๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 20 Mayıs 2012, 21:45:44



Konu Başlığı: Başından buldu
Gönderen: Sefil üzerinde 20 Mayıs 2012, 21:45:44
Cevher İLHAN

“Tandoğan” yine “Tandoğan”!


Ankara’da “Tandoğan meydanı”nın isminin değiştirilmesi üzerinde iki ayı aşkın spekülasyon yapıldı. Ancak sonunda, isim yine aynı kaldı. 18 yıl boyunca Ankara Valiliği ve Belediye Başkanlığını yapan Nevzat Tandoğan’ın baskıcı, dayatmacı ve otoriter zihniyetiyle, hak ve hürriyetleri hiçe sayan uygulamaları yakın tarihin canlı hâfızalarında.

En çok konuşulan “icraatları”ndan biri, köylüleri şehrin görüntüsünü bozuyor diye Ulus’a ve o zamanlar bir köy olan Kavaklıdere’den içeriye şehir merkezine sokmaması...
Tandoğan’ın baskıcı zihniyetine örnek bir diğer “icraatı”, Bediüzzaman’a karşı bed muamelesi. Eylül 1943’te Bediüzzaman’ı vilâyete çağırıp başına şapka geçirmeye kalkışan, lâkin Bediüzzaman’ın hiddeti karşısında geri adım atan Vali Tandoğan’la Bediüzzaman arasındaki tartışmayı, İnebolu eşrafından Nazif Çelebi’nin oğlu Selâhaddin Çelebi anlatır:
Vali Tandoğan’ın vilâyette Said Nursî ile görüşmek istediğini ve Bediüzzaman’la birlikte Ankara Valiliğine gittiklerini anlatan Çelebi, şu hâdiseyi nakleder.
“Mübârek Ramazan ayının sonlarında sıcak bir gündü. Tandoğan’ın odasının kapısında idim. Memurlar Bediüzzaman’ı getirdiler. Beraberce içeri valinin odasına girdiler. Sonra memurlar çıktı. Kapı kapandı. İçerden şiddetli sesler geliyordu. Sonra zil çaldı, kapıcı içeri girdi. Tekrar kapıcı çıktı. Bu esnada Bediüzzaman hiddetle Tandoğan’a, ‘Ben sizin ecdadınızı temsil ediyorum. Münzevî yaşıyorum. Kıyafet kanunu münzevilere tatbik edilmez. Ben dışarı çıkmıyorum. Beni icbarla siz çıkarıyorsunuz. Başından bul!’ diyordu. Bu esnada odacı elinde yirmi beş kuruşluk adi bezden yapılmış eski bir kasketle dışardan geldi. Valinin odasına girdi.
“Üst kattan bazı memurlar evrakları getirip polislere teslim ettiler. Bu esnada Bediüzzaman, ‘Selâhaddin korkma! Korkma! Korkma! Allahaısmarladık’ diye seslenerek polis ve jandarmalarla yürüyüp gitti.” (Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî, 340,41)

“BAŞINDAN BULDU”
İşin bir diğer ibretli tarafı, Ankara hükûmet binasındaki odasında, Bediüzzaman’ın başına şapka geçirmeye kalkışıp zulüm ve hakaret eden Vali Tandoğan’ın üç sene sonra kaderin garip bir cilvesi olarak 9 Temmuz 1946’da intihar edip, “başından bulması” idi…
Bediüzzaman’ın lâhika mektuplarında, “Ve bana şapka için Ankara da sıkıntı veren Vali Nevzat ın intiharıyla, kendi tokadını ve cezası kendi eliyle verilmesini…” cümlesiyle, kendisine ve Kur’ân tefsiri Nur Risâlelerine yapılan taarruzların nasıl karşılık gördüğünü beyânla dikkat çektiği hâdiseyi merhum Zübeyr Gündüzalp’ın ifâdesiyle boynunu gösterip,  “Bu sarık bu başla çıkar” dediğini belirtir. (Emirdağ Lâhikası, 155, 19, 266)
Kaderin garip cilvesi, sonunda çâresiz “intihar” denilse de, Tandoğan’ın intihar mı ettiği, yoksa bir cinâyete mu kurban gittiği, Yargıtay Başsavcısı Fahrettin Karaoğlan’ın “ölüm sebebi”ne dair bir türlü açıklığa kavuşmamış soruların yanı sıra, patlamamış kayıp kurşunun bulunamaması, doktorun odasında bulunan reçetenin kaç tane olduğunun tesbit edilememesi gibi cevapsız kalan hususlar, zihinleri karıştırmaya devam etmekte. Her ne kadar “Tandoğan kafasına bir kurşun sıkarak hayatına son verdi” dense de, (Elli Ünlü Vali, 575) “Ankara cinâyeti” olarak adlandırılan Tandoğan’ın “ölümü ya da intiharı” bir sır olarak kalmakta. (İhsan Tombuş, Ankara Cinâyeti, (s. 224, 230)
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde tek parti döneminin Ankara Valisi Tandoğan’ın şehrin en büyük meydanına verilen isminin değiştirileceği, hatta yerine “Demokrasi Meydanı”, “İstiklâl Meydanı”, “Cumhuriyet Meydanı”, “Ankara Meydanı”, “Ankara Seğmenler Meydanı” isminin konulması tartışmasının açıldığı belirtildi. Tandoğan’ın isminin, birçok parti ve sivil kuruluşun miting yaptığı bu meydandan silineceği duyuruldu…

“RAPOR”DAKİ DEĞİŞİKLİK…
Lâkin uzun süren görüşmeler sonunda, yine Belediye Meclisi’ne sunulan İsimlendirme Komisyonu “raporu”nda “vatandaşların ‘Tandoğan Meydanı’ ile Nevzat Tandoğan arasında birebir ilişki kurmadığı ve akla bu ismi getirmedikleri” gerekçesiyle meydanın ismi yine “Tandoğan” olarak kaldı.
İlginç olan, muhalefet grubu temsilcilerinin itirazıyla, sözkonusu “rapor”daki, “Meydana ismi verilen Tandoğan, tek parti iktidarı döneminin büyük tepki toplayan, baskıcı, dayatmacı, statükocu, millî irâdeye aykırı uygulamalarının sembol şahsiyetlerindendir” ifadelerinin çıkarılmasıydı.
Böylece, “Tandoğan” ismi yine “Tandoğan” olarak kalırken, isim değişikliği önerisi için ortaya konulan “gerekçe”nin de kaldırılmış olup, Ankara’nın dikta idâresiyle, zulüm ve baskısıyla meşhur bu yöneticisinin bir nevi “resmî rapor”la temize çıkarılmasıydı…
Doğrusu, bir muhalefet sözcüsünün, “Rapora hem bu ifâdeleri yazıp hem de ‘Meydanın adı yine Tandoğan kalsın’ demek çelişki meydana getiriyor” sözleriyle ortaya çıkmıştı.
Diğer yandan medyaya da yansıyan, Başbakan’ın meydandan “Tandoğan isminin kaldırılması” teşebbüsüne sıcak bakmadığı bunun üzerine AKP grubunun mevzubahis “rapor”la “Tandoğan” ismini değiştirmekten vazgeçtiği söylentileri, bir diğer enteresan durumu ortaya çıkardı.
Neticede, tek parti döneminin kudretli zâlim vâlisi Tandoğan’ın ismi Ankara’nın en büyük meydanından siliniyor” haberleri de boşa çıkmış, “baskıcı, dayatmacı, statükocu, millî irâdeye aykırı uygumalarının sembolü olmuş” Tandoğan ismi yine Tandoğan Meydanı’nda kalmıştı…

yeniasya