๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 31 Ağustos 2010, 01:53:07



Konu Başlığı: Bediüzzamanın Üstadı Hz. Ali
Gönderen: Zehibe üzerinde 31 Ağustos 2010, 01:53:07
(http://www.risalehaber.com/images/news/71483.jpg)

Yazar Ümit Şimşek, asıl üzerinde durulması gerekenin Efendimiz'in manevî şahsiyeti olduğunu ifade etti.


Şimşek, "O'nunla beraber olmayı, herhangi bir beşerî halinde beraber olmaktan ziyade, gönlünü bütün çıplaklığıyla O'nun irşadına açmak ve sünnetiyle içli dışlı olmak şeklinde anlamak bana daha sevimli geliyor." dedi.

Bir gün karşınıza Peygamberimiz çıkıverse O'na ilk ne söylemek isterdiniz?

Ben söylemeyi değil, dinlemeyi, doya doya dinlemeyi, hattâ mübarek sükûtunu bile dinlemeyi tercih ederdim. Ama mutlaka bir şey söylemem gerekecekse, O'nun huzurunda bu dile "Şefaat yâ Resulallah"tan başka hangi söz yakışır?

Peygamberimiz'in hangi anında yanında olmak isterdiniz?

Açıkça söylemek gerekirse, ben Hz. Peygamber'le birlikte olmayı daha mücerret mânâda düşünüyorum. Gerçi O, âyet ve hadislerden açıkça anlaşıldığına göre, bütün mü'minlerle birebir ilişki içinde bir peygamberdir; O'nu ümmetinin yoksullarıyla beraber diz dize otururken veya şehid sahâbîsinin yetimlerini gözyaşları içinde bağrına basarken görmek olağan dışı bir hadise değildir. Fakat O'nun, on dört asırdır her saniye katlanarak gelişen bir de manevî şahsiyeti vardır ki, asıl üzerinde durulması gereken yönü bence budur.

Ümmetinden her bir ferdin her an işlediği iyiliklerin bir misli defterine yazılan, herhangi bir anda yüz milyonlarca mü'minin namazlarında biatı tazelenip kendisine salât ve selâmlar gönderilen, şu gezegenin kâinata haykırıp durduğu ezanlarda yâdı hiçbir an eksik olmayan, âlemler dolusu melekler tarafından kendisine her an salât edilen, Yer ve Gökler Rabb'inin sonsuz rahmetine sonsuz bir kabiliyetle sonsuza kadar mazhar olan şanı yüce bir Peygamber'e ümmet olmak zaten şükrünü eda etmekten bütünüyle âciz kaldığımız bir nimet değil midir? O'nunla beraber olmayı, O'nun herhangi bir beşerî halinde beraber olmaktan ziyade, gönlünü bütün çıplaklığıyla O'nun irşadına açmak ve O'nun sünnetiyle içli dışlı olmak şeklinde anlamak bana daha sevimli geliyor. Bu mânâyı, Tirmizî'nin alâmet-i farikası haline gelmiş olan şu söz çok güzel ifade eder: "Kimin evinde bu kitap [Sünen-i Tirmizî] varsa, sanki onun evinde konuşan bir peygamber vardır." Bununla beraber, herhangi bir anda, zaman duruverse de seyyah meleklerin "Şu filan ümmetinden, şu falan ümmetinden" diyerek salâtü selâmları ona takdim edişini şöyle uzaktan da olsa bir seyrediversek, herhalde böyle bir manzara, bin ömre bedel bir an olurdu.

O'nu hatırlama adına yaptığınız bir şey var mı?

Esas itibarıyla, Allah için yaptığımız her şey, bize zaten O'nu hatırlatan bir şeydir. Çünkü, Abdullah ibni Ömer'in dediği gibi, "Biz bir şey bilmezdik; her şeyi O bize öğretti." Ama O'nu hatırlatan şeyler arasında olduğu kadar, bu hayatın en mutlu anları arasında da sayabileceğim şey, hadis kitaplarından birinin sayfalarına dalıp da doğrudan doğruya O'nun sohbetiyle baş başa kalmaktır.

Hangi sünnete uymanın sizi Efendimiz'e yaklaştırdığını veya yaklaştıracağını düşünüyorsunuz?

Kendisini Kur'ân'ının başında ve bütün sûrelerin başlangıcında Rahmân ve Rahîm isimleriyle tanıtan, Kur'ân'ını mü'minler için rahmet olarak vasıflandıran Yüce Allah, Peygamberimiz'i de bütün âlemlere rahmet olarak gönderdiğini bildirmiş ve O'nu raûf ve rahîm sıfatlarıyla anmıştır. O'nun en belirgin özelliği bu sıfatlar olduğuna göre, bizi O'na ve dolayısıyla Allah'ın sevgisine yaklaştıracak olan şey, herhalde, merhamet ve şefkatte O'na benzemek olmalıdır.

Sahabelerden en fazla kimi yakın hissediyorsunuz?

Başta Hulefâ-i Râşidîn olmak üzere, sahabenin hepsinde her mü'minin kendisine yakın bulacağı ve örnek alacağı bir özellik vardır. Bu itibarla, her sahâbî, bir özellikte bize diğerlerinden daha yakın görülebilir. Meselâ insan Ebu Muse'l-Eş'arî'den Kur'ân dinlemek, İbni Mesud'un ilim meclisinde bulunmak, Ebu Hureyre'den hadis dinlemek, Mikdad bin Esved ile cihad meydanlarında at koşturmak ister. Ama, insanlığa yol gösteren hikmetli sözleri ve ulvî irşadıyla ve Hazret-i Bediüzzaman ile Risale-i Nur'a üstatlığıyla, Hazret-i Ali'nin (başka sahâbîlere, özellikle diğer üç halifeye karşı bir istihfaf anlamını çağrıştırmayacak şekilde) yakınlığı daha bir başkadır diyebilirim.

Peygamberimiz'in en çok muhtaç olduğumuz tavsiyesi hangileri?

"Dünyada bir yolcu gibi ol. Sabaha vardığında akşama çıkacağından, akşama erdiğinde sabaha çıkacağından emin olma." Dünya hayatının bu kadar kutsallaştırıldığı, Bediüzzaman'ın tabiriyle "bütün hükümlerin dünya hayatına tevcih edildiği" ve dünyanın keyfini kaçıracak tavsiyelerin en dindarlarımız tarafından bile kerih görüldüğü bir zamanda, dünyayı o ayrıcalıklı yerinden indirmek ve nazarları bütünüyle âhirete yöneltmek için, böyle kesin ve keskin uyarılara her şeyden fazla ihtiyacımız var.

Ramazan'a özel gündemleriniz neler?

Ramazan benim için biraz daha uzlet zamanı anlamını taşıyor. Genel temayülün aksine, davetlerden bütünüyle uzak kalmayı tercih ediyorum. Bu uzlet dönemi, aynı zamanda derlenip toparlanma ve Ramazan sonrasına daha bir zindelikle çıkabilme imkânını da insana veriyor. Bu arada tefekkür gezilerini de Ramazan'ın verimli faaliyetleri arasında sayabilirim.

Zaman