Konu Başlığı: el-Hattâbî ve Me'âlimu's-sünen'i Gönderen: Hadice üzerinde 06 Haziran 2011, 14:13:48 1. el-Hattâbî ve Me'âlimu's-sünen'i Ebû Süleyman, Hamd (Ahmed) b. Mukammed b. İbrahim el-Hattâbî el-Büstî (388/998) fakih-muhaddis ve edîb olarak, gerçekten kendisinden sonrakilerin daima fikirlerine müracaat etmek ihtiyacını hissettikleri bir Türk âlimidir. «Beyânu i'câzi'l-kur'ân, Garîbu'l-hadîs, Islahu ğalatı'l-muhaddisîn, A'lâmu's-sünen » gibi değerli eserlerin sahibi olan Hattâbî, elde mevcut bilgilere göre ilk şârih olarak Hadis edebiyatındaki müstesna yerini Ebû Davud' un Sünen' ine yazdığı «Me'âlimu's-sünen » adlı eseriyle almış bulunmaktadır.[500] tik şerh olması ve dolayısıyla, şerh edebiyatının başlangıcına dair fikir vermesi bakımından, Me'âlimu's-sünen' in mukaddimesinin kısa bir özetini sunmayı faydalı bulduk. Hattâbî, bu işe istek üzerine başladığını ortaya koyan cümlelerini, «Benden istediğiniz, benim için terki, sizin için cehli caiz olmayan, yine bana gizlemesi size de bilmemesi yakışmayan bir iştir... » diye bitirmekte; Ebû Davud' un Sünen' i gibi bir eseri tefsir, müşkil lafızların îzah, muğlak mânâları şerh ahkâm yönlerini beyân, hadis metinlerindeki hüküm istinbatına elverişli noktalara delâlet ve lâfızların gerisinde yatan fıkhı manaları keşf edeceğini bildirmektedir. Tabiatıyla Hattâbî' nin kullandığı bu kelimeler, bir şerhte hangi yönlerin bulunduğunu da ortaya koymakta ve bir çerçeve çizmektedir. Hattâbî, zamanındaki âlimlerin «ehl-i hadîs ve eser », «ehl-i fıkıh ve nazar » diye iki gruba ayrılmış olduklarını, ancak bunların biribirlerinden asla müstağni kalamayacaklarını, zira hadis'in «asi » anlamında temel; fıkhın da «fer'» anlamında bina gibi olduğunu, temelsiz binanın çökeceğini, binasız bir temelin de çukurdan başka bir değer ifâde etmeyeceğini belirtmektedir. Ancak bu gerçeğe rağmen, bu iki grubun yekdiğerine yardımcı olmadıklarından hatta biribirlerini tenkid etmekten de geri durmadıklarından yakınmaktadır. Çok açık cümlelerle her iki grubun tutumlarını tahlil ettikten sonra kendisinin, bu şerh çalışmasıyla her iki grubu yekdiğerinin meşguliyet sahası ile ilgilenmeye şevkedebileceği ümidi içinde bulunduğunu da vurgulamaktadır. Böylece ilk şerh'in, fıkıhçılarla hadisçilerin aralarını telif hedefine yönelik olduğu ortaya çıkmış olmaktadır. Daha sonra Ebû Davud' un Sünen' ini tanıtmakta ve onun hakkında «Din ilmi alanında benzeri telif edilmemiş çok değerli bir kitaptır » demekte ve muhtelif mezheblere mensub ulemâ ve fukahânın başvuru kitabı olarak İslâm dünyasının her yöresinde hüsn-i kabul gördüğünü bilhassa belirtmektedir. Sadece Horasan âlimlerinin daha ziyâde Buhârî ve Müslim' in Sahih lerine itibaı ettiklerini kaydetmekte, ne var ki, Ebû Davud' un Sünen' inin tertib açısından en güzel, fıkıh bakımından en zengin olduğunu bildirmektedir. Tirmizî' nin kitabının da «güzel bir eser » olduğunu ayrıca zikretmektedir. Hadis'in, sahih, hasen ve sakîm (zayıf) diye üçe ayrıldığını bildiren ve bunların tariflerini veren Hattâbî, Ebû Davud' un, kitabına «ulemânın terkinde icma ettikleri » hiç bir hadisi almamış olduğunun kendisine nakledildiğini söylemektedir. Ebû Davud' dan önceki ulemânın eserlerinin Cami' ve Müsned türünden olduğunu, bunların ise, her konuya dair hadisleri ihtiva ettiklerini, fakat Ebû Davud' un Sünen' inde, şimdiye dek kimsenin yapmadığı bir işi yaptığını, ahkâm ile ilgili hadisleri topladığını, bu yüzden de rağbet gördüğünü pek canlı ifadelerle dile getirmektedir. Ebû Davud ve Sünen' i hakkındaki ulemâ görüşlerini hülâsa olarak verdikten sonra şerhe başlamaktadır.[501] Şerh'te, sıradan her hadis mufassal bir şekilde ele alınmaz. Her bâbtan açıklanmasına ihtiyaç duyulan kelime ya da ifadeler kısa kısa açıklanır. Gari-bu'l-hadis çalışmasına fıkhî görüşlerin ilâve edilmesi, hadisler arasındaki muhtelif mânâların cem ve telifinin nasıl yapılabileceğine dair görüş beyânı ve bu açıklamalar esnasında kesinlikle belli bir mezhebin görüşünün takib edilmemiş olması Meâlimu's-sünen' in en bariz vasıflarını oluşturmaktadır. Meâlimu's-sünen , «kale », «kültü » uslûbundaki şerhlerdendir. Özellikle âyetlere «kavluhû » diye işaret eder. Herhalde ilk şerh olmasının da bu üslûbun benimsenmesinde rolü bulunmaktadır. Meâlimu's-sünen , gerek müstakil olarak[502]gerek Sünen-i Ebî Davud'un sayfa altlarına konulmak suretiyle basılmıştır. Kendisinden sonra şerh yazan hemen herkes, Hattâbî' nin görüş beyan ettiği hadisleri açıklarken Hattâbî' ye atıf yapmadan geçemez. Hattâbî, Meâlimu's-sünen' i bitirince, yine istek üzerine bu kez Buharı' nin Sahih' ine «A'lâmu's-sünen » adıyla ilk şerhi yazmıştır.[503] [500] Hattâbî hk.'da toplu bilgi için bk. Zehebî, A'lamu'n-nubelâ, VIII,23-28 Mubârekfûîî, Mu-kaddimetu Tuhfeti'l-ahvezî, I, 252-255; Sezgin, Tarîhu't-tııras, I, 235-236. [501] Bu özet, Meâlimu's-sünen'in başındaki Hattâbî'yo. ait mukadimeden tarafı mızdan ya pılmıştır. (ı, 2-8, Haîeb, 1351/1932). Ebu Tâhir es-Silefî (576/1180) de Meâlİmu's-sü-nen'in sonuna konulmuş bulunan tanıtma yazısında, Hattâbî'nin şerhini tanıtmak için bizzat Hattâbî'nin önsözünün kâfi olduğu görüşündedir. (IV, 357). [502] Haleb, 1351/1932. [503] A'lâmu's-süneh'in, Feyzullah Ef. No. 437, 261, 262; Ayasofya no. 687; Ahmcd III, no: 293'te yazma nüshaları bulunmaktadır. Ayrıca el-Emir Muhammed Sa'd Abdurrah-man tarafından Mekke-Ümmu'I-kura Üniversitesi Şeriat Fakültesinde A'lâmu's-sünen fî şerhi Sahihii-Buhârî li'1-Imam el-Hattâbî» adıyla hazırlanmış bir de doktora tezi bulunmaktadır. Doç. Dr. İsmail Lütfi Çakar, Hadis Edebiyâtı, İfav Yayınları: 150-152. |