๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 09 Haziran 2011, 16:43:09



Konu Başlığı: Abdullah b. Abbâs
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Haziran 2011, 16:43:09
5 -Abdullah b. Abbâs.


Müksirûnun beşincisi olup çok hadîs rivayet etmek bakımından Hz. 'Âişe'den sonra gelir. 1660 hadîs rivayet etmiştir.

Abdullah, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in amca-zâdesidir; babası Ab­bâs b. Abdilmuttalib, Annesi de ümmül-müminîn Hz. Meymûne'nin kız kardeşi Ümmü'l-fadl Lübâbe binti'l-Hâris el-Hilâliye'dir.

Hicretten üç yıl önce doğmuştur. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) onun hak­kında şöyle duâ etmiştir:

Allah'ım! Onu dinde fakîh kıl ve Kur'ân ilmini öğret". Genâb-ı Hak RasûTünün duasını kabul etmiştir. Bu sebeple Jbnu Abbâs, ilminin çokluğu ve fıkhının derinliğin ile ün salmış, ilim yolcuları S ondan fetva almak ve hadîs rivayet etmek için uzak diyardan çekilip gelmişlerdir. Abdullah b. Mes'ûd'dan sonra, takriben otuz beş sene müddetle herkese fetva vermiştir. Onun hakkında Ubeydullah b. Abdîllah b. ıUtbe şunları söylemektedir:

"Rasûlullah (s.a.v.)'m hadîslerini, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın hükümlerini ondan daha iyi bilen, Kur'ân tefsirini, arapça, şiir, hesap ve ferâizi ondan daha iyi anlayan birini görmedim. Birgün fıkıh, birgün te'vîl, birgün megâzî, bir6iin şiir ve birgün de Arapların meşhur günlerini anlatıp öğretmek maksadiyle ilim meclisleri kurardı. Omm yanına gelip de boyun eğmeyen bir âlim, ona herhangi birşey sorup da cevâp alamayan bir kimseyi de görmedim.

Nese'î onun esahhu'l-esânîdinin:  en zayıf isnâdırun da:  şeklinde olduğunu söylemektedir. Onun bu zayıf isnadına yalan zinciri" adı verilmektedir.

Rasûl-i Ekrem ona tercümânul-Kur'ân lakabını vermiştir. Onun tefsiri hakkında âiimler: "Eğer bu tefsiri Rumiar ve DeylemHler duy-saydij mutîaka müslüman olurlardı", demişlerdir. Ne var ki, birçokları onun rivayetlerine ilâveler yapmışlardır. Nese'fnin de işaret ettiği üzere âlimler, onun tefsirdeki en değersiz tarîkinin birinci derecede silsiletu'l-kezib, ikinci derecede de ed-Dahhâk b. Müzâhim'in tarîki olduğunu söylemişlerdir. Bu tarîk munkatı'dır; zîrâ ed-Dahhâk} îbnu Abbâs'ı görmemiştir. Bu senedi Guveybir el-Belhî, ed-Dahhâk*-dan rivayet ederse, zayıfhk daha da artar.

îbnu Abbâs'ın tefsirdeki makbul tarîkleri ise şöyledir: r. Ali b. Talha el-Hâşimî'nin tarîki. Buhârî, îbnu Abbâs'dan talikler yaptığı zaman bu tarîke itimat etmiştir. îbnu Abbâs'dan bu tarîk ile rivayet edilen tefsîr nüshası, Mısır'da el-Leys'in kâtibi Ebû Salih'in yanında idi. Bu nüshayı Ali b. Ebî Taîha'dan Mucâviye bji Salih,  Mu'âviye'den de el-Leys'in kâtibi rivayet eder.  Bu  nüshî hakkında îmâm Ahmed b. Hahbel şunları söyler:

"Mısır'da Ali b. Ebî Talha'nm rivayet ettiği bir tefsir sahîfesi vardır ki, bir kimse sâdece onu görmek için Mısır'a gitse, yine de çok Şey yapmış sayılmaz". Ali b. Ebî Talha'nm bu sahîfeyi îbnu Abbâş'-dan bizzat işitmeyip Mucâhid veya Ibnu Gubeyr'den duyduğu anla­şılmaktadır. Mucâhid ve Ibnu Cubeyr sika râvîlerdîr. Bana öyle geliyor ki, Ibnu Talha bu sahîfeyi bizzat Ibnu Abbâs'dan almıştır.

tarîki. Bu tarîk, Buhârî ve Müslim'in şartlarına uygun olan tarîktir. Hâ­kim en-Neysâbûrî Müstedrek'ine bu tarîk İle bir miktar hadîs almıştır. tarîki. (Muhammed b. Ebî Muhammed, Zeyd b, Sâbİt ailesinin mevlâsıdır). Ibnu Cerîr et-Taberî, tefsirine bu tarîk ile birçok rivayet almıştır.

tbnu Abbâs'a, bu kadar ilmi ne ile elde ettin? dîye sordular; "çok soran bir dil ve anlayışlı bir kalb ile" cevâbını verdi. Onun Kur'ân lügati hakkındaki bilgisi, dînî ve şer! hükümlere olan vukufundan daha fazla İdi. Öyle ki, bu bilgisi bütün Arap dilini kapsayacak ve câhiliyye arapçasında yaygın olan tâbirlerle Kur'ân üslûbuna misâller verebi­lecek kadar genişti. Rivayet edildiğine göre Nâfi b. eUEzrak ve Necde b. cUveymir birkaç haricî ile birlikte ilim tahsîlî için yola düşüp Mek­ke'ye geldiklerinde, Zemzem'in yanında duran Ibnu Abbâs'm tefsîr hakkında kendine sorulan meselelere cevâp vermekte olduğunu gör­düler. Nafi de ona bâzı Kur'ân âyetleri ile, bu âyetlerdeki bir takım kelimeler hakkında suâl sormuş ve şöyle demişti: Araplar, Kurân-ı Kerîm gelmeden önce bu kelimeyi biliyorlar mıydı? Ibnu Abbâs, evet, diyerek ona bir beyit okumuş, bu suretle Nâfi1 ve arkadaşları, Ibnu Abbâs'm derin bilgisine ve muazzam ilmine şahit olmuşlardı.

Ibnu Abbâs, Hz. Ali, Hz. Ömer, TIbey b. Kâ'b'dan hadîs riva­yet etmiştir. Ma'mer, Ibnu Abbâs'm, ilmi bu üç zâttan aldığını söyler. Ayrıca Mü'âz b. Cebel, Ebû Zer el-Ğifârî ve başkalarından da rivayet etmiştir. Ondan rivayet edenler ise şunlardır: Abdullah b. Ömer, Enes b. Mâlik, Sehl b. Hüneyf ve mevlâsı 'Ikrime.

Ibnu Abbâs, Huneyn'de, Tâif'te, Mekke fethinde ve Haccetu'l-vedâ'da bulunmuştur. Ibnu Ebî Şerh ile birlikte Afrika'nın fethine,

Hz. Ali ile birlikte de Cemel ve Sıffîn harplerine katılmıştır. Hz. Ali onu, kendi temsilcisi olarak Basra'ya göndermiştir.

Ömrünün son günlerinde gözleri kor oldu. Daha Önce babası ve dedesi de aynı derde yakalanmışlardı. îbnu Abbâs, Tâif'te, hicretin 68. yılında vefat etti; namazını İbnu'l-Hanîfe kıldırdı.[1176]



[1176] Terceme-i hâli için bk. el-Isâbe, nr. 477a;   Hüyetu'l-evliyâ, c. I, s, 314; Nektu'I-himyân, s. 180.

Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 314-317.