> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Hadis Kitaplığı > Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt  (Okunma Sayısı 20223 defa)
05 Nisan 2010, 13:01:56
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 05 Nisan 2010, 13:01:56 »



Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt
el-MÜSNED
(el-Fethu´r-Rabbânî Tertibi)

I-İSLÂM AKAİDİ

A-TEVHÎD İNANCI


Tevhîd inancı, Allah´ı her konuda tek, eşsiz ve varlık sebebi olarak kabul etmektir. Bütün peygamberlerin getirdiği dinler tevhîd esasına dayanır. Bu bölümdeki naslar (âyet ve hadisler) tevhîd inancı ve onu zedeleyen unsurlarla ilgili olacaktır.[1]

* Fıtratın Şehâdeti: Kâinatın Rabbi Allah´tır.


Fıtrat; insan ya da diğer varlıkların, bozulmamış ve değişmemiş ilk hâli anlamındadır. Bir başka deyişle fıtrat; ilk yaratılış sırasında Allah´ın insana bahşettiği yaratanını tanıma eğilimi, ruh ve beden temizliği, ayrıca olumlu yetenek ve yatkınlıklar demektir.

Kültürümüzde ikâlû belâ" olarak geçen olay; ilk yaratılışta Allah´ın, Hz.Adem´in sulbündeki nesilleri zerreler hâline getirip ´Ben sizin Rabbiniz değil miyim?´ demesidir ki, onlar da fıtrat diliyle ´Elbette sen bizim Rahbimizsin´ diye cevap verdiler. Onlar fıtrat/varlık diliyle konuştular. Her varlık yaratıcısının şahididir, onu tasdik eder.

Bu ilk ahid/söz insanlık ve kâinat için çok önemlidir. İnsanın tevhîd inancına ulaşabilmesi için fıtratın sesine kulak vermesi gerekir.[2]

Allah Teâlâ buyurur ki:

ahD om"8"´ Rabbin Âdemoğulfannın belindeki soylarından söz Şahitlik iSi2-În Rabbiniz değil miyim?´ diye kendileri hakkında biz buna Çağırmıştı. Onlar da Elbette (sen bizim Rabbimizsin), bundan hahp´in dediler- (Bunları) kıyamet gününde ´Bizim " yoktu´ demevesiniz ya da "Bizden önceki ecdadımız Allah´a bir kuşaâi ortak koşmuŞtu ve biz sadece onların izinden giden , uyıeyse (hakkı bizden) gizleyenlerin yaptıklarından dolayı bizi helak mı edeceksin?´ demeyesiniz (diye size hatırlatıyoruz)." (A´râf 7/172-173).[3]



1/1- İbn Abbas´tan (Radıyallahü anhümâ}´.[4]

Hz. Peygamber (SaiMiaM aleyhi ve seiiem) buyurur ki:

"Allah Adem´in belindeki soyundan /Va´man´da[5] söz aldı. Onun sulbünden yarattığı bütün nesilleri çıkartıp zerreler gibi önüne saçtı, sonra kendileriyle[6] konuştu. Buyurdu ki:

"Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"

Onlar:

´Elbette (sen bizim Rabbimizsin), biz buna şahitlik ederiz´[7] dediler.

(Bunları) kıyamet gününde ´Bizim bundan haberimiz yoktu´ demeyesiniz ya da "Bizden önceki ecdadımız Allah´a başka şeyleri ortak koşmuştu ve biz sadece onların izinden giden bir kuşağız, öyleyse (hakkı bizden) gizleyenlerin yaptıklarından dolayı bizi helak mı edeceksin?´ demeyesiniz (diye size hatırlatıyoruz).?[8]



2/2- Rufey´ Ebu´I-Âliye´den:[9]

Übey b. Ka´b (Radıyallahüanh),

"Hani Rabbin Âdemoğullarının belindeki soylarından[10] söz alıp onları ´Ben sizin Rabbiniz değil miyim?´ diye kendileri hakkında şahitlik etmeye çağırmıştı..."[11] âyetini şöyle açıkladı:

Allah onları bir araya topladı, ayrı ayrı ruhlar kıldı, kendilerini şekillendirdi ve ardından konuşmalarını istedi, onlar da konuştular. Allah böylece onlardan bir söz ve misak aldı, ´Ben sizin Rabbiniz değil miyimV sözüyle kendi fiillerine şahit tuttu. (Onlar da ´Elbette sen bizim Rabbimizsin´ dediler.) Allah Teâlâ: ´Kıyamet günü biz bunu bilmiyorduk, dememeniz için yedi kat göğü ve yeri size şahit tutuyorum. (Ayrıca) atanız Âdem ´i de bu olaya şahit tutuyorum. Bilin ki benden başka ilâh ve rab yoktur. O hâlde bana hiçbir şeyi ortak koşmayın. Size peygamberlerimi göndereceğim ve onlar da aldığım söz ve misakımı hatırlatacaklar. Bir de size kitaplarımı indireceğim´ dedi. Bunun üzerine ´Sen bizim Rabbimiz ve İlahımızsın, biz buna şahidiz´ diyerek Allah´ın sözünü kabul ettiler.

Sonra Allah Teâlâ Adem´i (Aleyhisselâm) onları görebileceği şekilde yükseltti ve o da gördü ki kimi zengin, kimi fakir ve kimi güzel, kimi çirkin... (Bunun üzerine) Hz. Âdem şöyle niyaz etti:

´Rabhim! Keşke kullarını eşit yar ats aydın. ´ Allah Teâlâ buyurdu ki:

´Ben şükredilmekten hoşlanırım,´

Bundan sonra Hz.Adem, onların içinde peygamberleri halka ışık saçan kandiller gibi gördü ki onlardan da risâlet ve nübüvvet konusunda özel bir söz ve mîsak alınmıştı. Bu söz; Ve biz peygamberlerden de söz aldık...Meryem oğlu İsa´dan da.[12] âyetinde belirtilmektedir. îsa (Aleyhisselâm), o ruhların içindeydi ve Allah onu Meryem´e gönderdi.

Übey´den (Radıyallahu anh) nakledildiğine göre; o ruh Meryem´in ağzından (bedenine) girmişti.[13]

Açıklama

1- İnsanlık için en uygun din İslamdır.Çünkü o tabii, asli ve fıtridir.

2- Kâinattaki mükemmel sistem bize Allah´ı ve rubûbiyetmi göstermektedir.

3- Allah´ın fıtratı konuşturması hakîki ya da sembolik olabilir. Bu konu gayb ile İnsanlık için en uygun din ilgili olduğu için tartışma yerine, insanın fıtratı ile doğruyu bulabilme kabiliyeti üzerinde durulmalı ve değeriendirme yapılmalıdır.

4- Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) her insanın fıtrat üzerine doğduğunu, ancak etrafındaki dînî ve kültürel yapının onu değiştirdiğini ifade etmektedir. O hâlde bulûğdan önce ölen çocukların fıtrat üzere öldükleri ve cennetlik oldukları anlaşılmaktadır ki tercih edilen görüş de budur, doğrusunu Allah bilir.

5- Allah´ın insanlık neslini zerrelere ayırıp onlara hitap etmesi tenasüh inancını çürütür. Çünkü Allah insanlara farklı bir program ve ruh verip fertleri ayrı ayrı değerlendirmiştir. Her insan kendi bedeni ve ruhuyla yaptıklarından sorumludur.[14]

* Doğruyu İnkâr Edenlerin Kıyamette Durumu


Allah Teâlâ buyurur ki:

"Şüphesiz kâfirler inkarcı olarak ölürlerse, kendilerinden fidye olarak yeryüzü dolusu altın verseler bile kabul edilmeyecektir." (Âli İmrân, 3/91).[15]


3/3- Enes b. Mâlik´ten (Radıyaiiahü anhy.[16]

Hz. Peygamber (Saiiaiiahü aleyhi ve seikm) şöyle anlattı:

"Kıyamet günü cehennemlik bir kişiye:

We dersin, yeryüzündeki her şey senin olsa, onları kurtuluş için fidye olarak verir misin?´ denir.

O da evet der.

Allah da: ´Sen senden daha kolayını istemiş ve daha Âdem´in befindeyken hiçbir şeyi bana şirk koşmayacağına dâir söz almıştım. Ama ne var ki sen sözünü tutmadın ve yaptığın sadece şirk koşmak oldu" buyurur.[17]



* Tevhidin Sonucu: Kulluk Ve Cennet


Tevhîd inancı insan hayatının her döneminde kulluk olarak ortaya çıkmalıdır. îman, amel ve ahlâk düzeyindeki tevhîd inancının mükâfatı ancak cennettir.

Allah Teâlâ buyurdu:

"De ki, ´Göklerde ve yerde herşey kime ait?´

(Yine) de ki, ´Rahmetiyle davranmayı kendisine ilke edinen Allah´a ait.´ Allah, varlığından şüphe edilmeyen kıyamet günü sizi bir araya getirecek. (O gün) kendilerine yazık edenler Allah´a imanı reddedenlerdir." (En´âm6/12).[18]

4/4- Abdurrahman b.Ganm´den[19]:[20]

Maâzb. Cebel (Radıyatlahüanh) Hz. Peygamber´d en şöyle bahsetti: Bir gün Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seitem) Ya´fûr[21] adındaki yuları

liften olan merkebine bindi. Sonra ´Ey Muâz, haydi sen de bin !´ dedi. Ben ´Ey Allah´ın Rasûlü, sen devam et !´ dedim. Tekrar ´bin !´ deyince, ben de terkisine bindim ve merkep bizi yere düşürdü. Rasûlullah gülerek kalktı, ben de (bunlar benim yüzümden oldu diye) kendime kızarak ayağa kalktım. Sonra ikinci, üçüncü kez denedik ve merkep bizi taşımaya başladı.

Peygamberimiz elini arkaya götürüp kamçısı (ya da asası) ile sırtıma dokundu ve dedi ki:

"Ey Muaz, Allah´ın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?"

Ben de: ´Allah ve Rasûlü daha iyi bilir´ dedim.

Rasûlullah, "Allah´ın kulları üzerindeki hakkı, sadece O´na kulluk edip başkasını ortak koşmamalarıdır" buyurdu.

Sonra merkep Allah´ın dilediği kadar yoluna devam etti. Bir müddet sonra Rasûlullah tekrar elini arkaya götürüp sırtıma dokundu ve dedi ki:

"Peki Ey Muaz, ey Ümmü Muaz´ın oğlu, ya bu emredilenleri yerine getirdikleri takdirde kulların Allah üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?"

Ben de ´Allah ve Rasûlü daha iyi bilir´ dedim.

Rasûlullah: "Bu emredilenleri yerine getirdikleri takdirde kulların Allah üzerindeki hakkı, cennet´e konulmalarıdır" buyurdu.

NOT: Allah ile insan arasındaki haklar iki kısımdır:

a- Allah´ m insanlar üzerindeki hakları; tevhîd ve kulluk ,

b- însanların Allah üzerindeki hakları; tevhîd ve kulluğu yerine getirenlerin cennetle mükâfatlandırılmasıdır.[22]

5/5- EneS b. Mâlİk´ten (Radıyallahü anh):[23]

Muâz b. Cebel´in yanma geldik ve dedik ki:

´Rasûlullah´m (Saiiaitaim akyhi ve seikm) dikkat çekici/ender hadislerinden bize (biraz) bahseder misin?´[24]

Bunun üzerine Muâz şöyle dedi:

´Elbette (bahsederim). (Bir gün) Rasûlullah´m merkebinin terkisine binmiştim. (Muâz sözlerine şöyle devam etti). Rasûlullah buyurdu ki:

"Ey Muâz b. Cebel!"

"Buyur, ey Allah´ın Rasûlü!´

"Allah´ın kullan üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?"

´Allah ve Rasûlü daha iyi bilir´ dedim.

(Râvî devamla bir önceki hadisin benzerini zikredip, ´cennete girdirmesi´ sözü yerine ´azap etmemesidir´ şeklinde (farklı olarak) nakletti, şöyle ki:

RasÛlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem):

"Emredilenleri yerine getirdikleri takdirde kulların Allah üzerindeki hakkı, azap etmemesidir1´ buyurdu.)[25]

(Bir diğer rivayete göre Muâz (Radıyaihhü anh) dedi ki): "Ey Allah´ın Rasûlü! Bunu insanlara müjdeleyeyim mi?´O da: ´Onları bırak, (salih) amele devam etsinler!´ buyurdu.

NOT: Allah Rasûlü bu bilgileri diğer sahâbîlere de zaman zaman aynı üslûpla vermiştir. Huzeyfe (Radıyaihhü anh) bunlardan birisidir.[26] Ebû Hüreyre´ye (Radıyaihhü anh) yapılan tavsiye ise bir so...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt
« Posted on: 19 Nisan 2024, 03:40:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt rüya tabiri,Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt mekke canlı, Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt kabe canlı yayın, Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt Üç boyutlu kuran oku Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt kuran ı kerim, Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt peygamber kıssaları,Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Cilt ilitam ders soruları, Müsned-i Ahmed Bin Hanbel 1.Ciltönlisans arapça,
Logged
05 Nisan 2010, 13:03:00
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 05 Nisan 2010, 13:03:00 »



* Tevhîd İnancında Titizlik


Allah Teâlâ buyurdu:

´Allah ve Rasûlü bir işe hükmettiği zaman, mü´min olan erkek ve kadın için o işten başkasını seçme hakkı yoktur. Kim Allah ve Rasûlüne isyan ederse, o kişi açık bir şekilde sapıtmıştır.´fAhzâb 33/36 )

(İslâm ´da tevhfd inancı önemlidir ve ondaki bir pürüz tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Hatta risâlet konusunda bile dikkatli olunmalı, tevhîd derecesine çıkartılmamalıdır. Aşağıdaki hadisler bu ince noktaya dikkat çekmektedir.)[30]

7/7- Rib´îb. Hiraş´dan:[31]

(Hz.Aişe´nin anne bir kardeşi) Tufeyl b. Sahbera (RadıyaitaM emtiam) bir rüya gördü:

"Rüyasında, Yahudilerden bir topluluğa uğrayıp:

´Siz kimsiniz?´ dedi.

Onlar da:

´Biz Yahudileriz´ diye cevap verdiler.

Tufeyl:

´Siz, Uzeyr Allah´ın oğlu iddiasında bulunmasaydılar diye temenni edilen bir topluluksunuz" dedi.

Yahudiler:

´Siz de, "Mâşâallah ve Mâşâe Muhammed"[32] sözünü söylemeselerdi diye temenni edilen bir topluluksunuz´ dediler.

Daha sonra da bir Hristiyan topluluğuna uğradı ve onlara:

´´Siz kimsiniz?´ dedi.

´Biz Hristiyanlarız´ diye cevap verince, Tufeyl dedi ki:

´Siz Mesih Allah´ın oğlu iddiasında bulunmasaydılar diye temenni edilen bir topluluksunuz.´

Onlar da:

´Siz de, "Mâşâallah ve Mâşâe Muhammed" sözünü söylemeselerdi diye temenni edilen bir topluluksunuz´ dedi."

Sabah olunca Tufeyl rüyasını, gördüğü herkese anlattı. Sonra da Rasûlullah´a (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) geldi ve ona da anlattı. O da:

"Bunu başkasına anlattın mı ?" diye sorunca[33] Tufeyl:

´Evef dedi.

Namazlarını kılınca, Rasûlullah onlara bir konuşma yaptı:

Allah´a hamd ve sena edip şöyle buyurdu:

"Tufeyl bir rüya görmüş ve sizden gördüğüne de bunu anlatmış. Siz konuşmalarınızda bir söz kullanıyordunuz, size olan saygım/güvenim[34] de bunu yasaklamama mâni oluyordu. Bundan sonra "Mâşâallah ve Mâşâe Muhammed" demeyin, (sadece "Mâşâallah"[35] deyin!)"[36]

8/8- Huzeyfe b. el-Yemân´dan (Radıyalhhu anh):[37]

Bir kişi Hz. Peygamber´e (Sallallahü aleyhi ve seikm) geldi ve dedi ki:

´Ben rüyamda Ehl-i kitaptan biriyle karşılaştığımı gördüm ve bana şöyle dedi:

´Sizler, "Mâşâallah ve Mâşâe Muhammed" sözünü söylemeseydiniz ne kadar mükemmel bir topluluk olurdunuz.´

(Bunun üzerine) Hz.Peygamber (Saiiailahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben de bu sözden hoşlanmıyordum. Bundan böyle önce "Mâşâallah" sonra "Mâşâe Muhammed" deyin!"[38]
9/9- İbn Abbas´tan (Rachyallahü anhümâ):[39]

Bİr kİŞİ Hz.Peygamber´e (Sallallahü aleyhi ve sellem):

"Mâşâallah ve mâ şi´te"[40] deyince, Peygamberimiz (Saiiaiiahu akyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Beni Allah´a denk mi tutuyorsun? Bilâkis "Mâşâallah"de!?[41]

Açıklama


Müslüman tevhîd inancında titiz olmalı ve bu konuda Hz. Peygamber´in konumunu iyi anlamalı, şüpheli hareket ve söylemlerden de kaçınmalıdır. Buna en güzel örnek, ilk dönem Müslümanları olan Sahabe-i Kiram´m ´Mâşâallah ve Mâşâe Muhammed´ {Allah´ın dilediği ve Hz. Muhammed´in dilediği olur) sözlerinin düzeltilmesi ve sadece ´Mâşâallah ´ (Allah ´in dilediği olur) sözünün emredilmesidir. Hz. Peygamber´in konumu ile ilgili ifrat (aşırı yüceltmeci) ve tefrit (aşırı indirgemeci) düşüncelerden korunmalı, onu Kur´an ve Sünnet´in belirttiği şekilde anlamalıyız. Hz. Muhammed (Sallallahü aleyhi ve sellem) sadece Allah´ın kulu ve Peygamberidir, ancak kulların en mükemmeli ve yücesidir.

Peygamberimiz Müslümanların iyi niyetine güvendiği için, bazen de hayasından dolayı birçok şeyi hemen açıklayamıyor, zamana bırakıyor ve konuyla ilgili bir vesile olduğunda açıklıyordu. Ahzab sûresinde (33/53) bazı kişiler Rasûlu İlah´tan izin almadan evinde kalmaları ya da uzun süre oturmaları tenkit ediliyor, ancak Peygamberimiz hayasından dolayı onlara bir şey söyleyemiyordu, Allah ise hiçbir şeyden çekinmediği için, ayetle konuyu açıkladı:

´Ey İman edenler, Peygamberlerin evlerine (rastgele) girmeyin, (başka iş için girdiğinizde) yemek vaktini beklemeyin, (ancak) yemeğe çağrıldığınız zaman girin/ yemeği yiyince dağılırı ve (uzun) söze dalmayın.

Gerçekten bu, Peygamber´e eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hakkı açıklamaktan utanmaz. Onlardan (Peygamber eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah´ın Rasûlüne eziyet vermeniz ve onlardan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedî ofarak helâl olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah katında büyük bir günahtır´ (Ahzâb 33/53)

Ayrıca Rasûhılfab, zaman zaman Sahabenin rüyasmdaki önemli noktalan hayata geçiriyordu. Zira salih rüyalar vahyin birer parçasıdır, ancak şeriatın bir parçası olması için Peygamber onu tasdik etmelidir. Ezan konusu da buna bir başka örnektir.[42]

* Allah Teâlâ´nın Büyüklüğü/Yüceliği Ve Yaratılanların Kendisine Muhtaç Olması:


Allah Teâlâ buyurur ki:

"O´nun benzeri yoktur, O herşeyi işiten ve bilendir" (Şûra 42/11)

(Tevhîd inancına göre, kâinatın yaratıcısı Allah, her konuda eşsiz ve benzersizdir. Kur´an ve Sünnet´teki Allah´a ait el ve yüz gibi kelimelerde de aynı eşsizliğin geçerli olduğu unutulmamalı ve bu şekilde iman edilmelidir.)[43]



10/10- EbÛ MÛsâ el-Eş´arî´deil (Radıyallahü anh):[44]

Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve aetlem) dört (inancı) bizim aramızda canlı tuttu:

Şüphesiz Allah uyumaz ve uyuması da uygun olmaz,

Varlığın (rızk /adalet) dengesini düşürür ve yükseltir, Gece yapılan ameller gündüzfün başlangıcında) ve gündüz yapılan amellerde gecefnin başlangıcında) kendisine yükselir.[45]

§Ebû Musa´dan gelen bir başka rivayette, Rasûlullah şöyle buyurdu:

"O´nun görülmesine mâni olan perde (ışığı kuvvetli) bir ateştir. Eğer o perdeyi kaldırırsa Zâtının azameti, kendisinin gördüğü her şeyi yakar."

Sonra râvi Ebû Ubeyde şu ayeti okudu:

"(Mûsâ gördüğü) ateşe yaklaşınca kendisine şöyle seslenildi; Ateşte ve etrafında bulunanlar mübarek kılındı, âlemlerin Rabbi her türlü eksiklik ve benzetmeden münezzehidir.´ (Nemi 27/8)

NOT: Naslarda, ateşten perdenin keyfiyeti hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Bu konular müteşâbihâttan kabul edildiği için olduğu gibi iman edilmelidir.[46]

11/11- Ebû Hüreyre´den (Radıyaliahü anh):[47]

Rasûlullah (SaUaîfohü aleyhi ve seiiem) buyurdu ki:

"Allah´ın eli[48] (mülk ve kudret İle) doludur. Gece ve gündüz (varlıklara) cömertçe dağıtmak bunları azaltmaz.[49] Görmez misin, gök ve yerin yaratılışından beri dağıtması/vermesi onun elindeki (mülk ve kudretten) hiçbir şeyi eksiltmemiştir.

(Rasûlullah şöyle ilâve etti:) O´nun arşı su üstündedir, diğer eliyle de kâinatın dengesini düşürüp yükselterek (ayarlar). "[50]

Açıklama

Kur´ân´da ve hadislerde Allah´a ait el ve yüz gibi ifadeler bulunmaktadır. Bunlara İslâm akaidinde, müteşâbih (hakikati bilinemeyen) konular denmektedir. Selef âlimleri bunları te´vil[51] etmemiş ve keyfiyetini düşünmeksizin mutlak olarak iman edilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Bütün bunlar Allah´ın sanma lâyık olarak vardır. İmam Âzam Ebû Hanîfe bu konuda şöyle dedi:

´´Allah´ın, Kur´ân´da zikrettiği gibi eli, yüzü ve nefsi vardır. Allah´ın Kur ´ân ´da zikrettiği el, yüz ve nefis gibi şeyler keyfiyetsiz (hakikatini bilemediğimiz) sıfatlardır. O´nun eli; nimeti ve kudretidir denilemez, (te´vil edilemez,) zira bu takdirde sıfat iptal edilmiş olur ki bu da Kaderiye ve Mutezilenin görüşüdür. O´nun elinin, keyfiyetsiz sıfat olması gibi, gazabı ve rızası da keyfiyetsiz iki sıfattır.?[52]

Ancak sonraki bazı âlimler, bunları (nimet ve kudret diye) te´vil etmek orunda kalmışlardır. Bu da Mücessimeye cevap ve yeni Müslüman olanlara bir beyan (açıklama) niteliğindedir. Çünkü onlar, İslâm öncesi inançlarında putlara ya da bir yaratılmışa tapıyorlardı ve naslarda geçen benzer ifadeleri yanlış anlayıp, Allah´ın bazı sıfatlarını insanlara benzetiyorlardı... İnsanları bu hatadan korumak için te´vil etmek zorunda kalan âlimlere de hak vermek gerekir. Ancak en güzeli, keyfiyetini düşünmeden olduğu gibi inanmak ve Allah´ın şanına uygun olarak bunların var olduğunu kabul etmektir. Doğrusunu Allah bilir.[53]

12/12- Ebü Hüreyre´den (Radıyaiiahu anhy.[54]

Hz.Peygamber (Saliaiiahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

"Kıyamet günü Allah yeryüzünü tutar ve göğü de eliyle[55] sarar/dürer, sonra (azametiyle) şöyle nida eder:

"Melik (Otorite sahibi) sadece benim, yeryüzünün kralları (bugün) nerede?.."[56]

13/13- Ebû Zer´den (Radıyaliahü anhy.):[57]

Rasûluilah (Sallalhhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz ben sizin görmediklerinizi görür ve duymadıklarınızı duyarım. Gökyüzü inliyor/gıcırdıyor ve inlemesi/gıcırdaması da normaldir. (Çünkü) orada secde eden meleklerin bulunmadığı dört parmak kadar da olsa boş bir yer yoktur. Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız, yatakta kadınlardan zevk almazdınız ve en yüksek yerlere çıkıp[58] Yüce Allah´a yüksek sesle dua ederdiniz/yalvarırdınız."

(Râvî) Ebû Zer dedi ki: "(Bu kadar sorumluluk karşısında) Allah ´a yemin ederek söylemek isterim ki keşke ben de koparılan/kesilen bir ağaç olsaydım...´´´[59]

14/14- EbÛ Zer´den (Radıyaliahü anh):[60]

RasÛİUİlah (SallaUahü aleyhi ve sellem) dedi ki:

"İzzet ve celâl sahibi Allah şöyle buyurdu[61]:

´Ey kullarım! Benim affettiklerim dışındakiler günahkâr (kalır). O hâlde (günahların...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

05 Nisan 2010, 13:04:09
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #2 : 05 Nisan 2010, 13:04:09 »

* Allah´ın Yüce Sıfatları Ve Mükemmelliği

Allah Teâlâ buyurur ki:

"O gökleri ve yeri hak/hikmet ile yaratandır " (En âm 6/73)

"Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah´ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (veşöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni teşbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!" (Âlü İmrân 3/191).[68]

16/16- Übey b. Ka´b´dan (Radıyallahü anh):[69]

"Müşrikler Hz.Peygamber´e: ´Ey Muhammedi Rabbini bize tarif etV dediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ ayetlerini indirdi:

´De ki; O Allah tekdir, Allah samed (varlık sebebi)dir. Doğurmamış ve (birinden de) doğmamıştır. Hiçbir şey O´na denk değildir." (İhlâs 112/1-4).[70]

17/17- Ebû Hüreyre´den (RadiyaUahüanhy.[71]

RaSÛİUİlah (Satlallahü aleyhi ve selîem) dedi ki:

"Aziz ve celîl olan Allah şöyle buyurdu:

´Kulum beni yalanladı, hâlbuki buna hakkı yoktu. Bana küfretti ve buna da hakkı yoktu. Benî yalanlaması, ´bizi ilk yarattığı gibi (âhirette) tekrar diriltemez´ sözüdür. Bana küfretmesi ise ´Allah çocuk edindi´ şeklindeki sözü ile olur. Hâlbuki ben doğurmayan ve (birinden) doğmayan, kimsenin bana denk olmadığı bir Samed (varlık sebebiy)im´. "[72]

18/18- Ebû Hüreyre´den (Radtyaüahü anh):[73]

RaSÛİUİlah (Sallallahü aleyhi ve setlem) dedi kil

"Aziz ve Celîl olan Allah şöyle buyurdu:

´Âdem oğlu zamana küfrederek bana eziyet etmek istiyor. Hâlbuki zaman benim ve her şey benim elimdedir. Geceyi ve gündüzü de ben değiştiririm´. "

NOT: Rivayette geçen ´zaman benim´ sözünden kastedilen; zamanın sahibi/yaratıcısı benim, demektir. Dehrîlerin inancı ile bu konu karıştırılmamalıdır, zira onlar Allah1! inkâr edip, her şeyi zamanın yarattığını iddia ederler.[74]

* Tevhidin Düşmanı: Vesvese Ve Şeytan

Şeytan, insanları kandırmak ve Allah yolundan uzaklaştırmak için sürekli çalışır. Değişik metodlarla onlara yaklaşır. Bunlardan birisi vesvese vermektir. Vesvese, o insanın aklına çeşitli şüpheler atmak ve zihnini bulandırmak şeklinde olur. Bu akaid, ibâdet ve ahlâk gibi konularda ilk sıradadır. Şeytana karşı yapılacak olan, onun şerrinden Allah´a sığınmak ve

tam bir teslimiyettir.

Vesvese kaynaklarından birisi de nefsin kendisidir. Çünkü nefis, günaha meyyal yaratılmıştır, eğitilmesi ve sürekli kontrol altında tutulması gerekir.

Allah Teâlâ buyurur ki:

"De ki. Kalplere vesvese verenin kötülüğünden, insanların Rabbi, Sahibi ve îlâhı olan (Allah´a) sığınırım, O (sinsi yaratık) insanların içlerine (sürekli) vesvese (tohumları) atar, (Dikkat edin! O vesveseci) cinlerden de olabilir, insanlardan da."(Nâs 114/1-6).

Allah Teâlâ buyurur ki:

"Şüphesiz insanı biz yarattık, nefsinin ona verdiği vesveseyi de biliriz. Biz insana şah damarından daha yakınız." (Kâf 50/16).[75]

19/19- Ebû Hüreyre´den (Radıyallahü anh);[76]

Rasûlullah (SaiMiahü aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu: "Şeytan sizden birine yaklaşır ve (vesvese vermek için) şöyle sorar: ´Gökyüzünü kim yarattı?´ O kişi ´Allah yarattı´ der. Şeytan tekrar sorar: ´Yeryüzünü kim yarattı?´ O kişi:

Allah yarattı´ der. Şeytan bir daha sorar: ´Peki, Allah´ı kim yarattı ?..´

İşte biriniz böyle bir şey hissettiğinde: ´Ben Allah´a ve O´nun peygamberlerine iman ettim.´ desin ! "[77]

20/20- Hz.Aişe?den (Radiyalahu anha):[78]

Bazı kişiler Rasûİullah´a (SaiMiaha aleyhi ve seiiemj gelip kaplerinde duydukları vesveseden şikâyet ettiler´ve şöyle dediler:

"Ey Allah´ın Rasûlü! Bazen (kalbimizde) öyle şeyler duyuyoruz/ hissediyoruz ki bizden birinin gökyüzünden (yere) düşüp (parçalanması) onu anlatmasından daha iyidir."

Bunun üzerine Hz. Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu:

"İşte bu (hassasiyetiniz) katıksız/saf îmândır."

NOT: Şeytanın şerrinden Allah´a sığınmak gerekir. Zira o kuvvetli bir yaratıktır. Felâk ve Nâs sûrelerinde bunun örnekleri görülür. Ayrıca şeytanın vesvesesine karşı mücâdele edilmeli, tevhîd inancı savunulmahdır. Bir Müslüman şeytanın vesvesesi karşısında aciz kaldığında, ´Ben Allah´a ve Peygamber´ine iman ettim´1 demelidir.[79]

* Tevhîd Ve Risalet Ayrılmazlığı Ya Da ´Lâ İlahe İllallah Ve Muhammed Rasûlullah´ İnancı
(Allah ´tan başka ilâh yoktur ve Hz. Muhammed O ´nun Rasûlü ´dür)



İslâm´ın üç temel konusu vardır:

1- Tevhîd (Allah ´in her konuda tek olması ve mutlak itaat), ,. ,

2- Risâlet (Allah ´in Peygamber ´i ve Kitabına itaat),

3- Ahiret (Ölümden sonraki gelecek/yeni hayatı kabul ye ona hazırlık).

Allah ile insanlar arasındaki irtibat risâlet ile sağlandığı için bu konu tevhîdden sonra gelmektedir. Çünkü Allah´ın emirlerini öğrenmede en temel/sağfam yol, Peygamber ve Kitaptır.

Hz. Muhammed´den (Sattattahü aleyhi ve selkm) sonra yeni bir dönem başladı ve bütün insanlar Kur´an´a ve Allah Rasûlüne çağrıldı. Rasûlullah´ın (Salîaiiahü aleyhi ve seihm) görevi Kur´an´ı olduğu gibi nakil, beyan (açıklama) ve nasıl yaşanacağını göstermektir. Peygamber olmadan Kur´an anlaşılamaz.

Allah Teâlâ buyurur ki:

"Allah, kendisinden başka ilâh olmadığına şahitlik eder, melekler ve adaleti/dengeyi koruyan ilim sahipleri de bu şehadete katılırlar. (Evet,) izzet ve hüküm sahibi Allah´tan başka ilâh yoktur." (Âlü îmran 3/18)

Allah Teâlâ buyurur ki:

"De ki. Eğer Allah´ı seviyorsanız bana tâbi olun ki Allgh da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin. Allah affeden ve bağışlayandır.

De ki, Allah´a ve Rasülüne itaat edin, eğer kabul etmezseniz (bilin ki), Allah kâfirleri kesinlikle sevmez." (Âlü îmran 3/31-32).[80]

21/21- Ubâde b. Sâmit´ten (Radıyallahü anh):[81]

Rasûlullah (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Kim tek ve ortağı olmayan Allah´tan başka ilâh olmadığına, Muhammed´in O´nun kulu ve Rasûlü olduğuna, İsa´nın da Allah´ın kulu, peygamberi ve Meryem´e bahşettiği (mucize) kelimesi/rûhu olduğuna ve yine cennet ile cehennemin hak olduğuna şehadet ederse, hangi ameli işlerse işlesin, Allah Teâlâ onu Cennete koyacaktır.

(Diğer bir rivayette de) Allah Teâlâ sekiz kapıdan istediği birinden onu cennete koyar."[82]

22/22- Sunâbihî´den:[83]

Ölüm döşeğindeyken Ubâde b. Sâmit´in (Radıyallahü anh) yanına girdim (ve kendimi tutamayıp) ağladım. Bunun üzerine Ubâde:

"Sakin ol bakalım, niçin ağlıyorsun, Allah´a yemin ederim ki eğer benden şahitlik istenirse, senin lehine şahitlik, şefaatim kabul edilirse sana şefaat ederim. Sana gücüm yettiğince yardım etmek isterim´ dedi ve ekledi:

´Rasûlullah´tan işittiğim hadislerin ancak size faydalı olanını naklettim. Ancak bir hadis daha var ki bugün içime işlediği/benliğimi kapladığı hâlde onu nakledeceğim. Ben Rasûlullah´m (Sallaihha aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:

"Kim Allah´tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed´in Allah Rasûlü olduğuna şehadet ederse cehennem ateşi kendisine haram kılınır. (Bir rivayette de: ´Allah cehennemi ona haram kılar´) dedi."[84]

23/23- Abdullah b. Selâm´dan {Radıyallahü anh):[85]

Rasûlullah ile beraber yürüyorduk, Peygamberimiz bir topluluğun kendisine seslendiğini duydu:

"Ey Allah ´in Rasûlü! Hangi amel daha kıymetlidir?"

Rasûlullah (SallallahU aleyhi ve sellem):

"Allah´a ve O´nun peygamberine iman etmek, Allah yolunda cihad etmek ve kabul olmuş bir hac ibadetidir" dedi.

Bir müddet sonra o vadiden şöyle bir nida duyuldu : "Ben Allah´tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed´in Allah Rcısûlü olduğuna şehadet ederim.´"´´

Bunun üzerine Rasûlullah da buyurdu ki :

"Ben de aynı şekilde şehadet ederim ve bunlara şehadet edenin de kesinlikle şirkten kurtulacağına şahitlik ederim."[86]

24/24- Ebû Zıbyân´dan (Rdiihü hy):[87]

Ebû Eyyüb el-Ensârî (Radıyallahü anh) (İstanbul´un muhasarası sırasında) Romalılarla yapılan savaşta hastalandı ve ölüm vakti yaklaşınca dedi ki:

Burada ölürsem cesedimi ülkeme götürün, şayet siz düşmanla vuruşurken ölürsem buraya defnedin. Ben Rasûlullah´ın (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini duydum, onu size söylemek istiyorum; aslında şu hâlim olmasaydı aktarmayacaktim:

"Kim Allah´a hiçbir şeyi şirk koşmadan ölürse cennete gider."[88]

25/25- Muâzb. Cebel´den (Radıyallahüanhy.):[89]

Ebû Eyyüb el-Ensârî´ye (Radıyallahüanh) ölüm yaklaşınca... (Bir önceki hadisin aynısını nakletti.)[90]

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

05 Nisan 2010, 13:05:43
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #3 : 05 Nisan 2010, 13:05:43 »


26/26- SüheyI İbnü´l-Beyza´dan[91] (Radıyaüaha anhy):[92]

Rasûluİlah (Sallallahü aleyhi ve sellem) ile bir sefere çıkmıştık. Ben onun terkisindeydim. Rasûluİlah şöyle dedi:

"Ey Süheyl İbnü´l-Beyza !"

İki ya da üç kere sesini yükselterek seslendi ve her defasında da Süheyl icabet ediyordu. Ashab-ı Kiram Rasûlullah´ın sesini işitince kendilerini çağırdığını zannettiler. Öndekiler durdu, arkadakiler de yetişti ve hepsi (Rasûlullah´ın etrafında) toplandı. Rasûluİlah :

"Şüphe yok ki kim Allah´tan başka ilâh olmadığına şehadet ederse Allah ona cehennem ateşini haram ve cenneti gerekli kılar."

(Bir rivayette: "İzzet ve celâl sahibi Allah, bu kelime nedeniyle cenneti ona gerekli kılar ve ateşten onu âzad eder" buyurdu.)[93]

27/27- Ebû Mûsâ el-Eş´arî´den (Radıyallahü anhy.):[94]

Kavmimden bir toplulukla birlikte Hz. Peygamber´e (Sallallahü aleyhi ve uğradım, bize dedi ki: "Müjdeler olsun, başkalarına da bu müjdeyi verin, (artık) kim sadık kalarak Allah´tan başka ilâh olmadığına şehadet ederse cennete gider."

Daha sonra Hz. Peygamber´in (Sallallahü aleyhi ve sellem) huzurundan ayrıldık ki bunu insanlara müjdeleyelim. Yolda Ömer b. Hattab (Radıyallahü anh) karşımıza çıktı, (olayı öğrenince) bizi Rasûiullah´a geri getirdi ve i(Ey Allah´ın Rasûlü! Buyurduğunuz müjdeli haber insanlara duyurulduğu takdirde buna güvenirler (de ibadeti azaltabilirler), " dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sükût etti (bir şey demedi).

NOT: Peygamberimiz ve Hz. Ömer gibi bazı sahabîler, şehadet kelimesini sadık/ihlaslı olarak söyleyen kişinin cennete gideceğine dair müjdeyi, fazla yaymak istemiyordu. Zira onlar, belki insanlar buna güvenir de amelde/nafilelerde gevşeklik gösterirler, endişesi taşıyorlardı.

Ancak bazı özel durumlarda (33/33 nolu hadiste geçtiği gibi) Peygamberimiz bunu Müslümanlara müjdeliyordu. Bunun nedeni Müslümanların o anki fedakârlıkları ya da söz konusu bilginin kaybolma endişesi olabilir.

Bir Müslüman, büyük günah işlese de affedilmesinin ardından ya da cehennem azabı gördükten sonra mutlaka cennete girecektir. Yani şirk dışındaki günahları işleyen Müslümanların mutlaka bir şekilde cennete girecekleri anlaşılmaktadır. Doğrusunu Allah bilir.[95]

28/28- Cabir b. Abdullah´tan (Radıyaliaha anh):[96]

Mu az b. Cebel´in ölüm anında, ben yanında bulunanlardan birisiydim, o şöyle dedi:

´Odanın/çadırın perdesini açın da size Rasûîu İlah´tan (Sallallaim aleyhi ve duyduğum bir şeyi nakledeyim, önceden ona güvenmeniz (ve ameli Trk etmeniz/gevşemeniz) endişesi ile anlatmamıştım. Rasûlullah´ın şöyle buyurduğunu işittim:

"Kim kalbindeki ihlasla ya da kalbindeki kesin imanla Allah´tan başka ilâh olmadığına şehadet ederse cehennem ateşine girmez, (cennete girer)."

Bir keresinde de: "Cennete gider, ateşfin azabı) ona dokunmaz" dedi.[97]

29/29- Muâz b. Cebel´den (Radıyaliahü anh):[98]

Rasûlullah (SaiMiahü aleyhi ve seiiem) bana şöyle demişti: "Cennet (kapısının) anahtarları, Allah´tan başka ilâh olmadığına şehadet etmektir."[99]



30/30- Rİfâa el-Cühenî´den (Radıyaiiaha anh):[100]

Rasûlullah (Sallallahu akyhı ve settem) ile birlikte sefere çıktık ve Kedîd (ya Cudeyd) denilen yere geldik. Bazı kişiler ailelerine dönmek için izin " meye başladı. Rasûlullah da onlara izin verdi. Sonra ayağa kalktı. Allah´a hamd ve sena edip şöyle buyurdu:

"Bazı kişilere ne oluyor, şu ağacın (yani yeryüzünün) Rasûiullah tarafını tercih etmiyorlar ve diğer taraflara göre burayı sevimsiz görüyorlar."

Rasûlullah´ın bu sözünden dolayı herkesin ağladığını gördük. Bir kişi (kalktı ve) dedi ki :

´Bundan sonra senden izin isteyen alçaktır.´ Rasûlullah tekrar Allah´a hamd etti ve şöyle buyurdu: "O hâlde ben de Allah katında şehadet ederim ki bir kul Allah´tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah Rasûlü olduğuma can ü gönülden şehadet eder ve bundan da sapmazsa, (âhirette) ancak cennete gider/´ (Ayrıca) şunları ekledi:

"Rabbim bana, ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesapsız ve hiç azap etmeden cennete koyacağını va´d etti.[101] Dilerim ki sizler ve atalarınızdan, eşlerinizden, soylarınızdan salih olanlar cennetteki köşklerine yerleşmeden onlar cennete girmezler, (ki sizin girmeniz de kesinleşsin.)

Gece yarısı ya da gecenin üçte ikisi olduğunda Allah dünya semasında[102] tecelli eder ve (insanlara): %Ben kuifanmdan benden başkasına yönelmelerini istemiyorum/ kim benden af dilerse onu affederim, kim bana dua ederse ona icabet ederim ve kim de benden bîr istekte bulunursa ona veririm´ buyurur, bu nida fecrin aydınlığına kadar devam eder."

ijRifa´a´dan ikinci tarikle gelen rivayet:

Rasûlullah ile birlikte Mekke´den ayrıldık, insanlar izin istemeye başladı. (Yukarıdaki hadisi zikretti.)

Râvi devamla dedi ki: Ebû Bekir (kalkıp) şöyle söyledi: ´Bundan sonra senden izin isteyen bana göre-alçaktır." Daha sonra Hz. Peygamber Allah´a hamd etti ve güzel şeyler söyledi. Ardından "Allah katında şahitlik ederim ki (hâlbuki yemin edeceğinde -Muhammedi´m nefsini elinde tutan Allah´a yemin ederim ki- derdi) bir kul Allah´a ve âhiret gününe iman eder ve bundan da sapmazsa kesinlikle cennete gider, dedi (ve devamında da yukarıdaki hadisi zikretti.)"

§(Yine Rifa´a´dan üçüncü tarikle gelen rivayet) ´Rasûlullah´la (Salhilalni aleyhi ve seiiem) sefere çıktık ve Kedîd denilen yere (ya da Arafat´a) ulaştık´ dedi (ve hadisin devamını zikretti.)[103]

31/31- Osman b. Affân (Radıyallahü anh):[104]

Hz. Peygamber´den (Saihiiahü aleyhi ve sellem) şunu nakletti :

"Kim Allah´tan başka ilâh olmadığını kabul ederek ölürse cennete gider.?[105]


32/32- Osman b. Affân (Radıyallahü anh):[106]

Rasûlullah´ın (Sallaiiahu aleyhi ve seilem): "Ben bir kelime biliyorum, onu kalbindeki bir gerçek olarak ifade ederse cehennem ateşi o kişiye haram kılınır" sözünü duydum deyince, Ömer b. Hattab:

"O hangi kelimedir, sana anlatayım; o, Allah ´m Hz. Muhammed ve Ashabını kendisiyle güçlendirdiği Mas kelimesidir. O, Allah Rasûlü´nün amcası Ebû Talib´i kabul etmeye çağırdığı takva kelimesidir ki bu da Allah´tan başka ilâh olmadığına şehadet etmektir" dedi.[107]


33/33- Ebû Zer´den (Radıyallahü anh):[108]

Rasûlullah´ın (Saiiaiiahü aleyhi ve seilem) yanına geldim, üzerinde beyaz bir elbise vardı ve uyuyordu. Sonra konuşmak için tekrar geldim, yine uyuyordu. Bir müddet sonra tekrar geldim, baktım ki RasûluMah uyanmış, dizinin dibinde oturdum. Bana dedi ki:

"Bir kul Allah´tan başka ilâh yoktur der ve bu iman ile ölürse kesinlikle cennete girer."

Ben ona:

"Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı?" diye sordum.

Rasûlullah şöyle buyurdu:

"Evet, zina etse de, hırsızlık yapsa da.,"

Ben aynı soruyu üç kere tekrarladım, o da aynı cevabı verdi ve dördüncüde buyurdu ki:

"Ebû Zerr´in burnu (toprakta) sürtülse de bu böyle..[109]"

Râvi (kendisi) der ki: Ebû Zer oradan izarıni çekerek çıktı, gitti ve (kendi kendine) şöyle diyordu:

"Ebû Zerr´in burnu (toprakta) sürtülse de bu böyle.."[110]

Açıklama


Rasûlullah, bazı sahabîlerin ısrarlı sorularına zaman zaman bu şekilde cevap vererek belki de onların aşırı zühd anlayışını tenkit etmektedir. Çünkü İslâm her insanın kabul edip yaşayacağı bir dindir ve bütün insanların günahtan kaçınma endişeleri de eşit değildir.

Cennete girmenin temel şartı tevhidi kabul ve şirki reddetmektir. Zira Allah şirk dışında diğer günahları dilerse affeder.

Allah Teâlâ buyurur ki:

´Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını kesinlikle affetmez, şirk dışındaki günahları dilerse affeder. Kim Allah´a şirk koşarsa gerçekten büyük bir günah işleyerek iftirada bulunmuş olur.´ (Nisa 4/48).[111]


* Âhirette Şefaat Yetkisi


Allah Teâlâ buyurdu:

"...O´nun katında izni olmadan kim şefaat edebilir..." (Bakara2/255)

Allah Teâlâ buyurdu:

"...O gün, Rahmanın izin verdiği ve sözünü kabul etiği kişiden başkasının şefaati fayda vermez." (Tâhâ 20/109)

(Şefaat, Allah´ın Âhiretteki rahmet görüntülerinden birisidir. Bu zorunlu iki şekilde tecelli eder:

a- AHah müşrik ve kâfirler dışındaki günahkârları dilerse affeder ve bunu Kur ´ânda şöyle açıklar:

?Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, bunun dışındaki (günahları) dilerse affeder? (Nisa 4 / 48)

b- Peygamberler ve Allah´ın izin verdiği salih insanlar da günahkârların ajfolmasım talep ettiğinde, şefaatleri Allah ´in izniyle kabul edilir. Bu konudaki hadisler aşağıda zikredilmiştir.)[112]

34/34- Ebû Hüreyre´den (Radıyaliahü anh):[113]

Rasûlullah´a (Saiiaiiaha aleyhi ve seilem): "Rabbin sana şefaat konusunda hangi hakkı bahşetti?" diye sordum. O da şöyle dedi:

"Muhammed´in nefsini elinde tutan Allah´a yemin ederim ki bu soruyu ümmetimden ilk soran sensin, bu da anladığım kadarıyla sendeki öğrenme hırsından kaynaklanıyor,

Muhammed´in nefsini elinde tutan Allah´a yemin ederim ki mü´minlerin cennet kapısında yığılmaları beni fazla ilgilendirmiyor, bundan daha önemlisi şefaat yetkimi tam (sonuna kadar) kullanabilmemdir. Benim şefaatim, samimiyetle Allah ´tan başka ilâh olmadığına şehadet eden ve kalbi dilindeki bu sözü, dili de kalbindeki bu inancı kabul ederek yaşayanlar için geçerlidir."[114]



35/35- Ebû Amra el-Ensârî´den (Radtyaiiahu anh):[115]

RaSÛluIlall (SallaUahü aleyhi ve selletn) buyurdu ki;

"Allah ´tan başka ilâh olmadığına ve benim de onun peygamberi olduğuma´ ben şehadet ederim. Mü´min bir kul da bu iki cümleyi kabul ettiği hâlde Allah´a ulaşırsa, kıyamet gün...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

05 Nisan 2010, 13:06:19
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #4 : 05 Nisan 2010, 13:06:19 »

[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/3.

[2] Cürcani, Tarifat´ 175; îbn Abdilber, Temhîd, XVIII/70, 74, 82, 83, 90.

[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/3-4.

[4] Sened:

Sahih: Müsned, 1/272, H.no:2455; Makdisî, el-Ehâdîsü´l-Muhtâra, X/338-339, H.no:366, 368. Heysemî: "Hadisin râvîleri, sahih rivayetlerin şartlarını taşır´ dedi. Bk.Mecnıau ´z-zevaid, VII/25, 189. Nesâî, es-Sünenü´l-kübrâ, VI/347-348, H.no: 11191/2 (Nesâî, senedde yer alan Külsüm b. Cebr´in hadiste kuvvetli olmadığını ifâde etti.) Ancak Hâkim en-Neysâbûrî hadisin isnadının sahih olduğunu, Külsünvün ise Müslim´in râvîsi olmasına rağmen Buharı ve Müsiim´İn Sahihlerinde bu hadise yer vermediğini belirtti. Bk.Müstedrek, 1/80, H.no: 75. Adı geçen bu râvî, Yahya b. Maîn ve İbn Hıbbân´a göre sikadır. Bk.Mİzzî, Tehzîbü ´l-Kemâl, XXIV/200-201. Bennâ ise Ebü´l-Vezîr Ahmed Hasan´ın Tenkîhu ´r-nıvâtfî tahrîci ehâdîsi´l-Mişkât İsimli eserinde, senedinde tenkit edilen bîr hususun bulunmadığını ancak hadisin mevkuf (yani İbn Abbas´ın sözü) olduğunu belirttiğini nakletti. Bk.Bülûğıı ´/-emânî, 1/34. Ahmed Muhammed Şâkir ise "sikanın ziyadesi makbuldür" tezinden hareket ederek bu hadisi merfû olarak kabul etti. Bu hadis âlemin yaratılışı böltimününde 96/9273-hadis olarak tekrar edilecektir.

[5] Na´mâır. Arafat yakınlarında bir dağdır. Bazen dağın yüksekliği ve üstündeki bulutların eksik olmaması sebebiyle Na´mânü´s-sehâb

ismiyle buluta İzafe edilerek kullanılır. (Bk.îbnü´1-Esîr, Nihâye, V/73)

[6] (ya da) onlara doğru, yüz yüze konuştu.

[7] Lafiz mânâsı şahitlik ettk? olduğu halde cümlenin akışı açısından , ?Biz buna şahitlik ederiz.?şeklinde alınmışır.

[8] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/4-5.

[9] Sened:

Hasen: Müsned, V/135, H.no: 21130. Hâkim, Müstedrek, H/353, H.no:3255 (Hâkim, Buharı ve Müslim´in Sahih´lerine almadığını, ancak hadisin isnadının sahih olduğunu söyler. Zehebî de bunu onaylar); îbn Asâkir, Târihu Dımaşk, VII/396-397; Makdisî hadisin hasen olduğunu söyledi. Bk.Muhtâra, III/363-364, H,no:1158. Heysemî: "Muhammed b. Yakub Zübâlî´nin mestur olduğunu, diğer râvîlerin ise sahih rivayet şartlarını taşıdıklarını" ifade etti. Bk.Mecmau´z-zevâid, VII/25. Ebü´l-Mehâsin el-Huseynî, Muhammed b. Yakub Zübâlî Ebü´l-Heysem er-Rakâşî el-Basrî´nin meşhur biri olmadığını belirtti Bk.İkmâi, 1/388, Trc.no: 8 04.

Âmir Hasan Sabri hadisin merfu hükmünde mevkuf bir rivayet olarak isnadının sahih olduğunu söyler. Bk. Zevâidu Abdillah b, Ahmedb. Hanbel fı´l-Müsned, H.no: 145;

Bu hadis Kur´ân´ın Faziletleri ve Tefsin bölümünde 280/7695.hadis; Âlemin yaratılışı bölümünde ise 97/9274.hadis olarak tekrar edilecektir.

[10] Bu okunuş, Medine ehli, Ebû Amr ve İbn Âmir kıraatine göre rivayet edilmiştir. Diğerleri ise Ç4C>Î) olarak okumuşlardır.

[11] A´râf 7/172-173.

[12] Abzâb, 33/7.

[13] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/5-7.

[14] Fahreddın Razi, Mefâtîhu ´1-ğayb, V/397; Zemahşerî, Keşşaf, n/169-170; Şevkânî, Fethu 7-Kadîr, II/335.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/7.

[15] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/7.

[16] Sened:

Sahih: Müsned, III/127, H.no: 12229. Eenzer rivayet için bk.III/129, H.no:12252; III/218, H.no:13221; Buhârî, Rikâk, 49, 51; Enbiyâ, 1; Müslim, Münâfîkûn, 51-53. Taberânî, el-Mu´cemü´t-evsat, VIII/16, H.no:7022; Abd b. Humeyd, Müsned, 1/355, H.no: 1179. Konuyla ilgili âyetler için bk.Bakara, 2/92, Mâide, 5/36, Yûnus, 10/54, Ra´d, 13/18, Meâric, 70/11-16.

[17] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/7-8.

[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/8.

[19] Metinde bu râvî şöyle tanıtılmaktadır:´in halka dinini öğretmek üzere Şam bölgesine gönderdiği zâttır.

[20] Sened:

Sahih: Müsned V/238- no.21972.Benzer rivayet için bk.V/228, H.no:2I890, 21892-21894; Camiîam219°3´ 21905; V/234´ H´no: 2I93S-21940; Ma´mer b. Raşid, 101- İr 7 . rrc2zak´m Musannefi ile beraber) XI/282, H.no:20546; Buhârî, Cihâd. 46; Libâs, Hno´2S^Q3r 3°´ R"İkâkj 37´ Tevhîd´ 1; Müslim- îmân´ 48"51; Ebü Dâvûd> Cihâd, 48. Mace 7"hA rmzı´ Imân´18´ H.no:2643 (Tirmizî hadisin hasen-sahih olduğunu söyledi.) İbn Şânıiİvtnrn5´ H-no:4296; Taberânî, el-Mu´cemü´l-kebîr, XX/75, H.no:140; Müsnedü´ş- yym, IV/141-U2, H.no:2945; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/124, H.no:138.

1/33-34 AnyİCrTÛ* hadisin senedinde bulunan Şehr b. Havşeb´i zayıf saydı. Bk.Mecma´, de belirtti RV Heyseıy´! $ehr b- Havşeb´în bazen hadislerinin hasen olarak telakki edildiğini RkMecm´´ ^fecma´´ V1212-21 A. Bazen de zayıflığına rağmen sika sayıldığını ifade etti. 1´54, 61. Heysemî´nin bu râvî hakkında kendi içinde ihtilafa düştüğü görülmektedir. Ahined Muhammed Şâkİr hadisin senedinde yer alan Şehr b. Havşeb´in sika olduğunu söyledikten sonra, delilsiz olarak ileri geri bazı kimselerin bu zat hakkında konuştuklarını da ifade etti. Müsned, 1/207 (kendisine âit tahricli nüsha). Bennâ ise, Şehr b. Havşeb´in Yahya b. Maîn, Ahmed b. Hanbel ve diğer âlimlerce sika sayıldığını belirtti. Bk.Bülûğu ´î-emânî, 1/61. Şehr b. Havşeb´in sika oluşunu ifade eden eserlere birkaç örnek: İbn Şahin Ebû Hafs Ömer b. Ahmed, Târîhu esmâi´s-sikât, s.Ill, Trc.no:536; İbnü´l-Cevzî, ed-Duafâ ve ´l-metnskûn, 11/43, Trc.no:1644 (İbn Hıbbân, Yahya b. Maîn ve Ahmed b. HanbePin sika dedikleri, Nesâî´nin ise "kuvvetli değildir" dediği ifade edilmektedir.) Aynı bilgiler için bk.Zehebî, Kâşif, Trc.no:2314; îbn Hacer "saduktur, irsal ve hatası çoktur" dedi. Bk.Takrîb, Trc.no:2830. İbn Mencûye Müslim´in râvîleri arasında saydı. Bk.Ricâlü Müslim, 1/312, Trc.no :677.

[21] Ya´fûr : Toprak rengi (boz) mânâsına gelen J& (afer)´den türemiştir. Ayrıca geyik yavrusu için kullanılan bu isim, süratli gidişinden dolayı merkebe de verildi. Bazı rivayetlerde {Buharı, Cihâd, 46; Müslim, îmân, 49; Ebû Dâvûd, Cihâd, 48) merkebin ismi Ufeyr olarak geçmektedir ki bu da sıfat-ı müşebbehc olan ^îtî (a´fer)´in ism-i tasğîr (küçültme) sîgasıdır. Bundan da her iki ismin kullanıldığını anlıyoruz. (Bk.İbn Hacer, Fethu ´İ-Bârî, VI/74).

[22] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/9-10.

[23] Sened:

Sahih: Müsned, V/228, H.no:21893. Benzer rivayet için bk.V/228, H.no:21890, 21892; V/229-230, H.no:2I903, 21905; V/234, H.no:21938-21940; V/236, H.no:21957; V/242, îii/^21"5´ 21"7; III/26°-261´ H.no:13677. Ahmed eş-Şeybânî, el-Âhâd ve´l-mesânî, ´1/422, H.no:1842; Taberânî, el-Mu´cemü´I-kebîr, XX/48-50, H.no:81, 83-88; XX/75, «no:140; XX/126, H.no:254; Bezzâr, Müsned, VII/78, H.no:2627; İbn Mende, îmân, 1/241, g7-no:105; Heysemi hadisin râvîierinin sika olduğunu belirtti. Bk.Mecmau ´z-zevâid, 1/50.

[24] Lafız mânâsı; bahset, şeklindedir.

[25] Rivayetlerin bir kısmında ise "affedilmeleri/bağışlanmaları" zikredilir. Bk.Müsned, V/234, H.no: 21939.

[26] Heysemî, bu hadisin Bezzâr tarafından rivayet edildiğini ve râvîlerinin de sika olduklarını belirtti. Bk.Mecmau´z-zevâid, 1/50.

[27] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/10-12.

[28] Sened:

Sahih: Müsned, 11/309, H.no:8071. Benzer rivayet için bk.11/525, H.no:10741; 11/535, H.no:10860; Ma´mer b. Râşid, Cami´, XI/283, H.no:20547. Hâkim, hadisin senedinin sahih olduğunu söyledi, Zehebî de buna muvafakat etti. BkMüstedrek, 1/698, H.no:I901/101, Heysemî, hadisin sahih olduğunu söyledi. Bk.Mecmau´z-zevâid, 1/50; X/101-102.

[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/12-13.

[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/13-14.

[31] Sened:

Sahih: Müsned, V/72, H.no:´20572; Benzer rivayet için bk.V/399, H.no:23275. İbn Mâce, Kefförât, 13, H.no:21i8 (Bûsirî, İbn Mâce´nin zevâidinde bu hadisin râvîlerinin Buhârî´nin şartına uygun ve sika olduklarını belirtti); Dârimi, İstrzân, 63, H.no:2702; Taberânî, el-Mu´cemü´l-kebîr, VII1/324-325; H.no: 8214-8215; Hâkim, Müstedrek. 111/523-524, H.no:5945-5946/1543-I544.

[32] Allah´ın dilediği olur ve Hz. Muhammed´in dilediği olur.

[33] (Affan´ın rivayetinde).

[34] Lafız anlamı, ´edebim mâni oluyordu´ şeklindedir.

[35] "Allah´ın dilediği olur.?

[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/14-16.

[37] Sened:

Sahih; Müsned, V7393, no.23232. Benzer rivayet için bk.V/384, H.no:23158; V/394, H.no:23240; V/398, H.no:23274; Ebû DâvÛd, Edeb, 76, H.no:4980; ibn Mâce, Keffârât, 13, H.no:2118; Dârimî, İsti´zân, 63, H.no:2702.

[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu?r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/16.

[39] Sened:

Sahih: Müsned, 1/214 H.no:I839. Benzer rivayet için bk.I/224 H.no:1964; 1/283, H.no:2561; 1/347, H.no:3247; Nesâî, es-Sünenü´l-kübrâ, V[/245, H.no:10824; Amelü´l-yevm ve´l-leyle, s.545, H,no:987; Beyhakî, es-Sünenü´l-kübrâ, İII/217, H.no:5603; İbn Mâce, 13, Keffârât, H.no;21I7 (Bûsirî, Zevâid´dc bu hadisin senedinde Eclâh b. Abdullah el-Kindî´nin bulunduğunu, bu zât ise Ahmed b. Hanbel, Ebû Hatim, Nesâî, Ebû Dâvûd ve İbn Sa´d tarafından -hafızası sebebiyle- zayıf; Yahya b. Maîn, Yakub b. Süfyân, Iclî (ve Amr b. Ali) tarafından da sika sayıldığını; diğer râvîlerin ise sika olduklarını belirtmiştir.) Buhârî bu râvîye değindi, ancak cerhedici bir noktaya temas etmedi. (Bk.et-Târihu´l-ke...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes