Peygamberimiz (s.a.v.) hayata küsmek anlamına gelecek tarzda asla yas
tutmamıştır.Ama sevdiklerini kaybetmek,her insan gibi onuda hüzünlendirmiştir.Eşi hz. Ha
tice,amcası ve hâmisi Ebu Tâlib'in vefat ettiği yıl,başta Hz.Peygamber (s.a.v) olmak üzere
müslümanlar için hüzün yılı ( âmu'l-hüzn ) omluştur.
Bilinen bir gerçektir ki onun asla unutamadığı acıları da olmuştur.Uhud sava
şında şehid edilen ve kendisine insanlık dışı işkence (müsle) yapılan amcası Hz.Hamza'nın
azîz na'şı başında hüznününü şöyle dile getirmiştir :'' Bu güne kadar senin kaybın gibi
bir hüzünle asla karşılaşmadım.Şu halden daha fazla beni üzen ve öfkelendiren bir halde
bulunmadım
''ALLAH sana rahmet eylesin eğer yas tutmam gerekseydi Vallahi senin yasını tu
tardım diyerek üzüntüsünü dile getirmiştir.
Ca'fer b. Ebî Talib'in şehid edildiği gün Hz.Peygamber (s.a.v) Ca'fer'in
evine giderek çocuklarını kucağına almış okşamış ve ağlamıştır.
Mûte savaşında şehid düşen komutanlardan Zeyd b. Hârise'nin kızı
Hz.Peygamber in yüzüne melül - mahzun bakmış Hz. Peygamber de kendisini tutamayıp
ağlamıştır.Orada bulunan SA'd b. Ubâde'nin bu ne hal,ya Resulullah ? sorusuna da ; Bu se
venin sevdiğine hasret ve özlemidir cevabını vermiştir.
Selâm Ve Selâmetle Kalınız..........Saygılarımla.
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın