Biz Rüşvet Yemeyiz

Biz Rüşvet Yemeyiz

Müslümanlar ile Yahudiler, Hayber bölgesindeki hurmada ortaktılar. Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), her hasat döneminde bu konuda uzman bir kişiyi Hayber’de oturan Yahudiler’in yanına gönderir, bu kişi de oradaki ürünü görüp, Müslümanlara ve Yahudilere düşecek payı söylerdi.

Yine bir yıl Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), Abdullah b. Ravaha adlı sahâbîyi Hayber’e gönderdi. Yahudiler, hanımlarının mücevherlerinden bazılarını Abdullah b. Ravaha’ya getirdiler ve “bunları al, hurma taksimi sırasında bizim lehimize göz yum” diyerek rüşvet teklif ettiler.

Fakat baltayı taşa vurmuşlardı. Dini, Hz. Peygamber’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) öğrenmiş, Onun tarafından eğitilmiş olan bu ilk nesil Müslümanlar böyle bir şeyi asla yapmazlardı. Onlar, adaletsiz davranmaları bir tarafa Müslümanların aleyhine yahudilerin lehine olacak şeyleri de yapmazlardı.

Abdullah b. Ravaha şöyle cevap verdi: “Ey Yahudi topluluğu, siz Allah’ın gazap ettiği, sevmediği insanlarsınız. Sizi bu teklifiniz için cezalandırmayacağım, hurma taksiminde adaletsiz davranmayacağım, haksızlık yapmayacağım. Rüşvet kesinlikle haramdır. Biz rüşvet yemeyiz.”

Doğruyu ve gerçeği bilen fakat yapmayan Yahudiler, bu güzel söz üzerine şöyle dediler: “Yer ve gök işte böyle ayakta durur.”

Dünyevî bir mesele olan rüşvet için İslâmiyet’in koyduğu bir tavır vardır. Hayata dinin etkisi olmazsa kimse yaptığı işten Allah’ın razı olup olmadığını düşünmez. Neticede ise yer de gök de ayakta durmaz. İnsanlar, hergün bir şeylerin çöktüğünü, toplumun kokuştuğunu, kirlendiğini görürler.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın