadisi aynı isnad ve aynı metinle bir grubun rivayet etmesi, ravilerden bir kısmının ise söz konusu hadisi diğerlerinin rivayet etmediği bir fazlalık ile nakletmesi şeklinde meydana gelmektedir [402]. Güvenilir ravinin hadiste yaptığı ziyadenin makbul olup olmadığı hususunda âlimlerin bakış açıları farklı olmuştur. Fakih ve muhaddislerin çoğu, ziyadenin dinî bir hüküm ifade edip etmemesi, ziyadesiz rivayetin ortaya koyduğu bir hükmü kaldırıp kaldırmaması, mevcut bir hükmü değiştirip değiştirmemesi, ziyadenin söz konusu ravinin ziyadeii kısmı daha önce rivayet etmeyip sonra rivayet etmesi veya sözü edilen ziyadeyi başka bir ravinin de nakledip etmemesi gibi hususlara bakmaksızın güvenilir ravinin tek başına naklettiği (teferrüd ettiği) ziyadeyi makbul saymışlardır [403]. Güvenilir ravinin tek başına rivayet ettiği ziyadeyi hüküm ifade ediyorsa kabul edip, hüküm ifade etmiyorsa kabul etmeyenler yanında, ziyadenin manen değil, lafzen rivayet edileninin kabul edilebileceğini söyleyenler de vardır. Kendilerinin Şafiî mezhebine mensup olduğunu iddia eden bir grubun bu konuda şöyle dedikleri nakledilmiştir: "Sika ravinin ziyadesi, söz konusu ziyade kendisine değil de başkasına aitse kabul edilir, eğer sözü edilen ravi önce ziyadesiz sonra ziyadeii rivayet ediyorsa böylesi ziyade kabul edilmez". Hadisçilerden bir kısmı ise bu konuda şöyle demişlerdir: "Kendisiyle birlikte hadis hafızları da rivayet etmedikçe sikanın tek başına rivayet ettiği ziyade makbul değildir. Zira hadis hafızlarının bu ziyadeyi bilmemeleri ve nakletmemeleri sözü edilen ziyadenin zayıf bulunduğunu ve diğerlerine muhalif olduğunu göstermektedir". Bu konudaki görüşünü Hatîb el-Bağdâdî şu sözleriyle açıklamaktadır: "Bizim tercih ettiğimiz görüşe göre ravisi adil, hafız, dikkatli ve zabt sahibi olduğu zaman her bakımdan onun rivayetinde bulunan ziyade makbul sayılır ve onunla amel edilir [404]. Çünkü bütün ilim erbabı ittifak etmişlerdir ki, eğer sika ravi, tek başına başkasının nakletmediği bir hadisi rivayet etse, bunun kabulü gerekir ve diğer ravilerin söz konusu hadisi bildikleri halde nakletmemeleri bu hadisin ravisinin adaletine ve rivayetine herhangi bir zarar getirmez. Ziyadeii rivayette tek kalmak da böyledir [405]. Zira güvenilir ravi, diğer ravilerin işitmediğini işittim, ezberledim derken, diğerleri işitmedik, ezberlemedik demektedirler. Diğer ravilerin bu sözü, söz konusu raviyi tekzib anlamına gelmez. Bu, olsa olsa onun bildiğini diğerlerinin bilmediklerini söylemeleri anlamına gelir ki bu da, onun bilmesine engel teşkil etmez. Bu sebeple, sika ravinin tek başına rivayet ettiği haberi kabul etmek gerekir [406]. İbnü's-Salâh'ın da içinde bulunduğu bazı âlimler, sika ravinin tek başına rivayetini üçe ayırmışlardır: a. Diğer güvenilir ravilerin rivayetlerine aykırı olan ziyade ki böyle bir durumda rivayet reddedilir [407]. Nitekim Şafiî şaz, güvenilir ravinin başkasının rivayet etmediğini nakletmesi değil, sika ravinin diğerlerine muhalif olarak rivayet ettiği hadistir demiştir [408]. b. Sika ravinin rivayetinde başkalarına muhalefet olmaksızın tek kalması ki böyle bir raveyet makbuldür. c. Bir hadisi rivayet eden diğer ravilerin zikretmediği bir lafzı ravilerden birinin nakletmesi örneğinde olduğu gibi bu ikisi arasında yer alan ziyade. Bunun örneği Mâlik'in Nafi kanalıyla İbn Ömer'den rivayet ettiği şu hadistir: "Resûlullah, Ramazan ayında fitre vermeyi, hür-köle, kadın-erkek bütün müslümanlara farz kılmıştır". Tirmizî bu hadisle ilgili şu açıklamayı yapmıştır: "Bu rivayetteki (müslümanlardan) lafzını hadisi rivayet eden güvenilir ravilerden sadece Mâlik rivayet etmiştir. Ubeydullah b. Ömer, Eyyüb ve diğerleri ise bu hadisi yine Nafi, İbn Ömer yoluyla söz konusu ziyade olmadan rivayet etmişler ve birçok âlim de bu rivayeti delil olarak kullanmışlardır. İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel de bunlardandır. Bu ve benzeri rivayetler, çoğunluğun rivayetinin umumîlîk, tek başına rivayette bulunanın rivayetinin ise hususîlik ifade etmesi açısından -ki burada sıfat ayrılığı ve hükmün değişmesine sebep olacak bir çeşit farklılık söz konusudur- birinci; aralarında kesin bir zıtlık olmaması itibariyle ise ikinci kısma benzemektedirler. Bu son kısımla ilgili olarak İbnü's-Salâh'ın belirli kesin bir hüküm vermediğini görmekteyiz. Ona göre bu kısmı birinci kısma dahil edip reddetme, ikinci kısmı da dahil edip kabul etme ihtimali de bulunmaktadır. Nitekim üzerinde ihtilaf olunan da bu kısımdır. Genellikle "ziyade-tü's-sika" dendiğinde kastettikleri de budur. Çoğunluğa göre de böyle bir ziyade makbuldür. İbn Receb bu konuda Ahmed b. Hanbel'in sözünün şöyle bir anlam taşıdığını ifade etmektedir: "Ziyadeli rivayette bulunan ravi, bu lafzı nakletmeyen diğer güvenilir ravilere göre hafızası daha kuvvetli olarak bilinmiyor, ayrıca rivayetini destekleyen mutabî' bir rivayet de yoksa, tek başına rivayeti kabul edilmez; ziyadeli lafzı zikretmeyen diğer güvenilir ravilerden hıfz bakımından daha ileri seviyede olduğu biliniyorsa böyle bir ravinin ziyadesi ile ilgili Ahmed b. Hanbel'den iki farklı görüş nakledilmiştir." [409] Hatîb el-Bağdâdî de Buhârî'ye Ebu İshak İsrail'in, velinin izni olmadan nikâh edilebileceği konusunda rivayet ettiği hadis sorulduğunda; "sikanın ziyadesi makbuldür, İsrail de sikadır" [410] dediğini nakletmiştir. Ancak İbn Receb bu nakille ilgili şu değerlendirmeyi yapmıştır; Şayet bu nakil sahih ise sadece bu hadisle ilgilidir. Çünkü Buhârî'nin et-Tarihu'l-kebir'inı inceleyen herkes isnaddaki sika olan her ravinin ziyadesini Buhârî'nin kesinlikle makbul saymadığını görür [411]. Müslim ise konuyla ilgili olarak şöyle demektedir: Rivayetlerde ziyade, sadece hıfzlarında çok yanılmayan hafız ravilerden ise kabul edilir. Müslim'e İslâm'ın esasları hakkında Cibril'in Hz. Peygamber'e soru sorması ile ilgili İbn Ömer hadisini Kufeliler'in rivayet ettikleri, senedinden Ömer'i düşürüp, metnine kelimesini ilave ettikleri söylendiğinde, bu ziyadenin Kufelilerden Süfyan gibi kendilerinden daha hafız olanlara aykırı olduğunu, Basralıların ise kesinlikle bu ziyadeyi zikretmediklerini dolayısıyla söz konusu ziyadenin makbul olmadığını; bunu, mezheplerini desteklemek amacıyla Mürcie'den bir grubun ilave ettiğini söylemiştir. [412] Dârekutnî de bazan sikanın ziyadesinin makbul olduğunu söylerken çoğu yerde sika raviler tarafından yapılan ziyadeleri reddetmekte, mürsel hadisi müsnede tercih etmektedir. Bütün bunlar, muhaddislerin ziyadetü's-sika makbuldür şeklindeki görüşlerinden maksadın, sikanın, hıfzıyla tanınmış olması gibi özel konumlara ait rivayetler olduğuna delalet etmektedir [413]. İbn Hacer birinci kısma dahil edilmesi mümkün olan bir şekil zikretmiştir ki, o da şudur: Rivayetlerden biri, kabul edildiği taktirde diğer rivayeti reddetmeyi gerektirecek tarzda başka rivayetlere aykırı ise; bu durumda muarızı ile arasında tercih yapılır, ğüçlü olan kabul, diğeri reddedilir. Böylece tercih, ya ravinin zabtının fazlalık veya tariklerinin çokluğu sebebiyle ya da başka sebeplerle yapılmış olur [414]. Hadisçilerin, sikanın ziyadesini mutlak olarak kabul ettiklerini söylemek zordur. Doğru olan muhaddislerin bu konuda tercih yaptıklarıdır. Söz konusu ziyadelerden muhaddisler bir kısmını, ziyadeyi rivayet eden ravinin rivayetini iyi bilen hafız, zabıt olması, az hata yapması gibi diğer ravilerde bulunmayan özellikleri sebebiyle kabul etmektedirler. Zira Müslim'in de ifade ettiği gibi, bu ziyadeyi nakletmeyen ravi veya raviler onu nakleden seviyesinde olmadığı için muhaddis bu ziyadeyi kabul etmekte, şayet diğerleri ondan daha iyi bilen hafız ise onu reddetmektedir. Bazıları ise ziyadenin kabulü için ravinin, hadisi muhalefet ettiği diğer ravilerle aynı mecliste almamış olması şartına bağlamışlardır. Zira hadisi aynı mecliste almışlar da onlardan biri ziyadeli olarak rivayette bulunmuşsa, bu noktada çoğunluğun yanılması mümkün olmadığı için, ziyadeli rivayet makbul değildir. Eğer ziyadeli rivayeti çoğunluk yapmışsa kabul edilir. Ziyadeli rivayeti yapan da, eksik rivayette bulunan da tek kişi ise, hıfz ve zabt bakımından daha meşhur olanın rivayeti tercih edilir. Hadisin nakledildiği meclis aynı değil de farklı ise ziyade kabul edilir [415]. Netice olarak bazı ravilerin tek başlarına rivayet ettikleri hadisleri tespit edip yaptıkları ziyadeleri hakkında sağlıklı hüküm vermenin tek yolunun rivayetleri bir araya getirip, birbirine arzetmek olduğunda şüphe yoktur. Ravi sika, hafız, ziyadesi hadisin diğer kısmına muhalif değil, onun rivayet ettiğini kendisinden daha iyi bilen hafız da nakletmişse muhaddisin onu kabul etmesi gerekir, Ravinin ziyadesi, sika ravilerin rivayetlerine muhalif ise, rivayeti şaz ve merduddur. Zira sahih hadisin şartlarından biri şaz olmamasıdır [416]. Nitekim Şâfrî de "şaz, güvenilir ravinin başkalarının rivayet etmediğini nakletmesi değil, sika ravinin diğerlerine muhalif olarak rivayet ettiği hadistir" [417] demiştir. Ziyadeyi yapan ravi sika, hafız veya rivayetinde titiz değilse rivayeti ister muhalefet etsin, isterse etmesin, ziyadesi makbul değildir. [418] [402] Hâkim, Ma'rife, s. 130; İbnü's-Salâh, Mukaddime, s. 185; İbn Kesir, İhtisaru Ulumi'l-hadis, s. 61; İbn Receb, Şerha Ret, s. 310; Irakî, et-Tabsira, I, 211; Sehavî, Fethu'l-mugîs, I, 119; Suyutî, Tedrib, I, 245; Tehanevî, Kavaid, s. 118 vd. [403] Hatîb, el-Kifaye, s. 597. [404] Hatîb, el-Kifaye, s. 597; Suyutî, Tedrîb, I, 245; Sehavî, Fethu'l-mugîs, I, 199. [405] Hatîb, el-Kifaye, s. 598. [406] Hatib, a.e., s. 600. [407] Îbnü's-Salâh, Mukaddime, s. 186. [408] Hakim, Ma'rife, s. 119; İbnü's-Salâh, a.g.e., s. 173; Emir es-San'anî, Tavdih, I, 377. [409] İbn Receb, Şerhu İlel, s. 309. [410] Hatîb, el-Kifaye, s. 582; İbn Receb, Şerhu İlel, s. 312. [411] İbn Receb, Şerhu İlel, s. 312. [412] İbn Receb, a.e., s. 315-316. [413] İbn Receb, a.e., s. 312. [414] İbn Hacer, Şerhu Nuhbe, s. 13. [415] İbn Receb, Şerhu İlel, s. 315-317. [416] İbnü's-Salâh, Mukaddime, s. 82. [417] Hakim, Ma'rife, s. 119. [418] Misfir B. Gurmullah Ed-Dümeyni, Hadiste Metin Tenkidi Metodları, Kitabevi Yayınları, İstanbul 1997: 137-142. |