> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Gündem > Gündemden
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Gündemden  (Okunma Sayısı 917 defa)
11 Temmuz 2012, 16:36:24
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 11 Temmuz 2012, 16:36:24 »



Gündemden
Selçuk Uygur • 72. Sayı / GÜNDEMDEN


“SÜRPRİZ” TAHLİYELER
Yargıtay’dan şaşırtan karar


90’lı yıllarda Türkiye’ye hakim olan şiddet ortamına damgasını vuran örgütlerden biri de Hizbullah idi. Üyelerinin yaptığı yüzlerce eylem ve işlediği korkunç cinayetlerle gündeme gelen örgüt, güvenlik güçlerinin 2001 yılında yaptığı geniş çaplı bir operasyon sonucu etkisiz hale getirilerek, örgütün başta üst düzey sorumluları olmak üzere birçok üyesi tutuklanmıştı. Aradan geçen on yılın ardından, uzun yıllardır Yargıtay’da temyiz için bekleyen davanın sonuçlanması beklenirken, yeni yıla girmemizle birlikte Yargıtay tarafından örgüt üyelerinin tahliyelerine karar verildi. Aniden gerçekleşen bu tahliyeler kamuoyunda panik ve şaşkınlığa sebep olurken, birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Ne olmuştu da başta Hizbullah üyeleri olmak üzere birçok davada terör örgütü üyeliği, hırsızlık ve gasp gibi suçlardan yargılanan tutuklular serbest kalmıştı? Tahliyelerin sebebi çok geçmeden anlaşıldı. TBMM’de Avrupa Birliği’ne uyum yasaları çerçevesinde yeniden düzenlenen tutukluluk süresi, tartışılan bu tahliyelerin önünü açmıştı. 1 Ocak 2011 itibarıyla yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nun 102. maddesine göre, karara bağlanmamış yargılamalarda10 yıl olan tutukluluk süresi 5 yıla indirilmişti. Böylece, 10 yıldır yargılamasına devam edilen ve henüz karara bağlanmamış 953 davanın tutukluları, Yargıtay’a tahliye talebinde bulunmuşlar ve yürürlüğe giren kanun maddesi gereğince de tahliye edilmişlerdi. Muhakkak ki, sonuçlanmamış davalarda tutukluluk sürelerinin Avrupa Birliği standartlarına çekilmesi için yapılan çalışmalar önemli. Bununla birlikte, kamuoyunu paniğe sevk eden tahliyelerin kamuoyu hazırlanmadan gerçekleşmesi de büyük bir hata idi. Yasama, yürütme ve yargı kurumlarının kamuoyunu paniğe sevk edecek bu tür durumlara karşı kamuoyunu bilgilendirmeleri gereklilik arz ediyor. Diğer yandan gerçekleşen tahliyelerle birlikte 90’lı yıllardaki şiddet ortamına geri dönülüp dönülmeyeceği de toplumsal bir tartışma konusu. Ülkenin yeni bir şiddet ortamına sürüklenmemesi ve toplumsal panik havasının sona erdirilmesi açısından hükümetin, yargı kurumlarının ve güvenlik güçlerinin koordinasyon içerisinde hareket ederek, topluma rahat nefes aldıracak çalışmalarda bulunmaları önemini koruyor.

YARGIDA YETKİ TARTIŞMALARI
Anayasa Mahkemesi’ne ikinci temyiz yetkisi


12 Eylül referandumunda “Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru hakkı”nın kabul edilmesi sonrası yasaya son şeklini verecek tasarının TBMM gündemine gelmesi çeşitli tartışmalara yol açtı. Tasarıya göre, temel hak ve özgürlüklerinin bir kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden her vatandaş, idari ve yargısal bütün itiraz yollarını tüketmesi durumunda AYM’ye bireysel başvuruda bulunabilecek. Tasarıya göre 2012 yılında başlayacak uygulamada başvurular, AYM Başkanı’nın belirleyeceği bir başkanvekili başkanlığında 7 üyeden oluşan bir komisyon tarafından sonuçlandırılacak. Başvuruların kabul edilebilir olup olmadığına ise görevli komisyon karar verecek ve gerekirse başvuruyu reddedebilecek. Bireysel başvuruların AYM’ye, Yargıtay ve Danıştay’ın kararlarını iptal yetkisi vermesi ise siyaset ve hukuk çevrelerinde sert tartışmalara sebep oldu. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay ve Danıştay kararlarının AYM tarafından da incelenmesi hakkı getirilmesine yönelik olarak, AYM’nin ‘süper temyiz mahkemesi’ haline getirileceğini ve bu durumun yargı içinde büyük bir kaosa neden olacağını savundu. AYM çevreleri ise Almanya ve İspanya örneklerini göstererek, iptal yetkisi olmaması halinde hak ihlallerinin sonuç doğurucu biçimde ortadan kaldırılmasının mümkün olamayacağını vurguladılar. Burada, Avrupa’nın birçok büyük ülkesinin vatandaşlarına bireysel başvuru hakkı tanıdığının altını çizmekte yarar var. Buna ilaveten AYM’nin bu yetkisi, Rusya’dan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne en fazla başvurunun yapıldığı ülke olan Türkiye’de bundan sonra AİHM’ye gitmeden önce başvuruların ülke iç hukukunda incelenmesine imkân sağlayacak. Bununla birlikte Türkiye’nin AİHM’ye 2004 yılından beri ödediği tazminatların 100 milyon TL’yi geçtiğini hesaba katarsak, bu bile Anayasa Mahkemesi’nin bu yetkiye olan gerekliliğini ortaya koyuyor.

HİZBULLAH HÜKÜMETTEN ÇEKİLDİ
Lübnan’da hükümet krizi büyüyor


Geçtiğimiz günlerde Lübnan’da 30 bakanlı kabinenin 11 üyesi, 2005 yılında eski Başbakan Refik Hariri’ye düzenlenen suikastın Birleşmiş Milletler (BM) mahkemesi tarafından soruşturulmasını protesto etmek amacıyla istifa etti. BM mahkemesinin Refik Hariri’yle birlikte 29 kişinin öldüğü bombalı saldırıyla ilgili soruşturmasında Hizbullah üyelerinin adının geçtiği ve Hizbullah’ın olaydan sorumlu tutulacağına dair haberler medyaya yansımıştı. Lübnan'da çıkan hükümet krizi, zaten diken üstündeki Ortadoğu’da yeni bir krizi tetikleyebileceği gerekçesiyle dünya güçlerini harekete geçirdi. Krize çözüm bulmak üzere Beyrut'a giden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ile görüşürken, görüşmede Türkiye'nin, Lübnan'da barışın ve istikrarın korunmasına ne kadar önem verdiği ve Lübnan'daki istikrarın bölgedeki barışa ve istikrara hizmet edeceğini dile getirdi. Uzmanlar ise Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin Batı yanlısı hükümetinin yıkılmasından sonra Türkiye’nin birbirine düşman olan parti ve grupları bir araya getirebileceğini belirtiyor. Özellikle Alman Der Spiegel gazetesinde yayınlanan bir habere göre Lübnanlı bir diplomatın, "Suudi Arabistan ve Suriye'nin arabuluculuk çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdi Türklerin zamanı" şeklinde konuştuğu kaydedildi. Türkiye’nin, 2008 yılında Suriye ve İsrail arasındaki arabuluculuk çabalarının başarısızlığa uğramasından sonra yaşanmakta olan krizin Türk hükümetinin dış politikadaki ilk ciddi sınavı olduğunu ifade eden uzmanlar, sonucun Türkiye’nin Ortadoğu’daki etkinliğinin geleceğini olumlu veya olumsuz yönde etkileyebileceğini belirtiyorlar.


23 YILLIK BİN ALİ YÖNETİMİNİN SONU
Tunus’ta Yasemin Devrimi


17 Aralık'ta Tunus'un Sidi Bou Said kentinde, 26 yaşındaki üniversite mezunu seyyar satıcı Muhammed Buazizi'nin tezgâhına el konulması üzerine, Buazizi’nin kendini yakma girişimi bir anda ülkede genç ve işsiz kitleleri harekete geçirdi. Ülkede başlayan protestolar, polisin bir göstericiyi öldürmesi üzerine büyürken, Buazizi’nin 5 Ocak'ta kaldırıldığı hastanede ölmesiyle doruğa ulaştı. Ülkeyi 23 yıldır yöneten Cumhurbaşkanı Zeynelabidin Bin Ali bütün uzlaşma çabalarına rağmen başarısız olunca ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Özellikle geçtiğimiz ay yayınlanan Wikileaks belgelerinde Bin Ali ve ailesinin lüks yaşamı ve yolsuzluklarına yer verilmesi, ülkede olayların büyümesini tetikleyen en önemli unsurlardan biri oldu. Nitekim ülkede işsizlik oranı yüzde 15 seviyesindeyken, bu oranın üçte ikisinden fazlasını üniversite mezunu gençler oluşturuyor. Uzmanlar Tunus’da yaşanan olayların meydana çıkmasında geçtiğimiz yıllarda Yunanistan ve İran örneklerinde olduğu gibi işsiz ve umutsuz gençlerin başrolü oynadığını söylüyor. Lübnan asıllı ünlü Fransız yazar Amin Maalouf ise bir söyleşisinde, Arap toplumlarının Cemal Abdülnasır’dan bu yana büyük bir başarısızlık kompleksi, mutsuzluk ve umutsuzluk içinde yaşadıklarını dile getirmişti. Arap dünyasını yakından takip eden uzmanlar da, Tunus’ta başlayan olayların yakında bir süre önce temel gıda maddelerindeki artış yüzünden ölümle sonuçlanan olayların çıktığı komşu Cezayir ve öteki ülkelere sıçrayabileceğinin de altını çiziyorlar. Nitekim Tunus’taki konjonktürün Arap dünyasının birçok ülkesinde bulunduğunu göz önüne alırsak, önümüzdeki günlerde Arap dünyasında yeni ayaklanmalar ve değişimlere tanık olabiliriz.

TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ
Merkel’den Kıbrıs’ta kızdıran sözler


Almanya Başbakanı Angela Merkel 12 Ocak günü ilk kez ziyaret ettiği Kıbrıs Rus Kesimi’nde Türkiye’yi kızdıran açıklamalarda bulundu. Merkel, “Rum tarafı Kıbrıs’ta çözüme yönelik cesur girişimlerde bulunuyor ama Türk tarafı bu girişimlere karşılık vermiyor” diyerek çözümsüzlükten Türkiye’yi sorumlu tuttu. Merkel’in açıklamalarına Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu sert tepki gösterirken, AB’den sorumlu devlet bakanı Egemen Bağış ise Merkel’in sözlerine sitemde bulundu. Türkiye’nin sert tepkisini değerlendiren Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert ise “Merkel’in Kıbrıs sorunu ile ilgili tarih dersi almaya ihtiyacı yok” şeklinde konuştu. Anlaşılan o ki Merkel, Kıbrıs’a ilk ayak basan Alman Başbakanı olarak tarihe geçerken bunu mümkün olduğunca şatafatlı bir hale getirmek istedi. Dikkate değer diğer bir başka nokta ise Merkel’in sözlerinin sadece Almanya’yı değil AB’yi de bağlıyor ve genel Kıbrıs politikasını yansıtıyor olması. Sözcünün söylediğinin aksine Merkel’in tarih dersine ihtiyaç olacak kadar gerilere gitmesine gerek yok. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun’un 24 Kasım 2010 tarihinde açıkladığı Kıbrıs raporunu dikkate almak gerekirse, görüşmelerdeki tıkanıklık için iki taraf aynı şekilde sorumlu tutuluyordu. Bunun yanı sıra, yapıcı bir eleştirellik içinde çözüm için verilmesi gereken bir demecin tam tersinin, taraflardan birinin toprakları içinde adeta o tarafı pohpohlamak adına verilmesinin de samimiyet ve çözüm çerçevesinde herhangi bir yeri yok. Gelinen noktanın, 2004 yılında Birleşmiş Milletler’in Annan Planı’nı kabul eden Türk tarafını cezalandırma ve planı reddeden Rum tarafını ise mükâfatlandırarak AB’ye almanın bir uzantısı olduğunu unutmamak gerekiyor. Velhasıl Türkiye’de son zamanlarda yapılan anketlerde AB’ye olan inancın ciddi oranda zedelendiğinin ortaya çıkması, ülke insanının bu ikiyüzlü politikalara daha fazla taham...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Gündemden
« Posted on: 19 Nisan 2024, 21:13:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Gündemden rüya tabiri,Gündemden mekke canlı, Gündemden kabe canlı yayın, Gündemden Üç boyutlu kuran oku Gündemden kuran ı kerim, Gündemden peygamber kıssaları,Gündemden ilitam ders soruları, Gündemdenönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes