Konu Başlığı: Kâinatın büyük tezgâhı Gönderen: Sefil üzerinde 01 Temmuz 2012, 11:13:08 Abdullah Aymaz Kâinatın büyük tezgâhı Dünya olayları, ülkemizin problemleri bilhassa terör olayları ve özellikle bu eğitim hizmetine karşı menfi tutumlar görüşülürken, "Şefkat hararetinin eritemeyeceği hiçbir menfi hareket yoktur... Şefkat ve sevgi göstermeden bir yere varamazsınız. Şefkat, Peygamber Efendimiz'in (sas) sıfatıdır. Türkiye'nin içindeki problemlerin halli de ancak şefkat ile mümkündür. Bugün her günkünden daha çok af ve safha, şefkat ve sevgiye ihtiyacımız var." denildi. Her maddenin bir ergime derecesi olduğu gibi, en sert, en katı, en menfi insanların ve anlayışların da bir ergime derecesi vardır. En mühim eritici hararet de şefkatin harareti olduğunda şüphe yoktur. Sonra da itirazlı bir soruya geçildi: Hadîd (Demir) Sûresi'nde "Ve enzelne'l-hadîd" yani demiri indirdik. (Hadid Sûresi, 57/25) deniliyor. Halbuki demir yerden çıkarılıyor. "Ahracnâ yani yerden çıkardık" denilmesi daha uygun değil miydi? Bu soruya Bediüzzaman Hazretleri önce demirin nimet olma cihetini ele alarak cevap veriyor. Veren el, alan elden üstündür. Bugün görüyoruz ki, treninden taksisine ve uçağına kadar her şey demir nimeti ile yapılıyor. Öyleyse bu nimeti bize ihsan eden Cenab-ı Hakk'ın konumu itibarıyla biz aşağıdayız ve manen bize yukarıdan ihsan ediliyor. Bunun da hak tabiri "enzelnâ"dır. İkinci bir tevcihle deniliyor ki: "Yukarı, aşağı nisbîdir. Dünyanın merkezine göre yukarı ve aşağı oluyor. Hatta bize nisbeten 'aşağı' olan bir şey Amerika kıtasına nazaran 'yukarı' oluyor. Demek dünyanın iç merkezinden dünyanın dış yüzü tarafına gelen maddelerin, arzın sathında olanlara göre vaziyeti değişir. Kur'an'ın mucizeli lisanı ifade ediyor ki: Demirin o kadar çok faydaları vardır ki, insanın hanesi olan küre-i arzın mahzeninden çıkarılacak âdî bir madde değildir ve rastgele ihtiyaçlarda kullanılacak fıtrî bir maden değildir. Belki kâinatın Yaradanı tarafından rahmet hazinesinde ve kâinatın büyük tezgâhından hazırlanmış bir nimet olarak, göklerin ve yerin Rabbi unvanı ile dünyada yaşayanların ihtiyaçlarının giderilmesine vesile olmak için demir indirilmiştir. Bu ifade ile demirdeki umûmî menfaati anlatmak için, demirin gökten gelen rahmet, hararet ve ziya gibi öyle şümullü faydaları var ki, demir kâinat tezgâhından gönderiliyor, küre-i arzın dar ambarından değil, deniliyor. Evet kâinat sarayındaki büyük rahmet hazinesinde hazırlanıp gönderilerek küre-i arzın ambarında yerleştirilmiş. O ambardan asırların ihtiyacına göre parça parça yerden çıkarılıyor. Belki, Cenab-ı Hak, büyük hazinesinden o büyük (demir) nimetini küre-i arz ile beraber indirdiğini ifade etmek için; yani bu küre-i arz hânesine en lâzım şey demirdir ki, Cenab-ı Hak, güya küre-i arzı, güneşten ayırıp insanlar için indirdiği zaman, demiri de beraber indirmiş ve insanların çoğu ihtiyaçlarını onunla temin etmiştir." (Lem'a'lar Risalesi, 28. Lem'a) 1930'lu yılların başlarında itirazlı bir havada sorulan böyle bir soruya cevap verirken Bediüzzaman Hazretleri avam halkın da anlayacağı bir üslûb ve tabir ile daha sonra ilmî araştırmaların keşfedeceği bir gerçeği dile getiriyor. İnşaallah bir sonraki yazımızda ele alacağımız bu meseleyi, bu konuyu müzâkere ederken orada bulunan fizikçi Nebi İlker Sevim Bey'in notlarından aktarmalar yaparak anlatmaya çalışacağım. zaman |