๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 04 Ocak 2012, 17:08:09



Konu Başlığı: İçimizdeki Ayasofya
Gönderen: Sefil üzerinde 04 Ocak 2012, 17:08:09

İçimizdeki Ayasofya    

Osman Gazi, Şeyh Edebali’nin evinde rüyasında göbeğinden çok büyük bir ağacın çıktığını ve bu ağacın büyük ve gür olduğunu görmüştür. Sabah rüyasının tesiri ile Şeyh’e anlatır. Edebali ise bu rüyasını, onun köklü bir ailesinin olacağı şeklinde yorumlar. Bu rüyanın çıktığının şahitleriyiz. Altı yüz yıl onun torunları büyük bir dünya devleti olan Osmanlıları başarı ile yönetmişlerdir.
 

Bu devletin içerisinde İslâm’ın hâkimiyetinin yanında aslında azınlıklar da özgür yaşamaktaydı. Bir Hıristiyan kardeşimiz özgürce kiliseye gidip ibadetini yapabilir ve istediği işte devlete bağlı olarak çalışabilirdi. Osmanlı Devleti aslında bu yönleriyle demokratik bir devletti. Bugün ise bunun kıymetini bilemeyecek kadar at gözlüğü ile ecdadımıza bakıyoruz.
Osmanlı’nın her kesime saygısının ve verdiği değerin en büyük örneği ise, Ayasofya değil midir?
Konstantinopolis’e girildikten sonra Osmanlı askerlerinden birisi elinde balta ile yerdeki mermer taşları kırmaya çalışırken, Fatih Sultan Mehmed onu engellemiş ve “Yağmacılık, bozgunculuk yapılmayacak” emrini vermiştir. Bu saygıyı gören Ayasofya ise, hâlâ aramızda duruyor. Kusursuz yapılan mozaiklerin arasında geçen Kur’ân âyetleri aslında semâvî dinlerin özünün bir olduğunu bize ispat ediyor.
Ayasofya, kardeşlikte bizim en büyük sembolümüz. Bizler her zaman kardeşiz. Din, dil, ırk, mezhep, kültür farkı gözetmeksizin bakarsak, hepimiz insanız ve hepimiz Allah’ın kullarıyız.
O zaman menfaat ilişkileri ve çıkarcılık neden aramızı açmıştır? Aslında her şeyi yine bizler mahvettik, mânevî Ayasofya’mızı bizler yıktık. Çünkü bizler liderlerimizin arkasından bütün kalbimizle gitseydik, bugün uçurumlar açılmayacaktı. Bizler bombaları icat etmeseydik, Hiroşimalar olmayacaktı, bizler vahşî soyluların sadece dürüstlüklerine önem verseydik önce silâhlarını imha ederdik... Eğer vahyi dinleseydik, bu gün dünyada hiçbir kötülük olmazdı...
Özgürlük ve özgürce yaşamak için iyi bir şey yapanların arkasında dursaydık, belki de Adnan Menderes acılar içinde ölmeyecek ve üzerimize zulümat bulutları çökmeyecekti…
O kadar çok örnek var ki aslında, bizler atalarımızın koruduğu her şeyi korumakla görevliyiz. Ve o ağacın kırılan bir dalına da aşı yapmalı ve onların ruhlarını rahata erdirmeliyiz. Zira Osmanlı, muhteşem bir devletti. İçimizdeki değerlerimizi restore etmenin zamanı geldi, geçiyor bile…
Bu alayların karşısında sadece Mevlânâ’nın “Hamuş” sözünün arkasına sığınabiliyorum. Çünkü suskunluk en güzel cevaptır. İnsanların içine bir gün kaybolan kutsal değerleri gelecek, buna inanıyor ve bunun için duâ ediyorum.
MERVE İRİYARI