๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 05 Haziran 2012, 11:15:59



Konu Başlığı: Ceninde annenin mülkiyeti yoktur
Gönderen: Sefil üzerinde 05 Haziran 2012, 11:15:59
Ceninde annenin mülkiyeti yoktur

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Anne karnındaki ceninin kendisine ait hayat hakkı vardır. Ne annesinin ne de babasının, onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi, onun hayatı üzerinde vazgeçme, sonlandırma yetkisi de yoktur. Keyfi olarak öldüremez' dedi

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, son günlerde yaşanan kürtaj tartışmalarına ilişkin olarak bu önemli konunun çağın bize dayattığı ideolojik bir zeminde değil, insan, bilim, ahlak ve hukuk zemininde müspet bir diyalog kurarak konuşulması gerektiğini söyledi. Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun bu konuda söyleyeceği çok önemli hakikatlerin olduğunu kaydetti. Hem Yüksek Kurul, hem İslam dünyasında benzeri kuruluşların aldığı kararlar, hem de bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar dikkate alındığında 'döllenmiş yumurtanın tüm insani özelliklere sahip olup olmadığı' gibi teorik problemlerin çözümünün bilim adamlarının görevi olduğunu dile getiren Görmez, şöyle dedi:

YAŞAMA HAKKINA DOKUNULAMAZ

'Biyologlar, embriyologlar, jinekologlar, genetik uzmanları, bize anne rahminde döllenme ile birlikte bir insanın oluştuğunu kesin, bilimsel verilere dayanarak söyledikleri müddetçe sadece Diyanet değil, sadece Müslüman ilim adamları değil, bütün ilahi dinler, bütün hukuk sistemleri, bu bi-yolojik varlığın bir insan olduğunu ve meşru bir mazeret olmadıkça, bu masum, savunmasız varlığın tıpkı dünyaya gelmiş, yetişmiş bir insan gibi yaşama hakkına sahip olduğunu, yaşama hakkının dokunulmaz olduğunu söylemeye devam edeceklerdir."

ANNE BEBEĞİN EMANETÇİSİ

İnsan bedeni ve hayatının kendisine mülkiyet olarak değil, emanet olarak verildiğini vurgulayan Görmez, 'Onu yaşamak ve yaşatmak en iyi şekilde muhafaza etmek görevimizdir. Hukuk diliyle hayat hakkı devredilebilen, vazgeçilebilen bir hak değildir. Anne karnındaki ceninin de kendisine ait hayat hakkı vardır. Ne annesinin ne de babasının, onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi, onun hayatı üzerinde vazgeçme, sonlandırma yetkisi de yoktur. Bu yüzden gebe olan anne, 'beden benim değil mi, ben onu istediğim gibi kullanırım, bebek de yaparım, istersem onu da atarım' deme hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü karnındaki bebeğin gerçek anlamda sahibi maliki değildir. Keyfi olarak terk edemez, öldüremez. Ona bakmak, korumak ve yaşatmakla görevli bir emanetçidir' diye konuştu.

Tarih boyunca en büyük sorumlu erkek

'Bu tartışmalarda, herkesin içine düştüğü bir hataya da işaret etmek istiyorum, kürtaj meselesinin sadece bir kadın meselesi olarak ele alınması büyük bir haksızlık olur" diyen Görmez, 'Tarih boyunca bu meselenin en büyük sorumlusu, en büyük müsebbibi erkekler olmuştur. Bunun en büyük ızdırabını çekenler, mazlum ve mağdur olanlar da kadınlar olmuştur. Bu konu, sadece yasalarla ve yasaklarla çözülememiştir. Bu hususta insan sevgisi, Allah korkusu, ahiret bilinci ve yaşam hakkına saygıyı içine alan yüksek bir merhamet eğitimi seferberliğine ihtiyaç var' ifadesini kullandı. Görmez 2007-2012 arasında kürtajla ilgili 2 bin 500 soruyu yanıtladıklarını belirtti.

Bosna'daki tecavüzlere İslam'ın izzeti açısından da bakıldı

Bosna savaşı sırasında Sırp askerlerinin tecavüzü sonucu hamile bırakılan kadınların kürtaj yapıp yapamayacağının da Din İşleri Yüksek Kurulu'na sorulduğunu hatırlatan Görmez, kurulun 14 Ocak 1993 kararında kürtaja izin verildiğini hatırlaratak, "Her ne şekilde olursa olsun ana rahminde meydana gelen bir canlının kesin ve meşru bir mazeret olmadıkça dıştan bir müdahale ile kürtajla yaşam imkanının yok edilmesi cinayet sayılmıştır. Ancak söz konusu olaya, İslam'ın izzeti ve İslam toplumunun bu bölgede varlığını devam ettirmesi veya yok olması açısından da bakılmıştır. Kurulumuz, annenin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokmamak şartı ile zorla tecavüz sonucu gebe bırakılan Müslüman kadın ve kızların, kendi iradelerine bağlı olarak ilaç veya tıbbi müdahale yolu ile rahimlerinin tahliyesine cevaz verilebileceği kanaatine varılmıştır" dedi

yenişafak