> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Güncel Meseleler > Güncel Dini Haberler > Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası  (Okunma Sayısı 208 defa)
16 Ekim 2010, 20:15:25
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 16 Ekim 2010, 20:15:25 »



Bediüzzaman’ın o pozunun kamera arkası



İbrahim Canan’ı rahmetle anıyor, çektiği fotoğrafın hikâyesini şöyle anlatmıştı

Prof. Dr. İbrahim Canan, Konya’nın Ermenek ilçesinin Karapınar köyünde 1940 yılında doğmuştur. Talebimiz üzerine Üstad Bediüzzaman hazretleriyle alakalı hatıralarını anlatmış ve kamera çekimlerine izin vermiştir.

5 Haziran 2009 tarihinde “Ağabeyler Anlatıyor” seri kitaplarım için yaptığım bu röportajdan tam 128 gün sonra, 14 Ekim 2009 tarihinde bu büyük ilim adamını, bereketli insanı, sadakatlı nur talebesini İstanbul’da elim bir trafik kazasında kaybettik… İbrahim Canan hiç beklenmedik bir anda ebedi âleme göçtü, gitti... Şehid oldu inşallah… Çünkü Yalova’dan hizmetten dönüyordu… Neredeyse bütün gazetelerin, televizyonların ve İnternet sitelerinin büyük bir alaka ile verdiği haberleri okuyunca gözyaşlarımız sel oldu… Nihayet beşeriz; onun ani ölümüyle yüreğimiz burkuldu, boğazlarımız düğümlendi… Bir kere daha anladım ki aramızda bulunan, ama pek farkına varamadığımız böyle hazineleri, gizli defineleri ülfet ve adiyat toprağından kazıp çıkarmamız gerekiyor. Hem de geç kalmadan acele olarak…
Vefatının birinci yıl dönümünde İbrahim Canan hocamızı rahmetle anıyor, bu vesileyle Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayat kitabında neşredilen kendi çektiği fotoğrafın ayrıntılı hikâyesini Risale Haber Okuyucuları ile paylaşıyorum.

ÖMER ÖZCAN

 
İbrahim Canan Tarihçe-i Hayat’taki Fotoğrafın kamera arkasını anlatıyor

Lisede okurken amatör olarak fotoğrafçılık yapardım ben. Bir fotoğraf makinem vardı benim. Fotoğraf nasıl çekilir öğrenmiştim. Fotoğrafları tab ettirmeye gittiğimde fotoğrafçı bana; “güneşi arkana al, ışığa doğru çekme, ayarları şöyle yap böyle yap” diye öğretirdi. O zamanki makineler şimdikiler gibi otomatik değildi tabi. Elle ayarlamak lazım her şeyini.



(İbrahim Canan, kendi çektiği fotoğraftaki şahsiyetleri Ömer Özcan’a tanıtırken.)


Sene 1959… Üstad Ankara’da… Said ağabeye dedim ki: “Üstadın fotoğrafını çeksem?” “Olur” dedi. “Sonra Üstad darılmasın bize” dedim. “Yok, darılmaz” dedi. “Ama Üstad geldiği zaman arabaya kadar şemsiyenin altına alınıyor, fotoğraf çekilmesine müsaade edilmiyor” dedim. Said ağabey: “Bediüzzaman fotoğrafçılara poz veriyor, hoşuna gidiyor, nefsanî oluyor gibi bir duygu vermemek için, herhalde onun için müsaade etmiyordur. Aslında Üstad fotoğrafa karşı değildir. Biz de senin gibi zannediyorduk. Hatta Tarihçe-i Hayat ilk olarak 1956’da neşredildiği zaman fotoğraf koymamıştık. Üstad ‘Fotoğraf niye koymadınız’ demiş. Ondan sonra koyduk.”
Said ağabey bu şekilde cesaretlendirince ben Üstad gücenir, günahkâr olurum diye olan düşüncemi atmış oldum. Sonra Said ağabey “ben de sana yardımcı olurum” dedi.

Ondan sonra biz hazırlığımızı yaptık. Ben Beyrut palas Otelinin önünde beklemeye başladım. Üstad üst katta kalıyordu. Orada lobi dedikleri hol gibi bir yer vardı. Hatta orada holün karşısında helâ vardı. Holü geçince helâya varılıyordu. Otel deyince şimdiler aklınıza gelmesin. Odasında helâ olan lüks bir otel değildi. Ben sonra o lobide bekledim üstadı. Bu, gece oluyor. Bir ara Üstadın helâya geçtiğini gördüm, ama orada fotoğrafını çekemedim.



Sabahleyin Üstad gidecek diye haber geldi bize. Ben Üstadın odasının kapısının önünde beklemeye başladım. Said ağabeyle de anlaştık. Üstad kapıdan çıktı. Çıkar çıkmaz şöyle etrafa bir baktı. Yanı başında solunda Tahsin Tola ağabey vardı. Arada bir kişi daha var, ben onun yanında üçüncü şahıs olarak varım. Üstad, Tahsin Tola ağabeyi görür görmez elini uzattı, başını okşadı, omzunu sıvazladı. Üstadın oradaki şu konuşmasını çok iyi hatırlıyorum. Ona, “sen Risale-i Nur’un basılmasına hizmet ettin, bundan sonra da hizmet edeceksin; Tevafuklu Kur’an basılacak bundan sonra; Onun tab’ı için 6666 lira para ayırdım” dedi. Yalnız Necmeddin Şahiner bunu, 6666 lira parayı elden verdi diye yazmış, doğrusu budur. O hatayı da burada tashih etmiş olalım. Biz bu para ayırma işini daha evvel de duymuştuk aslında, ama bu sefer Üstattan kulağımla bizzat duymuş oldum. O arada ben de Tahsin ağabeyin yanından şöyle başımı Üstad’a doğru uzattım, ama yok, olmadı. Bize okşaması nasip olmadı uzakta kalmıştım.

Baktım Üstad hareket etmek üzere; ben hemen kalabalığı yarıp koştum çıktım... Makine yanımda tabi… Hemen mesafe, ışık ayarlarını yaptım... Bu ‘hareketli’ olacak diye makinenin hareket ayarını da yaptım... Üstad merdivenden inerken kollarına girdiler ve inmeye başladılar. Said Özdemir ağabey beni görünce “Üstadım!” diye dikkati çekti. Üstad hemen başını kaldırıp baktı. Yoksa Üstadın yüzü, gözleri aşağıda olacaktı. Çünkü o anda başı öne eğikti. O anda deklanşöre bastım. Resme, Üstad’a dikkatli bakarsanız bunu anlarsınız. Said ağabeyin ağzından da tebessümünden de anlayabilirsiniz. Bir tane poz alabildim. Bana daha fazla niye çekmedin diyorlar. İkinciyi almak için makineyi tekrar kurup hazırlamak lazım. Üstad bir taraftan yürüdüğü için ikinci pozlara fırsat kalmadı. Fakat fotoğraf o kadar net çıktı ki; hâlbuki bulanık, karanlık bir gündü. Flaş falan da yoktu makinede. Neyse Üstad hiçbir şey demeden yürüdü gitti... Makinenin markası “Light” olacaktı galiba. Maalesef, o fotoğrafın filmi evde vardı, şimdi bulamıyorum, kayboldu.

Fotoğraftakileri şöyle tanıtayım: Bediüzzaman Said Nursi; Said Özdemir; elinde sepet olan hizmet minibüsünün şoförü Hulusi Ok; arkasındaki Astsubay Hasan Okur; Üstadın arkasındaki uzun boylu olan Mehmet Günay Tümer, Kastamonulu, beraber kalmıştık, Prof. oldu, trafik kazasında vefat etti, şehid oldu; Üstadın arkasındaki kısa boylu Ali Rıza Öztürk, şimdi Eskişehir’de; arkada sadece başı görünen Abdülkadir Denizlioğlu, sivil polis, irtica masası şefi, aslında, çok da menfi bir adam değildi ama bizi bir zaman sabaha kadar Emniyet Müdürlüğünde bekletmişti; onun yanında başı öne eğik olan Emirdağlı Nureddin…

Erzincanlı Refet Kavukçu vardır ressam ve hattat. O Risale-i Nur’dan büyük levhalar yapmış ve Ankara Belediye otobüslerinde bunlar asılıp teşhir edilmişti. Bunlardan iki tanesi de Ankara Tren Garına asılmıştı. “Dur Yolcu…” diye. Ben bunlarında fotoğrafını çekmiştim. Fakat birini zayi ettim birisi duruyor.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası
« Posted on: 26 Nisan 2024, 03:56:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası rüya tabiri,Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası mekke canlı, Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası kabe canlı yayın, Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası Üç boyutlu kuran oku Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası kuran ı kerim, Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası peygamber kıssaları,Bediüzzamanın o pozunun kamera arkası ilitam ders soruları, Bediüzzamanın o pozunun kamera arkasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes