> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Gönüllerin Gülü > Vahiy Başlıyor
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Vahiy Başlıyor  (Okunma Sayısı 946 defa)
10 Temmuz 2010, 18:35:57
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 10 Temmuz 2010, 18:35:57 »



Vahiy Başlıyor

Hz. Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) peygamberliği doğru çıkan rüyalarla başladı. Rüyada ne görse gerçekleşirdi. Bu arada yalnız kalmaktan hoşlanır olmuştu. Sık sık Mekke’de bulunan Hira dağında bir mağaraya gider, orada ibadet ederdi. Evine dönüp bir müddet kaldıktan sonra azığını alır tekrar Hira’ya dönerdi. Mağarada olduğu bir gün vahiy getirmekle görevli olan büyük melek Hz. Cebrail geldi. Gerisini Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle anlatmıştır:

“Melek bana ‘Oku!’ dedi. ‘Ben okumayı bilmem.’ diye cevap verdim. O zaman melek beni güçsüz bırakıncaya kadar sıktı. Sonra bırakıp yine ‘Oku!’ dedi. Ona ‘Okumayı bilmem.’ dedim. Tekrar gücüm kuvvetim kesilinceye kadar beni sıktı. Bıraktıktan sonra ‘Oku!’ dedi. Okumayı bilmediğimi söyleyince beni üçüncü defa kuvvetlice sıktı ve bıraktıktan sonra şöyle dedi: ‘Yaratan Rabbi’nin ismiyle oku! O, insanı yapışkan bir hücreden yarattı. Oku, ikramı bol olan Rabbin kalemle yazmayı öğretendir. O, insana bilmediğini öğretti.’

İlk vahiy gelmişti. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Kur’ân-ı Kerim’in doksan altıncı sûresi olan Alâk sûresi’nin bu ilk âyetlerinin heyecanıyla titreyerek evine döndü, ne olduğunu anlayamamıştı, “Beni örtün, beni örtün.” dedi. O’nu örttüler. Daha sonra, Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) olayı hanımı Hz. Hatice’ye anlattı ve “Kendimden korktum.” dedi. Hanımı da “Böyle düşünme. Allah seni hiçbir zaman utandırmaz. Çünkü, Sen, akrabana bakar, acizlerin işlerine yardım eder, fakire verir, misafire ikram edersin.” dedi. Bundan sonra Hz. Hatice’nin amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e gittiler. O, diğer dinler hakkında bilgi sahibi olan biri idi. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) başından geçenleri anlattı. Varaka, durumu anlamıştı. “O gördüğün daha önce Mûsa Peygamber’e de gelen Cebrail adlı melektir.” dedi. “Diğer peygamberler gibi Sen de düşmanlığa uğrayacaksın. Keşke halkın Seni Mekke’den uzaklaştırmak istediği zaman, yanında olup yardım etsem.” diyerek Hz. Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) zor görevinin başladığını belirtti. İşte böylece Hira’da “oku!” emriyle başlayan vahiy, Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) vefatına kadar yirmi üç sene sürdü. Kur’ân’ın bu ilk âyetlerinin indiği ay Ramazan ayı, o gece de Kadir Gecesi idi.

Resûlullah’a İnanmak

“Resûlullah” Allah’ın elçisi demektir. Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) de Allah’ın elçisidir yani Resûlullah’tır, Peygamber’dir. Peygamberlerin özelliklerinden biri de yalan söylememektir. Allah Teâlâ’nın elçiliğini yapan bir kimsenin yalan söylemesi düşünülemez.

Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashâbı da O’nun söylediklerine yürekten inanır, söylediklerinde şüpheye düşmezlerdi. Aşağıda nakledeceğimiz örneklerde, sahâbîlerin Resûlullah’a (sallallâhu aleyhi ve sellem) kesin inancını görmekteyiz.

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir bedevîden (çölde yaşayan kimse) bir at satın aldı. O sırada Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) yanında para yoktu. Parayı almak için evine doğru yöneldi. Bedevî de arkasından yürüyordu. Evden parayı alıp vereceğinden Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), hızlı yürüyordu. Bu sebeple aralarında biraz mesafe vardı. Dolayısıyla bedevînin yanında atı görenler, onu Resûlullah Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) aldığını bilmedikleri için atı satın almak istiyorlardı. Bir kimse, Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) verdiği fiyattan daha fazlasını teklif edince, bedevî ileride yürüyen Peygamber Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) seslenerek yanına vardı ve “Atı alıyorsan al, yoksa başkasına satacağım.” diyerek Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile daha önce anlaşmamış havasını verdi. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ise “Ben, onu senden satın almadım mı?” diye sordu. O sırada birkaç kişi de onların etrafında toplanmıştı. Bedevî “Hayır ben onu Sana satmadım.” diyerek biraz önce Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile yaptığı anlaşmayı inkâr etti. Orada bulunanlar bedevîye Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) söylediği doğrudur diyerek bedevîyi uyarmak istediler. Bedevî ise yaptığı yanlışlığın farkında olmadan ısrarını sürdürdü ve Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile anlaşma yaparken kimin gördüğünü sorup şahit istedi. Bedevî atı satarken Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile kendisinden başka kimsenin orada olmadığını biliyordu ve kimsenin şahit olamayacağını düşünüyordu. Fakat orada bulunan Huzeyme b. Sâbit adlı sahâbî “Ben, senin atı Resûlullah’a sattığına şahitlik ediyorum.” dedi. Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Huzeyme’ye “Bizimle birlikte olmadığın hâlde nasıl şahitlik ediyorsun?” diye sordu. Huzeyme “Seni tasdik ederek ey Allah’ın Resûlü! Ben, Sana vahiy geldiği için Seni tasdik ediyorum.” dedi. Huzeyme o andaki olay sebebiyle değil, vahiy alan bir kişi olması sebebiyle Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) doğru söylediğine şahitlik etmişti. Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) de Huzeyme’nin bu inceliğin farkına varması sebebiyle onun şahitliğini iki kişinin şahitliğine denk tuttu.

Başka bir örnek de Hz. Ebû Bekir’in “sıddîk” lâkabını almasına sebep olmuştur. Bu olay Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Mîrac hâdisesiyle ilgilidir. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Mekke’de iken bir gece Cebrâil tarafından yatağından alınıp önce Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya götürülmüş; daha sonra da Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkarılmıştır. Bu olaya Mîrac denilir. Hiçbir kişiye ve peygambere nasip olmayan Allah Teâlâ ile görüşme şerefi, saâdeti bizim peygamberimiz Hz. Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) nasip olmuştur. Mîrac, gecenin bir kısmında olup bitmiştir. Bu hâdise, o devir için inanılması zor bir olaydı. Onlar kısa bir mesafeye bile ya yürüyerek ya at veya deve sırtında saatler süren yolculuklar yapıyorlardı. Birkaç saat içinde Mekke’den Kudüs’e gitmek ve Allah Teâlâ ile görüşüp dönmek onlar için inanılmazdı. Mesele, müşrikler tarafından Hz. Ebû Bekir’e iletildi ve “Arkadaşının bir gece içinde Mescid-i Aksâ’ya götürülmesine ne dersin?” diye soruldu. Müşrikler, Hz. Peygamber’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) tenkit etmek için fırsat bulduklarına inanıyorlardı. Konuyu ilk defa onlardan duyan Hz. Ebû Bekir ise onlara “O, böyle bir şey söyledi mi?” diye sordu. Onlar “Evet” dediler. Hz. Ebû Bekir bütün Müslümanlara örnek olacak şu cümleyi söyledi “Eğer O, böyle bir şey söylemişse doğrudur.” Müşrikler “Nasıl böyle bir şeybir şeye inanırsın?” dediklerinde Hz. Ebû Bekir’in cevabı şöyle oldu: “Evet, ben O’nun söyleyeceği bundan daha acaip şeylere de inanırım. Ben ona gelen haberleri (vahyi) de doğrularım.” Hz. Ebû Bekir’e bundan sonra Ebû Bekir Sıddîk (tasdik eden, doğrulayan) denildi.

Bir Peygambere İsyan

Bir din bozulunca Allah Teâlâ, tekrar peygamber göndererek dininin asıl, bozulmamış şeklini insanlara bildirmiştir. Her devirde insanlar kendilerine gelen peygambere uyarlarsa iman etmiş sayılır. Herhangi bir peygamber geldiğinde onun devrindekiler “Biz daha önceki dine inanıyoruz.” dediklerinde kâfir sayılmışlardır. Hz. Mûsa geldiğinde Mûsa’ya, Hz. İsâ geldiğinde İsâ’ya inanıp ona tâbi olmak, isyan etmemek gerekir. Onların devirlerinde onlara inananlar, Müslüman sayılırlar.

Son peygamber olan Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) geldikten sonra da İslâmiyet’ten başka din ve Hz. Muhammed’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) başka uyulacak peygamber yoktur. Kur’ân-ı Kerim’de de din olarak İslâmiyet, peygamber olarak Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) gösterilmiştir. Peygamberi inkâr edip sadece Allah’ın varlığına inanmak yetmez. Çünkü peygamberi gönderen Allah’tır. Peygamber’i inkâr, Allah’ı inkâr ve Peygamber’e isyan, Allah’a isyan sayılır.

Aşağıda nakledeceğimiz hadîsten bir peygambere isyan etmenin ibretli neticesini öğreneceğiz. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kıyâmet Günü İbrahim (aleyhisselâm), babası Âzer ile karşılaşır. Babasının yüzü kararmış ve toz toprak içindedir. İbrahim, babasına: ‘Dünyada iken, bana karşı asi olmamanı söylememiş miydim?’ der. Babası: ‘İşte bugün sana karşı gelmeyeceğim.’ der. Hz. İbrahim babasının kurtulması için Allah’a dua eder. Ancak Allah Teâlâ: ‘Ben Cennet’i kâfirlere haram kıldım (giremezler).’ buyurur. İbrahim’in kâfir olan babası kana bulanmış bir sırtlan hâline çevrilir ve ayaklarından tutularak Cehennem’e atılır.”

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Vahiy Başlıyor
« Posted on: 19 Nisan 2024, 17:35:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Vahiy Başlıyor rüya tabiri,Vahiy Başlıyor mekke canlı, Vahiy Başlıyor kabe canlı yayın, Vahiy Başlıyor Üç boyutlu kuran oku Vahiy Başlıyor kuran ı kerim, Vahiy Başlıyor peygamber kıssaları,Vahiy Başlıyor ilitam ders soruları, Vahiy Başlıyorönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes