๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Güncel Dini Haberler => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 26 Eylül 2010, 02:38:12



Konu Başlığı: 67 yıl sonra Kastamonu da yine gözaltında
Gönderen: Sefil üzerinde 26 Eylül 2010, 02:38:12
Bediüzzaman 67 yıl sonra Kastamonu'da yine “gözaltında“

1936'da sürgün edilerek sekiz seneye yakın "gözaltında" bir hayata mahkum edilen Bediüzzaman'ın fikirlerini tanıtmakla vazifeli Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı, tam 64 yıl sonra Kastamonu'ya gelerek şehrin en merkezi yerinde Kastamonulular tarafından ilgi ve sevgiyle adeta "gözaltında" tutuldu...

Umut Yavuz

Sene 1936... İlk baharın başlangıcında, bir Mart ayında Bediüzzaman Said Nursi, onlarca talebesiyle birlikte konulduğu Eskişehir Hapishanesi'nden tahliye edilerek, gözetim altında yaşamak üzere Kastamonu'ya sürgün edilir. Burada ömrü boyunca kendisine zulmedenlerle başbaşa, zorlu ve yalnız geçen ve 8 yıla yakın süren bir hayata başlayacaktır. Ancak o zindanları Medrese-i Yusufiye'ye çevirdiği gibi Kastamonu sürgününü de bir hizmete ve fütuhata çevirir. Nitekim Risale-i Nur hizmetinin güçlenip kuvvetlenmesi ve Anadolu'ya kök salması Kastamonu yıllarında oldu denilebilir. Burada talebeleriyle yaptığı ve hizmetin inceliklerini ele aldığı mektuplarından Kastamonu Lahikası adlı eser vücuda gelir. Bediüzzaman 1936'dan 1943'e kadar Kastamonu'da adeta göz hapsinde yaşamıştır.

Sene 2010... Bu sefer bir son baharın başlangıcında, o 1936'daki "ilk baharda" ekilen tohumlarının meyvelerinin toplandığı günümüzde, Eylül ayının 24'ünde Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin davasını ve eserlerini tanıtmak ve ilan etmek maksadıyla Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı Kastamonu'ya geldi... Önceki durak olan Karabük'ten yola çıkan tır, öğlen saatlerine doğru Kastamonu'ya vardı. Kastamonu'da il temsilcimiz İbrahim Vapur tarafından karşılanan Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı, şehrin merkezinde bulunan, yeni Belediye Binası ile Barutoğlu Alışveriş Merkezi'nin ortasında kalan avluya çekilerek bütün Kastamonuluların huzurunda bütün bir öğleden sonra sürecek olan tanıtım programına hazırlandı. Bediüzzaman Hazretleri'nin de Kastamonu hayatında geldiği mekanlardan biri olan Kastamonu'nun meşhur Nasrullah Camii'nde kılınan cuma namazlarının ardından, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nın programına başlandı.

Öncelikli olarak açılış konuşmasını yapan Hizmet Tırı'nın İkinci Bölge Koordinatörü Faik Altun, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nın Kastamonu gibi önemli "nur menzillerinden" birine gelmiş olmasının memnuniyetini ve heyecanını yaşadığını ifade etti. Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nın en önemli duraklarından biri olan Kastamonu'nun Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur açısından ehemmiyetli bir şehir olduğu ve Kastamonuluların sağlığında Bediüzzaman'ı misafir ettikleri gibi, şimdi de onun fikirlerini ve davasını anlatmaya gelen talebelerini misafir ettiklerini hatırlattı.

Faik Altun'dan sonra sözü devralan Yeni Asya Neşriyat Müdürü Malik Atom ise yaptığı konuşmada, Bediüzzaman'ın özellikle en önem verdiği konulardan birinin eğitim meselesi olduğuna vurgu yaptı. Malik Atom, Bediüzzaman Said Nursi'nin "Bizim düşmanımız; cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silahıyla cihad edeceğiz" sözünü aktararak, "İçimizdeki bu üç düşmanı mağlup edecek bu üç silahı elde etmenin yegane yolu da iman ve İslamiyet terbiyesi ile disipline edilmiş, müsbet fen ilimleriyle, din ilimlerini birleştirerek sunulduğu bir eğitim sistemidir" dedi.

Daha sonra ise Bediüzzaman'ın hürriyet ve meşveretin önemine yaptığı vurguları aktaran Malik Atom, "Bediüzzaman hem eğitimde hem de idarede meşrutiyeti yani demokrasiyi hakim kılmak istemiştir. Bediüzzaman meşrutiyet yani demokrasinin yerleşmesi için bizzat mücadele etmiştir. O ömrünün her döneminde istibdada yani tek adam idaresine karşı amansız bir savaş vermiştir. Ferdi ve içtimai her türlü fenalığın kaynağının istibdat olduğunu ifade eder. Ona göre istibdat tahakkümdür, keyfi muameledir, kuvvete dayanmakla zorlama yapmaktır. Bediüzzaman bunu zulmün temeli olarak görür. Dolayısıyla insanların ALLAH'a kul olduğunu unutmamak kaydıyla hür olması gerektiğini ifade eder" şeklinde konuştu.

Daha sonra sözü alan Yeni Asya Gazetesi Kastamonu Temsilcisi İbrahim Vapur ise Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nın Kastamonu iline gelmesinden dolayı çok memnun olduklarını ve gurur duyduklarını belirtti. Yapılan konuşmaların ardından Risale-i Nur Enstitüsü'nün hazırladığı Işık Doğudan Yükselir adlı sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. Kurulan Yeni Asya Neşriyat standında ise kitap satışı yapılırken, Hizmet Tırı'nı her ziyaret eden Kastamonuluya çeşitli kitap, broşür ve kasetlerin yanısıra Yeni Asya Gazetesi'nin o günkü nüshası da hediye olarak takdim edildi.

Bediüzzaman beni çok etkiledi

Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nın çok sayıda ve çeşitli misafirlerinden biri de Kastamonu'nun en eski kıraathane işletmecilerinden Mustafa Urgancı'ydı.

1959 doğumlu olan Urgancı, Risale-i Nurları ve Bediüzzaman Said Nursi'yi 15 yıldan bu yana tanımakta. Evliyaların hayatını konu alan "Anadolu Evliyaları" adlı kitabı okurken, orada Bediüzzaman Said Nursi'nin de hayat hikayesini okuyan ve çok etkilenen Urgancı, o günden bu yana Üstad'a karşı büyük bir muhabbet ve ilgi beslemiş. Özellikle Bediüzzaman'ın  kendisine zulmedenlere karşı beddua etmekten sırf vatanımız zarar görmesin diye vazgeçtiğini okuyan Urgancı kalbinden vurulmuşa dönmüş. Urgancı şunları söylüyor: "Beni bu söz çok etkiledi. Adeta kurbanı oldum. O söz beni yakaladı ve kalbimin içine yerleşti. Ben esasında Menzil cemaatine bağlı tarikat ehli bir insanım. Ama Bediüzzaman gibi mübarek bir zatın, vatanperver bir zatın peşinden gitmemek mümkün mü? Bediüzzaman'ın bu özellikleri beni çok etkilemektedir.

Şimdi böyle bir zatın fikirlerini anlatan bu güzel tır memleketimize gelir de, biz de onu ziyaret etmezsek olmaz diye düşündük. O sebeple buraya geldik. Bence Bediüzzaman dünyayı irşad edecek ve düzeltecek kapasitede bir alimdir. Nitekim şimdi kendisini dünya okumaktadır. Bu hizmet tırı da çok güzel bir fikir. Çok etkili bir hizmet. ALLAH yolunuzu açık etsin. Yeri gelmişken çok enteresan bir tevafuğu da anlatmak istiyorum. Dün akşam ben bu tırın buraya geleceğinden haberdar değildim. Akşam hanımımla birlikte televizyonda bir baktık Bediüzzaman Said Nursi'nin hayat hikayesi ile ilgili bir belgesel vardı. Oturduk izlemeye başladık. İkimiz de hüngür hüngür ağlayarak sonuna kadar izledik. Bugün ise bir duyduk ki Bediüzzaman Hizmet Tırı Kastamonu'ya geliyormuş. Müthiş bir tevafuk oldu... Sanki bu mübarek zat dün geceden buraya geleceğini bizlere hissettirmiş oldu."

Cevdet Yaylacıoğlu: Bediüzzaman bana "Helal et" dedi

Kastamonu'da Bediüzzaman Said Nursi'yi burada yaşadığı yıllar süresinde gören bir çok zat halen yaşamaktadır. Bunlardan biri de bir zamanlar Tapu müdürlüğü yapmış olan Cevdet Yaylacıoğlu idi. Bediüzzaman'ı Kastamonu'daki sürgün yıllarında gördüğünü belirten Yaylacıoğlu bizlere ilginç bilgiler de verdi. İşte Yaylacıoğlu'nun sözleri: "1943 yılının başında elinde bir şemsiye arkasında da kendisini sürekli takip eden bir polis bekçisi olduğu halde yürürken Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile karşılaştım. Kendisi bu vaziyette tepelere, dağlara, Kastamonu Kalesi'ne çıkar oralarda tefekkür etmeyi severmiş. Dediğim gibi bir gün yine böyle kaleye çıkmak için hazırlanırken elinde bir bakır kap var. Bu kaba su dolduracak ve bu suyla abdest alacaktı. Ben de o zamanlar genç bir delikanlı idim. Hemen elinden o bakır kabı aldım ve koşa koşa doldurmaya gittim. Kabı kendisine getirip verdiğimde bana baktı ve "Helal et" dedi. Benim dayım da onun evine gider gelirdi zaten. Mahir Karakaşlı idi rahmetli dayımın adı. Hatta bazen dayımın hanımı Hoca'ya götürmesi için evde yiyecek birşeyler pişirirmiş. Ama Bediüzzaman bunları hiç kabul etmemiş. O zaten hiç hediye kabul etmiyormuş. Her zaman kaleye çıkmak için yürüdüklerinde bizim kapımızın önünden geçerdi mübarek. Kendisi kalenin altında kalan mahallede şu an müzeye çevrilmiş olan yerde otururdu. Hatta onun evinin karşısında şimdiki Halkevi Müdür Muavini Refi Sarıoğlu'nun babası Rıfat Sarıoğlu'nun evi vardı. Bir gün polis Bediüzzaman'ın evini basacakmış. Buradaki el yazması kitaplarını falan hep Rıfat Sarıoğlu'nun evine kaçırmışlar. Şimdi ise onun yazlığına götürülmüş eserler. Aslında oradaki eserler şimdi gidilse bulunabilir. Refi Sarıoğlu'na sorulsa o bilir. Yine bir akşam üzeri, o zaman şapka kanunu çıkmış, bir sürü halk toplanmış, arkası açık bir araba geldi, arbede yaşandı. Bediüzzaman'ın başındaki sarığı almak istemişler. Ama mübarek ne yapmış etmiş sarığını vermemişti. Polisler o zaman çok zulüm yapıyorlardı. Halk Partisi çok çektirdi bizlere... O zaman Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu halkına dua etmişti. Felaketlerden onun varlığıyla korunuyorduk belki de. Ne zaman onu aldılar buradan yine zorla götürdüler, o gece işte ALLAH Kastamonu'yu bir salladı. O zaman kalenin neredeyse yarısı yıkıldı gitti. 1943 yılında oldu bu deprem. Hatta biz kalenin alt mahallesinde oturduğumuz için bizi alıp oradan uzak bir yere götürmüşlerdi geçici olarak ikamet etmemiz için..."

Hizmet Tırı Üstad'ımızın da tasvip edeceği bir hizmet

Kastamonu'da Risale-i Nur hizmetleri ile ilgilenen Trakya Üniversitesi Tarih bölümü mezunu Yusuf Sabri Şimşek de Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nın Kastamonu'ya gelmesi dolayısıyla hem ziyaret hem de hizmet etmek üzere orada bulunuyordu. Şimşek beyanatı verdi: Kastamonu, Risale-i Nur açısından ilginç bir şehir. Burada hemen herkes bir şekilde Bediüzzaman adını duymuştur. Dolayısıyla Bediüzzaman'a ve Risale-i Nur talebelerine müthiş bir saygıları var. Üstad burayı çok etkilemiştir. Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nın ilimize gelmesini biz sanki gelen bir tır değil bizzat Üstad'ımızmış gibi algılıyor ve ehemmiyet veriyoruz. Zira bu tır onun fikirlerini ve davasını ilan ediyor. Burası çok merkezi bir yer. Kaldırımdan gelip geçenler de sürekli durup, bakıyorlar. İlgileniyorlar. Dağıttığımız hediyelerden alıyorlar. Her türlü insan geçiyor ve bence bu tarz bir hizmet çok önemli. Üstad yanılmıyorsam 27. Lema'da bu zamanda yapılacak hizmetlerden bahsederken, böyle büyük toplantılar ve toplamalar ile adeta haykırırcasına imana büyük hizmetler edileceğine işaret ediyor. Dolayısıyla yine Üstad'ın tabiriyle bu tür hizmetlerle en azından "mütemerridlerin inadı kırılır, gaflet içinde olanlar da gafletlerinden istifa ederler..." Bu sebeple bu tırın ülkemizi dolaşmasının oldukça faydalı olduğuna inanıyorum.

Risale-i Nur hayatımı değiştirdi


Kastamonu Meslek Yüksekokulu Mekatronik Bölümü 2. sınıf öğrencisi olan 20 yaşındaki Burak Çiçek de Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nı ziyaret etti. Aslen Tosyalı olan Çiçek, bir kaç senedir Risale-i Nurları tanıdığını söyledi. Yakın bir akrabasının hayat tarzının farklılığı üzerine Risale-i Nurlara ilgi duymaya başladığını anlatan Çiçek, "Bir gün beni Risale-i Nurların okunduğu bir yere götürdü. Baktım buradaki insanlar da çok farklı insanlar. Ortam oldukça güzeldi. Bu insanları böyle olumlu olarak etkileyen şeyin Risale-i Nur olduğunu anladım. O gün bu gündür ben de okumaya çalışıyorum. Risale-i Nur okuduktan sonra ben de hayata bakış açısı ve hayat tarzı anlamında değişiklikler oldu. Bütün akrabalarım ve arkadaşlarım da bendeki olumlu değişikliği farketti" dedi.

Risale-i Nur insanı ikna ediyor


Aslen Sinoplu olan ve Kastamonu Meslek Yüksekokulu İşletme Yönetimi 1. sınıfta okuyan Recep Kızarcı ise
4 yıldır Risale-i Nur okuyor. Kızarcı şunları söylüyor: "Bediüzzaman bence bu zamanın en önemli alimi. Dünyada en çok duyulan ve kitapları okunan alim olduğunu biliyorum. Risale-i Nur'da en çok imani meseleler etkiledi beni. Dini konular hakkında bir mesele merak ettiğim internette araştırma yaptığımda hep en tatmin edici cevabı Risale-i Nurlarda buluyordum. Zira Risale-i Nur insanı ikna ediyor."

Kastamonulular Bediüzzaman'a sahip çıkmalıdır

Kastamonu Üniversitesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi olan Tuba Gülbeyaz da Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nı ziyaret eden Kastamonu'daki "şefkat kahramanları" arasındaydı. Şu ana kadar Risale-i Nurların yarısını bitirmiş olduğunu belirten Gülbeyaz, ilk hedefinin Risale-i Nur'u tamamen okuyup tekrar tekrar bitirmek olduğunu ifade ediyor. Gülbeyaz, Hizmet Tırı ile ilgili de şu düşüncelerini belirtiyor: "Bu çok güzel bir hizmet oldu. Ama çok çok kısa sürdü. Biz çok uzun süre burada kalmasını istiyoruz. Bediüzzaman Kastamonu'ya gelmiş, burada yaşamış ve buradaki insanlar için dua etmiş bir alim. Kastamonulular da bu duaya muhatap olabilmek için Bediüzzaman'a ve eserlerine sahip çıkmalılar diye düşünüyorum."

Risale-i Nur bir hayat biçimi

Yine Kastamonu Üniversitesi Tarih Bölümü 4. Sınıf öğrencisi olan Satı Arslan da uzun süredir Risale-i Nur okuyor. "Risale-i Nur aslında bir hayat biçimidir. Tam bir büyük boşluğun içerisindeyken imdadıma yetişti. Bir an tutunacak bir dal oldu benim için ve hayatıma onunla devam etmeye karar verdim. Risale-i Nur'u daha önceleri tanımıyordum. Bir rüya gördüm, sonra o rüyanın da tesiriyle Risale-i Nur eserlerindeki hakikatleri hayatıma tatbik etmeye başladım. Bence günümüz gençliği de çok büyük bir boşluk içinde. İçlerindeki manevi boşluğu başka hiçbirşeyle dolduramıyorlar. Bunu ancak Risale-i Nur'daki Kur'an hakikatleri doldurabilir diye düşünüyorum. Benim bu hakikatleri yeni öğrenen arkadaşlarım, "bu hakikatler olmadan adeta bir sıfır olduğumuzu anladık" diye bu gerçeği itiraf ediyorlar. Risale-i Nur ile tesettürle tanışan arkadaşlarım var. Nitekim tesettür en büyük hürriyettir. Tesettür ile korunduğumuzu, bir kimliğimiz olduğunu hissediyoruz. Bu hakikatleri Risale-i Nur'dan öğreniyoruz. Bediüzzaman Hizmet Tırı bence çok büyük bir hizmet. Yeni Asya camiasına çok teşekkür ediyoruz. Bir tırın Bediüzzaman'ı tanıtmak için il il dolaşması çok güzel ve önemli bir hizmettir. Dilerim kendini boşlukta ya da sıkıntıda hisseden insanlar varsa ve kendilerine bir çare, bir kurtuluş arıyorlarsa Risale-i Nur'u bulurlar ve bu merhem ile yaralarını iyileştirirler."

Kastamonu Üstad'ın hatıraları ile dolu

Kastamonu Yeni Asya Gazetesi temsilcisi İbrahim Vapur ise gazetemize şu beyanatı verdi: "Öncelikle bu hizmeti düzenleyenlere çok çok teşekkür ediyorum. Bu görüntünün Türkiye'de her yerde yansıması gerçekten insanlara bir şevk verecektir. Bediüzzaman'ın bu şekilde tanıtımı mutluluk kaynağıdır. Kastamonu'da Üstad 8 yıla yakın kalmış.
Burada devamlı yalnız kalmıştı. Ama çok şükür o perde yıkıldı. Bu tırın buraya gelmesi, Cumhuriyet Meydanı'ndan, Vali Konağı'nın önünden geçmesi gösterir ki Üstad Bediüzzaman burada yalnız kaldığı zaman çektiği meşakkat ve sıkıntıların meyvelerini bugün biz burada müşahade ediyoruz. Üstad Kastamonu'da kaldığı zaman meşhur Nasrullah Camisi'nin önünde abdestini alır, zaman zaman bu camide namazını kılardı. Üstadla ilk tanışanlardan birisi Çaycı Emin Efendi'dir. Üstad abdest alırken Çaycı Emin Efendi onu görüyor ve bakıyor ki kılık kıyafeti çok farklı. Kendisi de buraya sürgün geldiği için Üstad'ın hemşehrisi olduğunu anlıyor. Üstad'ın yanına yaklaşıyor hemen. Üstad ise uyarıyor, "Kardeşim beni takip ediyorlar" diyor. Ama o geri durmuyor ve peşinden gidiyor. Üstad'ın evine sık sık geliyor. Üstad'ın evi de Çarşı Polis Karakolu'nun hemen karşısındaymış o zaman. Bu evin restore hali bugün ziyaret edilebiliyor ve burada Üstad'ın bazı hususi eşyaları ve kitapları da sergileniyor. Yün hırkası, beresi, tashih ettiği kitaplar, Urfa'daki cenazesinde çekilen fotoğraflar var... Çaycı Emin Efendi'den sonra, Mehmet Feyzi Efendi ve "Bize Halıkımızı tanıttır" diyen lise talebesi Abdullah Yeğin abi ve onun arkadaşları Rıfat efendiler hep buralıdır. Üstad'la beraber olmuşlardır. Üstad'ın burada uğradığı menziller var. Kastamonu kalesindeki burçlardan ayaklarını salarak otururmuş. En çok Karadağ'a gidermiş. Orada bir çam ağacı vardı. Bir kaç sene önce çok şiddetli bir kışta o ağaç yıkıldı ne yazık ki. Tepelice'ye, Hacı Hasan Dağı'na, Ballık Deresi, Güvercin Kayası, Gelincik Dağı'na tefekkür için zaman zaman gidermiş. Olukbaşı Karakolu'ndan da Ankara'ya gönderilmiş. Oradan da Denizli'ye sürgün edilmiş. Burada Üstad çileli bir hayat yaşamış. Hatta çocuklara bile taşlatmışlar. Şimdi belki o taş atanlardan bazıları Nurcu bile olmuştur tabii. Şimdi yeri gelmişken şu ilginç tevafuğu da anlatmak isterim. Biz bugün iki sevinci birden yaşıyoruz. Burada yeni bir Nur dersanesi açtık ve Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı şehrimize geldi. Ben ise geçenlerde rüyamda gördüm ki; güya Üstad hazretleri Kastamonu'ya dersane açmaya geliyormuş ve rüyamda güya Üstad daha 24 yaşındaymış... Şimdi bugün Eylül ayının 24. günü... Şimdi anlıyorum ki, Üstad hazretlerinin buraya manevi olarak geleceğinin bir işaretiymiş bu rüya... Bu da bizi şevklendiren latif bir tevafuk oldu."

Kastamonu'daki metafizik sır

Başta da dediğimiz gibi Kastamonu, Bediüzzaman ve Risale-i Nur adına önemli bir Nur menzili... Burada Üstad'ın kalmış olduğu ve şu anda baştan sona restora edilmiş evine gittik. Evinin penceresinden apaçık bir kale manzarası görünmekteydi. Hemen karşısında kendisine 7 gün 24 saat göz hapsine alan karakolun ise yerinde yeller esiyor, yıkılmış toprak olmuş, şimdi arabalar parkedilmiş... Üstad'ın mütevazi evi ise bir nur menzili olarak dimdik ayakta duruyor. Bu da ona zulmetmek isteyenlerin akibetlerine ilginç bir işaret gibi... Biz de Üstad'ın kimbilir kaç defa dışarıya baktığı pencereden kaleye bakıyoruz. Sonra ise muhkem Kastamonu kalesine tırmanıyoruz. Burada bizi enteresan bir manzara karşılıyor. Kalenin en yüksek noktasından şehre baktığımızda ilk anda binlerce yapı arasında hemen Üstad'ın mütevazi evi göze çarpıyor. Adeta ben buradayım diyor. Önüne tek bir başka yapı bile girmiyor ve kaleden evin manzarasını kapatmıyor. Bu durum da Üstad'ın ayak bastığı mekanlar arasındaki manevi ve metafizik irtibatı hissettiriyor. Üstad'ın Karadağ'a gittiği yol ve talebesi Mehmet Feyzi Efendi'nin mezarları da kalenin etrafında yer alıyor. Mehmet Feyzi Efendi de Kastamonu'da çok sevilen ve hürmet gösterilen bir alim... Bu sebeple Kastamonulular kendisinin hizmetkarlığını yaptığı Bediüzzaman Said Nursi'ye de büyük hürmet ve muhabbet besliyorlar...
Kastamonu hakkında söylenecek şüphesiz çok şey var. Ancak Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı'nın da alması gereken binlerce kilometrelik yolu var... Öğleden sonra sona eren programın ardından Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı parkedildiği alandan çekilmezken, bütün gün ve gece boyunca da Kastamonu'nun en merkezi yerinde gelen, geçen herkesin görebileceği şekilde durmaya devam etti.
Kastamonu'daki bu konaklamanın ardından tıpkı 1943'te Bediüzzaman'ın da aynı güzergahta yola koyulduğu gibi, cumartesi günü geniş katılımlı programlar düzenlenmesi maksadıyla Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı da Ankara'ya doğru yola çıktı.