๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 26 Haziran 2011, 21:57:58



Konu Başlığı: Bediüzzaman’ın müjdesi ve Buti
Gönderen: Sefil üzerinde 26 Haziran 2011, 21:57:58
Bediüzzaman’ın müjdesi ve Buti

İslam’da hükümler inşaidir (haber kipiyle değil emir ve nehiy kipiyledir) ve istikbale matuf haberleri değerlendirirken; konularını ve aktörlerini haberler ışığında değil İslam ahkamı doğrultusunda ele alır ve gözden geçiririz.

Yani müjdelenen şeyi şer’i şerifin ölçülerine vururuz.  Başka bir ifade ile mihenge vururuz. Yani müjdeli şahıslar veya dönemler bile olsa fiillerinin değerlendirilmesi hukuka göredir. Kaldı ki gaybi haberler perdelidir ve değerlendirme yaparken dikkatli olmak gerekir. Sözgelimi, Bediüzzaman sürekli olarak ittihad-ı İslam güneşinin ufukta tulu etmesini ve belirmesini bekler. Adeta kulağı kiriştedir. Bu bağlamda, Bağdat Paktı ile alakalı olarak umuda kapılır, beklenen güneşin doğduğunu düşünür lakin ardından Hazreti İbrahim gibi ‘la ühibbu’l afilin’ yani ‘batanları sevmem’ der. Zira fecr-i sadık değildir. Çünkü rüya diliyle görülen manzarada hem beyaz ve hem de kırmızı renkler ve çizgiler vardır. Sureta bir birleşme var ama muhtevası bulanıktır. Bu bağlamda, Bediüzzaman alem-i İslam’ın bir gün yeniden bir araya geleceğini ve ayrılık ve gayrılık hallerinin aşılacağına ve ortadan kalkacağına inanır. Bu onun gözünde bir vaad-i haktır.

Öte yandan, Muhammed Said Ramazan el Buti öteden beri Esat ailesine yakın duran bir isimdir. Ve son demlerde bu yakınlığını biraz da Bediüzzaman’ın Şam-Anadolu buluşması müjdesiyle izah etmektedir. Veya o bağlam ve kapsam içine oturtmaktadır. Elbette bu müjde ile ilgili beklentisi yerindedir. Müjde de hakikatlere istinat etmektedir. Lakin bu, müjdenin aktörlerinin Esat ailesi olduğu anlamına gelmez. Bağdat Paktı meselesinde olduğu gibi. Müjdeler de imtihanımızdır. Nitekim, bugün Türkiye ile Suriye rejimleri arasına masum Suriye halkı girmiştir. Bundan dolayı Türkiye masum Suriye halkını bir kenara itip; ‘ne pahasına olursa olsun rejimler üzerinden Türkiye-Suriye ittihadını sağlayalım’ yaklaşımı içinde olamaz. Esat mezalimine seyirci kalamaz. Burada müjdeden dolayı Beşşar ve rejimi aklanamaz. Öznesi olmayanın birlik yok hükmündedir. Öyleyse müjde gerçek lakin olaylara veya şahıslara intibakı tartışmalıdır. Buti, genel anlamda siyasete mesafeli olmasından dolayı değil de aksine Esat siyasetine yakın olmasından dolayı baştan beri hatalı bir pozisyondadır. Son olarak bu hatalı pozisyonunu Bediüzzaman’ın müjdeleriyle izah etmeye yeltenmektedir.

25.04.2010 tarihli Yeni Asya gazetesinde yer alan ‘El Buti: Bediüzzaman’ın müjdeleri hakikat oldu’ haberi tezimizi doğrulamaktadır. M. Said Ramazan El Buti, Suriye ile Türkiye arasındaki iki halkın yakınlaşmasının ve kaynaşmasının Bediüzzaman Said Nursî’nin bir beşareti, bir müjdesi olduğu kanaatindedir. Buti gazetede yer alan ifadelerine göre şöyle demektedir: “Bediüzzaman her iki halkın yakınlaşmasından bahsediyordu. Her iki halkı ümitsizlik konusunda uyardı. Tabii size temin ederim ki, bu söze bir anlam veremiyordum. Şimdi anlam veremediğim bu sözleri artık bir hakikat oldu. Bize verdiği bu müjdenin önündeki duvarların kalktığını artık müşahede ediyorum. Daha önce dedim. Tekrar da söylüyorum. Türkiye ile Suriye arasındaki yakınlaşma kesinlikle karşılıklı çıkardan ibaret değil. Bu sağlam zemin üzerinde kurulmuş bir yakınlaşmadır. Türk yöneticiler ile Suriyeli yöneticiler değerler sistemi ile geçici çıkarları bir birinden ayıran yöneticilerdir.” Acaba gerçekten de öyle mi? Yoksa bu Buti’nin hüsnü kuruntusu mu? Kanlı bir geçmişin üzerine saadet kurulur mu? Kaldı ki, Buti’nin de gördüğü gibi Beşşar rejimi birkaç yıldır İslami değerler ve kurumlar ile çekişme halindeydi. Medreselere ve giyim kuşama getirdiği kısıtlamalar göz önündedir.  Halkın kalkışması sayesinde kararlarını gözden geçirmeye zorlanmıştır. Demek ki, değerler üzerine bir yakınlaşma mevzubahis değil. Onun yaklaşımı bir müjde üzerine temenniler inşa etmektir. Buti adeta batan güneşlerle avunmaktadır.

Burada Buti, Suriye halkıyla Türk halkının yakınlaşmasından söz ediyor. Bunun için elbette ki vizelerin kaldırılması ve ulaşım imkanlarının geliştirilmesi önemli ve yerinde adımlardır. Bunun diğer adımlarla taçlandırılması gerekir. Ayrıca devlet erkanının birbiriyle kaynaşması da önemlidir. Bununla birlikte bu ilişki İslam ruhu üzerine tesis edilmelidir. Burada Buti ikili ilişkilerin geçici maslahatlar üzerine kurulu olmadığını söylese bile bunun doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Suriye rejimi kendi maslahatını ve kliğinin maslahatını öncelemekte ve bütün maslahatların fevkinde tutmaktadır. Dolayısıyla ‘bu, o mu?’ sorusunun cevabı havadadır. Sonuç olarak; elbette ki Bediüzzanman ve benzeri zevatın müjdeleri gerçektir ve fakat bunu doğru okumak ve yerli yerine yerleştirmek gerekiyor. Arap baharı ispat etti ki en azından bazı Arap liderleri ittihadın muhatabı değildirler. Hatta onların zevaliyle ittihat kıyam eder. Müjde statükoda değil, statükonun aşılmasında ve ötesindedir.

Akit