Konu Başlığı: Mütâbi ve sâhid Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Haziran 2011, 15:36:50 14.15- Mütâbi ve Şâhid Bâzı muhaddisler, Mütâbi'e şâhid, Şâhid'e de Mütâbi demekte bir beis görmemektedirler. [872]Her ikisinde de ni.sbî ferd'in (Garîb'in) bir neVî azîzleştirihnesi mevcuttur. Bu da iki ıstılahın müteradif olması mânâsına gelmez. Aralarında âlimlerin tahdidinde ittifak edemediği bir fark mevcuttur. Biz - bu bâbta söylenmiş sözlerden ve misâllerden de anlamaktayız ki, Şâhid, Mütâbi'den daha umûmîdir. Şâhid bâzan mânâyı, bâzan hem söz hem de mânâyı takviye etmektedir. Halbuki mutabakat lâfızla ilgili olup mânâ ile bir alâkası yoktur. [873] Şimdi bu asıl farkın ışığı altında - Mütâbi'î, râvîsine, hadîsi tahrîc edilmeye elverişli olan başka bir râvînin muvafakat ettiği ve bu ikinci râvînin o hadîsi şeyhinden veya daha üstteki birinden yaklaşık sözlerle rivayet ettiği hadîstir, diye tanıtabiliriz. [874] Şâhid'i de şu sözlerle tarif edebiliriz: Hadîsin râvîsine, bir başka râvînin, aynı hadîsi diğer bir sahâbîden lâfzan ve manen benzeyen veya sâdece mânâ itibariyle benzeyen - bir metinle rivayet ederek muvafakat ettiği hadîstir. [875] Mütâbi', tam ve kasır olmak üzere iki kısımdır, Şâhİd de îâfzî ve manevî olmak üzere iki kısımdır. Tam mütâbic: Aynı râvî için gelen mutabakattır. Misâli de Şâfi'î'nin el-Ümm'de dîstir: Senediyle rivayet ettiği bu hayirmi dokuz gündür. Hâli görmedikçe oruç tutmayım Hilâli görmedikçe de bayram etmeyiniz. Eğer ufkun bulutlu olması sebebiyle ayı göremiyorsanız, sayıyı otuza tamamlayınız". Bâzıları bu hadîsi bu lâfızla Mâlik'ten sâdece imâm Şafii'nin rivayet ettiğini zannederek hadîsi ŞâfiTniıı garîblerinden biri olarak kabul etmişlerdir. Bunun sebebi de, Mâlik'in ashabının aynı hadîsi bu isnâdla Hava bulutlu olursa, hesaplayarak ve takdir ediniz" lâfzıyle rivayet etmeleridir. Fakat âlimler, Şâfi'î'nin hadisinin mütâbi'ini bulmuşlardır ki, o da Abdullah b. Mesleme el-Ka'nebî'dİr. Ayrıca bu hadîsi Buhârî, Mâlik'ten rivayet etmiş olan Şafii'den tahrîc etmiştir.[876] Kasır Mütâbi: Mütâba'atın, râvînin şeyhinden daha yukarıda olmasıdır. Misâli de îbnu Huzeyme'nin Sahihinde vâri-i olan yukarıda zikrettiğimiz, lâfzıyle rivayet edilen hadîstir. Aynı hadîs, Sahîh-i Müslim'de isnâdıyle ye lâfzıyle rivayet edilmiştir. [877] Lâfzî Şâhid: Hadîs metninin lâfzen azîzleşmesidir. Bunun misâli de daha evvel zikrettiğimiz Nese'î'nin tarikiyle rivayet ettiği hadîse muvafık olmasıdır. [878] Manevî Şâhid: Hadîsin lâfzen değil manen azîzleşmesidir. Bunun misâli de Buhârî'nin Muhammed b. Ziyâd'dan, onun da Ebû Hureyre'den rivayet ettiği mezkûr Eğer ay, bulut sebebiyle görünmüyorsa, Şa'bân'm sayısını otuza tamamlayınız" lâfzıyle rivayet ettiği hadîstir. [879] Böylece görüyoruz ki rü'yet-i hilâl hadîsi, hem tam mütâbi'e, hem kasır mütâbi'e, "hem lâfzî şahide, hem de manevî şahide misâl teşkil etmektedir. [880] Mustalahu'l-hadîs kitaplarında mütâbi ve şâhid'in yamsıra itibârın da zikredilmesi âdet olmuştur. Hadîs ilmiyle alâkası olmayan bir okuyucu, bunların üç nev'i olduğunu zannedebilir. Halbuki itibâr, mütâbi( ve Şâhid'i tanımak için bir vesile olmaktan öteye geçmez. Suyûtî Elfiyye'sinde der ki: î'tibâr, rivayet edilen hadîsi, başka bir râvînin rivayet edip etmediğini araştırmak demektir.[881] ibnu Hacer de şöyle demektedir: "Ferd olduğu zannedilen bir hadîsin mütâbi i olup olmadığını anlamak için tarîklerini câmi'lerden, müsnedİerden ve cüz'lerden aramaya iHibâr denir. İbnu's-Salâh'ın Ma'rifetu'l-i'tibâr ve'l -mütâ-ba'ât ve'ş-şevâhid başlığı ile bu kısmı incelemesi, i'tibârın, bu iki ıstılahın bir bölümü olduğu zannını uy andırmakta dn ki, durum hiç de böyle değildir. Aksine i'tibâr, mütâbi' ve şevâhidi elde etme durumundan ibarettir. [882] Hadîs münekkidleri, asıl hadîslerde gösterdikleri titizliği, şevâhid ve mütâbi'de göstermezler ve asıl hadîslerde müsamaha etmedikleri bit miktar zaıfa, bunlarda müsamaha göstererek aldırış etmezler. Bu gibi şeyler Hazan Sahîhayn'de de vuku bulmuştur, işte bu sebeple Dârekutnî ve emsali münekkidler, bâzı zayıflar hakkında: Bu hadîs i'tibâra elverişlidir', ve Bununla i'tibâr etmek doğru değildir", demektedirler. [883] Zayıf bir hadîs damgasını aldıktan sonra i'tibâr için kullanılmaz. Bunun misâli: "Bu hadîs garîbtir. Onu yalnız bu tarîkten bu isnâd ile bilmekteyiz". Suyûtî, Tirmizî'nhı bu sözünü şöyle açıklamaktadır: Yâni hadîs bir vecihten sabittir. Yoksa onu e-Hasen b. Dînâr, Ibnu Sîrîn'den rivayet etmektedir. el-Hasen ise metruktür, mütâ-ba'at'ta bir işe yaramaz.[884] Şâhid ve inütâbi'lere elverişli tarîkleri araştırmak isteyen kimsenin camilere, müsncdleıe ve cüzlere baş vurması gerekir. Bunların mâhiyetini 99. sayfa ve devamında açıklamıştık.[885] [872] Şerhu'n-nuhbe, s. 15; buradan da Tedrîbu'r-râvî, s. 85'de iktibas edilmiştir. [873] Tedrîbu'r-râvî, s. 85. [874] Krş. Kavâ'idu't-tahdîs, s. 109. [875] Şerhu'n-nuhbe, s. 15. [876] Şerhu'n-nuhbe, s. 14. [877] Tavzîhu'l-efkâr, c. II, s. 14; krş. Şerhu'n-nuhbe, s. 14. [878] Tedrîbu'r-râvî, s. 8P. [879] Şerhu'n-nuhbe, s. 15. [880] Tavzîhu'l-efkâr, c. II, s. 15. [881] Suyûtî, Elfiyye, s. 104, beyit 204. [882] Nüzhetu'n-nazar, s. 23; krş, Tavzîhu'l-efkâr. c. II, s. 11-12. [883] îhtisâru 'ulûmi'l-hadîs, s, 64. [884] el-Bâi'su'Khasis, s. 64. Tcdrîhu'r-râvî, s. 85dcn naklen. [885] Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 204-207. |