๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Kasım 2010, 18:01:16



Konu Başlığı: İmandan mahrum olanlar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Kasım 2010, 18:01:16
İmandan mahrum olanlar, vahşi canavarlar gibi davranıyor!.


Günlük hayatta kendilerini belli etmeselerde, imansız insanlar ellerine geçirdikleri her fırsatta canavarlıklarını sergilemekten geri durmuyor. Çünkü sistem onlardan yana!..
Özellikle resmi kurumlar bunların zulüm yerleri haline gelmiş durumda. Hesap soracak konumda olanlarda aynı anlayışta olunca sorun bitmiyor..
İlkokuldan, Liseye ve Üniversitelere kadar heryerde vahşiliklerini, canavarlıklarını gösterebiliyorlar.
Bediüzzaman Hazretleri 23. sözde imanın insana kazandırdığı  ve küfürün insana kaybettirdiği hali şu şekilde izah ediyor.
“İman insanı insan eder, belki sultan eder. Küfür insanı gayet aciz canavar hayvan eder.” (Sözler)
Bu harika cümleleri izah sadedinde aşağıda yaşanmış birkaç örnek olayı birlikte okuyalım:
- “ Gözlerimin içine beni öldürecekmiş gibi baktı ve “Şimdi gözlerimin içine bak ve bana büyüyünce kesinlikle onun gibi olmayacağım de! Yoksa ellerimle gebertirim seni!” dedi bağırarak.
“Dilim tutuldu” derler ya, hakikaten tutulmuştu. Konuşmak istiyor ama konuşamıyordum. Biri sınıfa girip beni kurtarsın diye bekliyordum. Beni kurtarmak için kimse gelmedi.
Suratıma art arda şaklayan tokatlardan sonra nihayet çözüldü dilim. Hıçkırıklara boğularak “evet” diyebildim. O hâlâ öfkeyle bağırıyordu “‘Sıkma başlı annem gibi olmayacağım’ de! Yoksa kovarım seni bu okuldan! Sınıfımda yobaz zürriyetine yer veremem! Çabuk bana anan gibi başını kapamayacağına söz ver!”
Sonra artık onu duyamadığımın farkına vardım. Kalp atışlarım kulaklarımda çınlıyordu. Hiçbir ses duyamıyordum. Sadece öğretmenimin bir sağ, bir de sol gözüme odaklanan bakışlarını ayırt edebiliyordum.
Söylediği şeyleri dilim çözülüp de tekrarlayıncaya kadar dayak yedim. Derken burnum kanadı. Sonra kulağıma olanlardan anneme veya bir başkasına söz etmem halinde canıma okuyacağını söyleyerek saçlarımdan sıkıca kavradı. Beni öylece yürüterek ikinci kattaki sınıfımızın hemen solundaki lavaboya götürdü. İşte o an çok korktum. Beni ölüme götürüyor sandım.
Kanayan burnumdan yüzüme dağılan kanı temizledi. Siyah önlük giyerdik o zamanlar. Beyaz yakalı siyah önlük... Yakamı değiştirdi. Son zil çalıncaya kadar bahçeye çıkmama izin vermedi. Masasında oturarak konuşmadan beni izlemesi içimi daha bir ürpertmişti.
Daha 10 yaşımdaydım. Konuşursam beni gerçekten öldüreceğine inandığımdan ne istediyse yaptım, sırrımızı sakladım. Bu yüzden öğretmenimin ezici muamelelerine okulum bitinceye kadar katlanmak zorunda kaldım.
A.A, öğretmenlik mesleğine devam ediyor. ...
- İngilizce Hocam C.K, sınava giren bütün öğrencilerin tanıklığında beni “Sıkma baş! Sen buraya!” diye çağırdı. Karşısına oturttu. Okulumdaki müdür yardımcısı, H. Hanım da yanında oturuyordu.
İngilizce öğretmenim “Hadi, bana şu cümlelerin Türkçe karşılıklarını söyle.
Diyarbakır’dı burası. Sanki doğru düzgün İngilizce öğrendiğimiz vardı. Kitapta olmayan hiçbir soruyu yanıtlayamazdım. İyi çalışmıştım ancak hocamın sözünü ettiği sözcüklerle ilk kez karşılaşmıştım. Ama C. Hoca, ben yanıtlayamadıkça sürekli olarak cümleleri tekrar ediyor, bir yandan H. Hanım’la utanç içindeki halime bakarak gülüşüp duruyordu. Nihayet H. Hanım dayanamayıp “yazık ama bu kadar yeter” dedi.
Utancımdan yerin dibini boylamıştım.
Sonra, C. Hoca, bu kez aynı cümleleri Türkçe tekrar ederek, benim İngilizce karşılıklarını vermem gerektiğini söyledi. ‘Aptesimi aldııııııım, başımı bağladıııım, camiye gittiiiiim. Namazımı kıldıııııım. Bir de eğer bu dersten sınıfta kalmak istemiyorsan İngilizce anlat bize bakalım başını neden kapadın?’”
Tabii ki söyleyemedim. Kahkahalarla gülmeye başladılar.
Yanındaki H. Hocaya bakarak “İşte çocuklar, yobazlık, örümcek kafalılık budur! Bu başı kapalılar işte böyle kültürsüz ve cahildirler. İngilizce bilmezler. Babaları başlarını zorla kapatır. Kocaları aşağılar. Göreceksiniz! Bu geri kafalılar, bu ülkede yaşam boyu sürünmek zorunda kalacaklar. Siz siz olun, bu örümcek kafalı gibi olmayın!”
Kıpkırmızı olmuştum. Yerin dibine girdiğimi sandım. Ama yine de gözlerinin içine bakarak “Lütfen bana kitaptan sorun Hocam! Ben kitaba çalıştım!” diye tekrarlıyordum ama nafileydi.
Aileme hakaretler yağdırdı. Beni sınıftan kovdu sonrasında. Kaçınılmaz olarak o dersten sınıfta bırakıldım. 14 yaşımdaydım.
Bileklerim zonk zonk zonkluyordu. Evrak çantamı güçlükle taşıyabiliyordum. El bileklerimdeki ağrının benzeri ayak bileklerimde de başlamıştı. Her adım attığımda burkulma ağrısına benzeyen hatta farklı olarak daha yakıcı olan bu travmanın etkisiyle korkunç acılar çekiyordum.” (Taraf gazetesi 14.10.2010)
- YÖK'ün kararıyla birlikte birçok genç kızın başörtü mağduriyeti son buldu. Ancak Buca Eğitim Fakültesinde okuyan Tuba Dişiçürük adlı öğrenci şapka taktığı için dersten kovulmak da dahil olmak üzere her türlü hakarete maruz bırakıldı.
 Dişiçürük, önce şapkalı olduğu gerekçesiyle sınıfta olmasına rağmen 'yok' yazıldı. Türban yerine şapka takmasının yasak olmadığını söyleyen Dişiçürük, hocasıyla arasında geçen konuşmayı ve yaşadıklarını şöyle anlattı:
 "Bağırmaya başladı. 'Pes etmemi istiyorsun etmeyeceğim. Sizin gibi alçak ve şerefsizlerden mi dini öğreneceğiz? İt...' diyerek bütün sınıfın önünde ağır hakaret etti. Sonra da derste olmama rağmen 'Seni yok sayıyorum' diyerek yok yazdı. Ben de o an tutanak tuttum, şahit olan arkadaşlar vardı. Bunun cezasız kalmasını istemediğim için Yrd. Doç. Dr. N. C. hakkında hakaret davası açıyorum. Suç duyurusunda bulunacağız."” (Bugün Gazetesi 19.10.2010)
İnsanımız yıllardır Marksist, ateist ve materyalist eğitim aldığı için zehirlendi, bir kısmı imanını kaybetti, ecdadı dindar, anneleri başörtülü ve hacı olmalarına rağmen evlatları maalesef kendi değerlerine ters düştüler ve yukarıdaki zulümleri bu memleketin insanına reva gördüler.
Çünkü İslamiyet’in içindeyken tereyağ gibi kıymetlilerdi, İslamiyet’ten çıkınca ya da İslamiyet’ten uzaklaşınca bozulmuş tereyağ hükmüne geçtiler ve yenmez hale geldiler.
İslamiyetle insan sultan makamına çıktığı gibi, İslamsız olanda vahşi canavarlar seviyesine düşmektedir.


Erdoğan AKDEMİR