> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Güncel Meseleler > Güncel Dini Haberler > Banka sorularına cevap vermek istemiyorum
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Banka sorularına cevap vermek istemiyorum  (Okunma Sayısı 267 defa)
20 Mayıs 2012, 22:00:07
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 20 Mayıs 2012, 22:00:07 »



Banka sorularına cevap vermek istemiyorum

Türkiye Müftüsü Halil Gönenç Hocaefendi ile hayatını ve gündemdeki konuları konuştu

Hocam kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Babam menda isminde bir köyün imamıydı. Ben o köyde dünyaya geldim. 6 yaşında Kur’an-ı Kerimi okudum, o zaman biliyorsunuz ki Türkiye yasaklar ülkesiydi, Kur’an-ı Kerim’in okunması dahi yasaktı. Dini müesseseler kapatılmıştı. Camiler satılmış, Kur’an-ı Kerim onlar için en büyük düşmandı. Jandarmalar köyleri geziyorlardı; o zaman, her hangi bir yerde Kur’an-ı Kerim bulsalar alıyorlardı. Kur’an-ı Kerimi ayaklar altına alıyorlardı. Babam merhum, köyde ezan-ı Muhammedi’yi Arapça okuduğu için o okumakta iken jandarmalar köye giriyor, babamı yakalıyorlar, Ömerli’ye götürüyorlar, oradan Savur İlçe’sine götürüyorlar, günlerce gezdiriyorlar ve işkence yapıyorlar, sırf Allahu ekber dediği için... Böyle bir zamanda dünyaya geldik. Ben 1930 doğumluyum. Babam imam olduğu, çocuklara Kur’an-ı Kerim dersini verdiği için ben de o ortamda yaşadım. Bir de bir teyzem oğlu vardı, Suriye’de idi ben de okumak için mutlaka oraya gideceğim diyordum. Yani Türkiye’de din eğitimi imkanı pek olmadığı için, o zaman ben oraya gitmeliyim diyordum.

 

Din eğitimi görmek için mi?

 

Evet. Ben 11 yaşında iken, tabi Türkiye’de dediğim gibi zaten o imkan yoktu; çocuktum, okumayı çok istiyordum. Ben de ilim tahsil edeceğim, hoca olacağım diye, Suriye’ye gittim. Orada Amude isminde bir şehirde iki Medrese vardı. Bir Hanefi Medresesi, bir de Şafii Medresesi vardı. Ben şafiiler medresesine gittim, çocuktum benim teyzem oğlu orada kalıyordu o zaman eski usüle göre kitaplarını bitirmişti. Biz de eski usule göre okuduk. 10 sene kadar oradaki medreselerde kaldım. 11 yaşındayken 1941 senesinde gittim, 1951’de dönüş yaptım. Ancak o arada bir süre Bismil İlçesi’ne bağlı Ma’ran köyüne gittim. 2 buçuk - 3 ay kadar Ma’ran’da kaldım. Seyyid Abdulvahhab adında alim bir zat vardı, onda Abdulğaffur’un Haşiye’sini okudum. Şemsi’yenin de başından okudum, daha sonra Zokeyd’de 2 buçuk ay civarında “mutavval” kitabından 14 sayfa kadar okudum. O zaman son kitaplarımı okuyordum.

Daha sonra Bitlis’e bağlı Norşin’e gittim, bir ay kadar orada kaldım. Şeyh Masum’un çocuklarına ve torunlarına ders veriyordum. Ama teberrüken alim ve mübarek bir zat olan Şeyh Maşhuk’tan da bir miktar usul okudum. Daha evvel o kitabı okumuştum. Teberrüken tekrar okudum. Bu arada bizim Medreselerimiz, bir tek hücre idi.

 

Bir oda?

 

Evet bir tek oda hem medresedir, hem dershanedir, hem yatakhanedir, hem de yemekhanedir.

 

Her şey orada icra oluyordu.

 

Evet. Zaten basit bir hayatları vardı medrese talebelerinin. Köyden tayın, yani yemek geliyordu, küçük çocuklar gidip o yemeği getiriyordu, biz de çocuk iken getiriyorduk, öyle basit bir hayat... Mesela bu gün, Türkiye’de Anadolu’da, İstanbul’da başka yerlerde talebeler vardır, fakat vakıfları var, cemiyetleri vardır. Bir nizam, bir intizam vardır, medreseleri genişçedir, böyle bir tayın meselesi yoktur. İlim için böyle yapılıyordu, ama yokluk içerisinde bir hayattı bizimki. Ne yapıyordu? Talebe evlere gidiyordu, kendisine bir miktar yemek veriyorlardı, öyle bir sıkıntılı hayat… Tasavvur ediniz ki o kadar küçük bir yerde insanlar birlikte oturup kalkıyorlar, zor bir hayat ama ilim içinde bir cihette başkaca bir çare olmadığı için, güzel oluyordu, katlanıyorduk. Norşinde bir miktar bulundum. O Norşindeki usul, yemek kimden geliyordu. Muhterem Şeyh’ten geliyordu; fakat her gün mehir, mehir mehir… “Jı arza salahi hatta bi cezir” diye şakalaşıyorduk. Her gün mehir. Mehir nedir biliyorsunuz? Lebeniye,

 

Yani ayran aşı diye bir yemek. Çorba daha doğrusu.

 

Her gün o çorba idi. Ancak perşembe günleri bulgur pilavı yapılıyordu, o da en lüks bir yiyecekti yani.

Şeyhin çocukları benden ders aldıkları için, mesela “Halil meakıt” okunuyordu, Şerhil Muğni’yi okuyorlardı, Muhyeddin Mutlu ki sonra milletvekili oldu. Onlar bana evden bazı özel yemek getiriyorlardı. Nasıl diyeyim, sıkıntılı bir hayatımız vardı. Norşine giderken ta oraya kadar yaya giderdik. Ondan sonra da ta Suriyeye kadar yaya gider gelirdik. Tabi onlara bir diyeceğimiz yok. Hatta bu hayatı pek anlatmak istemedim. Yani doğuya yakışmayan bir durum olduğu için… Bir odada yatıyorlar, bir odada yemek yiyorlar, ders okuyorlar… İyi bir şey değil, öyle bir hayat.

 

İmkanlar öyle miydi o zaman?

 

Evet öyleydi. Ondan sonra böylece okuduk, bu arada ne diyeyim ben şahsen talebe iken hiç kimsenin zekatını istemedim. Ramazanlarda köylere gitmezdim. Çok talebeler ramazan ayında köylere gidip imamet vazifesini yapıyorlardı. Bir şeyler topluyorlardı, fitre–zekat gibi… Ben böyle şeyler yapmadım. İhtiyaç halinde iken de yapmadım. Böylece talebelik hayatım geçti. Giderken gelirken  hatta hiç unutmam ben daha 11 yaşında iken babam bana ayakkabı aldı, potin aldı bana. İlk defa aldım giydim Amude’ye gidiyorum, eskiden çarık vardı çarık giymedim, benim çarığımda yoktu,  gittim, Amude’ye varmadan evvel yeni ayakkabım parçalandı, ondan sonra Amude’ye ne ile gittim? Yalınayak gittim.

 

Ben bunu kitapta okudum ve ağladım. Bu olay beni ağlattı...

 

Ondan sonra oraya gittikten sonra, benim bir miktar param vardı, babam bana vermişti. Benim teyzem oğlu hani ki orada ilk dersimi de ondan okudum. Bana bir yelek aldı, 25 kuruşa… O zaman ucuzluktu da. Eski yelekler ve bir cekette bana bir liraya satın aldı. Böyle bir takım şeyler aldı bana. Fakat ayakkabı alacak param kalmadı. Babamın da imkanı yoktu. Takunyayla idare ettim. Medrese burda camiye yakındı. Bir yere de gitmiyordum ayakkabı ile. Bazen çarşıya gitmem icap ederse o takunyayla gidiyordum. Sonra ne ise babama haber gönderdim ki benim ayakkabım yok, bana bir miktar para gönderdi, yeni bir ayakkabı aldım giydim. Bilahare kuyunun başına gittim, su çekmeye gittim, Ayakkabımın bir teki kuyuya düşmesin mi? Tekrar ayakkabısız kaldım. Böyle şeyler yaşadık. Böyle bir talebelik hayatımız oldu.

 

Sonra evlendiniz?

 

Tabi daha sonraları, okuduktan sonra evlendik. Daha evlenmeden önce Mardin Ömerli İlçesi’ne bağlı Hazne isimli köyde imamlık yaptım. Bir kaç talebem vardı. Eski usule göre ders verdim.

 

Hazne nereye bağlı?

 

Ömerliye bağlı, Benim babamın köyüne yakındı, Babamda imamdı. Orada on ay kadar kaldım, talebelere ders veriyordum. “Mala Bave Kal” isimli bir ailenin köyüydü, meşhur bir aileydi, orada iken evlendim. Sonra baktımki köyde durum ders vermeye müsait değildir. O zaman Kızıltepe’ye nakli hane yaptım. Kızıltepe’ye bağlı bir köye yerleştim.

 

Kızıltepe’ye geldiniz?

 

Evet Kızıltepe’yle köyün arasındaki mesafe takriben dört kilometreydi, köyün geniş arazisi vardı ve bir tek sahibi vardı.

 

Köyün adı neydi?

 

Kıleybin idi. Orada bir medrese bina edildi, bir ev de bizim için yapıldı. Ondan sonra oraya yerleştik. Sekiz sene orada kaldım. Fakat bu arada iki sene askerlik de yaptım. Yani fiilen altı sene orada kalmış oldum. 1952’de oraya gittim, 1960’ın başında Müftülük imtihanını kazandım ve o köyden ayrıldım. Ama köy beni bekliyordu, orada talebelerimiz vardı, 20 civarında talebemiz vardı. Yine Medresemiz bir tek oda idi, imkanlar böyleydi. Başka imkanlarımız yoktu. Öylece tedrisat yaptık, Yani o altı senede çok talebelere ders verdik. Bir çok talebe yetişti. Bereketli bir zamandı. Orada kaldık. O zaman ben alet ilimleri (Sarf - Nahiv) sabahtan öğleye kadar ders veriyordum. Tabi küçük çocuklara ben ders vermiyordum. “Molla Cami” ve cami üzerindeki kitapları okuyanlara talip diyoruz, onlar küçük çocuklara ders veriyorlar, diğerlerine ben ders veriyordum. Sabahtan öğleye kadar o dersi okutuyordum. Öğle ile ikindi namazı arasında da fıkıh, hadis ve tefsir dersini veriyordum. İkindiden sonra çeşitli kitapları; birisi Risale-i Hamidiye, yani bazı güzel bilgiler var içerisinde, o kitabı okutuyordum. Bir de Husunul Hamidiye vardı, onu okutuyordum. Ayrıca arapça tarih ve coğrafyayı ikindiden sonra ders veriyordum. Sekiz senelik hayatım böyle geçti. O talebelerimin bir çokları, sonradan ilk orta lise ve fakülteyi bitirdiler ve müftü, vaiz, akademisyen oldular.

 

İlk gittiğiniz zaman daha genç iken bu köyde yaşlı bir adam sizden biraz ders almış. Elifba dersi… Bir kaç gün sonra siz onu düşünürken görmüşsünüz. Başını iki elinin arasına koymuş düşünüyormuş, sizde ne düşünüyorsunuz sofi demişsiniz, o da biz alimlerin sonu ne olacak onu düşünüyorum demiş böyle bir hadiseyi hatırlıyor musunuz?

 

halil_gonenc_iraz1.jpgBöyle bir olay var, fakat o şahıs benden ders almıyordu, yani az bir şey almıştı, az bir şeyler okuduğu ve cahil olduğu halde diyordu ki, “biz alimler ne olacağız.” Böyle bir hadise hatırlıyorum.

Ben Müftü olmak istemiyordum. Daha evvel Müftülük imtihanına girmiş ve kazanmıştım; ama ben Medrese’de tedrisata devam etmek istiyordum. Medresede az da olsa ayrılık gayrılık yapıyorlardı. Yapan şahıslar vardı. İkilik meydana geldi. Huzursuz oldum. Ondan sonra kalktım Müftülüğe müracaat ettim. Ve müftü oldum.

 

Hayatınızı anlatan kitapta nasıl müftü olduğunuza dair bilgiler tamamen var. Nasıl çağrıldınız falan. Şimdi odanızdaki kütüphaneye bakıyorum, Binlerle kitap var.Bu kitaplar bizim okuyucularımız bilsin böyle küçük bir kütüphane değil. Her bir kitap Risale-i Nur külliyatından Sözler mecmuası kalınlığında öylece binlerce kitap var şu anda burada.Bu kadar kitap okudunuz?

 

Evet okudum.

 

Bu günkü manada bir eğitim görmemişsiniz? Milli Eğitim Camiası...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Banka sorularına cevap vermek istemiyorum
« Posted on: 19 Nisan 2024, 06:41:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Banka sorularına cevap vermek istemiyorum rüya tabiri,Banka sorularına cevap vermek istemiyorum mekke canlı, Banka sorularına cevap vermek istemiyorum kabe canlı yayın, Banka sorularına cevap vermek istemiyorum Üç boyutlu kuran oku Banka sorularına cevap vermek istemiyorum kuran ı kerim, Banka sorularına cevap vermek istemiyorum peygamber kıssaları,Banka sorularına cevap vermek istemiyorum ilitam ders soruları, Banka sorularına cevap vermek istemiyorumönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes