๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 11 Ekim 2011, 20:53:52



Konu Başlığı: Güller diyarı nura boyandı
Gönderen: Sefil üzerinde 11 Ekim 2011, 20:53:52
Güller diyarı nura boyandı
   
9 Ekim 2011 Pazar günü Isparta Ulu Camiinde öğle namazını müteakiben başta Hz. Peygamber (asm) olmak üzere Sahabe-i Kiram, Tâbiîn, Tebe-i Tabiîn, Eimme-i Mezahibîn, Ulema-i Kiram, Evliya-i İzam, hususen Bediüzzaman Said Nursî, ahirete intikal eden Risale-i Nur Talebeleri ve Ümmet-i Muhammed (asm) için mevlid-i şerif tilavet edildi.
 

9 Ekim  2011 Pazar günü Isparta Ulu Camiinde öğle namazını müteakiben başta Hz. Peygamber (asm) olmak üzere Sahabe-i Kiram, Tâbiîn, Tebe-i Tabiîn, Eimme-i Mezahibîn, Ulema-i Kiram, Evliya-i İzam, hususen Bediüzzaman Said Nursî, ahirete intikal eden Risale-i Nur Talebeleri ve Ümmet-i Muhammed (asm) için mevlid-i şerif tilavet edildi.
Isparta Yeni Asya Temsilciliği ile Sidre Eğitim, Kültür ve Sağlık Derneğinin organizesiyle gerçekleştirilen mevlid vesilesiyle başta Bediüzzaman'ın hizmetinden bulunan ilk talebelerinden Mehmet Fırıncı Ağabeyi, Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutlular’ı, tamamına yakını orada hazır bulunan yönetim kurulu üyelerini, gazetemiz yazarlarından Halil Uslu’yu, Süleyman Kösmene'yi, gazetemiz yayın koordinatörü Abdullah Eraçıkbaş'ı ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen Risale-i Nur talebelerini Ispartalı hemşehrilerimiz bağırlarına bastılar.
HABERİN FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYINIZ
 
MADDÎ RAHMET MANEVÎ RAHMETE EŞLİK ETTİ
Sabahın erken saatlerinde başlayan maddî rahmet ve öğleyin başlayan Mevlid-i Şerif maddî ve manevî rahmetin birleştiği manevî bir atmosferde eda edildi. Muhteşem kalabalığın, hanımların günler süren emek ve gayretleri ile hazırlanan kermesle birleşmesi güne ayrı bir anlam kattı.
Mevlid öncesi vaaz ve irşadlarıyla bizi irşat eden emekli müftü H. İbrahim Ertunç hocamıza, vaaz sonrasında Mevlid-i Şerifi okuyan medar-ı iftiharımız hoca efendilere, kermes için büyük gayret gösteren perde gerisindeki hanımefendilere, üniversitede okuyan erkek ve kız öğrencilerimize, gece gündüz çalışan bütün kardeşlerimize, Kanal 32 televizyonu Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mehmet Aybatılı’ya ve televizyondaki görevlilere, organizasyon ekibi adına binler teşekkür.
Risale-i Nur’un müellifi Üstad Bediüzzaman, Isparta’yı “Risale-i Nur’un bir Medresetü’z-Zehrasıdır” diye vasıflandırır ve Emirdağ Lahikası’nda; “Nurların menbaı ve medresesi olan Isparta” diye bahseder.
Isparta’nın Risale-i Nur vasıtasıyla Mısır’ın meşhur üniversitesi olan Camiü’l-Ezher mübarekliğinde olduğunu şu sözleriyle ifade etmiştir: “Isparta vilayeti, eski zamanın Şam-ı Şerîf’inin mübarekiyeti ve alem-i İslâmın medrese-i umûmisi olan Mısır’ın Camiü’l-Ezher’i mübarekiyeti nevinden, kuvvet-i îmaniye ve salâbet-i dîniye cihetinde bir mübarekiyet makamının Risale-i Nur vasıtasıyla kazandığı..”1
Bediüzzaman; bir başka eseri olan Emirdağ Lahikası’nda ise; şöyle ifade eder: “Isparta tam bir Medresetü’z-Zehra ve Camiü’l-Ezher olacağını ve olmaya başladığını, kahraman talebelerinin bu ağır şerait altında sarsılmadan faaliyetleri ispat ediyor.”2
Bediüzzaman zehirlenmesi sebebiyle ölümünün vuku bulması halinde Isparta’ya defnedilmesini temenni etmiştir. “Kastamonu’da adliye müdde-i umûmileri ve taharrî komiserleri, menzilimi taharrî etmeye geldiler. Ben, o dakikadan sonra, başıma gelen dehşetli taarruzu, bir hiss-i kable’l-vuku ile anlayarak ve ‘Şiddetli zehirli hastalığım dahi ölüme gidiyor’ diye Isparta vilayetinde kıymettar kardeşlerimin kucaklarında teslim-i ruh edip, o mübarek toprakta defnolmamı kalben niyaz ettim.”3
Üstad Bediüzzaman kendisinin her cihette Ispartalı olduğunu iftiharla ifade etmiştir:
“İki asker, kemal-i sevinçle, gayet dostane, ‘Sen Ispartalısın, bizim hemşehrimizsin.’
“Ben de dedim: ‘Maaliftihar, her cihetle Ispartalıyım. Isparta taşıyla, toprağıyla benim nazarımda mübarektir, benim vatanımdır ve herbiri yüze mukabil, yüzer ve binler hakikî kardeşlerimin meskat-ı re’sleridir [doğum yeri].’
“Evet, bu havaliye gelen Ispartalılar asker olsun, başkalar olsun, ekseriyet-i mutlakayla beni hemşehri biliyorlar.
“Hangisi benimle görüşüyor: ‘Sen Ispartalı mısın?’
“Ben de diyorum: ‘Maaliftihar, ben Ispartalıyım.’ Ve Isparta’da o kadar hakikî kardeşlerim ve akariblerim var ki, meskat-ı re’sim olan Nurs karyesine pek çok cihetlerle tercih ediyorum. Ve büyük Isparta’nın bir küçük evlâdı hükmünde olan Isparit nahiyemize, büyük Isparta’nın bir tek köyünü tercih ediyorum. O kadar halis, kahraman kardeşleri bana veren Isparta, taşı da, toprağı da bana ve belki Anadolu’ya mübarek olmuş.”4
Üstad Bediüzzaman, kendisini Ispartalı hissetmesi ve Isparta’yı her cihette medh ü sena etmesi, elbette Ispartalıların sorumluluklarını yerine getirme hususunda bir takım  mükellifiyetleri onlara yüklemektedir. İşte bu Mevlid-i Şerif bu sorumluluklarından birisidir. İnşaallah diğerlerinin de yerine getirilmesinde bir lokomotif olacağını temennî ederiz.

Dipnotlar:

1- B.S.Nursî, A.g.e. s. 163.
2- B.S.Nursî, Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-1994, s.124.
3- B.S.Nursî, A.g.e. s.368.
4- B.S.Nursî, Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-1994, s.197.