๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Kasım 2010, 18:07:26



Konu Başlığı: Medine nin şen çocukları
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Kasım 2010, 18:07:26
Medine’nin şen çocukları..


(http://www.nurdergi.com/images/stories/resimler111/cocuklar-kuran-okuyor.jpg)


Medine mescitleri binlerce çocukla doluydu. Hepsi ellerinde Kur-an’ı Kerimler, mırıl mırıl okuyorlar. Onlar farklıydılar çünkü. Onların mutluluğu Kur’an okumaktı..

Ramazan umresi için gittiğimiz Mübarek topraklarda yaşadıklarımız anlatmakla bitmez. Ben size en çok bizleri etkileyen bir konudan bahsetmak istiyorum. Bu yaşadıklarımız bizlere eğitimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermişti.
Yer Medine. Öğle namazının farzını kılmak için bekliyoruz. Sol tarafımızda 4-5 yaşlarında bir çocuk. Kur'an-ı Kerimi açmış zevkle okuyor. Dünya umurunda değil bu melek misal ufaklığın. Babası yanında uzanmış. Bizde Said Özadalı ve Ahmed Hoca ile  bu çocuğun şevkle Kuran okuyuşunu  izliyoruz. Manzara fevkalade ve mükemmel. İşte bunlar "Medine'nin Şen Çocukları."
Binlerce çocuk o kadar güzel, samimi, içten , ihlaslı, fıtri, tasannusuz, harbî ve dostca ve huşu içinde Mübarek kitabımız Kur'an'ı Kerim'i açmış okuyorlarki görmek gerek. İşte eğitim onun için çok önemli. Bu çocukları hiç kimse zorlamıyorlarki Kur'an  okumaya. Diğer dünya çocukları nasıl oyuncakları ile  tatlı tatlı oynuyorlarsa neşe ve keyif alıyorlarsa; Medine ve Mekkenin şen çocukları da Kur'an'dan aynı hazzı ve keyfi alıyorlar. Bir kız çocuğu babasının dizine yatmış, kardeşide oturarak Kur'an okuyordu. İkiside tatlı mı tatlı çocuklardı.
Ayrıca  beş vakit namaza özellikle Medine'de yaşı ne olursa olsun tüm çocukları anneleri Mescid-i Nebevi'ye getiriyorlar. Saatler süren  Teravih Namazlarında ağlayan bebeklerin ağlamaları bir süre sonra Kur'an'ın harika musikisi ile kesiliyor, uyuyorlardı. Daha tıfıl iken dem ve damarlarına Kuran nüfuz ettiği için bu çocuklar okumayı öğrendikten sonra da Mescid-i  Nebevi'de  huşu ile uzun uzun saatlerce Kur'an-ı 'Kerim'i açarak okuyorlar.
Dışarıda 50- 55 derece olan sıcaklık  Mescid-i Nebevi'de üşünecek kadar serin bir hava ile karşılşıyor insan. Klimalar çok güzel çalışıyor. "Elhamdülillahi haze min fadli rabbi. "İnsanlar sel gibi namaza koşuyorlar. Sanki cennete koşuyor gibiler. Gerçi bir anlamda da öyle değil mi? Hem Ravza Cennet Bahçesi aynı zamanda. Bilenler bilirler. Ebette Rabbim kendi rızası için dünyanın değişik ülkelerinden her fedakarlığı  ve zahmeti göze alıp gelen bu mümin kullarını cennetle ödüllendirir.
Peygamber Efendimiz (s.a.m) "Beni vefatımdan sonra da ziyaret eden sağlığımda  ziyaret etmiş gibidir. "Beni ziyaret edene   şefaatim vacip olur." müjdesini veriyor.
Medinelileri ve  ziyarete  gelen müminleri Kuba Mescidini ziyaret etmeye davet ediyor. Ev kema gale Sallalu Aleyhi  ve Sellem: " Kim abdestini alır, hazırlığını yapıp Kuba Camine gelir orada namaz kılarsa bir  UMRE sevabı almış olur." müjdesini veriyor. Özellikle sabah namazını müteakip yapılırsa bu ziyaret daha tatlı oluyor.
"Ramazanda yapılan umrenin sevabı  benimle hac yapmış gibidir."Müjdesini veriyor  Allah Resulü (s.a.m)
Yine Mekke'de mikat mahalli olan Hz.Aişe (r.a) validemizin camiide geceleri çok bereketli ve feziyli  mekan çok mükemmel. Mekke ve Medine'deki dershanelerde çok güzel olmuş. Allah emeği geçenlerden razı olsun.
Bir kıyaslama yapılabilmesi açısından aşağıdaki satırlarıda yazmak zorunda kaldım. Evet  geçmişle kıyaslanınca  dünyanın her yerindeki Müslümanlar çok büyük mesafeler kat ettiler.
Hekimoğlu İsmail Bey bir yazısında şöyle diyor:
"1940 yıllarda okullarımızda İslama karşı açılan amansız savaşın merhametsizliği ve öğrencilere verdiği zararı. Sınıfta öğretmen Peygamber Efendimiz’den (s.a.m) Muhammed diye bahsetmektedir. Dindar bir ailenin çocuğuda Peygamberimizin ismini duydukça salavat getirmektedir. Yanındaki öğrenci öğretmene  arkadaşının salavat getirdiğini söyleyince, öğretmende merhamet sıfır noktada olduğu için (belliki Köy Enstitüsü mezunu) salavat getiren çocuğu çok kötü ve merhametsizce döver.
Bu çocuk yıllar sonra  İslam kültüründen uzaklaşır, batı kültürünün esiri olur. İmamı Gazali sende kalsın bana Sokrat'tı ver der. Hekimoğlu İsmail de ikisini de vermez."
Yine aynı yıllarda Trabzon'da bir acı olay yaşanır. İsmail  Albayrak anlatıyor. Buyurun birlikte okuyalım:
"Biz çocuktuk. Mevsim kış. Köyde babamlar ormanın içine bir baraka yaptılar jandarma Kur'an okuyan çocukları görmesin diye. Nasıl oldu bilmiyoruz jandarma barakayı bastı. Benim koltuğumun altında Kur'an-ı Kerim vardı. Bana bir tokat attı jandarma, Kuran-ı Kerim yere düştü. Jandarma  Kur'an-ı Kerim'i bir tekme ile  yanan ocağa  fırlattı. Kuran'ı Kerim'i öğreten hocamızın sırtına da rahleleri  urganla bağladılar tam 12 saat yürüterek  işkenceler içindeTrabzon'a götürdüler."
Bu memleket insanı en son "28 Şubat sürecinde" çok sıkıntılar çekti.
5-6 yıl öncede Bursa'da Hüseyin Alan köyündeki Kur'an Kursunu jandarma komutanı  buldozerlerle yıktırmıştı! Bilecik'in bir köyünde yine bir hoca efendiye  yapmadıklarını bırakmadılar.
Elhamdülillah şimdi çok güzel gelişmeler var memlekette. Sivil Toplum Kuruluşları, Vakıflar, Yatılı ve Yaz Kur'an Kursları memleket evlatlarına sahip çıkıyor.
Hem Kur'an'ı hem de Kur'an'ın Tefsiri olan Risale-i Nurları  7'den 70'e her yaştaki insanımıza okutma gayreti içindeler.
İnşallah bizim çocuklarımızda bir gün “Medine’nin şen çocukları” gibi olacaklardır.


(http://www.nurdergi.com/images/stories/resimler111/cocuk-kuran-tesbih.jpg)

Erdoğan AKDEMİR