> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Güncel Meseleler > Güncel Dini Haberler > Ölüm bize ne kadar yakın?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ölüm bize ne kadar yakın?  (Okunma Sayısı 539 defa)
18 Eylül 2011, 18:05:40
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 18 Eylül 2011, 18:05:40 »



Ölüm bize ne kadar yakın?

Büyükannem, evladım ölüm yaşlı genç dinlemez ama biz yaşlılar yolun sonuna geldiğimizi düşünür ve kendimizi ölüme daha yakın hissederiz demişti.


Gerçi ölüm nerede ve ne zaman kapımızı çalacak bunu bilemeyiz ama yaşlılık döneminde bu duyguyu daha yoğun hissederiz. Çünkü yürümekte olduğumuz yolun sonuna gelmişizdir ve artık bundan öte ölüm vardır. Kruse, üzerinde araştırma yaptığı hasta gruplarında belirlediği tepkileri beş grupta toplamıştır.

Ölümü ve ölmeyi kabullenmekle birlikte halen yaşam veren olanakların aranması.

İçe kapanıklık ve moral bozukluğunun giderek ve artarak yaşamayı neredeyse bir yük haline getirmesi.

Yaşama yeni bir anlam kazandırarak ölüm korkusunun yenilmesi veya hafifletilmesi.

Kendi varlığına yönelik tehdidin yaşantının algılamanın merkezi haline gelmesini önleme çabaları.

Arkadaş ve yakınların yardımıyla ağır depresyonun yenilmesi ve giderek önlenemez nitelikteki sonuca baş eğme.

Yaralayan sözler

Bir okurumuz yaşadığı sorunları bizimle paylaşmış ve mektubunun yayınlanmasını rica etmiş. Mektubun tamamını yayınlayamasak da yaşananlara özet olabileceğini düşündüğümüz kısmını sizlerle paylaşmayı uygun gördük. Mektup, yaşadığım hiç bir haksızlığı unutmadım, unutamam da diye başlıyor ve şöyle devam ediyor:

"Görümcemden çok büyük zulüm gördüm. Evliliğimin ilk beş yılında hayatı bana zehir etti, iftira attı, kocamla aramı bozdu, çocuklarımla arama girdi. Onun yüzünden psikiyatriste gidip tedavi oldum... Şimdi yaptıklarından pişman olmuş gibi görünüyor bana yaklaşmaya çalışıyor. Çocukları aracı koyuyor, beni sık sık arıyor vicdanını rahatlatmaya çalışıyor. Kocamın hatırı için konuşuyorum ama yapılanları unutamıyorum. Yaşadıklarım içimde hiç iyileşmeyecek yaralar açtı. Bu mektubumu yayınlamanızı rica ediyorum. İnsanlar lütfen nasıl olsa telafi ederiz diye yakınlarını kırmasınlar, telafi edilse bile insanın içinde bir iz kalıyor...."

Okurumuzun da ifade ettiği gibi, bizler kırıldığımız insanları affedebiliriz, onlarla iyi ilişkiler kurabiliriz ama yaşananların izlerini kolay kolay silemeyiz. İnsanları affetmek, onların kusurlarını örtmek, hoş görülü ve fedakar olmak güzel ahlakın ilkelerindendir. Bu ilkelere tabi olan kimseler Allah'ın rahmetini umarak kendilerine kötülük yapanları affederler onlar için hayır duada bulunurlar. Ama, öyle de olsa, yapılan her haksızlık, söylenen her kırıcı söz düştüğü yerde bir iz bırakır da gider. Bu nedenle aslolan insanları kırmamak, hakkaniyet ölçülerine riayet etmek ve mahlukatı şefkatla kucaklamaktır. Okurumuzun bu mektubu bana bilinen şu hikayeyi hatırlattı. Hikayenin özeti kısaca şöyle:

Baba ile oğulun hikayesi

Çok eskiden, köyün birinde bir baba ile bir oğul yaşarmış. Her ikisi de geçimlerini inşaatlarda çalışarak sağlarlarmış. Sorunlarını dışarıya pek yansıtmazlarmış ama babanın oğuldan çok şikayeti varmış. Oğul ele avuca sığmaz biri oluyor ve arkadaşlarıyla kavga edip eve geliyormuş. Oğulun zarar verdiği kişiler babaya gelip şikayetlerini ifade ediyorlar ve oğulun terbiye edilmesi konusunda babadan yardım istiyorlarmış. Bu duruma çok üzülen baba, oğluna nasihat ediyormuş ama bunun ona hiç faydası olmuyormuş.

Baba uzun zaman bu duruma sabretmiş, oğluna nasıl faydalı olabileceğini düşünmüş ama ne yapabileceği konusunda bir çözüme ulaşamamış. Yine günün birinde uzun uzun düşünmüş ve kendince bir çözüm yolu bulmuş. Bir gün oğlunu yanına çağırmış ve ona bir torba çivi vermiş. Oğul çivileri görünce şaşırmış ve bu çivileri ne yapacağını sormuş. Baba sakin bir vaziyette oğluna dönmüş "oğlum arkadaşlarınla kavga ettiğinde, insanları kırdığında, birine haksızlık yaptığında şu tahtaya bir çivi çak. Yaptığın her taşkınlık için bir çivi... demiş... Oğul kendisine anlamsız gelse de babanın sözüne tabi olmuş ve ilk gün otuz kişiyle kavga etmiş ve tahtaya otuz çivi çakmış. İkinci gün bu sayı yirmiye düşmüş, üçüncü gün on beşe... Oğul hayatına bu şekilde devam ederken, kavgaları günden güne azalmaya başlamış. Birkaç ay sonra, tahtaya hiç çivi çakmamış çünkü babanın bu uygulamasından sonra davranışlarını kontrol etmeye başlamış. Mutlu bir şekilde babanın yanına gitmiş ve "artık hiç çivi çakmıyorum, insanlarla hiç kavga etmiyorum, onları kırmıyorum demiş. Baba oğlunun yüzüne bakmış ve yüzeyi çivilerle dolu tahtayı kaldırmış. Sonra "bundan sonra da, kavga etmediğin günleri dikkate al ve insanları kırmadığın her gün için bir çivi çıkar demiş. Oğul hiçbir anlam veremese de babanın söylediklerini yapmaya karar vermiş. Ve kavga etmediği her gün için tahtadan bir çivi çıkarmış. Son çiviyi çıkarıncaya kadar devam etmiş ve bir gün tahtada hiç çivi kalmadığını görmüş, tahtayı aldığı gibi babanın yanına gitmiş. Oğlunun elindeki tahtayı gören baba, "sağ ol oğlum artık kimseyi kırmıyorsun, kimseyle kavga etmiyorsun... Ama bak şu tahtaya çıkardığın her çivi geride bir iz bırakmış. Bu tahta hiçbir zaman eskisi gibi olamaz tııpkı bu çivilerin iz bıraktığı gibi söylediğin her kırıcı kelime insanların kalbinde aynı şekilde iz bırakır. Onlar seni affetseler de yaşananlar bir gün olur yine hatırlanır. O yüzden dilini iyi kullan, insanları incitme, onların kalplerini yaralama..." demiş.

Yakınlarımızla ya da arkadaşlarımızla aramızda çatışma noktalarımız olabilir ama duygularımızı mümkün olduğunca kırıcı olmadan ifade etmeyi öğrenmeliyiz. Tamam... eğer biri bizi kırmışsa onu affetmek büyüklüktür fakat irademizi ve dilimizi iyi kullanmak ve kırıcı olmamaya gayret göstermek çok daha önemlidir...

MİLLİ GAZETE

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ölüm bize ne kadar yakın?
« Posted on: 30 Nisan 2024, 17:50:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ölüm bize ne kadar yakın? rüya tabiri,Ölüm bize ne kadar yakın? mekke canlı, Ölüm bize ne kadar yakın? kabe canlı yayın, Ölüm bize ne kadar yakın? Üç boyutlu kuran oku Ölüm bize ne kadar yakın? kuran ı kerim, Ölüm bize ne kadar yakın? peygamber kıssaları,Ölüm bize ne kadar yakın? ilitam ders soruları, Ölüm bize ne kadar yakın? önlisans arapça,
Logged
19 Eylül 2011, 00:17:12
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« Yanıtla #1 : 19 Eylül 2011, 00:17:12 »

Onlar seni affetseler de yaşananlar bir gün olur yine hatırlanır. O yüzden dilini iyi kullan, insanları incitme, onların kalplerini yaralama..." demiş.

Çivinin tahtada iz bıraktığı gibi yaşananlar da söylenenler de öyle iz bırakıyor kalpte, yürekte. Pişman olmamak için bin keree düşünmek lazım yapacaklarımızı söyleyeceklerimizi.
Emeğinize sağlık..

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes