๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 18 Ekim 2011, 02:38:27



Konu Başlığı: Devletin imanı adalet küfrü de zulümdür
Gönderen: Sefil üzerinde 18 Ekim 2011, 02:38:27
Devletin imanı adalet, küfrü de zulümdür

Görmez, ''Din ve Devlet İlişkileri Sempozyumu”nda konuştu''

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Doğuş Üniversitesi tarafından düzenlenen “Din ve Devlet İlişkileri Sempozyumu”nda konuştu. Başkan Görmez, İstanbul’da düzenlenen sempozyumda yaptığı konuşmada İslam’ın, tarihin hiçbir döneminde devletle bir çekişme ya da gerilim içinde olmadığını söyledi.

Başkan Görmez, toplumu Allah adına buyruk altına almanın ve Sultanı Allah’ın temsili olarak görmenin de dini literatürümüzde karşılığı olmayan fevri ve yanlış uygulamalar olduğunu kaydetti. İslam’da din adamı ve dini kavramların asla dinin otoritesi olmadığını bildiren Başkan Görmez, insanın en temel sığınağı sayılan din alanının bugün bir gerçeklik olarak varlığını sürdürmesi pek tabiiyken hala onu bir problem alanı olarak görmek ve göstermek isteyenleri anlamanın da “bir hayli zor” olduğunu kaydetti.

Tarih boyunca dinle devlet arasındaki ilişkilerin her zaman muhataralı bir perspektifle ele alındığını ve çoklukla hakikatin ideolojik ön kabullere kurban edildiğini ifade eden Başkan Görmez, dinle devlet arasındaki ilişki formlarını çatışmacı, birbirini yok sayan ya da reddeden bir gerilim edebiyatı içinde ele almayı tercih edenlerin, bu eğilimlerine dini ve siyasi kültürümüzde hiçbir şekilde kendine mesnet bulamadıklarını kaydetti.

Başkan Görmez, devletin hukuk normlarına riayet ettiği, dinin de kendini birey ve toplumun manevi inkişafına rehberlik etmekle yükümlü saydığı ortamlarda hayatın eksiksiz, tutarlı ve huzur veren bir düzene kavuşacağını bildirdi.

Başkan Görmez şunları kaydetti:

“Öteden beri devleti, şaşırtıcı bir ilgi ve sadakatle yücelten, onu dinle bağdaşık bir organizasyon olarak gören bir toplumun tasavvur ve muhayyilesine bakmaktan içtinap ettiğimiz sürece bütün bu tezahürler bize şaşırtıcı gelmeye devam edecektir.

Devleti kendi bekasının biricik dayanağı olarak tasavvur eden bir bakiyenin, dini devletle her zaman içiçe geçmiş bir süreklilik içinde tasavvur eden bir müktesebatın bugün yeniden masaya yatırılması gerekir.”

Devleti yönetenlerin İslam’la ilişkileri konusunda farklı gözlemlere her zaman tanık olunabileceğini söyleyen Başkan Görmez, ancak birbiriyle karşıt duruma getirilmiş bir yapıdan, bir rekabetten de söz edilemeyeceğini vurguladı. Başkan Görmez şöyle davam etti: “Bu bağlamda şunları söylemek daha uygun olacaktır.

İslam söz konusu olduğunda İslam’ın yüksek değerini fazlasıyla bilen ve hissedenler olduğu gibi ona karşı düşmanca davrananlar da olmuştur. Ancak müslümanlar bu tavırları soyut devlet fikrine değil bizatihi ilgili kişilere bağlamışlardır.

İslam’ın yoğun baskı altına alındığı pek çok ülkede bile ortalama müslüman zihniyeti sorumluluğu devlette değil o emaneti haksız yere üstlenenlerin günaha batmışlıklarında aramıştır. Bir İslam bilgininin ifadesiyle devletin mümini kafiri olmaz, adili zalimi olur. “Devletin imanı adalet, küfrü de zulümdür”.

Her müslüman kendi yaşam alanını düzenleyen otoritelerin İslam’ın belli başlı prensiplerini gözetmesini, İslam’ın istismar edilmemesini ve dinin verdiği huzurun şu ya da bu şekilde ihlal edilmemesini talep eder.

Açıkça söylemek gerekirse Türkiye örneğini izlediğimizde de müslümanların temel isteği her zaman bu yönde olmuştur. Yöneticilerin hukuka bağlılığı, insan hak ve özgürlüklerini teminat altına almaları her zaman takdir edilmiştir.”

Laikliğin gerek inanç alanları arasındaki çekişme ve gerilimi gerekse devletle din arasındaki muvazeneyi sağlamak üzere ihdas edilmiş olması gerektiğini vurgulayan Başkan Görmez, siyasi ve entelektüel tarihimizde dini gruplar arasında böyle bir gerilim ve çatışmaya hiçbir şekilde fırsat verilmediğini hatırlattı.

Başkan Görmez, dinin devlet nezdindeki yerinin nasıl olması gerektiği konusunda özellikle Türk modernleşmesinin belli başlı etapları içinde şekillenen laiklik uygulamalarının bugün her yönüyle tartışmaya açılan bir konu olduğunu belirterek devletin dinle arasındaki mesafeyi artırmasını güdüleyen süreçlerin bugün anlamını yitirdiğini ve “dini toplum”un kriminal bir hedef olmaktan uzaklaştığını söyledi.

Sempozyuma Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Prof. Dr. Mehmet Paçacı ve Strateji Geliştirme Başkanı Dr. Necdet Subaşı da katıldı.

Risale Haber