๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Haziran 2011, 15:49:34



Konu Başlığı: Hadîsle ihticâca manî olanlara cevâp
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Haziran 2011, 15:49:34
Hadîsle İhticâca Manî Olanlara Cevâp:


Gerçek şudur ki, mânâ ile rivayeti caiz görenler bunu birtakım şartlara bağlamışlardır. Şöyle ki:

Mânâ ile rivayeti, ancak, dili kendi tabiatı iktizâsı olup yaratılış itibariyle Arap olan sahabe, tâbi'în, büyük fakîh imamlar ve râvîler yapabilir. Bu zevattan Arap olarak yaratılan biri, bir lâfzın yei ine mürâdifini koysa, bunu nahivcilerin diğer Arap kelâmına tercih etmesi gerekir. Zîrâ bunu yapanın, fasîh Arap toplu­luklarında yetişen biri olması, sözünün tereddüt edilmeden derhâl kabul edilmesini îcâb ettirir. îşte bu sebeple imâm Ahmed. b. Hanbel, îmâm Şafii hakkında: "Onun sözü lügatte hüccettir", der. [1116]

Farzedelim ki, selef-i sâlihîn, mânâ ile rivayet etmiştir. Farzede-lim ki, hepsi de diğer rivayetlerde olduğu gibî, merfû hadîste de müsa­mahakâr davranmıştır. Ve yine diyelim ki, rivayet ve tedvîn asrında, bütün râvîlerin mânâ ile rivayet edebileceğine dâir icmâ edilmiştir; fakat vâkı'a her bakımdan bunun aksini göstermektedir. Şöyle ki:

îlk râvîler, rivayetlerin mutlaka lâfzî ve nassa tamamen uygun olarak yapılması hususunda pek titiz davranıyorlardı; hattâ ve harflerinin yer değiştirmesine dahî müsamaha etmiyorlardı. Onlar,Acmeş'in dediği gibi hadîste bir  veya bir ziyâde etmektense, göklerin başlarına yıkılmasını tercih ediyorlardı.[1117] Hadîs râvîsinin, iki lâfız arasındaki tereddüdünü gös­teren ve Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in söylediği lâfzın yerine başkasını söy­lemek korkusuyle, tereddüd ettiği iki lâfzı da belirtmek istediğini ifâde i eden ne kadar çok misâl vardır. [1118]

Bâzı imamlar, merfûc hadîslerin mânâ ile livâyet edilmesini şid­detle reddetmişlerdir. Onlar, yalnız mevkuf ve maktûc hadîsleıin mânâ ile rivayetine göz yumuyorlardı; zîrâ onlar hadîse, teşrîcdeki yeri dola-yısıyle son derece ikiat etmek gerektiğine inanıyorlardı. [1119]

Rasûlullah (s.a.v.)'m lâfzını mürâdifi ile değiştirdikleri takdirde onun söylemek istediğini îfâya muktedir olsalar dahî, sahabeden baş­kasının mânâ ile rivayetine bâzı mütehassıs âlimlerin nasıl karşı koy­duklarını gördük. Buna gerekçe olarak da, herkesin mânâ ile riva­yet edebileceği kabul edildiği takdirde, kimsenin hadîslere itimat etmeyeceğini ileri sürmüşlerdir. [1120]Bu kadar şiddetten ve her yönden yapılan bu kadar tazyikten sonra mânâ ile yapılan rivayetler çok az ve pek nâdir olmuştur. Böylesi bir rivayet, vâki olduğunu kabul etsek bile- yalnız şu şartlan hâiz olan râvîlere serbest bırakılmıştır: Râvî sarf ve nahvi mükemmel surette bilecek, lâfzın medlul ve maksat­larına vâkıf olacak ve Hz. Peygamber hiç lâhîn yapmadığı için de, lâhin yapmadan hadîsi rivayet etmeye muktedir olacaktır. Hz. Pey­gamber (s.a.v.)'den rivayet ettiği hadîste lâhin yaparı kimse Rasû-lullah (s.a.v.)'a yalan söylemiş, böylece de Cehennemdeki yerine hazır­lanmış olur.[1121]

Aralarında lâhne benzer ifâde bozuklukları görülen bir hayli hadîs,  bize göre çoğu zaman - râvîleıin tahammül ve edadaki titizlik ve ihtiyatlarını gösterir. Râvîlerin bir kısmı da, emânete haddinden fazla dikkat göstermesi sebebiyle, rivayet ettiği lâfız mânâyı bozup fesada uğratmadığı müddetçe lâhin yapmıştır. [1122] Buna binâen müte­hassıs âlimler, râvîsinin i'râba muhalif davrandığı bir hadîsin aslını bulmak gerektiğini söylemişlerdir!. [1123]Yine aynı sebeple el-Hasen b. Alİ el-Hulvânî demiştir ki:

"Kitabımda 'Affân'dan rivayet ettiklerimde bir lâhin bulursanız onun i'râbım göstererek tashih ediniz; zîrâ 'Affân lâhin yapmazdı" 'Affân da der ki:

"Kitabımda Hammâd b. Seleme'den, rivayet ettiklerimde bir lâhin bulursanız, onun i'râbmı göstererek tashih ediniz; zîrâ Hammâd b. Seleme îâhin yapmazdı". Hammâd da şöyle der:

"Kitabımda Katâde'den rivayet ettiklerimde bir lâhin bulur­sanız, onun i'râbım veriniz; zîrâ Katâde lâhin yapmazdı. [1124]


[1116] el-îktirâh, s. 24.

[1117] el-Kifâye, s. 178; krş. bu eser, s. 63-64.

[1118] Meselâ: Sa'd b. Ebî Vakkâs'm rivayet ettiği hadîste Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in: buyurduğu   rivayet   edilmektedir. Râvî, mi, yoksa mi buyurduğunda şüphe ettiği için ikisini de gös­termiştir (Bk. Delîlu'l-fâlihîn, c. I, s. 46) Ebû Mâlik el-Hâris b. 'Âsim el-Eş'ârî'nin rivayet ettiği hadîs de böyledir.   Hadîs: sözleriyle baş­lamakta, bilâhare sözleriyle devam etmektedir. Râvî şüphelenerek kelimeninMc " şeklinde müfred olarak mı, yoksa şeklinde tesniye olarak mı vârid olduğunu tesbît edememiş, bu sebeple ihtiyaten   her   ikisini de zikretmiştir (Bk. Delilu'I-fâlihîn, c. I. s. 130).

[1119] Beyhâkî, Medhal'inde îmâm Mâlik'in böyle söylediğini rivayet etmektedir, bk. el-Bâ'isu*l-hasîs. s. 158.

[1120] Bk. s. 66.

[1121] Krş. îbnu Kesîr, îhüsâru 'ulûmi'I-hadîs, s. 162.

[1122] el-Kifâye, s. 186. Bu fikir, Muhammet! b. Sîrîn'den rivayet edilmektedir.

[1123] Hatîbu'l-Eağdâdî', el-Câmi" li ahlâkı'r-râvî ye âdâbi's-sâmi', c. VI, v. 103 a.

[1124] Bk. el-Belevî, Elifba, c. I, s. 44.

Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 284-286.