> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Gündem > Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz  (Okunma Sayısı 1000 defa)
21 Haziran 2012, 17:24:59
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 21 Haziran 2012, 17:24:59 »



Siz hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz?
M. Mücahit KÜÇÜKYILMAZ • 69. Sayı / GÜNDEM


Tarihsel anlamda Türkiye topraklarındaki modernleşme, Osmanlı son döneminde başlayan ve halen devam eden bir süreç. Harcıâlem bakışın gördüğü gibi, modernleşmeyi Osmanlı karşıtı bir perspektife oturtup Cumhuriyete mâl etmek, en basitinden Osmanlı münevverlerinin konuya dair çok zengin tartışma ve devasa birikimlerinden bîhaber olmakla açıklanabilir. Ancak özellikle İlber Ortaylı’nın vurguladığı bir gerçek de var: Ona göre, Cumhuriyet modernleşmesinin radikalizmi, bir bakıma Osmanlı modernleşmesinin yeterince radikal olamamasıyla bağlantılı. Cumhuriyet modernleşmesi, özünde tepkisel/reaksiyoner bir nitelik barındırıyor; ancak onun asıl öne çıkan özelliği, alabildiğine biçimsel, sembolik ve sloganik olması. Bunu anlamak için, modernleşme tartışmalarında kılık-kıyafetin en baştan, ta II. Mahmut devrinden beri, merkezî bir konum işgal ettiğini; inkılâpların ilk yıllarında ise serpuşa muhalefetin bile “kelle alacak” önemi haiz olduğunu görmek yeterli. Modernleşme kuramı ve tarihiyle ilgilenenler, onun her şeyden önce toplumsal bir standart oluşturmayı hedeflediğini ve bugün Avrupa’da oluşan “birlikte yaşama” kültürünün bir uzlaşma ve “benzeşme” neticesinde doğduğunu bilirler. Bizde ise modernleşme, toplumsal benzeşmenin sağlanması olarak değil, daha çok toplumu “benzetme” üzerine kurgulanıyor. Böyle olunca da, modernleşmeci seçkinler nazarında İslam ve onun yüzyıllardır ürettiği toplumsal pratik, sürecin işleyişinde karşılaşılan en ciddi direnç noktalarını teşkil ediyor.

“Türkiye’de başörtüsü sorunu YÖK’tür”
Bugün türban, bu direnç noktalarının en açık, simgesel ve -kadınlara özgü oluşuyla- en kırılgan tezahürlerinden biri olarak, devlet aygıtının en tepesindeki Çankaya’daki varlığına rağmen, hâlâ modernleşme karşısında ideolojik bir anti-sembole dönüştürülmek isteniyor. Buna karşılık, “annelerin örtüsü” başörtü, özellikle CHP sözcülerinin diliyle kutsanıyor. Türbanın bir umacı ve karşı-simge olarak sunumu, her daim ülke gündemini gerilime sokmanın en kolay yolu olarak sıkça kullanılıyor. Oysa türbanda siyasal-dinî sembolizm vehmeden yasakçı “sembolik” modernlerin gözden kaçırdığı iki önemli çelişki var: Birincisi, yasağa mesnet olarak gösterilen Anayasa Mahkemesi’nin 7 Mart 1989 tarihli iptal kararı “annelerin başörtüsü”nü de kapsıyor; hatta bilhassa onun için verilmiş bir hüküm. İkincisi, bugün tu kaka ettikleri türban, 12 Eylül askerî yönetiminin ürünü bir kurum olan YÖK’ün o zamanki başkanının icat ettiği, Müslüman kadınlara uzak bir kavram ve nesne; hatta gayet “modern” bir sembol aslında. Üstelik yasa(k) koyucuların başörtüsünden kaçarken dolandıkları türban, daha önce de birkaç vesileyle dile getirdiğim gibi, etimolojik olarak Fransızlara, ontolojik olarak Hintlilere, pragmatik olarak YÖK’e ait bir şey. Bu bakımdan “Türkiye’nin başörtüsü sorunu yoktur” diyemesek de, “YÖK’tür” diyebiliriz! Zaten bu durumun farkında olan mevcut YÖK yönetimi de, üzerine düşeni yaptı; fiili yasağı fiilen serbest hale getirdi.

Fakat referandum öncesinin toz ve gaz bulutlarıyla kaplı havasına kendisini kaptıran çiçeği burnunda CHP liderinin “Türban sorununu da biz çözeceğiz” diye coşması, durumu farklı mecraya sürüklemişti. Bu “iyi hal”, iyimser olanlar için bile fazlasıyla kısa sürdü; zira CHP, seçim barajı, dokunulmazlıklar filan gibi ön şartlarla işi yokuşa sürdü. Yani türban “out”, başörtüsü “in” olmuşken; muhalefet konumundaki “devletin partisi” CHP, “annesinin örtüsü”ne sahip çıkmayı yaman bir pazarlık konusu haline getirebildi.

Habermas’ın kuyuya attığı taş
Millet; iradesinin tecellisini Meclis’ten bekleyedursun, “kamusal kişiliklerin sihirli dokunuşlarıyla” oluşan kamusal alanlar da daralıp genişlemeye, eğilip bükülmeye ve yarım ağızla gevelenmeye devam ediyor. Ne Anayasa’da, ne kanunlarda yer alan; aslında siyaset felsefesine ait olan kamusal alan kavramı, Jürgen Habermas’ın bizim kuyuya attığı taştır. Ne var ki, “kamu”dan “halk”ı anlayan insanların yaşadığı başka diyarlarda bu taş gediğine oturmuşken; bizde, bize mahsus bir ters okumayla vatandaşın, hadi açık söyleyelim, dindar Müslüman’ın, hadi daha açık söyleyelim, dindar Müslüman kadının başına düşmüştür. Bu durumda insan, Türkiye’deki yasak koyucuların genel olarak din ile mi, yoksa özel olarak ve sadece İslam ile mi sorun yaşadıklarını sormadan edemiyor. Ancak yasağa, başörtüsünün aynı zamanda “gösterişçi” (ostentatoire) bir giysi olduğu gerekçesiyle karşı çıkan Fransızlara göre, Türk muadillerinin siyasal-dinsel simge argümanının biraz güdük kaldığını itiraf etmek gerek. (Bu da bir Türk olarak insanı rencide ediyor tabii!) Bildiğimiz kadarıyla bu ülkede siyaset ya da din yasak değil; kendisi baştan ayağa sembollerle donanmış modernite için de, sembollerin yasak olması düşünülemez. O halde, bireyin dinsel ya da siyasal kimliğini kamusal alanda simgelerle açığa vurmasından daha doğal ne olabilir? Rozetler, bayraklar, bıyıklar, saçlar, tişörtler, desenler, renkler, jestler, mimikler, kelimeler… Hepsi yerine göre masum birer siyasal ya da dinsel simge değil mi?

Devlet aklıseliminin vakti gelmedi mi?
Türkiye’de modernleşme, Batılılaşma gibi süreçleri yukarıdan tanzim etmeye çalışan devlet aklı, bu süreçlere bağlı olarak tebellür eden sorunların ise hep gerisinden geldi; bir türlü vaktinde işlemedi. İşlediği zamanlarda ise, maalesef aklıselimden yoksun bir makine soğukluğuna sahip oldu. Geçen yüzyıldan devraldığımız ve hâlâ ceremesini çektiğimiz travmalara bir bakar mısınız? Ermeni meselesinden Şeyh Sait İsyanı’na, İstiklal Mahkemelerinden Dersim’e, Varlık vergisi faciasından 6–7 Eylül yağmasına kadar; cunta girişimleri, darbeler, siyasi idamlar, Diyarbakır Cezaevi, Kürt Sorunu ve başörtüsü yasağı… Bunlar, hep devlet aklı denen meçhul fail tarafından yönetil(emey)ip ötelenen, ötelendikçe büyüyen ve yılların negatif birikimi halinde gelecek nesillerin kucağına yığılan meseleler… İşte 1930’ların dünyasının her türden faşizmiyle malul anlayış, devletin aklının temsilcisi olma iddiasıyla, bugünü de kuşatmaya çalışırken; başörtüsü, demokratik olgunluğa erişememiş bir CHP için “kırmızı nokta” niteliği taşıyor. Anlaşılan o ki, CHP, 21. yüzyıl Türkiye’sine yetişinceye, erişkin-reşit oluncaya kadar da bu sansür durumu devam edecek.

21. yüzyıldaki büyük demokratik değişimi doğru okuyan bir iktidar –ki bu neden yeni CHP olmasın!– devletin aklıselim ile vakti selimde işlemesi için uğraş verebilir. Burada devletin partisine şimdilik söylenebilecek tek söz var: Çözümün parçası olamıyorsan, bari sorunun da olma!

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 21 Haziran 2012, 17:25:21 Gönderen: Hafize Aişe »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:16:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz rüya tabiri,Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz mekke canlı, Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz kabe canlı yayın, Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz Üç boyutlu kuran oku Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz kuran ı kerim, Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz peygamber kıssaları,Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuz ilitam ders soruları, Hâlâ annemizin başörtüsünü mü kullanıyorsunuzönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes