> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Ahlaki Eserler > Gıybet > Kalp İle Yapılan Gıybet
Sayfa: [1] 2 3 4   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kalp İle Yapılan Gıybet  (Okunma Sayısı 8298 defa)
11 Haziran 2010, 14:47:02
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 11 Haziran 2010, 14:47:02 »



Kalp İle Yapılan Gıybet

 

Zan, keşin bir delil olmaksızın, başkasının kötü bir iş yaptığını hayâlinden geçirmektir. Zan iki türlüdür.

1- Günah olan zan, yani su-i zan

2- Günah olmayan zan ( Bir müslüman hakkında hüsn-ü zanda bulunfrıak esas olduğundan üçüncü olarak da Hüsn-ü zandan söz edilebilir.)

Günah olan zan yani su-i zan, gözün görmediği, kulağın işitmediği bir hususta kalbin kötülükle hükmetmesi ve di­lin onu söylemesidir.

Günah olmayan zan, konuşulmayan, içte kalan zandır. Belki kalbe gelen şek ve şüphe etmekte affedilmiştir. Kötü söz gibi su-i zan da haramdır. Mesela " Bir erkekle bir kadı­nı baş başa konuşurlarken gördüğümüzde, kalbimizde kö­tü bir düşünce oluşabilir; fakat bu kötü düşüncemizi başka­sına söylediğimizde günah işlemiz oluruz. Çünkü onların başka bir sebepten dolayı bir araya gelmiş olma ihtimali vardır.

Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Aman aman zandan sakının, zira zan, sözlerin en çok yalan olanıdır."[36]

Bir adamın ağzı içki kokuyor diye ona ceza uygulana­maz. Çünkü bu kokunun başka şeyden olma ihtimali vardır. Adamın ağzı kokuyor diye içki içtiğine dair kötü zanda bulunmak haramdır. Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle bu­yurmuştur:

"Muhakkak ki Allahu Teala müslümanın canını, malını ve onun hakkında kötü zanda bulunmayı haram kılmıştır.[37]

Ayrıca anlatılan bir rivayete göre: Selman-ı Farisi bir top­lulukla sefere çıkmıştı. Aralarında Hz. Ömer de vardı. Pir ye­re indiler. Çardaklarını kurdular. Sofralarını hazırladılar. Ama Selman onlara yardım edemeden uyudu. Oradakilerden bazıları şöyle dediler:

"Bu adamın kastı ne? Hazıra konmak istiyor. Kurulmuş çardak, yapılmış yemek bekliyor." Selman uyanınca ona de­diler ki:

"Resulullah'a git. Bize katık iste. Yemeğimize katık yapa­lım." Selman, Resulullah'a gitti. Onların dediğini anlattı. Re­sul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurdu:

"Onlara git söyle; katık bulup yediler."

Selman gelip onlara söyleyince şöyle dediler:

"Biz daha bir şey yemedik ki."

Selman dedi ki:

"Resulullah size yalan söylemez. Gidin, durumu kendiniz bildirin."

Resulullah'a gittiler. Resul-i Ekrem(s.a.v) onlara şöyle bu­yurdu:

"Arkadaşınız uyurken, diyeceğinizi dediniz, katığınızı al­dınız."

Bundan sonra, onlara şu ayeti kerime'yi okudu-

"Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının, zira zan­nın bir kısmı günahtır..."[38]

Her zaman İslam düşmanlarının saldırılarına maruz kalan müslümanlarm kardeşlik ve dayanışma bağlarını güçlü tutmaları ve ihtilafa düşmemeleri gerekir. Çünkü fertler arasındaki bir kırgınlık mücadeleyi olumsuz yönde etkile­yecektir. Onun için İslam dini, kardeşlik bağlarını zayıflatan her şeyi yasaklayıp, müslümanlarm birbirleri hakkında dai­ma hayır ve iyilik düşünmesini tavsiye etmiştir. Oysa zan, kesin bir delile dayanmadığından, hissedilen duygular ve akla gelen düşünceler olduğundan kardeşlik müessesesini temelden sarsmaktadır.        .

Bazen şeytan, insana vesvese vererek kalpte kötü zan oluşturur ve-insana: "Senin bu zannın müminin ferasetin-dendir, zira .mümin Allah'ın nuruyla bakar." dedirtir. Hâl­buki kalpte oluşan bu düşünceler şeytanın vesvesesinden başka bir şey değildir. Bu vesveselerden kurtulmak için kalpte oluşan zan hakkında düşünmemek ve araştırma yapmamak gerekir.                                 

Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:

" Üç şey müminde bulunur. Fakat bunlardan kurtuluş ça­resi vardır. Bunlardan biri su-i zandır. Su-i zandan kurtulma­nın yolu, üzerine düşmemek ve araştırma yapmamaktır."[39]

Ne zaman, bir müslüman hakkında kalbinde bir zan olu­şursa, hemen onun hakkında hüsn ü zan besle ve onun için hayır duası et. Böylece şeytanı kızdırmış ve kendinden uzaklaştırmış olursun.

Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Mü'mine hayır zanda bulunun."

Su-i zannın kötü meyvelerinden birisi de tecessüs et­mektir. Gıybet, su-i zan ve tecessüs aynı ayette yasaklan­mışlardır. Tecessüs, insanların gizli hallerini araştırmak, sır­larını ortaya çıkarmaya çalışmaktır. Bir rivayete göre; Ab-durrahman b. Avf (r.a) şöyle buyuruyor:

" Bir gece Hz. Ömer (r.a) ile beraber Medine sokakların­da dolaşırken birden ışığı yanan bir ev gözümüze ilişti. Işığı yanan o eve gittiğimiz zaman, baktık ki, kapısı kilitli olup içeriden bağrışma sesleri gelmektedir. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) elimden tutup bana dedi ki:

" Bu evin kime ait olduğunu biliyor musun?" Ben de:

" Hayır bilmiyorum" dedim. Hz. Ömer(r.a):

" Bu ev Rabia b. Ümeyye b. Halefin evidir. Onlar şu an­da içki içiyorlar. İçeri girelim mi ne diyorsun?"

Ben dedim ki:

-Ya Emir el mü'minin! Benim görüşüm şudur: Allah'ın bi­ze yasak ettiği bir fiili şimdi yapmak istiyoruz. Çünkü Allah u Teala, Hucurat suresi 12. ayetinde:" Sakın tecessüs etme­yiniz" buyurmaktadır.

Bunun üzerine Hz.Ömer (r.a), geriye döndü ve onları ol­duğu gibi bırakıp gitti.

Hz. Ömer (r.a)'ın, bu davranışı insanların ayıplarının ör­tülmesinin farz olduğuna ve başkasının gizli taraflarının araştırılmamasına delalet eder.

Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:

" Ey dilleri ile iman edip, imanı gönüllerine akmayan top­luluk, Müslümanları gıybet etmeyin, onların gizli hallerini araştırmayın. Çünkü müslümanların gizli hallerini araştıran kimsenin kusurlarını da Alİah u Teala araştırır. Allah u Teala kimin kusurlarını araştırırsa- evinin ortasında da olsa- onu açığa çıkarıp rezil eder."[40]

Adamın biri Abdullah b. Mesud(r.a)'e:

" Şu Velid b. Ukbe'ye baksana, sakalından hala şarap damlaları akıyor." dedi. İbn-i Mesud(r.a):

“ Biz araştırmaktan nehyolunduk, görürsek ona göre muamele yaparız." dedi.

Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

" Sakın tecessüs etmeyiniz"[41]

Yani, kardeşinizin gizli yanım araştırmayınız.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kalp İle Yapılan Gıybet
« Posted on: 29 Mart 2024, 17:41:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kalp İle Yapılan Gıybet rüya tabiri,Kalp İle Yapılan Gıybet mekke canlı, Kalp İle Yapılan Gıybet kabe canlı yayın, Kalp İle Yapılan Gıybet Üç boyutlu kuran oku Kalp İle Yapılan Gıybet kuran ı kerim, Kalp İle Yapılan Gıybet peygamber kıssaları,Kalp İle Yapılan Gıybet ilitam ders soruları, Kalp İle Yapılan Gıybetönlisans arapça,
Logged
22 Şubat 2014, 12:23:17
Rabia nur kaplan 8.D

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 461



« Yanıtla #1 : 22 Şubat 2014, 12:23:17 »

Gıybet yapmak çok kötü bir şeydir hele gıybeti birde kalp ile yapılıyorsa.Vay gele hallere o zaman anlarsınız gıybeti insanların arkalarından konuşup onların günahlarını çekmeye ne gerek var siz kendinizi bildikten sonra gıybet yapmaya hiç gerek kalmaz.İnsan, hayatın her yerinde ve her anında dedikoduyla
karşılaşabilmektedir. Dedikodu yapmayı yasaklayan Kur’an, bu konuda
ahlâkî düzenlemeler getirmiştir. Mü’minleri dedikodu yapmaktan
alıkoyabilmek için birtakım dinî ve eğitsel yöntemler önermiştir. Kur’an,
dedikodu alışkanlığının inkârcı kimselerin ayrılmaz özelliklerinden birisi
olduğunu açıklamıştır.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
22 Şubat 2014, 12:25:35
Rabia nur kaplan 8.D

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 461



« Yanıtla #2 : 22 Şubat 2014, 12:25:35 »

Dedikodu, oldukça yaygın bir davranıştır. Herkes az ya da çok dedikodu
yapmaktan kendisini alamaz. Dedikodu, insanlık tarihinin başlangıcından
itibaren iletişim sürecinin ayrılmaz bir unsuru olmuştur. İnsan yaşamıyla iç
içe bir hal alan dedikodu yaşamın her yerinde ve her anında karşımıza
çıkabilmektedir. Bu yüzden dedikodu hem sosyolojik hem de psikolojik bir
süreç olarak toplumları ve bireyleri ilgilendiren önemli bir meseledir.
Birçok insan dedikodu yapmaktan zevk alır ve onsuz yaşayamaz.
Dedikodu onların yaşamlarının bir parçası haline gelir. Özellikle basit ruhlu
insanların eğlencesidir dedikodu. Azgın bireyciliğin ve rekabetçi uğraşların
yaygın olduğu toplumlarda dedikodu ve söylentiler insanlara çok fazla zarar
verir.
Kur’an, dedikodu alışkanlığının bir mü’minin kişilik özellikleri arasında
yer alamayacağını açıklamıştır. Bu alışkanlığı daha çok inkârcı kimselerin
bir karakteri olarak göstermiştir. Dedikoducu olmaları sebebiyle inkârcıları
hümeze, lümeze, hemmâz gibi isimlerle nitelemiştir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
22 Şubat 2014, 14:30:56
Hanife Ls 1

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 892


« Yanıtla #3 : 22 Şubat 2014, 14:30:56 »

Esselamü aleyküm rahmetullahi ve berakatuhü; Belli bir mümin veya zimmi kâfirin aybını, onu kötülemek için arkasından söylemek, gıybet olur. Gıybet, haramdır. Dinleyen, o kimseyi tanımıyorsa, gıybet olmaz.

Gıybet olunan kimse, bedeninde, nesebinde, ahlakında, işinde, sözünde, dininde, dünyasında, hatta elbisesinde, evinde, hayvanında bulunan bir kusur, arkasından söylendiği zaman, bunu işitince üzülürse, gıybet olur. Duyunca üzüleceği bir sözü yüzüne karşı da söylemek günahtır.

Kapalı söylemek, işaret ile, hareket ile bildirmek, yazı ile bildirmek de, hep söylemek gibi gıybettir.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 22 Şubat 2014, 14:33:38 Gönderen: Hanife 8.D »
Kayıtlı

Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.
22 Şubat 2014, 14:32:29
Hanife Ls 1

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 892


« Yanıtla #4 : 22 Şubat 2014, 14:32:29 »

Bir müslümanın günahı ve kusuru söylendiğinde, hâfızların, din adamlarının, (Elhamdülillah, biz böyle değiliz) demeleri, gıybetin en kötüsü olur. Birinden bahsedilirken, (Elhamdülillah, ALLAH bizi hayasız yapmadı) gibi, onu kötülemek, çok çirkin gıybet olur. (Falanca kimse çok iyidir, ibadette şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu) demek de gıybet olur.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Birbirinizi gıybet etmeyiniz.) [Hucurat 12]


Gıybet, adam çekiştirmek demektir. Birini gıybet etmenin, ölmüş insanın etini yemek gibi olduğu bildirildi. Hadis-i şerifde buyuruldu ki:

(Miraca çıkarıldığımda, bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan kimseler gördüm. "Bunlar kim" dedim. Cebrail aleyhisselam, "Gıybet ederek insanların etini yiyen, şahsiyetlerini zedeleyen kimselerdir" dedi.) [Ebu Davud]
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 22 Şubat 2014, 14:33:05 Gönderen: Hanife 8.D »
Kayıtlı

Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.
Sayfa: [1] 2 3 4   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes