๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 02 Kasım 2011, 18:25:17



Konu Başlığı: Bugün Allah rızası için ne yaptım?
Gönderen: Sefil üzerinde 02 Kasım 2011, 18:25:17
Bugün, Allah rızası için ne yaptım?”

Dünyanın bin bir türlü işleri arasında ömür dakikaları su gibi akıp gidiyor. Günler haftaları, haftalar ayları ve aylar yılları takip ederken koskoca bir ömür tükeniyor. Ebedî bir hayatın saadetini kazanmak için bu dünyaya gönderilen insanların büyük bir çoğunluğu, bahsi geçen hakikatten habersiz geçen bir hayatın sonunda, o saadeti maalesef kaybederek bu dünyayı terk ediyor.

Son peygamber Hazret-i Muhammed (asm) ve son kutsal kitap Kur’ân-ı Kerim, kıyamete kadar gelecek olan insanların hem dünya hem de âhiret saadetlerini kazandırmak için gönderildi. İslâm öncesi muvahhid veya müşrik konumunda olanlar, İslâm dinine girdikten sonra olanca güçleriyle diğer insanları gafletten kurtarmak ve İslâm dinine bağlamak için çalıştılar. Bu çalışmaların sonucu olarak Kâinatın Efendisi (asm) Arafat’ta Veda Hutbesini okurken, onu orada dinleyen yüz yirmi bin sahabesi vardı. “Burada bulunanlar, bulunmayanlara bu sözlerimi aktarsınlar.” diyordu. Sahabelerin her birisi bir iman ve İslâm kahramanıydı. Allah Resulüne (asm) hitap ederken “Anam babam sana feda olsun ya Resûlallah!” diyorlardı. Fedakârlığın doruk noktasındaydılar. İslâm’a hizmet yolunda candan ve cihandan vazgeçmişlerdi. Her birisi bu uğurda sembol dâvâ adamlarıydı. Sevgili Peygamberimiz (asm) onlar için “Benim sahabelerim ümmetimin yıldızları gibidir. Hangisine tâbi olsanız necat bulursunuz.” müjdesini veriyordu. Daha dünyadayken Cennetle müjdelenmiş on sahabe vardı. Hazret-i Ömer (ra) onlardan biriydi. Adaletiyle dünyaya nam salan bu kahraman insan Yasin Sûresi’ni okurken “Ey mücrimler! Bu gün sizler bir tarafa ayrılın!” âyetini okuduğunda “Acaba ben de o mücrimlerden miyim?” diye düşünür gözyaşlarını tutamazdı. Çok ağlamaktan yüzünde iz meydana gelmişti. Her gün kendisini hesaba çekerdi. “Bugün Allah rızası için ne yaptım?” diye her gününü gözden geçirirdi.
Hadisin rivayetine göre mahşer günü Allah kullarını hesaba çekecek ve “Benim için ne yaptın?” diye soracak. Kul “Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim ve hacca gittim.” diyecek. Allah (cc) “Sen onları hep kendin için yaptın. Benim için ne yaptın?” diye tekrar soracak. İşte o zaman “Ya Rabbi! Senin dinine hizmet için ben de bunları yaptım.” diyebileceğimiz az da olsa bir şeylerimiz olmalı değil mi? Maddî ve manevî, dünyevî ve uhrevî hiçbir şey gözetmeden yalnız ve yalnız rıza-yı İlâhî için Allah’ın dinine hizmet edilirse, âhiret saadetinden başka Allah bu dünyada da öyle kullarına yardım eder. Bu hakikat âyet-i kerime de şöyle haber verilir: “Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder.”
Bu zamanda sahabe mesleğinin bir cilvesi olan Risâle-i Nur mesleğine mensup olanlar için Bediüzzaman hazretleri şu müjdeyi veriyor: “Biz ve bura havalisi Nur Şakirtleri şahidiz ki; biz Risâle-i Nur’a çalıştıkça ve onun hizmetinde bulundukça, o günkü hizmetimizin derecesine göre kalplerimizde ferahlık, işlerimizde kolaylık ve maişetimizde bereket görüyoruz.”
Dünyanın maddî ve manevî her türlü sıkıntılarına yine Nurla mukabele etmeli ve Risâle-i Nur hizmetlerine ağırlık verilmelidir. Bir kişinin daha imanını kurtarmayı veya taklitten tahkik mertebesine çıkarmayı her şeyin üstünde tutmalıyız. Ve her gün kendimize sormalıyız: “Bugün Allah rızası için ne yaptım? Kaç sayfa Risâle okudum? Kaç kişiye iman hakikatlerini duyurdum? Kaç kişiyi derse dâvet ettim?”
Herkes her gün kendini hesaba çeker ve bahsi geçen sorulara müsbet cevaplar verirse, inanın bulunduğumuz mahaldeki hizmetler şaha kalkar ve mevcut durum kısa zamanda çok farklı bir boyut kazanır. Zaten hizmetimizin buhar kazanı hükmünde olan ve mesleğimizin dört esasından birini teşkil eden şevk-i mutlak hakikati de, sürekli hizmet edilen iklim ve atmosferde inkişaf eder.

Sami CEBECİ