๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Haziran 2011, 16:13:52



Konu Başlığı: Mezheblerîn zuhuru ve imamların hadîsle ihticâcı
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Haziran 2011, 16:13:52
Mezheblerîn Zuhuru ve İmamların Hadîsle Ihticâcı:


Etbâ'u't-tâbi'în, müftîlerin fetvalarını duymuşlar, onların muhtelif  şehirlerde verdikleri hükümleri ve hallettikleri meseleleri araştırmışlar, ictihâd ve istinbât mevziıunda, kaza ve fetva babında ellerinden geleni esiı gememişlerdir. Sonra mezhebler vücûda gelmiş, tâbî'lerİ çoğalmış ve her biri - görüşünü tfeyît için - sünnete dayanarak, onun müşkülen hâl ve münazaaları neticeye bağlamak hususundaki salıîh hükümünü ortaya koymuşlardır. Bu mezhep imamlarının her biri sünnetle kat'î surette amel edileceğini ve onunla ihticâcm vâcib olduğunu açıkça söylemişlerdir. Onlar -herhangi bir meselede farklı hadîsler bulun­la duğunu görünce- sahabenin sözlerine müracaat etmişlerdir; zîrâ sahabe, İslâm'ın asıl kaynağına ve Rasûluilah (s.a.v.)'ın zamanına en yakın olan insanlardır.

Şurasına dikkat edilmelidir ki, meşhur mezheblerin imamlarının - hadîs hıfzı ve hadîs bilgisi bakımından farklı durumlarda bulunduk­larını araştırıcılar ne kadar zannederlerse etsinler- hepsi de sahîh hadîsin kıyâsa ve nazara takdim edileceğinde ittifak etmişlerdir. Onlar arasında hiçbir imâm yoktur ki, aynen veya yaklaşık bir ifâdeyle: "Hadîs sahîh ise, işte benim mezhebim odur", dememiş olsun. Hatta "hadîscilerin ölçüyü kaçırarak aşırı bîr şekilde zemmettiği [1054]Ebû Hanîfe, sahîh olduğunu gördüğü bir sünneti elde ettiği zaman, onunla amel etmekten başka birşey düşünmemiştir. Ebû Hanîfe'nİn görüş tarzını hassas bir şekilde açıklayan Şa'rânî der ki:

"Ebû Hanîfe'iıin kıyâsı nassa tercîh ettiğini söyleyen kimse, ihtimâlki bu hükme onun mukallidlerinin sözleri arasında rastlamıştır. Ebû Hanîfe'nİn mukallidleri, imamlarının ki-yâsıyle amel etmeyi mecbur tutmuşlar ve imâmın ölümünden sonra sahîh olduğu anlaşılan hadîsi terketmişlerdir. Bunda imâm Ebû Hanîfe mahzurdur; fakat tâbî'leri ma'zûr sayılamaz. Onların (bizim imamımız bu hadîsle amel etmemiştir, de­meleri, hadîsin huccetlik vasfını kaldırmaz; çünkü imâm o hadîse ya rastlamamış veya gördüğü halde sahîh kabul et­memiş olabilir. [1055]

Ebû Hanîfe zamanında hadîs uydurma hareketinin korkunç bir şekilde yayıldığım öğrendiğimiz zaman, onun re'yi ve kıyâsı birtakım hadîslere tercîh ederek bunlara ehemmiyet vermesini ve haber-i vâhid-lerin çoğunu reddetmesini büyük ölçüde nıâzûr görürüz. Zâten re'y imâmı olan kimsenin hadîsleri kabul ederken pek titiz davranması ve haber-i vâhidlerle amel etmek için bâzan bir kısmında aşırı dav­randığı ağır şartlar ileri sürmesi gerekirdi, tşte bu hâl imamları, Ebû Hanîfe'nİn bâzı fikirlerini ve zaman zaman mezhebini tenkîd etmeye şevke tmiş tir.

Ebû Hanîfe'nİn bu bâbta ileri sürdüğü şartların en mühimleri' şunlardır:

Haber-i vahidin, şeriatın kaynaklarında yapılan istikradan sonra ittifak edilen şartlara mu'ârız olmaması,

Kuı'âıı-ı Kerîm'in umûmî prensiplerine ve zevahirine  muhalif olmaması,

Kavlî veya fiilî olan meşhur sünnete aykırı düşmemesi,

Bir beldeye hâs olmadan, sahabe ve tabiinden tevarüs edilen amele muhalif olmaması,

Râvînİn, hadîsi müzâkere etmedikçe yazısına güvenmemesi,

Râvînin, hadîsinin, hilâfına amel etmemesi,

Sahabeden gelen bir mes'elede ihtilâf eden birinin, yine bir sahâ-bînin rivayet ettiği haberle ihticâc etmeyi terketmesi,

Haberin, metinde veya senedde bir fazlalık ile infirâd etmemesi.

Herkesin başına gelebilecek bir mesele olmaması,[1056]

İmâm Şafii'nin, hadîse ne büyük bir değer verdiğini söy­lemeye hacet yoktur. O derki:

"Rasûlullah (s.a.v.) m sözü yanında, kimin başka bir hüc­ceti bulunabilir? Anam, babam ona feda olsun!. [1057]Haber-i vahidin tesbîtinde göz önünde bulundurulacak esâsları göstermek için Risalesinde müstakil bir fasıl açan odur.[1058]

Mâlik b. Enes'in kıymetini anlamak için, onun yüce dâru's-sünne diye kabul edilen Medine'nin imâmı, Muvatta'mın da ehl-i hadîs metoduyla yazılmış bir nev'î fıkıh olması kâfidir. îmâm Mâlik, hadîsle tatbikî ve amelî olarak ihticâc etmiştir. Bu mevzuda ondan rivayet edilen sözler, onun hakkında daha fazla bir bilgi ver­mez. Mâlik, - her hâl-ü kârda - haber-i vahidin kat'î olarak ilim ve amel ifâde ettiği görüşündedir. [1059]

Ahmed b. Hanbel'e gelince, hadîs mevzuundaki ımı'azzam Müsned'i, onun teşrîc bakımından sünnete ne kadar büyük bir ehemmiyet verdiğini göstermektedir. Ahmed b. Hanbei"in, en büyük hadîs hafızlarından biri olduğu şüphesizdir. Hatta onun hadîsci tarafı, fakîhliğinden daha fazladır. "Öyle ki bir nass bulduğu zaman derhal ona göre fetva vermiş, ona muhalif olan her şeye ve kim olursa olsun hiçbir kimseye aldırış dahi etmemiştir. [1060]

Bütün bunlar, büyük imamların hadîsin dindeki yerini bildiklerini ve onu şerîatm ikinci aslı saydıklarını göstermektedir. Onlar sâdece ha­ber-i vahidin kendilerine verdiği tatmin derecesinde ihtilâf etmişlerdir.[1061]



[1054] Bu söz İbnu Abdüberr'in sözüdür (Gâmi'u beyâni'U'ilm, c, II, s. 148).

[1055] eş-Şa'rânî, el-Mîzân, s, 71,

[1056] Usûlü's-Serahsî, c. I, s. 364.

[1057] eş-Şa'rânî, el-Mîzân, s. 65.

[1058] Bk. er-Risâle, s. 401.

[1059] Âmİdî, el-Ihiâm, c. I, s. 108.

[1060] ibnu Kayyim, I'lâmu'l-muvakki'în, c. I, s. 32, Matbaatu*n-Nîl,

[1061] Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 265-267.