Konu Başlığı: Âm hâs Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 14 Haziran 2011, 16:16:17 a. Âm-Hâs Kur'an'da âm ve sünnetin onu tahsis etmesi konusuna girmeden evvel, onları tarif etmemiz, sonra kat'îlik ve zannîlik bakımından taşıdıkları hükümleri ve şartlarını açıklamamız yerinde olacaktır. Zira Kur'an'dakî âm bir lafzın haber-i vahid ile tahsis edilmesi tarzındaki konumuzu izah etmede bu konuların önceden bilinmesinin faydası olacaktır. Çünkü bunlar, sünneti Kur'an'a arzetmeden doğan bir netice üzerinde yapılan ihtilafların mihverini oluşturmaktadırlar. [860] Am: Am: Lafzı veya mânası itibariyle bir isim topluluğu içeren her türlü lafız diye tarif edilir [861]. Bazıları da onu kapsam ve içerik bakımından sayısız fertlere delalet etmek üzere konulmuş lafız diye tarif etmişlerdir. Burada kelimenin "müslimin", "müslimat", "rical" ve "nisa" kelimeleri gibi cemi siga-sında olup lafzı ve mânası ile böyle bir delalet taşıması ile "raht", "kavm", "cin", "ins", "men" ve "mâ" kelimeleri gibi sadece mânası bakımından bu delalete sahip olması arasında bir fark yoktur. Tarifte geçen "sayısız" tabirinden maksat, semavat kelimesi gibi realitede sayılı olsa da, lafzın kendisinde buna bir delaletin bulunmamasıdır, Bu tarif, hâssi dışarıda bırakmaktadır. Çünkü o, bir tek ferde veya sayılı fertlere delalet etmek üzere konulmuş [862] ve tek tek olmak üzere bilinen bir mânaya delalet etmek üzere vaz'olunmuş lafız diye tarif edilmiştir [863]. Tahsise gelince, Hanefîler onu, âm bir lafzı müstakil ve bitişik bir delile dayanarak içerdiği fertlerden birine ait kılmak diye tarif etmişlerdir [864]. Ulemânın çoğunluğuna göre tahsis, âm bir lafzı müstakil veya bitişik olup olmadığına bakılmaksızın herhangi bir delile dayanarak ihtiva ettiği fertlerden birine ait kılmaktan ibarettir. Hanefîlere göre, tahsis eden nassın mutlaka tahsis edilen gücünde olması gerekir. Dolayısıyla onlara göre Kur'an, mütevatir veya meşhur sünnet her ne kadar birbirlerini tahsis ediyor iseler de, gerçekte onların her birini ancak güç bakımından dengi olan bir nas tahsis edebilir. Hanefîlerin, tahsis eden nassın bitişik ve müstakil olmasını şart koşmaları, "ziyade ale'n-nas" (nassa ziyade) meselesini doğurmuştur. Zira bu kavram gerçekte müstakil fakat bitişik olmayan bir lafızla tahsis etmek anlamına gelmekte olup, onlar bunu "nesih", diğer ulema ise tahsis olarak kabul etmektedirler. İleride bu konuda geniş bilgi verilecektir. [865] [860] Misfir B. Gurmullah Ed-Dümeyni, Hadiste Metin Tenkidi Metodları, Kitabevi Yayınları, İstanbul 1997: 261. [861] Serahsî, Usul, I, 125; Âmidî, el-İhkâm, II, 53; Gazzâlî, el-Mustasfâ, II, 32; Şâtibt el-Muvafakât, III, 260-272; Âl-i Teymiye, el-Müsevvedde, s. 89. [862] Ali Hasbullah, Usûlü't-teşri, s. 271. [863] Serahsî, Usul, I, 125. [864] Abdülaziz el-Buhârî, Keşfü'l-esrâr, I, 306. [865] Misfir B. Gurmullah Ed-Dümeyni, Hadiste Metin Tenkidi Metodları, Kitabevi Yayınları, İstanbul 1997: 261-262. |