> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Hadis te Metin Tenkidi Metodları > Bu konudaki delillerin tartışılması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bu konudaki delillerin tartışılması  (Okunma Sayısı 953 defa)
13 Haziran 2011, 15:44:48
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Haziran 2011, 15:44:48 »



3. Bu Konudaki Delillerin Tartışılması



Abdulaziz el-Buhârî, Âmidî ve daha başkaları haber-i vahidin kı­yasa tercih edilmesi gerektiğini tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ortaya koymuşlardır. Onların bu konudaki görüşleri şöyle sıralanabilir:

a. Sahabenin haber-i vahidi kıyasla reddettiğine ilişkin sözlerini, kı­yası haber-i vahide tercih etmelerinden değil, daha başka geçici sebeplere dayandığı şeklinde cevaplandırmak mümkündür. Hatta onlar haber-i vahidle çeliştiği için kıyası reddetmişlerdir. Nitekim Hz. Ebu Bekir, Bilal'den işittiği bir hadis dolayısıyla kendi reyi ile verdiği bir hükmü boz­muştur. Hz. Ömer hadis dolayısıyla cenin ve parmakların diyeti konusun­da kendi görüşünü terkederek:

"Nerdeyse Hz. Peygamber'in sünnetinin bulunduğu bir hususta kendi görüşümüzle hükmediyorduk" demiştir. O, ayrıca Dahhâk b. Müzahim'in rivayet ettiği hadise dayanarak, kadının kocanın diyetinden miras alamaması tarzındaki kendi görüşünü terketmiştir. İbn Ömer Rafı' b. Hadîc'ten işittiği bir hadise dayanarak müzaraa konusunda kendi görüşünü terketmiştir. Ömer b. Abdulaziz de Hz. Peygamber'den rivayet edilen "Nimet, külfet karşılığıdır" hadisine dayana­rak kusuru sebebiyle satıcıya geri verilmesi sırasında söz konusu maldan elde edilen gelirin de karşılanması tarzındaki görüşünden vazgeçmiş­tir [1274].

Serahsî'nin söylediği ravisi fakih olmayan hadisin manen rivayet edilmiş olabileceği tarzındaki iddiasına gelince, bu da doğru değildir. Çünkü adalet ve zaptı sabit olduktan sonra bir ravinin değişiklikte bu­lunması iddiası vehimden ibarettir. Bu hususta açık olan bu ravinin aynen işittiği gibi rivayet etmesidir. Böyle bir ravi değişiklik yapsa bile mânayı değiştirmeyen değişiklik yapar. Sahabe ve adil ravilerin tutumlarından anlaşılan budur. Çünkü haberler onların dili ile nakledilmiştir. Onların dili bilmesi mânayı anlamamalarına ve onu kavrayamamalarına mâni ol­duğu gibi, onların adaleti de bu haberde ziyade ve eksilme yapmalarını engeller [1275].

Onları nakilde dikkatsiz olmakla itham ettiğimiz zaman "zabt" şartını koşmanın ne anlamı kalmaktadır? Çünkü raviyi zabt sıfatı ile vasıf­landırdığımız zaman, artık onun hadisi mâna olarak rivayet ettiğini ve bu rivayetinde hata ettiğini, bu nedenle de onun bu rivayetini kabul edeme­yeceğimizi söylememiz mümkün değildir. Ben bu görüşü ileri süren kişinin bir çelişkisi olarak görüyorum. Eğer bu kişi zabtı açık ve gizli ba­tın diye ayırıyor ve fıkıh bilmeyen ravi de gizli bir zaptın olmadığını [1276], onu bilende ise hem açık, hem de gizli zaptın bulunduğunu düşünüyorsa, bu bizzat Hanefî ulemasından da birçok kişinin iştirak etmediği bir tak­simdir, ona diğer ulema nasıl muvafakat etsin?

b. Kıyasın kitap, sünnet ve icma ile sabit olan bir delil olduğu gö­rüşlerine gelince, buna karşı da deriz ki: Sünnetin delil oluşu da aynı şe­kilde kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Ümmet kıyası kabuldeki ihtilafı ka­dar sünneti kabulde ihtilaf etmemiştir. Zira kıyası inkar edenler sözleri bilinemezilkten gelinecekten ve onlarsız icmaın bulunduğu iddia oluna­cak bir sayıdan daha çoktur. Sünnete gelince selef-i sarihinden hiçbiri onunla amel edilmeyeceğini iddia etmemiştir. Bu duruma göre genel çizgileri ile sünnet kıyastan daha güçlü ve daha sağlamdır. Aksine sünnete yöneltilemeyen eliştiriler kıyasa yöneltilmektedir. Haber-i vahidin nakli konusunda bir şüphe varsa, kıyasta birçok şüphe vardır. Sünnette, nassın vasıflarından her bir vasfın hükümde etkili olması söz konusu iken; bun­ların kıyasta olmama ihtimali vardır. Aslında mevcut olan ihtimal, aslı bil­dikten sonraki delilde sabit olan ihtimalden daha kuvvetlidir. Şu halde zayıf olma ihtimali daha az olanı almak -ki o da haber-i vahiddir- daha uygundur [1277].

Serahsî'nin: "Sahih kıyasa her yönden muhalif olan..." sözüne gelince:

Eğer kıyas sahih ise bu doğrudur. Ancak kitaba muhalif olan kı­yas ise ileride beyan edeceğimiz üzere- kesin olarak yanlıştır. "Çünkü bir kıyasın sahih olduğunu anlamak zor bir şeydir. Bu durumda haber-i vahidle amel etmemek için kıyası kabul etmek gerekir" [1278].

c. Üçüncü delilleri ise ravinin unutması ve yalan söylemesi ihtima­lidir. Eğer ravide zapt şartını aramazsak bu doğrudur. Çünkü zapt, genel olarak ravide unutma olmadığını ifade eder. Bir ravi için ancak delil var ise falanca hadiste unutkanlık yapmıştır denilir. Herhangi bir delille teyit edilmeyen mücerred ihtimalin ise, ulemanın belirttiği üzere hiçbir kıymeti yoktur.

Aynı şekilde bizim, ravide adaleti şart koşmamız onun yalancılıkla itham edilmesine manidir. Çünkü yalancılıkla itham olunan kişinin adil olmadığı şüphesizdir. Böyle bir kişinin rivayetini de ister kıyas ona muva­fık, isterse muarız olsun, kabul etmeyiz.

d. Dördüncü delilleri ise kıyasın tahsise ihtimalinin olmamasıdır. Burada söz konusu olan, kıyasa muhalif olarak gelen haberdir. Bu du­rumda da tahsise ihtimal yoktur [1279]. Ayrıca ihtimal olsa bile bu sonucu etkilemez. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm de genelinde tahsise ihtimalli olmakla beraber, bu onun delil oluşunu ve kuvvetini etkilememektedir. Bize göre de size göre de, hiç şüphesiz Kur'an kıyasın önünde bir delildir.

e. Beşinci delil: Kıyas ile haberin neshedilmesidir. Bana göre bu çok yanlış bir akıl yürütmedir. Çünkü kıyasa kitap ve sünnetten delil mevcut olmadığı zaman başvurulur. Delil bulunduğu zaman, elimizdekine aykırı başka delil niçin arayalım?

Âmidî'nin bu konudaki görüşünü, onun şu sözü ile reddedebiliriz:

"Onların, kıyastaki zan haber-i vahidin hilafına, kıyası yapan kişinin ken­disinden doğar sözüne karşılık deriz ki: Onda hataya düşme ihtimali, ha­ber-i vahiddekinden daha fazladır" [1280].

O, bu ifadesini şöyle açıklamıştır:

Haber-i vahid hususunda içtihat etme ve onda yanılma ihtimali kıyastan daha azdır. Çünkü haber-i vahiddeki içtihad şu üç konudan birisi ile olur:

Ravinin adaleti, rivayetin hük­me delaleti ve kendisi ile amel edilen bir delil olması.

Kıyasa gelince aslın hükmü haber-i vahid ile sabit ise o, yukarıda sözünü ettiğimiz üç konuda içtihada muhtaçtır. Onun, kesin delille sabit olduğu kabul edildiğinde asıldaki hükmün illetlendirilip illetlendirilemeyeceği konusunda içtihada ihtiyaç vardır. Onun illettendi ol meşinin müm­kün olduğunu düşünme durumunda ise, bu illete uygun bir niteliğin or­taya konulması hususunda içtihat gerekir. Uygun vasfın ortaya çıktığının kabulü halinde de asılda ona muarız bir delilin mevcud olmadığı husu­sunda içtihada ihtiyaç vardır. Bütün bunlardan uzak olması halinde ise onun fer'de mevcud olduğu hususunda içtihada ihtiyaç vardır. Bu konu­da bulunduğu kabul edilirse, bu durumda furuda buna mani veya şart­larını taşımayan karşıt bir delilin bulunmadığı hususlarında içtihada ihtiyaç vardır. Bunların olmaması halinde ise onun delil olduğu konusunda içti­hat edilmesi gerekir.

Âmidî'ye göre kıyasta bu yedi hususta mutlaka içtihat gerekir. Haberin delaleti konusunda ise sadece üç şeyin beyanına ihtiyaç vardır. Bu durumda haberde hata ihtimali, yedi veya -aslı haber-i vahidle sabit ise- on noktada içtihada ihtiyaç duyulan kıyastan daha azdır. Şu halde haber-i vahidi tercih daha uygundur [1281].

Bu metni, uzunluğuna rağmen, kıyastaki ihtimallerin çokluğunu teyit eden delaleti ve daha sonra ulaştığı bilgiyi fakihin kesin olarak bile­meyeceği sebebiyle tercih ettik. Bir kişi birbirine bağlı bu yedi durumdan birinde yanılacak olsa, ALLAH'ın ona sevap vermesine rağmen içtihadında doğruyu bulmuş olamaz. Hâlbuki bu ihtimaller haber-i vahidde daha azdır. Özellikle ihtimal onu teyit eden emarelerden yoksun ise bu durumda aslolan onu olduğu üzere bırakmaktır. Dolayısıyla ravi adalet ve zapt sıfatı üzere kaldığı sürece onun zayıflığına, gaflet veya unutkanlığına delil geti­rilinceye kadar rivayetinin doğru ve sahih olduğunu kabul etmek asıldır. Ravilerin hiçbiri hatadan korunmuş değildirler. Ancak bu durum onların sahih olduğunu bildiğimiz rivayetleri ile amel etmemize mani değildir. ALLAH, bizi Resûlullah'a itaat ve ona karşı gelmeme ile mükellef kılmıştır. Şüphesiz Resûlullah'a muttasıl bir senedle ulaşan sahih bir haberi delilsiz olarak reddeden Hz. Peygamber'e karşı gelmiş ve ona isyan etmiş olur.

Musarrat hadisi: Kıyasın haber-i vahidden öncelikli olduğu tarzın­daki bu ölçü ile Hanefîler Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği sütü memesinde biriktirilerek satılan hayvanla ilgili hadisi reddettiler. Söz konusu hadiste Hz. Peygmaber şöyle buyurmaktadır:

"... Deve ve koyunun sütünü me­mesinde biriktirmeyin, böyle bir durumda bir hayvanı kim satın alırsa, onu sağdıktan sonra iki durumdan birisi ile muhayyerdir; isterse onu tu­tar, isterse onu bir sâ hurma ile beraber iade eder" [1282].

Metinde geçen kelimesi lugatta toplamak demektir. Araplar suyu topladım derken cümlesini kullanırlar [1283].

İmam Şafiî'ye göre o, koyun ve devenin yavrularını tutmak ve sütü birikip çoğalsın ve bunun sonucunda alıcı hayvanda gördüğü süt çoklu­ğunun onun devamlı durumu olduğunu zannederek ücretini artırsın diye sağmamaktadır [1284].

Hanefîlere göre hayvanın memesinde sütün biriktirilmesi, hayvan için bir kusur değildir. Bu nedenle de alıcı için herhangi bir şart koşmamışsa iade hakkı doğmaz. Çünkü alış-veriş satılan malın kusursuz olmasını gerektirir. Süt azlığı ise maldaki kusursuzluk özelliğini ortadan kaldır­maz. Çünkü süt, bir mahsûl olduğu ve onun bulunmaması ile kusursuz­luk hali ortadan kalkmadığına göre azlığı ile ise kalkmaz. Bu durumda aldanmadan dolayı muhayyerlik de söz konusu değildir. Çünkü burada alıcı aldatılmış değil, aldanmıştır. Şöyle ki o kesin olmayan bir emareye dayanarak hayvanın sütünün çok olduğunu zannetmiştir. Zira mem...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 13 Haziran 2011, 15:45:52 Gönderen: Sidretül Münteha »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bu konudaki delillerin tartışılması
« Posted on: 26 Nisan 2024, 15:05:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bu konudaki delillerin tartışılması rüya tabiri,Bu konudaki delillerin tartışılması mekke canlı, Bu konudaki delillerin tartışılması kabe canlı yayın, Bu konudaki delillerin tartışılması Üç boyutlu kuran oku Bu konudaki delillerin tartışılması kuran ı kerim, Bu konudaki delillerin tartışılması peygamber kıssaları,Bu konudaki delillerin tartışılması ilitam ders soruları, Bu konudaki delillerin tartışılmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes