> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Güncel Meseleler > Güncel Dini Haberler > Canan ki bir melekti uçtu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Canan ki bir melekti uçtu  (Okunma Sayısı 280 defa)
15 Ekim 2010, 12:06:24
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 15 Ekim 2010, 12:06:24 »



Canan ki Bir Melekti, Uçtu

Halkımız Canan Hoca’yı muhteşem bir katılımla aslî vatanına teşyi etti. Bu öyle bir uğurlama idi ki, Ahmet Turan Alkan gibi bir edibimize ‘Canan’ın Cenazesinde’ başlıklı makaleyi yazdırdı: ‘Kimse hareket etmediği hâlde yüzlerce elin binlerce parmağından aldığı küçük dokunuşlarla tabut eller üzerinde uçar gibi, kayar gibi, yüzer gibi hareket ediyor.’ tasvirini yaptırttı. Milletimiz onun kadrini sadece seng-i musallâda bilmedi. Hayatında da onu takdir etti. Fakat cenaze namazında on bin kadar mümin toplu şehadetlerini fezaya yükselterek bu takdiri daha görkemli bir tarzda dile getirdi. İlâhiyat Fakültesi’nin içi, üst mahfilleri ve avlusu tamamen dolduğu gibi cemaatin bir kısmı Fakülte bahçesine de taştı. Bu camide galiba ilk defa, cenazeyi mihraba yakın bir yere taşıyarak namazını edaya mecbur kaldık.

Herkesten önce Başbakanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan, cenaze merasiminden önceki akşam vefat haberi üzerine hocamızın faziletini özetleyen yazılı bir açıklama ile, milletimizi temsilen taziyette bulundu. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül ertesi gün telefonla başsağlığı diledi. Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş, âdeta bütün İstanbul adına cenaze namazında hazır bulundu. Çünkü o, takdir edilip edilmediğine bakmaksızın, ömrünü ilme, irfana vermesinin yanında, İslâm’ın güzelliklerini topluma yaymaya çalıştı. Davet edildiği her hayırlı toplantıya icabet ederek katkıda bulundu. Halkımız da onun kadrini bildiğini gösterdi. Milletine tercüman olan bir yönetimin olması ne güzel bir şey! Mesele sevilen bir akademisyenin büyük bir teveccühe mazhar olup olmaması değil. Önemli olan, İbrahim Canan Bey gibi zâtların ilimlerinin ve hizmetlerinin toplumda makes bulması ve bu teveccühün, böyle bir kabulün bir göstergesi olmasıdır.

Onun beklenmedik vefatı, hayatla ölüm arasında mesafenin olmadığını, bir ânda insanın âhirete geçebileceği gerçeğini göstermekle, insanlara etkili bir hatırlatmada bulundu. Bir perde aralayıp âhirete geçmiş oluyorsunuz, hepsi bu kadar! Âni ölümü, şu yönden de bir hayır ihtiva ediyor: Canan Hoca yetmiş yaşına rağmen, kendisini âdeta otuzunda hissediyordu. Öylesine dinç, hayat dolu, zengin bir programı olan biri idi. Ama bu program şahsı veya ailesi ile ilgili değildi. Gevşeme, yaşlanma şöyle dursun, ‘yoruldum, biraz dinleneyim’ arzusu bile yanına yanaşamadan emanetini teslim edip göklere uçtu. Bana öyle geliyor ki berzah aleminde de, bir şekilde faaliyetine devam etmektedir. Nahiv ilmi öğrenirken vefat eden bir medrese talebesine kabirde Münker ve Nekir gelip: “Men Rabbüke?” (Rabbin kim?) diye sorunca: “Men” mübteda, “Rabbüke” ise onun haberidir. Sormak istiyorsanız bari daha zor bir süal sorunuz” diye cevap verdiği söylenir. Hükmen şehid olan o talebe, hayatının devam etmekte olduğunu bildiğinden böylece o melekleri tebessüm ettirdiği gibi, yorulmaz bir ilim tâlibi olan İbrahim Canan’ın da benzeri bir tecellîye mazhar olarak rahmet-i ilâhiyyeyi tebessüme getirmesi uzak bir ihtimal değildir.

Zeki, çalışkan, zamanını çok iyi değerlendiren bir insandı. Bu konudaki titizliği kütüphanelerimize İslâm’da Zaman Tanzimi adlı çok yararlı bir kitap kazandırdı. ‘Vakit nakittir’ atasözünü eksik bulur, ‘vakitle nakit kazanılır, ama nakit kaybedilen vakti geri getiremez’ derdi. Sabırlı, azimli, ümit dolu idi. Dindarlar aleyhindeki 28 Şubat süreci denilen baskı dönemi onu şu düşünceye sevk etti: Bu olay, sadece Türkiye’deki bazı yetkililerin işi değil. Sürecin, görünmeyen tarafında, ülkemizin Müslüman kimliği ile ilerlemesine karşı olan bazı dış mihrakler rol almaktadır. Onlar milletimizin; devletiyle, ordusuyla, adliyesiyle arasını bozma hesapları ile, bu mekanizmalar içinde yer alan bazı kişilerin vehimlerini harekete geçirip, çeşitli vesveselerle onlara yanlışlıklar yaptırmaktadırlar. Oysa milletimiz tarihinde bu kurumlarla karşılıklı güven içinde olarak yükselmişti. Geride böyle büyük bir plân olduğundan Müslümanların daha zor şartlara da hazırlıklı olmaları lâzım. Kur’ân-ı Kerîm’e ve hadîs-i şerîflere dayanarak o zor şartlarda Müslümanların dinî değerlerini nasıl muhafaza edebileceklerine dair işaretler aramaya başladı. Onun önemli prensiplerinden biri de şu idi: İnsanlara kudsî kaynaklara dayanarak yol göstermek gerekir. Şahsî otoritemizden çıkan öneriler şahsımızın gücü kadar iş yapar. Kudsî kaynaklardan delil göstermezsek insanımız ‘Bu adam kafadan atıyor.’ şeklinde değerlendirir ve onları yerine getirme hususunda içinde bir yaptırım gücü bulmaz’. Bu yoğunlaşması Aile İçi Eğitim adlı pek önemli bir kitap kazanmamıza vesile oldu. Yunus Sûresi’nin 87. âyetinden yola çıkarak en şiddetli baskılar altında bile aile ocağının bir hayat merkezi olarak nasıl bir eğitim tezgâhı hâlinde işleyebileceğini âyetler, hadîsler ve tarihî örneklerle ortaya koydu.

Âyet ve hadîslere (nakle) bağlı kalarak dinî nasları makul yorumlara kavuşturmak, böylece Müslümanların çağdaş poblemlerine bu kaynaklardan çözümler bulmaya çalışmak, onun hayatının başlıca gayesi oldu. Gerçekten, bu plânı uygulamada dikkate değer bir maharet gösterdi. Onun içindir ki kırktan fazla kitabı, çok sayıda makale, konferans ve bildirilerinin tamamı yayımlandı. Rafta kalacak çalışmalar yapmadı. Hayatla, aktüel konularla yakından ilgilendiği için, yazdıkları toplumumuzda karşılık buldu. Kitapları defalarca basıldı. Tükenenlerin eksikliği kendini hissettirdiğinden basımları yenilendi, kitap piyasasında devamlı bulunan kitaplardan oldu. Kütüb-i Sitte Tercümesi 1988’den itibaren üç yüz bin nüshadan fazla basıldı. Birçok Müslüman Türk’ün başlıca kaynak eserleri arasında yerini aldı. Bu eser Abdurrahman İbn Deyba’nın (Ö.1537) Teysiru’l-Vusul adlı eserinin tercüme ve açıklamasıdır. Kitap tekrarlar çıkarıldıktan sonra en muteber altı kitapta yer alan 5.651 hadîs ihtiva etmektedir. İbrahim Canan bu hadîsleri tercüme etmekle yetinmeyip onları çağdaş Türk okuyucusunun anlayacağı şekilde açıklamıştır. Böylece 18 ciltlik bir Hadis Ansiklopedisi meydana gelmiştir.

Onun başta gelen feyiz kaynağı, dinamiği Bediüzzaman Said Nursi ve onun Risale-i Nur Külliyatı’dır. Lise öğrencisi iken tanıdığı bu Külliyata, hayatının sonuna kadar, elli yıldan fazla bir zaman vefa gösterdi. Okuyarak, okutarak bu eserlerden insanları yararlandırmaya çalıştı. Onun bu tutumunda, vefanın çok ötesinde, çok önemli bir sebep aramak gerekirdi. Bu Müceddidin, ülkemiz, hattâ bütün Müslümanlar ve insanlık için, Kur’ân’dan kaynaklanan kurtarıcı fikirleri vardı. Bu satırların yazarı olarak Vefatının 49. Yılında Bediüzzaman’la Helâlleşme (Zaman Gaz. 23 Mart 2009) adlı âcizane makalemde dile getirdiğim ihtiyaç, milletimizin ekseriyetindeki kolektif bir duygu olması itibariyle, aynı yıl içinde, en yüksek temsil makamı tarafından dile getirildi. Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa bir başbakan: “Bediüzzaman olmazsa Türkiyenin mâneviyatı eksik kalır.” dedi. 85 senelik bir zulme son verme ihtiyacını, âdeta milletimiz adına ikrar ederek Sayın Erdoğan tarihî bir görev yaptı. Cumhuriyet kurulmadan önce, başkanlığını Mustafa Kemal (Atatürk)’ün yaptığı TBMM, İstiklâl Savaşını desteklemesi sebebiyle 9 Kasım 1922’de onu Ankara’ya davet etmiş, Mecliste resmî karşılama merasimi yapılmış, Kürsüye davet edilerek konuşma yaptırılmıştı. (Bu tarihi taşıyan Meclis Tutanaklarına bakılabilir). İbrahim Canan Risale-i Nur hakkında İslâm Âleminin Ana Meselelerine Bediüzzaman’dan Çözümler başlıklı müstakil bir inceleme yayımladı. Fakat hemen bütün eserlerinde, Bediüzzaman’dan öğrendiği Kur’ânî ve Nebevî bakışın parıltıları görünür. Üstadının “Fihriste-i Efkârımdır” adlı 23 Mart 1909 tarihli makalesinde özetlediği tecdit programını Bediüzzaman’ın Fikri Programı Üzerine Bir Analiz kitabında tahlil edip açıkladı. Mesele, İbrahim Canan’ın bir meşrebe takılmasına indirgenirse çok büyük bir yanlışlık yapılır. Sadece kitap ismine bakarak bu hataya düşenler olabilir. Ama kitabı okuduktan sonra diyecekleri varsa, bunlar elbette tartışılabilir. Nitekim Nursi’nin eserlerini de önyargısız okuyanlar, onun fikrî değerini takdir etmekten geri kalmamaktadır.

Bütün Türkiye’de hattâ dış ülkelerin de birçoğunda tanınan İbrahim Canan, pek sade yaşayan, öyle mütevazı, çevresindekilerle ilgilenen, mütebessim bir insan idi ki, kendisini ilk defa görenleri onun bu yapısı hayrete düşürür, ardından bu his, hayranlığa dönüşürdü. Onunla elli yıl süren arkadaşlığımda ondan incinmedim ve onu incitmedim. Peygamber Efendimiz’in (asm) tavsiyesini uygulama iştiyakı, Cenâb-ı Allah’ın Canan ailesine yedi çocuk lutf etmesine vesile oldu. Bunların hepsini İmam-Hatip liselerinden mezun ettirerek üniversitelerde okuttu. Fedakâr, dirayetli bir öğretmen olan –fakat öğretmenliğini kendi çocuklarına has kılmaya mecbur kalan- eşi ile beraber, onları güzel bir şekilde yetiştirdi. Bir akademi ve matbaa gibi işleyen bu evde anne ve çocuklar, eserlerin dizgi, tashih gibi aşamalarında da hep pay sahibi oldular. İbrahim Bey onların bu faziletlerini çeşitli yerlerde dile getirmiş, meselâ ‘Aile İçi Eğitim’ gibi kitaplarının önsözlerinde yazı ile tescil etmişti. Aile içi iletişim ve sohbetin önemini hem eserlerinde vurgulamış, hem de hayatında uygulamıştı.

Ömrünü hadîsleri öğrenmeye, anlatmaya ve tatbike vermiş bu zât, İslâmî alandaki hizmetleri bütün Türkiye’ye ve dünyaya yayılmış olan Fethullah Gülen Hoca Efendi’yi gözden uzak tutamazdı. Uzak tutma şöyle dursun, onun ilmi ve hizmeti hakkında kalbi büyük bir takdirle dolu idi. Fethullah Gülen’in Sünnet Anlayışı adlı bir kitapla, onun Hadîs ilmindeki vukufunu, hadîsleri nasıl işlevsel (fonksiyonel) kıldığını ortaya koydu. Bu dostunu senelerce bekledikten sonra dönmediğini görünce vefatından iki ay kadar önce Amerika’ya gidip onu ziyaret etmiş, orada on beş gün kalmıştı. Amerika’nın bazı şehirlerinde konferanslar ve sohbet...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Canan ki bir melekti uçtu
« Posted on: 26 Nisan 2024, 10:16:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Canan ki bir melekti uçtu rüya tabiri,Canan ki bir melekti uçtu mekke canlı, Canan ki bir melekti uçtu kabe canlı yayın, Canan ki bir melekti uçtu Üç boyutlu kuran oku Canan ki bir melekti uçtu kuran ı kerim, Canan ki bir melekti uçtu peygamber kıssaları,Canan ki bir melekti uçtu ilitam ders soruları, Canan ki bir melekti uçtuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes