> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Güncel Meseleler > Güncel Dini Haberler > Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum  (Okunma Sayısı 222 defa)
09 Mart 2012, 14:36:11
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 09 Mart 2012, 14:36:11 »



Yağmur'u nasip ettiği için Allah'a şükrediyorum

Şair Nurullah Genç'in şiirleri 'Mahrem ve Münzevi' (Timaş Yayınları) adlı bir kitapta toplandı. Şair, kitaba ismini veren bu iki kelimenin hayatını özetlediğini düşünüyor. Dış dünyadaki samimiyetsizliğin kendisini rahatsız ettiğini söyleyen şairin en büyük isteği, bütün dünyadan uzak bir yerde tefekkürle baş başa yaşamak.

Şiirlerinizi Mahrem ve Münzevi adlı bir kitapta topladınız. Bu iki kelimenin hayatınızdaki yeri nedir?

Kesinlikle benim hayatımı özetleyen iki kelime. Kitabın başındaki Mahrem şiiri hayatımın adeta bir otobiyografisidir. O şiirdeki kavramlardan yola çıkarak ilkokul yıllarıma kadar iz sürebilirsiniz. En sonda da Münzevi adlı bir şiir yer alıyor. Hayatımı topladığımda bu iki kavramın arasına sıkışıp kalıyorum. Birçok yerde mahrem muamelesi gördüm, birçok yerde de kendim hayatı mahrem hale getirdim. Gösteriş yapmayı seven bir insan değilim. Her şeyin sahibi Allah'tır. Kendimizi mağrur gösterebileceğimiz neyimiz var? Bu anlamda bir mahremiyet içinde yaşamaya çalıştım. Dış dünyanın görüntülerinden çok da mutlu olmadım.

Bu görüntüler içinde sizi en çok mutsuz ya da rahatsız eden şey neydi?

Samimiyet dışı her türlü davranış beni rahatsız ediyor. Düşmanımın bile samimi, yiğit ve mert olmasını arzu ederim. İkiyüzlülüklerin, dalkavuklukların ve pragmatizmin insanların dünyasını fazlasıyla kapladığı bir dünyada yaşıyoruz. Teknolojik gelişmeler de bunu tetikliyor. Bu görüntülerden hoşnut olmuyorum, rahatsız oluyorum. Onun için kendimi geri çekiyorum. İmkânım olsa bütün dünyadan uzak bir yerde tefekkürle baş başa yaşamayı tercih ederim.

O zaman tek sığınağınız şiir oluyor...

Evet. Şiir benim için bir sığınma ve kaçış noktası. Son yıllarda şiirle, fotoğrafla ilgileniyorum. Fotoğraf kareleri samimi karelerdir. İnsanların dünyasında beni rahatsız eden şeyler o karelerde yok. Üniversitede hocalığın dışında şirketlere danışmanlık yapıyorum. Yani 24 saatimi dolu dolu yaşıyorum. Ama bütün bunların içinde kendi içimde münzeviyim aslında. Mutlu olmadan yaptığım işler kendim için yaptığım işler değil. O yüzden en çok şiir yazarken mutlu oluyorum. Hiçbir iddiaya kapılmadan çeşitli tahrik ve akımlara kapılmadan şiir yazmaya çalışıyorum. Geleneğimi dikkate alarak bir misyonla şiir yazıyorum.

Gelenek demişken, bu kavram sizin şiirinizin temelini oluşturuyor. Geleneğe bu kadar bağlı olmanızın sebebi nedir?

Gelenek benim için çok önemli. Son iki yüz elli yıllık süreçte bizi geleneklerimizden koparmak için büyük bir çaba sarf ediliyor. Gelenek dediğimiz şey bizi Hz. Âdem'e kadar götürür. Geçmişten bugüne devraldığımız kültür mirasına baktığımızda inancımız dolayısıyla Hz. Âdem'e gideriz. Oradan Hz. İbrahim'e ve Hz. Muhammed'e ve oradan da günümüze geliriz. Bütün bunlardan uzaklaştırılmak için ülkemdeki insanları mankurtlaştırmak adına yapılmış bütün faaliyetleri geleneklerime hücum olarak kabul ediyorum. Gelenekten uzak kalmak, bir sanatçı için özünden uzak kalmak demek. Bu manada soysuz ve sopsuz şiirler yazma hevesinde olmadım. Popülerlik hevesiyle hiç şiir yazmadım. Kendime fildişi bir kule inşa etmedim.

Bazı şairleri böyle kuleler inşa ettikleri için eleştiriyorsunuz...

Bu aslında bir tespit. Birçok yerde maalesef böyle şairlere rastlıyorum. Hiçbir şairin kendisini şair olmayanlardan üstün görme hakkı yoktur. Müslüman bir insanım. Kur'an'ın şiire yaklaşımına baktığımızda iki tane vadi görürüz. İlk vadiyi kabul etmiyorum. Yani arzu ettiğini yapan, istediği gibi davranan, absürt bir anlamla yola çıkan... İnandığı, bir derdi olduğu için değil, her vadide şaşkın dolaşarak şiir yazan bir cenahın, grubun insanı değilim. Yerim bellidir. İnandığı için, zulme uğradığı için şiir söyleyen biriyim.

O zaman şiirin bir derdi olmalı mı?

Evet, kesinlikle olmalı. Şair ne zaman farklıdır? Diğerlerinden fazla dertlendiği zaman. Toplumun sıkıntılarına duyarlı, zulümlere karşı daha hassas olduğu için, onları dile getirmekte daha mahir olduğu için farklıdır. Çocukluğum şiirin konuşulduğu bir köyde geçtiği için şekillenmem orada oldu. Ben daha çocukken o geleneğin estetiğini ruhuma nakşettiler. Babam Sümmani'den, amcam Âşık Şenlik'ten okurdu. Şiir benim ruhuma böyle işlendi. Bugüne kadar da böyle geldi.

İntizar'daki kahraman ben değilim

Sizin ayrıca üç tane de romanınız var. Roman edebi serüveninizin neresinde duruyor?

Ben şiir yazmadan önce roman yazayım diyordum. Aklımdan çok hikâyeler geçerdi. Daha sonra şiire yönelince roman konusundaki ukde içimde kaldı. Daha sonra bir roman denemesi yazayım dedim. İlk romanım bir teşvik ödülü aldı. Üç yılda üç roman yazdım. Ve son romanım İntizar'ı Prof. Dr. Orhan Okay'a okuttum. Bana "Sen romana biraz ara ver, şiire yönel. On yıl altyapı çalışması yap ve sonra yaz." dedi. Aradan yirmi yıl geçti. Sonra bir daha roman yazmaya oturamadım.

İntizar demişken; bu romandaki hikâyenin kahramanının siz olduğunuz şeklinde bir şehir efsanesi var. Gerçekliği var mı?

Hayır, oradaki hikâyenin benimle bir ilgisi yok. Ama her şaire ve yazara böyle şeyler yakıştırılır. Ben orta ve iç Anadolu'da bir süre kaldım. Orada tespit ettiğim bazı hadiselerin birleşmesiyle oluştu. Bağımsız birkaç hikâyeyi birleştirince ortaya İntizar çıktı. Bugün baskısı olmadığı halde birçok insan hâlâ o romanı soruyor. Demek ki oradaki hadise bir anlam ifade etmiş. Ben İntizar'ı yazdığım zaman birçok entelektüel "Bu ne kardeşim! Böyle şey olur mu?" diye beni eleştirmişti. Oysaki onlar gerçeği bilmiyordu, ben hayatın içindeydim onlar değildi. Gençlerin dünyasını bilmiyordu. O romandaki hikâye şu anda bile bir yerlerde yaşanıyor. Şu anda dahi ahirette eş olmak için birbiri ile sözleşenler var. Hatta İntizar'ı bilmeden aynı hadiseyi yaşayıp romanı okuduktan sonra 'Benim hikâyemi mi yazdınız?' deyip beni arayanlar oldu.

Boyacılık ve fırıncılık yaptım

Tüm bunlar ve yaşadığınız hayat şiirlerinize çokça yansıyor...

Evet. Hayatım da zaten bütünüyle şiirle iç içe oldu. Bir köşeye oturup şiir yazayım dediğim olmadı. Bunun bir avantajı bir de dezavantajı var. Hayatla iç içe olmam şiirimi samimi kılıyor. Dezavantajı ise şiir işçiliği konusunda zayıf hale geliyorsunuz. Şiiri hayatla çok iç içe görünce ona ayrılması gereken zamanı veremeyebiliyorsunuz. On yıl sonra bir şiirime bakıp bunun üzerinde neden çalışmamışım diye kendime kızdığım oluyor.

Çok zor bir hayatınız olmuş. Böyle bir hayatı yaşamak size neler kattı?

Çok zor bir hayatım oldu. Anlattığım zaman bazıları mübalağa mı yapıyor diyor. Aksine çoğu yaşadıklarımı anlatmıyorum. Köyümüzde okul yoktu, en yakın okul köyümüze 15 kilometre idi. Bu yüzden 9 yaşıma kadar okula gidemedim. Ama babam ve akrabalarım beni köyde yetiştirdiler. Sınava girdim ve ilk sınavda bütün dersleri verdim. Ama yaşım küçük olduğu için ortaokula almadılar ben de ilkokul üçüncü sınıftan başladım. Önce akrabamız olan bir öğretmenin yanında, sonra halamın, teyzemin ve amcamın yanında kalarak ilk ve ortaokulu tamamladım. Ortaokulda boyacılık yaptım ve fırında çalıştım. Lise boyunca da boyacılık yaptım. Üniversitede de inşaatlarda ve fırınlarda çalıştım. Belli bir saatte yurtlar kapanıyordu. Geç kaldığım bazı zamanlar tren garında yatıyordum. Tüm bunlar beni olgunlaştırırken tabii ki şiirime de yansıdı.

Akademisyensiniz ve şirketlere danışmanlık yapıyorsunuz. Mahrem ve münzevi yaşarken bu işlerle meşgul olmanız ironi değil mi?

Evet öyle. Boya sandığını sırtladığım günden beri geçinmek için çalışıyorum. Boya sandığını taşırken fırçamı nasıl tutuyorsam rakamlara bakarken de kalemi elimde öyle tutuyorum. İmkânım olsa ben o işleri yapmazdım. Kendimi daha fazla şiire ve sanata adardım. Ailemi geçindirmek zorundayım. Eskiden nasıl sandığı bırakıp, fırından gelip şiir yazıyorsam şimdi de işlerim bittikten sonra eve gidip şiir yazıyorum. Çünkü benim aslı işim sanat. Şu an paraya ihtiyacım olmasa bütün dünyayı dolaşır şiir yazar, fotoğraf çekerim.

Naatı yazınca şair oldum

Nurullah Genç isminin duyulmasında Yağmur adlı şiirinizin büyük bir rolü var. Bu şiiri hangi duygularla kaleme aldınız?

Ben naatı zaten köy odasında tanıdım. Amcam ve babam naat okurdu. Yani küçük yaşta naatlar hafızama kazınmıştı. Bir şairin naatı olmayınca şair olamayacağını kafama sokmuşlar. Şair demek, naat demekti. Sonradan "Naat şiirin ufkudur." sözüyle karşılaşınca köy odasında söylenen sözün daha entelektüel ifadesi olarak gördüm bunu. Duygularımı şiir diliyle ifade etmeye başladığında bir naat yazmam gerektiğini düşündüm. On yıl içinde 50'den fazla naat inceledim. Mazmunları, imajları kavramları... Birçok denemeler yaptım olmadı, canım sıkıldı. Kendi kendime herhalde ben şair olamayacağım dedim. 1990 yılında bir program için İstanbul'a gelmiştim. Dönüşte sıkıntılı bir yolculuk esnasında, otobüsün camından dışarı bakarken, Cenab-ı Allah bir anda bana bütün kâinatı ve insanlığı sorgulama hali nasip etti. Kendimi sorguladım, dünya bir anda gözümde küçüldü. Bir tek şey kaldı geriye. O da kâinatın anlamını bize kazandıran Hazreti Peygamber ve kâinatı yaratan Allah. Yağmur bu noktada gelmeye başladı. Bu şiiri yazmam üç ay sürdü. Üç ay boyunca o mahrem ve münzevi hali yaşadım. Şiir bittikten sonra vücudum çıbanlarla doldu. Tedavi gördüm.

Bu manada şairliğinizin tek şiire sıkıştırıldığını düşünüyor musunuz?

Naat tabii ki naat olması hasebiyle diğer şiirlerimden ayrı bir yerde duruyor. Peygamber'i seven herkes bu şiire muhabbetle bakıyor. Çoğu okur hatta edebiyat akademisyenleri bile "Bu şiiri yazmış, başka yazmasa yeter." şeklinde yorumlar yapıyor. Böyle bakınca diğerleri yetim hale geliyor. Bu durumdan mutsuz değilim. Madem öldükten sonra her şeyin hesabını vereceğiz, şair de şiirinin hesabını verecek. Diğer şiirlerimde kusur çıkarsa...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum
« Posted on: 29 Mart 2024, 11:45:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum rüya tabiri,Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum mekke canlı, Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum kabe canlı yayın, Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum Üç boyutlu kuran oku Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum kuran ı kerim, Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum peygamber kıssaları,Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorum ilitam ders soruları, Yağmuru nasip ettiği için Allaha şükrediyorumönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes