๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Haberiniz Olsun => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 03 Ekim 2011, 11:19:30



Konu Başlığı: Haberiniz olsun
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 03 Ekim 2011, 11:19:30
HABERİNİZ OLSUN

Ağustos 2009 47.SAYI

ADI HÜSEYİN; NEDEN İNANMAYALIM?

‘Big’ biraderlerin ‘big’ başkanı sahnelerde boy göstereli beri isim seçimindeki başarıyı düşündüm durdum. Adı Hüseyin, ona kim inanmaz? Müslümanlarda Hüseyin denilince akan sular durur, Şii-Sünni fark etmez; hepimiz ciğerimizden yandık. Karşınızda Ali Ayçil’in Gerçek Hayat’ta yazdığı “İki Hüseyin” yazısından sadece birkaç satır, tamamının okunması tavsiye olunur.

“Kim aklına getirirdi, yeni Roma’nın efendisi, çöldeki masumun ismiyle çağrılacak. Tarih bildik yorumunu yitiriyor burada, zulmün bir mazlumun adını kullanacak denli incelmiş olması aklımızı kurcalıyor. Ve bir zamanlar senin boynuna katlanamayanlar, beldelerini ziyaret eden bu yeni Hüseyin’in huzurunda hürmetle eğiliyor. Kurbanlar kesiliyor onun için, görkemli törenler düzenleniyor, çöl sıcağında yanmasın diye serin odalarda yatırılıyor. Biz senin yakanda oturanlar, yıkılmış kentlerin bekçileri, kederli ocağına yeni bir kuru odun daha taşırken, sevinç çığlıklarıyla önümüzü kesiyor birileri: ‘beklediğimiz Hüseyin geldi’ tarihin bu garip düzlüğünden, dönüp boynunun uçurulduğu yere bakıyoruz; mahcubiyetle...”

SUSMA HAKKI

Geçtiğimiz günlerde
televizyonlarımızda, içinde çiçek,
mahkeme ve albay kelimelerinin geçtiği, 18 saatlik tiyatral bir gösteri izledik. Bu ve benzeri gösteriler karşısında bizler artık hislerimizi bir yana bıraktık ama sorumluluk sahibi bir kalemşor olan Gülay Göktürk’ün yaşadığı “yazamama” çaresizliğini bir yana bırakmak oldukça zor.

“Ben bu görevimi şimdiye kadar iyi yaptığıma inanıyorum. Okurlarımla hep açık ve net konuştum. Sözümü esirgemedim; anladığım ve gördüğüm her şeyi onlarla paylaşmakta tereddüt etmedim. Oysa bugün işimi nasıl yapacağımı bilemiyorum. Dün bütün gün televizyonlarda ıkına sıkına durumun garipliğini ifade etmeye çalışan ya da gerçeği imalarla, üstü kapalı ifadelerle ortaya koymaya çalışan yorumcuları dinledim. Ben bunu yapmayacağım. Ama açık da konuşamayacağım. Çünkü açık konuşursam; her zamanki gibi yazmam gerekenleri net bir şekilde yazarsam suç işlemek zorundayım. O yüzden de bu olayda yorumu size bırakıyor ve ‘susma hakkımı’ kullanıyorum.”

UYGUR TÜRKÜ MÜ? O NE OLA?

Medyanın kelime oyunlarıyla biz halkı yönlendirmeye çalışma çabaları karşısında ofluyor pufluyor sinirden çatlıyoruz. Doğu Türkistan’da yıllardır mümin kardeşlerimiz korkunç bir zulümle karşı karşıyalar. Bu, son zamanlarda soykırıma dönüştü ve fakat sözleşmiş medyanın ortak tekst yazarları Çin’deki Uygurlardan bahsedip duruyor. Kimdir ki bu Uygurlar herhalde bizimle bir ilgileri yok diye diye dolanırken, televizyonda canlı yayına bağlanmış bir adamın sesiyle irkiliyoruz. Hıçkırıklarla ağlıyor bu adam ve siz mazlumun yanında oluyorsunuz, Yüce Rabbim de kıyamete kadar bu milleti payidar kılsın diyor bizi de hıçkırıklara boğarak. Uygur Türkünün ne olduğunu işte o zaman anlıyoruz; içimizin yangınından biliyoruz. Allahım, Allahım… diyoruz, başka da bir şey demiyoruz.

Şule AKYOL