๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 05 Şubat 2012, 19:41:53



Konu Başlığı: İskilipli Atıf Hoca
Gönderen: Sefil üzerinde 05 Şubat 2012, 19:41:53
İlk kez kabri başında Fatiha okumak büyük mutluluk

Tek parti döneminde şapka inkılabına muhalefet ettiği gerekçesiyle idam edilen İskilipli Atıf Hoca, vefatının 86. yılında ilk kez mezarı başında anıldı.

İskilip Ulucami'de okutulan mevlidin ardından vatandaşlarla birlikte mezarı ziyaret eden Atıf Hoca'nın torunu Ahmet Faruk İmal, "Burada Fatiha okumak büyük mutluluk." dedi. Dün idamın yapıldığı Ankara Ulucanlar Cezaevi önünde de anma töreni vardı. Atıf Hoca'nın idam süreci anlatılırken, İstiklâl Mahkemeleri protesto edildi. -

İskilipli Atıf Hoca için ilk tören kabri başında düzenlendi. İdamının ardından defnedildiği yer gizlenen İskilipli'nin naaşı uzun uğraşlar sonucu memleketine getirilebilmişti. İskilip Belediyesi, yeni kabrini ölümünün yıldönümüne yetiştirdi. Atıf'ın torunları ve yeğenleri, İskilip Ulu Camii'nde okutulan mevlidin ardından Gülbaba Mezarlığı'nda bulunan mezarın başına giderek dua etti. İlçedeki vatandaşlar da kalabalık gruplar halinde mezara geldi. Burada bir konuşma yapan torun Ahmet Faruk İmal, bugünün kendileri için ayrı bir anlamı olduğunu ifade etti. 86 yıl aradan sonra ilk defa Atıf Hoca için mevlit okutulduğunu belirten İmal, duygularını şöyle anlattı: "Bu günün bizim için özel bir anlamı var. Memleketi İskilip'te ilk defa bir mevlit okundu. Bugün burada kabrinin başında hep beraber Fatiha okuduk. Bu bizim için büyük bir mutluluktur. 86 yıl sonra da olsa bir mezar taşına sahip olması ve devletin en üst düzeyinde bu masumluğun dile getirilmesi bizim için çok önemli bir mutluluk kaynağıdır. İnşallah anıt mezar nisan ayına kadar tamamlanacak." İmal, dedesi için iade-i itibar da istedi.

İskilipli Atıf Hoca için düzenlenen anma programlarından bir diğeri ise Ankara'daydı. Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde düzenlenen anma programına başta Atıf Hoca'nın mezarını ortaya çıkaran Mehmet Sılay, Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Mehmet Doğan ve Mazlum-Der Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve çok sayıda vatandaş katıldı. Programda İskilipli Atıf Hoca'nın yaşamı ve idama gidiş süreci anlatıldı. Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Mehmet Doğan, Atıf Hoca'yı idama götürenlerin onun arka planına karşı bir operasyon yaptıklarına dikkat çekti. Doğan, o dönemde bütün yolların tutulduğu, konuşma ve ifade hürriyetinin ortadan kaldırıldığını belirterek, "Orada yapılan, arka plana karşı yapılan bir operasyondur. Savcı 3 yıl istiyor. Hakim idam hükmü veriyor." diye konuştu. Ardından Ulucanlar Cezaevi girişinde Kur'an-ı Kerim okundu. Anma etkinliğinin ardından bugün müze olarak kullanılan ve Atıf Hoca'nın da kaldığı koğuşu gezen vatandaşlar, Atıf Hoca'nın eşyaları hakkında bilgi aldı.

İSKİLİPLİ ATIF HOCA (1876 - 1926)

Toyhane köyünde doğdu
1876'da İskilip'in Toyhane köyünde doğar. Mekke'den hicret edip Çorum'da tebliğ hizmetini sürdüren Arap Dede'nin torunudur, Hz. Ömer bin Hattab soyundan gelir.

Altı aylıkken annesini kaybetti
Annesi Nazlı Hanım vefat edince dedesi Hasan Kethüda himayesine alır. Toyhane köyü imamından hafızlık eğitimi alır. Bir yıl dolmadan hafız olur. 1891'de Caca Bey Medresesi'ne kaydolur. Merkez Ulu Cami'de âlimlerin derslerini takip eder.

Fatih Medresesi'nde 7 yıl eğitim aldı
16 yaşında babası sevdiği kızla evlenmesini reddedince İskilip'i terk ederek İstanbul'a yerleşir. Fatih semtinde Meşhur Çarşambalı Müderris'ten özel dersler alır. Babasından para yardımı almadan hem çalışır hem okur. 25 yaşında köyüne döner. Onarımını üstlendiği köyün camisinde cuma vaazı verir.

Fatih Camii'nde kürsüye çıktı
İstanbul'a dönünce kaldığı yerden Fatih medreselerinde talebelere ders verir. İlahiyat fakültesini bitirir. 1904'te Safranbolulu Fatma Zahide Hanım'la evlenir. Laleli semtinde iki katlı bahçeli bir eve yerleşir. Ayşe Melehat adını verdikleri bir kızları olur. Bir yıl sonra Fatih Camii'nde kürsüye çıkar.

Medreseler müfettişi oldu
Avrupa'yı gezerek buraların sosyal yapılarını inceler. İkinci Meşruiyet'in ilanından sonra Med-reseler müfettişi (YÖK başkanlığı muadili) olarak tayin edilir. Ulusal gazetelerde Mehmet Akif, Bediüzzaman ve Eşref Edip'le makaleler yazar.

Teali-i İslam Cemiyeti'ni kurdu.
1919'da Said Nursi ve Mustafa Sabri Efen-di'ninde bulunduğu, siyasî hayata yön vermek gayesiyle Teali-i İslam Cemiyeti'ni (İslam'ı Yüceltme) ve ardından devrin ulema haklarını korumak üzere Müderrisler Cemiyeti'ni kurar.

Kuva-yı Milliye aleyhtarı fetvalara karşı çıktı
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin Kuva-yı Milliye'ye karşı hazırladığı fetvaya karşı çıkar. Fakat Yunan uçakları tarafından atılmasına engel olamaz. Fetvaya karşı olduğunu bildiren bir tekzibname yayınlar.

Frenk Mukallitliği'ni yazdı
1923'te gençleri dini yönden aydınlatmak gayesiyle yazdığı 'Tesettür-ü Şer'i' kitabı yok satar. 12 Temmuz 1924'te hayatına mal olan 'Frenk Mukallitliği ve Şapka' adlı kitap için Maarif Vekâleti'nden (Milli Eğitim Bakanlığı) izin alınır. Kitap bakanlıktan takdir görür.

Laleli'deki evinde tutuklandı
7 Aralık 1925'te Şapka Kanunu'na muhalif olmaktan Laleli'deki evinde tutuklanır. Galata rıhtımından yük ve hayvan taşıyan vapurla Giresun'a götürülür. Mahkemede, Giresun'da şapka isyanını çıkaran Hafız Muharrem'le yüzleştirilir.

İstiklal Mahkemesine gönderildi
25 Kasım 1925'te Giresun İstiklal Mahkemesi tarafından serbest bırakılmasına karar verilir fakat beraat ettirilmez. Bir hafta sonra Haydarpaşa Garı'ndan Ankara İstiklâl Mahkemesi'ne havale edilir. Eşi Zahide Hanım da en son Atıf Hoca'yı burada görür.

Vatan hainliği ile suçlandı
Ankara İstiklal Mahkemesi'ne gönderilir. Şapka Kanunu'ndan 18 ay önce yazdığı 'Frenk Mukallitliği ve Şapka' kitabı, meydana gelen şapka direnişlerine sebep olarak gösterilir. Hıyanet-i vataniye suçuyla itham edilir. Mahkemelerde avukatsız, temyizsiz, itirazsız yargılanır. Hakim tarafından sürekli tahkir ve tehdit edilir.

Rüyasında Peygamberimiz'i gördü
3 Şubat 1926'da savunmasını hazırlar. Rivayete göre rüyasında Peygamber Efendimiz'i (sas) görür. Resulullah'ın "Atıf, neden bize kavuşmayı erteliyorsun?" hitabıyla uyanınca savunmasını yırtar.

Mahkemeye itiraz etmedi
Son duruşmada mahkeme başkanı Kel Ali müdafaasını isteyince, "Müdafaa etmeyi mucip bir günahımız olmadığı esasen ortaya çıkmıştır. Binaenaleyh vicdanınızın vereceği hükme intizar ediyorum." der. 4 Şubat 1926'da Ulucanlar Cezaevi'nde Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ile birlikte asılarak idam edilir ve defin yeri gizlenir.

zaman