๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 12 Haziran 2011, 18:32:54



Konu Başlığı: İcâzet
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Haziran 2011, 18:32:54
3. İcâzet.     

 


Semâda talibin, şeyhin sözlerini duyduğunu, kırâet'de ise oku­duğunu, şeyhine arzettiğini görmüştük. Her iki şekilde de ağızdan duyarak veya sahîh bir tarzda naklederek muttasıl isnâdla rivayet mevcuttur, icazette ise bunların hiçbiri yoktur. Zîrâ icazet, şeyhin tilmizine duyduklarini veya kitaplarını rivayet etmesine İzin verme­sinden ibarettir. Tilmiz şeyhten bîrşey dinlemese veya ona birşey okumasa dahî bu böyledir. îşte ibnu.Hazm da icazete bu yüzden itiraz etmekte ve onu "caiz olmayan bir bîd'at" olarak görmekte­dir. Bâzıları icazete aşırı şekilde muhalefet ederek derler ki: "Bir kimse başka bir şahsa Benden duymadığın şeyleri benden duymuş gibi rivayet etmene icazet veri­yorum.) demekle sanki ona: benim hakkımda yalan söylemene icazet veriyorum, demiş gibi olur; zîrâ dîn, duyulmayan bir şeyi rivayet etmeyi mübâh saymaz. [347]

Bu da aşırılıktır; çünkü icazetin bu kadar zayıf olmayan bâzı şekilleri de vardır. Nitekim icazetin âlimlerin büyük ekseriyeti tara­fından tereddütsüz kabul edilen çeşitlerinden biri de: [348]

Muayyen bir şahsa veya şahıslara, muayyen bir kitabı veya ki­tapları rivayet etmek üzere verilen icazettir; buna göre şeyh şöyle der: Sana veya size yahut (ismini ve hususiyetlerini söyleyerek) fa­lana, Sahîh-i Müslim'i veya Sunenu Ebî Davud'u yahut Kütüb-i sitte'yi veyahutta şunlardan ibaret olan bütün müdevvenâ-tımı rivayet etmek üzere icazet verdim.

Birçokları işi daha geniş tutarak nıurayyen bir şahsa veya şahıs­lara, belli olmayan bîr şeyi rivayet etmek üzere verilen icazeti makbul saymaktadırlar. Buna göre şeyh meselâ: Sana veya size veya falana bütün duyduklarımı veya mervivyâtımi rivayet etmek üzere icazet verdim, diyebilir veya buna benzer mübhem bir ifâde ile icazet verebilir, icazetin bu şeklinin kabulü, icazet anlayışının geniş­liğine bağlıdır.

Bilinmeyen bir şahsın, yine kendisi gibi bilinmeyen bir kimseye verdiği icazet, ittifakla bâtıl sayılmıştır. Bir de umûmî icazet vardır. Buna göre şeyh şöyle söyliyebilir: Şunu rivayet etmek üzere bütün insanlara) veya müslümanlara) veya hâlen yaşamakta olanlara) veya muasırlarıma) veya lâilâhe illallah diyen herkese) yahut dileyene) veyahut ( o falanın dilediği kimseye) icâaet verdim. Her ne kadar-icazeti bu türlüsüne bazıları cevaz vermişse de, şüphesiz bu katiyen makbul değildir.

icazet veren şeyhin, talibin önünde bunu açıkça söylemesi lâ­zımdır. Eğer sözüyle ifâde etmeden yazarak icazet verirse, müteşeddid âlimlerce bu icazet muteber sayılmaz; fakat bu mevzuda en doğru hareket tarzı yazmak ile söylemeyi müsâvî tutmaktır.

En makbul şekilleriyle de olsa icazet, semâ bir tarafa, kİrâet seviyesinde bile değildir; tahammulu'l-hadîs dereceleri arasında kırâet'ten sonra Üçüncü sırayı alır.[349]



[347] Tedrîbu'r-râvî, s.  131.

[348] Bütün bu şekiller için bk. Tedrîbu'r-râvî, s.  137 ve devamı; culûmi'I-hadîs, s. 132.

[349] Tedrîbu'r-râvî, s. 138.

Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 76-77.