๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 08 Haziran 2012, 14:14:35



Konu Başlığı: Kast müslümanlara da geçmiş
Gönderen: Sefil üzerinde 08 Haziran 2012, 14:14:35
        

Ahmet Kurucan
   
Hindistan'da üç gün

Yeni Delhi demem daha uygun olur. Zira kısa zamanda gezebildiğimiz, görebildiğimiz tek yer Yeni Delhi'ydi. Gece saat 3 gibi havalimanındaydık.

Gecenin yarısı olduğu için pasaport kontrol ve valiz alım işlemleri çabuk biter ve gider istirahat ederiz düşüncesindeydim. Zira uzun ve yorucu bir yolculuk yapmıştık. Fakat kontrol mahalline geldiğimde şaşırdım. Görevliler tam kadro çalışmasına rağmen uzayıp giden ve hiç bitmeyen kuyruklarla karşılaştım. Arka arkasına gelen insanları da görünce şaşkınlığım iyice arttı. "Ne bekliyordun ki?" dedi bir arkadaşım. "1,2 milyar insan yaşıyor burada." Ne oldu, saatlerce mi beklediniz diyebilirsiniz. Hayır, bu da şaşkınlığım ikinci noktası. Tam aksine ne gümrükte ne de valiz alımında çok beklemedik. Bu da işlerin ne kadar hızlı yürüdüğünün göstergesi.

Çocukluğundan beri tarihe meraklı iyi hem de çok iyi rehber eşliğinde gezdik Yeni Delhi'yi. O, Hindistan'ı, Hindistan da onu sevmiş. Biri yayınlanmış, diğeri de yayınlanmak için son rötuşlarını yaptığı iki kitabı var diyeyim, siz gerisini anlayın. Böylesi bir rehber yanınızda olunca Yeni Delhi, Bombay veya başka bir yerde olmanız fark etmiyor; Hindistan'ın tümü hakkında malumat ediyorsunuz; hem de en ince detaylarına kadar...

Hindistan tarihi, ekonomisi, siyasi yapısı bir kenara ama dini ve kültürüyle, dinin ve kültürün hayata yansıyan şekilleriyle anlaşılması da, anlamlandırılması da çok zor bir ülke. Birkaç günlük, hatta birkaç aylık turistlik gezilerle Hindistan'ın anlaşılabileceği kanaatinde değilim.

Söylediklerim mücerred kalmasın diye çoğunuza garip gelecek bir örnek sunayım: Hamilelik esnasında çocuğunuzun cinsiyetini öğrenmeniz yasak. Cezai müeyyidesi ağır. Sebep kız çocuğuna bakış açısı... Hamilelik esnasında çocuğun cinsiyeti öğrenilirse, kız çocuğunun doğmaması için her şey yapılıyormuş zira. Hatta şehirlerde nadir ama bazı köylerde doğum sonrası kız çocuklarını öldürenler de varmış hâlâ. İster kast sistemi ister tarihsel ve güncel süreç ne derseniz deyin, böyle bir toplumsal kabul var kadın hakkında. Yeri geldiği için ifade edelim: Hindistan'da dünürlük erkeğin kıza değil, kızın erkeğe talip olması şeklinde oluyor ve damat adayı ev, iş, araba vb. şeyleri evlilik kabulü için şartlar koşabiliyor. Kızının evde kalması da bir aile için namus meselesi olarak görülüyor.

İnekler artık şehirde dolaşmıyor

Kadın konusuna girmişken iki şey daha ilave edelim; nüfusun % 48'i kadın, % 52'si erkek. Tek eşlilik esas. "Sati" olarak bilinen dul kalan kadının kocasının cesedi ile birlikte, evliliğe sadakatin nişanesi olarak diri diri yakılması türü gelenekler artık son bulmuş durumda.

Hindistan denince akla gelen ilk şey bizim yörelerde hiç şüphesiz Hinduizm ve ineklerin sereserpe her yerde gezmesi. Üç günlük YeniDelhi gezimizde sokakta serapa başıboş dolaşan bir tane inek görmedim. Yapılan şehir düzenlemesi ile tabii süreç içinde uzaklaştırılmış inekler şehir merkezinden. Bu arada yolunu şaşırıp gelen olursa da kutsallığı devam ediyor; kimse dokunmuyor.

Rehberimiz, nüfusun % 80'inin Hindu olduğu Hindistan'da 360 milyon Tanrı olduğundan bahsetti. Bunu anlatırken kullandığı üslup da hiç akıldan çıkacak gibi değil. Birkaç saniyelik aralarla parmaklarını şıklattı ve "şu üç şıklatma anında üç tane Tanrı doğdu bu ülkede" dedi. Dinler tarihi alanına girip Hinduizm, Brahmanizm, Jainizm demeyeceğim ama Hinduzim'de Tanrı anlayışının çok farklı olduğunu yerinde müşahede edince anladım. İnsanlığa yardımı dokunan canlı-cansız her şeye Tanrı diyor bu anlayış ve kendi ritüellerine göre saygı gösteriyor ona; tapıyor da diyebilirsiniz. Mesela, asansöre, kalem-kâğıda hatta GPS denilen navigasyon cihazına Tanrı diyenler var. Birisi şaka yollu "Siz üç-beş kişiye iyilik yapın, size de Tanrı diye ilan edebilirler." dedi. Bu da gösteriyor ki İslam'daki Allah inancı ile bu anlayışın bir ilgisi yok.

Kast müslümanlara da geçmiş

Dini inanışlarında tek Tanrı'dan ziyade üç farklı esas var. "Samsara" dedikleri reenkarnasyon/yeniden doğuş, maddi-manevi yaptığımız her türlü faaliyetinin karşılığını er veya geç görme mânâsına gelen "karma" ve yüce hakikatlere götüren yol adını verdikleri "Dharma". Bununla beraber Brahma'yı sonsuz, yaratılmamış ve ölümsüz vasıfları ile nitelendirmelerinden dolayı tek Tanrı inancı ile irtibatlarının olduğunu söylemek mümkün.

Kast sistemine gelince; 4 sınıf var. İlk sırada Brahmanlar yani din adamları; ikincisi gatriye yani askerler; üçüncü sırada 'vays'lar yani tüccarlar, bürokratlar ve nihayet en alt sırada köylüler, hizmetçiler, köleler. Her kast, seviyesine göre Tanrı'nın bir uzvundan yaratılmış. Brahmanlar başından, köleler de ayaklarından. Kastların kendi aralarında da bölünmeleri var. Kastlar arası geçiş ancak reenkarnasyonla mümkün. Bu dünyada iyi insan olur, o kastta üzerinize düşeni eksiksiz yerine getirirseniz bir sonraki gelişinizde bir üst kastta yaratılabilirsiniz.

Acı bir durum; İslam'ın onca öğretisine rağmen bazı Müslümanlara da bu kast sistemi sirayet etmiş durumda. Onlar da sırasıyla Seyyid, Sıddık, Kureyşi, Khan ve Faruki diye bir sıralandırma yapmışlar. Örneği az dahi görülse "Ben Seyyidim." diye Sıddık ve daha aşağıdaki kastlarda yerini alan Müslümanlara namaz kıldırmayan insanların olduğunu söyleyeyim de siz işin uzanmış olduğu noktayı hayal etmeye çalışın.

Cenazelerin yakılıp Ganj nehrine bırakılması, orta sınıf yokluğundan dolayı Afrika'da teneke barakalarda yaşayan zencileri aratmayan manzaralar, eskiden "ruh alın gözünden görür" felsefesi ile ibadet mekânlarında din adamları tarafından alınlara vurulan işaretler -ki şimdilerde süs olarak kullanılması daha yaygın-, anadan doğma çıplak dolaşan Jainist din adamları ve hiç şüphesiz Taç Mahal, Kutup Minar başta insanlık medeniyetine yaptıkları katkıları gösteren eserleri ile Hindistan mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Henüz gitmediyseniz mutlaka planınıza alın.

Küçük bir tavsiye; iklim şartlarını mutlaka hesaba katın. "Dünyada her beş insandan biri Hindli" diyen rehberim der ki; "Şubat, mart ayları ideal."