> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Gündem > Kazım Gökhan Elgin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kazım Gökhan Elgin  (Okunma Sayısı 1721 defa)
27 Haziran 2012, 19:30:49
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 27 Haziran 2012, 19:30:49 »



Kazım Gökhan Elgin: Büyük depreme hazırlıklı olmak zorundayız
İbrahim BARAN • 64. Sayı / GÜNDEM


Büyük Marmara depremi bir anlık kâbus gibi zaman zaman gündeme getiriliyor ve sonrasında hafızalarımızdan siliniyor. 17 Ağustos ve 14 Kasım’da yaşananlar beklenen büyük depremin provası niteliğindeydi. Binlerce can kaybının yaşandığı bu depremleri, yaşayanlar hariç kimse hatırlamıyor. Sanal gündemlerle dolu zihnimiz de önümüzdeki 30 yıl içerisinde beklenen depremi unutmuş bir şekilde gündelik hayatın akışına kaptırıyor bizleri. Kaçınılmaz olanın öncesinde yapılacak çalışmalar en az sonrasında yapılacaklar kadar önemli. İstanbul Valiliği’nin bünyesinde kurulan ve Büyük Marmara depremine yönelik çalışmalar yapan İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) direktörü Kazım Gökhan Elgin’le “Büyük Felaket”i ve İPKB’nin konu ile ilgili yaptığı çalışmaları konuştuk.

Özellikle son dönemde İstanbul’da bir deprem tehlikesinden bahsediliyor. Sürekli “Büyük Marmara depremi” konuşuluyor. İstanbul niçin deprem riskiyle karşı karşıya?
Deprem yalnızca İstanbul’un sorunu değil. Küresel açıdan baktığımızda San Fransisco’da, Tokyo’da ve çeşitli yerlerde depremler olmakla birlikte depremden en çok zararı Türkiye görüyor. Doğu Anadolu fay hattı, Kuzey Anadolu fay hattı gibi sismik aktivitenin çok yüksek olduğu fay hattına sahip bir ülke Türkiye. Bu da büyük bir riski beraberinde getiriyor. Nüfusumuzun neredeyse yüzde 80’i birinci ve ikinci derece deprem riski olan bölgelerde yaşıyor. Şu ana kadar da bina bazında ve ölümler bazında doğal afetlerden gördüğümüz zararın yüzde 75’i depremlerden kaynaklanıyor. O yüzden depremler Türkiye için hakikaten önem verilmesi gereken, kendisiyle ilgili önlem alınması gereken ya da “Depremle oluşacak hasarı en aza nasıl indirebiliriz?” diye üzerinde kafa yorulması gereken bir konu. Yapılan bilimsel çalışmalar İstanbul’da deprem riskinin yüksek olduğunu gösteriyor. Bilim adamları özellikle önümüzdeki 30 yıl içerisinde yüzde 65’lik bir ihtimalle richter scale ölçeğine göre 7’nin üzerinde bir depremle karşılaşılabileceğini ifade ediyorlar. Yine bilim adamlarının araştırmaları böylesi bir depremin neticeleri olarak yaklaşık 200 binin üzerinde binanın yıkılacağını, 70 bine yakın ölüm olacağını, 200 bin ağır ve 500 binin üzerinde hafif yaralanmaların olacağını gösteriyor. Ayrıca birincil ekonomik kayıp olarak 50 milyar dolardan bahsediliyor. Bildiğiniz gibi 1999 Marmara depreminde de sadece birincil ekonomik kayıpları hesaplayabilmiştik. Mesela Japonlar depremden ekonomik olarak ne kadar zarar gördüklerini söylediklerinde genelde toplam ekonomik kayıplardan bahsederler. Biz o zaman ekonomik kaybın tamamını hesaplayamamıştık. Çünkü örneğin fabrika çökmüş, altında alet edevat kalmış, bina yıkılmış. Bunları hesapladık ama o işletmenin en az 6 ay ihracat yapamadığını hesaplayamadık. O yüzden şu anda İstanbul’da birincil ekonomik kayıplar öngörülüyor.

1999 Marmara depreminden sonra bir depremle yüzleşme süreci başladı değil mi?
Evet, o dönemi hatırlarsınız çok can kaybımız oldu. Yaklaşık 18 bin insansımızı yitirdik. 10 milyar dolar civarında da birincil ekonomik kayıp yaşadık. O günlerde 10 milyar dolar gayri safi milli hâsılamızın (GSMH) yüzde 7’siydi.

Hasarın bu kadar olduğu yansıtılmamıştı o dönem. Hesaplanamadığından mı, yoksa toplumsal kaygının önüne geçmek için mi?

Toplumsal kaygının önüne geçmek için olduğunu zannetmiyorum. Ekonomik kaybın 10 milyar dolardan da fazla olduğu biliniyor. Ama her ne olursa olsun GSMH’nin yüzde 7’si dediğimizde, 2002’den sonraki süreç Türkiye açısından bir büyüme süreciydi ve yıllık büyüme oranı yüzde 7 civarındaydı. O halde yıllık büyüme miktarımızın tamamını bir seferde yitirdik. Tüm bunları düşündüğümüzde depremle ilgili araştırma ve depremi önleme çalışmaları yapılırken pro-aktif olmak durumundayız. Hasarın ne kadar büyük olacağını düşünerek deprem araştırmaları yapmalıyız. Depremlerin neticesinde oluşacak zararı asgari düzeye indirebilmek oldukça önemli. Depremin zararlarının ne düzeyde olacağını idrak edebilmek için üzülerek söylüyorum ki herhalde depremle yüzleşmek ve sonrasında buna dair politikalar geliştirmek gerekiyor. İstanbul’da Türkiye nüfusunun dörtte biri yaşıyor ve GSMH’nin yüzde 40’ı burada üretiliyor. Burada oluşacak ve çok ciddi zararlar ortaya çıkaracak bir depremi Türkiye’nin kaldırması mümkün değil. İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) de bu çabanın bir ürünü. Sonradan yara sarmadan ziyade deprem olmadan önceye odaklanmış bir proje.

Japonya’dan bahsettiniz. Japonya depremle sık sık yüzleşen bir ülke. Ancak depremin neticesi olarak orada oluşan zararla Türkiye’de oluşan zarar arasında çok fark var. Bu Japonya’da kullanılan teknoloji ile ilgili bir durum. Aynı teknoloji Türkiye’de kullanılamaz mı?
Her toplumun kendine has bir yapı inşa etme kültürü var. Mesela bina yapımında Japonya’da çelik çok miktarda kullanılıyor, Türkiye’de ise daha çok betonarme kullanılıyor. Kırsal kesimlerde de daha farklı malzemeler kullanılarak yapılan binalar var. Her ne yapıyorsak yapalım önemli olan onu sağlam yapabilmek. Türkiye’de de bir binanın nasıl sağlam olacağının kriterleri yönetmeliklerce belirlenmiş. Şunu da görüyoruz: Depremde bu kriterlere az da olsa uygun yapılan binalar depreme dayanabiliyor. Yıkılan binalarsa hiçbir mühendislik hizmeti almamış, o yönetmelikten nasibini almamış, malzemeyi doğru düzgün kullanmamış hatta malzemesinden çalınmış, böylece ortaya kalitesiz bir ürün çıkmış. Bu kalitesiz yapıların böyle büyük bir olaya dayanamayacağı aşikâr. Aynı bina dünyanın neresinde olursa olsun depreme dayanamaz zaten. O nedenle bina yapma biçimimizi de geliştirmemiz lazım. Gerçi depremden sonra buna ilişkin yapı denetimi sistemi de getirildi Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından. Belediyelerin ve devletin sorumluluğu kadar bu işi yapan kişilerin de sorumluluğu ortaya çıktı. Bu nedenle 99 depreminden sonra inşa edilen binaların, öncekilere göre daha iyi olduğu kanaatindeyim. Elbette yine de bazı eksiklikler mevcut. Ama eskiye nazaran daha iyi bir yoldayız.

İstanbul Proje ve Koordinasyon Birimi olarak olası depremin etkilerini azaltmaya yönelik ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
İstanbul Proje ve Koordinasyon Birimi 2006 yılında İl Özel İdaresi’ne bağlı olarak kurulan bir birim. İSMEP’i uygulamakla yükümlü. Bu proje Türkiye’de ilk defa uygulanan, pro-aktif ve depremin zararlarını azaltmaya yönelik hazırlanan bir proje. Marmara depremi söylediğim gibi bize bazı şeyler öğretti. Mesela haberleşme mekanizması kesintiye uğramıştı. O zaman Başbakan, Vali ve komutanlar birbirleri arasında iletişim sağlayamamışlardı. Proje kapsamında ilk olarak İstanbul’da haberleşme ağını güçlendirdik. Bu çalışma ASELSAN’la koordineli bir şekilde devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu kuleler var, depreme dayanıklı. Bu kulelere antenlerimizi yerleştirdik. Ayrıca bazı birimler arasında iletişimi sağlayacak sivil sistemler var. İtfaiyenin valilikle, emniyetin sağlıkla aralarında kuracağı iletişimin sağlıklı olması için sivil iletişim sistemleri geliştirdik. İyi bir afet yönetimi için iyi bir merkezinizin olması şart. Bu nedenle örnek olması bakımından valiliğimizin bahçesinde bir afet yönetim merkezi kurduk. 2009’un Temmuz ayında da yeni bir kanun çıkmıştı. Türkiye’de Başbakanlık bünyesinde Afet ve Acil Durum Başkanlığı kuruldu. Buraya bağlı olarak da afet acil durum müdürlüğümüz faaliyete girdi. Şu an o bina kullanılıyor müdürlük tarafından. Büyükşehir’in mobese kameraları ve trafik kameralarından buraya görüntü aktarımı sağlandı. Aynı zamanda meteorolojiden ve Kandilli’den gelen bilgiler burada toplanıyor. Kriz anında da ilgili kurum ve kuruluşlardan elemanlar gelerek burada çalışıyorlar. Mesela kar krizinde de kullanılıyor burası. Kanunlarımıza göre büyük afetlerde sorumluluk valiliğe ait. Vali’nin başkanlığında kriz yönetimi oluşturuluyor. Durum valiyi de aşarsa Başbakan’a kadar gidiyor. Pilot bölge olarak belirlediğimiz yer küçük olduğu için daha büyük yerler inşa ediyoruz. Altyapısı ve haberleşmesi sağlanmış, karadan, havadan ulaşılabilecek merkezler olacak bunlar. Şunu da ifade edeyim, iyi bir kriz yönetimi iyi bir bilgi sistemi ile sağlanır. İyi bir afet bilgi sisteminiz olması lazım ki nerede ne kaynağınız var bilmeniz, mevcut kaynağı oraya aktarmanız gerekiyor. Bu nedenle İstanbul valiliğine bağlı olarak Afet Bilgi Sistemi’ni kuruyoruz. Buradan da etkin bir kaynak ve kriz yönetiminin yapılması hedefleniyor. Ayrıca afetlerden sonra ilk müdahaleci kurumlar var. Arama kurtarma ekipleri, sağlık müdürlüğüne bağlı ekipler gibi. Bu ekiplerin araç gereçlerini temin ediyoruz. Bütün bunlar deprem sonrasına önceden hazırlıklı olmak anlamına geliyor.

TOPLUMU BİLİNÇLENDİRMEK ŞART

Depremle ilgili kamuoyunu bilinçlendirme faaliyeti de alınacak fiziksel tedbirler kadar önemli…

Bunu belirli bir eğitim ve bilinçlendirme faaliyeti çerçevesinde yapabilirsiniz. Toplumu bilgilendirmek adına eğitim programları hazırladık. 15 farklı eğitim modülümüz mevcut. Bireyden başlıyor, ailelere, okullara, hastanelere, engellilere yönelik eğitim faaliyetlerimiz var. Depremden sonra psikolojik yardım nasıl olmalı? Karar vericiler için eğitim modüllerimiz var. Bunları kitaplaştırıp bastırdık, özellikle 17 Ağustos ve 14 Kasım’daki deprem yıldönümlerinde toplumumuzla paylaşıyoruz.

Depremden en az etkilenmesi gereken kurumlar kamu binaları. Okul ve hastane gibi yerler öncelikli ihtiyaç alanları oldukları için bunların sağlam kalması gerekiyor. Kamu binalarını güçlendirmeye yönelik özel bir çabanız var mı?
Evet, okullar ve hastaneler öncelikli olmak üzere sosyal hizmet binaları, idare binaları...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kazım Gökhan Elgin
« Posted on: 26 Nisan 2024, 20:05:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kazım Gökhan Elgin rüya tabiri,Kazım Gökhan Elgin mekke canlı, Kazım Gökhan Elgin kabe canlı yayın, Kazım Gökhan Elgin Üç boyutlu kuran oku Kazım Gökhan Elgin kuran ı kerim, Kazım Gökhan Elgin peygamber kıssaları,Kazım Gökhan Elgin ilitam ders soruları, Kazım Gökhan Elginönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes