๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 09 Kasım 2011, 17:10:18



Konu Başlığı: Haccı ne kadar idrak edip hayatımıza katabiliyoruz?
Gönderen: Sefil üzerinde 09 Kasım 2011, 17:10:18
Haccı ne kadar idrak edip hayatımıza katabiliyoruz?

Hac ibadeti için Mekke'de bulunan milyonlarca Müslüman, bayramın üçüncü gününde Mina'da şeytanı taşlayıp Kâbe'de veda tavafı yaptı. Kutsal topraklardaki vazifelerini tamamlayıp ülkelerine dönmek, hacılar için mutluluk verici. Bundan sonra önemli olansa Allah'ın evindeki misafirliğin hayatlarının geri kalanına nasıl etki yapacağı. Diyanet, hacıları bilinçlendirmek için irşat ekiplerine ağırlık verecek.

Kutsal topraklardaki hac yolculuğu bitmek üzere. Hacılar Arafat'ta vakfeye durduktan sonra Müzdelife'de taş topladı. Mina'da şeytan taşladı. Hacı olduktan sonra üçüncü günde de büyük, orta ve küçük şeytana 21 taş attıktan sonra yapılan veda tavafıyla hacı kafileleri ülkelerine dönmeye başlayacak. Meşakkatli bir ibadet olan haccı tamamlayıp hacı olarak ülkeye dönmek her Müslüman için mutluluk verici. Diğer yandan her hacının kutsal topraklarda, Allah'a yükselme eylemini ne kadar gerçekleştirebildiğini, haccın ruhuna kattığı güzellikleri, Allah'ın evindeki misafirliğinin hayatının geri kalanına nasıl etki edeceğini tartması gerekiyor. Haccı kalben ne kadar yaşıyoruz bir düşünmek gerek. Bu konuda en önemli örneklerden biri Mina'da şeytan taşlama olayı. Müslümanların hacdan ne anladığına ilişkin az fikir veriyor. Allah (cc), Hz. İbrahim Aleyhisselam'dan oğlu İsmail'i kurban etmesini istiyor. Hz. İbrahim, Mina'da oğlunu kurban edeceği sırada şeytan önüne çıkıp onun aklını çelmeye çalışıyor. Allah'ın emrini dinlememesi çağrısında bulunuyor. Hz. İbrahim de taş atarak şeytanı kovuyor, onun aklını çelmesine izin vermiyor. İslam alimleri bu olayın yaşatıldığı Mina'da şeytan taşlama sırasında insanların da Hz. İbrahim gibi Hz. İsmail kadar değerli bir şeyini kurban seçmesi gerektiğini vurguluyor. Hacılara, "Mina'da neyi kurban seçtiniz?" diye sorduğumuzda cevap alamıyoruz. Öte yandan hac ibadetini tamamlamış ve son olarak ziyaret tavafı ve hac sa'yı yapan hacılarla konuşmaya çalışıyoruz. Haccın güzelliklerinden bahsetmelerini beklerken, onlar bir hacı kaybolduğu için say'a geçememenin sıkıntısını yaşıyorlar. Beklerken de, ya Mekke'deki ulaşımın çok kötü olmasından ya da temizlik alışkanlıklarından bahsediyorlar. İzmir'den sağlık uzmanı Mustafa Kalın, ulaşımın zor olmasının kendilerini yorduğunu anlatırken hemen oradaki bir hacı da, Diyanet'in çok yaşlı ve hasta insanları hacca getirmemesi gerektiğini söylüyor. Kafilelerin yaşlı insanların kaybolması, yürüyememesi nedeniyle epey zorlandıklarını anlatıyor. Haccın manasını konuşmamız gereken Beytullah'ta hacılardan şikâyetler duymak üzücü oluyor. Diğer yandan, Türkiye Müslümanlarının haccın hakikatine ulaşıp ulaşmadığı Diyanet'in de gündeminde. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Sosyolog Dr. Necdet Subaşı'nın önemli gözlemleri var. Bu sene bir sosyolog gözüyle hac ibadeti yapanları gözlemleyen Dr. Subaşı, haccın aynı zamanda Müslümanların kardeşliği, bir araya gelmesi olduğunu ancak çoğu hacının Arafat'tayken çadırlarından çıkmadığını, diğer Müslümanların arasına karışmadığını belirtiyor. Öte yandan Subaşı, Mekke'den Türkiye'ye dönen hacıların, yaptıkları kutsal ibadetin manasını sosyal hayatlarına tam aksettirememelerinin önemli bir eksiklik olduğunu kaydediyor. Hac ibadetini hakkıyla yerine getiren çok sayıda Müslüman var, bu kesin. Ama bu birkaç örnek insanların, haccın sadece meşakkatli tarafını bedenlerine hissettirmekle yetinmeyip mana boyutuna büyük önem verilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu da fiziki şartların iyileştirilmesi kadar insanların haccın anlamını idrak edecek okumalara, irşat programlarına dahil olmasını gerektiriyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, bundan sonra özellikle haccın irşad boyutuna önem verileceğini açıklamıştı. Ve bu amaçla hem kadın hem de erkek irşat görevlileri mevcut ve hac boyunca da bu konuda çalışıyorlar. Ama görünen o ki, ilerleyen dönemlerde bu konuya biraz daha ağırlık verilmesi şart.

zaman