๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Gıybet => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 11 Haziran 2010, 14:40:00



Konu Başlığı: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Zehibe üzerinde 11 Haziran 2010, 14:40:00

7- BÖLÜM

 
Gıybet Hastalığının Tedavisi

 

Rivayetlerde gıybet, dedikodu, iftira gibi çirkin sıfat­lar kalbin hastalıkları olarak zikredilmiştir. Vücut hastalık­larının ve bedendeki yaraların tedavisi kolay ise de, mane­vi yaraların, kalp ve nefis hastalıklarının tedavisi zordur. Çoğu kere de mümkün değildir. Bedeni hastalıklarda vücu­dun dengesi bozulur ve bir ağrı oluşur. Ancak bu ağrı ve sı­zı sınırlı olup sadece ölünceye kadar devam edebilir. Fakat gıybet edilen kişinin kaybolan haysiyet ve şerefini iade et­mek çok zordur.

Gıybetin pis kokusu etrafa kötülükler, düşmanlıklar, gü­nahlar yayar, toplumda nice rahatsızlıklar ve hastalıklar meydana getirir. Kalp ve nefis hastalıkları cemiyette derin yaralar açıp, kul hakkına girdiğinden dünya ile sınırlı olma­yıp öbür âlemde işkence ve azaplara sebep olur. Çoğumuz şeytan ve nefs-i emmarenin tutsağı olduğumuz halde kalbi hastalığımızın farkına varmıyor ve kendimizi tedavi etme­yi aklımızdan bile geçirmiyoruz. Çünkü kalbi hastalıkları küçümsememiz, onların acı ve kötü akıbetlerinden gafil ol­mamız, nefsimizi ıslah edip arındırmaktan bizi gafil etmiş­tir. Nefsin ve ruhun hastalığını teşhis ettikten sonra onları tedavi ve bertaraf etmeye gayret göstermemiz gerekir. Bu büyük günah, yararlı ilim ve amel ile tedavi edilebilir.

Gıybetin İlmi Tedavisi:

Gıybetin doğuracağı kötü sonuçları düşünmek gerekir. Ayrıca gıybetin, toplumdaki kardeşlik ve dayanışmayı di­namitleyerek müslümanları güçsüz duruma düşürdüğü ve insanı büyük bir vebal altına koyduğu bilinmelidir.

Hasan Basri diyor ki:

" Vallahi, vücudu yiyen haşerelerin vücuda olan zararı, gıybetin dine olan zararından daha fazla değildir."

Gıybetin dünyadaki sonuçlarından biri de gıybet edenin halkın gözünden düşmesi, itibar ve güvenini yitirmesidir. Çünkü gıybet eden ve onu bunu çekiştiren kişilere hiçbir değer verilmez. Bu tür kişiler, Allah'ın ayetlerini bile okusa-lar kimse bunlara kulak vermez ve onları dikkate almaz.

Hz. Ömer (r.a) bir gün Kabe'ye baktı ve şöyle dedi:

" Ne büyüksün ve büyük hürmetin vardır, ama Allah ka­tında müminin hürmeti senden daha büyüktür."

İnsanın hürmeti ve haysiyeti o kadar büyüktür ki; Eğer gıybetçi, insanların onur ve şerefine dil uzatırsa, Allah u Teala'nm onun ayıplarım teşhir etmesi, onu dünya ve ahi-rette rezil ve rüsva etmesi kaçınılmazdır. Ve bu masiyetin ne kadar korkunç ve iğrenç olduğunu bilmek gerekir. Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurdu:

* Faiz yetmiş iki kapıdır. En ehveni, kişinin annesiyle zina etmesi gibidir. En büyük faiz de; kişinin din kardeşinin ırzına dil uzatmasıdır."[63]

Kıyamet günü, perdeler gözlerden kaldırılınca kişi ken­disiyle birlikte dünyadan getirdiği suretlerle haşrolunur ve bu suretler vasıtasıyla işkence görür. Nasıl ki yırtıcılık ve leş yemek köpeğe has bir huy ise gıybetçi de ölü kardeşinin eti­ni yemek için öbür âlemde leş yiyen bir köpek suretinde olacaktır.

Muaz b. Cebel(r.a) der ki:

*  Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksi­niz.[64] ayetinin tefsirini  Resulullah'tan sorunca, Resulullah'ın gözlerinden yaşlar akmaya başladı ve bana şöyle bu­yurdu:       

*  Ey Muazî Ümmetimden on grup değişik ve diğerlerin­den farklı suretlerde mahşere çıkarılacaklardır.

Bazıları maymun suretinde, bazıları domuz suretinde çı­karılırlar mahşere... Maymun şeklinde mahşere çıkarılan ki­şiler: Başkalarını çekiştirenler ve dedikodu edenlerdir..."

Bu masiyetin dünyevi ve uhrevi sonuçlarmı biraz düşün. Kabirde ve ahirette amellerinin dönüşeceği çirkin suretleri, çekeceğin büyük azabı ve karşılaşacağın sıkıntıları gözü­nün Önüne getirmeye çalış. Birkaç dakikalık gevezelik için bütün bunlar değer mi? Gıybet ile ilgili korkunç sahneleri anlatan kitaplara başvur ve bu masiyetin sonuçlarının ne kadar tehlike arz ettiğini gör!

Rivayetlere göre sevabı çok olan, cennete; günahı ağır olan ise cehenneme gider. Durum bu olunca gıybet sebebiy­le sevaplarının yok olup günahlarının çoğalmasından sa­kınman gerekir. Rivayetlerde gıybetini ettiğin kişiye senin iyiliklerinin verileceği ve onun günahlarının sana yazılaca­ğı bildirilmiştir. Birkaç dakikalık gevezelik ve şehvetini tat­min etmek için, hayatın boyunca bin bir zahmetle kıldığın namazları, tuttuğun oruçları, çektiğin tespihleri, verdiğin sadakaları ve diğer hasenatlarını gıybet ile bir anda yakıp yok etmen akıl kân mıdır? Ayet ve hadislere iman eden, kendi hasenatını korumak ve başkasının günahlarını yük­lenmemek için gıybetten sakınmaz mı? Eğer gıybetini etti­ğin kişiye düşman isen, bu düşmanlığının gereği olarak onun gıybetini etmemen gerekir. Çünkü düşmanının gıybe­tini etmekle ona iyilik etmekte ve kendine ise kötülük et­mektesin. Hasan Basri, kendisine gıybet eden kimseyi sever ve ona hürmet eder; " O benim için ibadet ediyor." derdi.

O halde edeceğin gıybet yüzünden amel defterin günah­larla dolabilir ve insanların arasında rezil rüsva olabilirsin. Gıybetini ettiğin düşmanının amel defterini hasenatla doldu­rabilir ve böylece onu aziz ve saygın kılabilirsin. Onun için Allah'tan kork ve gıybetten kaçın ki akıbetin kötü olmasın.

Gıybetin diğer bir tedavisi, gıybeti tahrik eden sebepleri yok etmektir.

Öfkelendiğin zaman sükût et ve Allah'ı zikret. Kızdığın için birini çekiştirmek istediğin zaman, Allah u Teala'nın da sana öfkeleneceğini düşünerek gıybetten vazgeçmelisin.

Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) buyurdu ki:

" Muhakkak ki, cehennemin bir kapısı vardır. O kapıdan ancak dünyada kinini isyan etmek suretiyle dindiren girer!"[65]

Eğer bir insanı yaratılışmdaki bir kusurundan dolayı ayıplıyorsan, bil ki neuzu billah (Allah'a sığınırız) Allah'ı ayıplamış olursun. Çünkü bir sanatı yeren, sanatçıyı yermiş olur.

Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurdu:

" Allah'a ve ahirete iman edip benim peygamberliğime şehadet getiren kimse evine kapansın, hatalarına ağlasın. Al­lah'a ve ahiret gününe iman eden kimse, faydalanmak için hayır söylesin, şerre sükût etsin ki selamet bulsun ve kendisinde var olan hastalıklarla başkalarını yermeye kalkışmasın. Şayet adamın kusurları yaratılışında ise, o zaman onu değil, yaratanı yermiş olursun. Zira bir sanatı yermek, onu yapanı yermektir."

Adamın biri Hakim'in birine:

" Ey suratsız!" diye seslendi. Hakim:

" Yüzümü ben yaratmadım ki onu kusursuz ve güzel ya­payım. Şayet ke'ndinde 'bir kusur bulmuyorsan- ki bu im­kânsızdır- o zaman Allah'a şükret ki, seni kusursuz olarak yaratmıştır." diye cevap verdi.

Hasetten dplayı gıybet edeceğin zaman bilmelisin ki, küfran-ı nimet etmekte ve kendi iyiliklerini yok etmektesin.

Nitekim Rısul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurdu.

*  Dikkatli olunuz. Allah'ın nimetlerine düşman olanlar vardır/' Ashab sordu:                                       

* Allah'ın nimetlerine kim düşman olabilir?" Resul-i Ekrem(s.a.v) cevaben şöyle buyurdu:

" Allah'ın kullarına verdiği ihsandan dolayı, onlara hased edenler."

Ayrıca Resul-i Ekrem(s.a.v) buyurdu ki:

“Ateş odunu yaktığı gibi, hasette iyilikleri yer bitirir."[66]

Başkalarını güldürmek, eğlendirmek ve vakit geçirmek için hesapsız bir çift laf ettiğinde akıbetinin ne olacağını hiç düşündün mü?

Bu konuda Resul-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: " Muhakkak ki kişi bir kelime söyler, o kelime ile yanında oturanları güldürür ve o kelimeden dolayı süreyyadan daha uzak bir mesafeden cehenneme düşüp yuvarlanır."[67]

Bir rivayete göre, Hz. İsa'nın havarileriyle birlikte bir kö­pek leşinin önünden geçtiği sırada havariler dediler ki:

" Şu leş ne kadar da kötü kokuyor!" Bunun üzerine Hz. İsa(a.s), şöyle buyurdu:

" Dişleri ne kadar da beyaz."

Hz. İsa'nın nefsi, öylesine arınmış ki, Allah'ın bir yaratı­ğından bu şekilde kötü söz edilmesine rıza göstermedi. On­lar onun noksanını gördüler. Ama Hz. İsa (a.s), onun güzel yanını onlara hatırlattı. Elbette insanlık mürebbilerinin böy­lesine arınmış bir nefse sahip olması gerekmektedir.

Sanki Hz. İsa (a.s), bu sözüyle havarilerini, köpeğin gıy­betini dahi yapmaktan men ediyor ve onlara Allah'ın yara­tığından söz ettiklerinde, güzel yönlerinden başkasını zik­retmemelerini tavsiye ediyordu.

Diğer bir rivayette Hz. İsa(a.s) şöyle buyurdu:

" Pisliğe konan sinek gibi insanların ayıplarına dikkat edip durmayın."

Müslüman, yaralan kanatan değil, yaraları tedavi eden bîr merhem olmalıdır. Bir kişideki kötü tarafları değil, onda­ki güzellikleri görmelidir.

Başkasının kusur ve kabahatlerini sayıp dökmeyi düşün­düğün zaman, hemen kendi kusurlarını hatırla ve onlarla

meşgul ol.

Nitekim Resul-i Ekrem (s.a.v), şöyle buyurdu:" Cennet o kimseye olsun ki, kendisinin ayıpları, kendisini başkalarının ayıplarıyla meşgul olmaktan alıkoymuştur."[68]

Hiçbir ayıp insanın kendi ayıplarını görmemesinden ve kendisinin binlerce ayıbı olmasına rağmen hep başkalarının ayıplarından söz edip, o ayıplan, kendi ayıplarına Örtü kıl­masından daha kötü değildir. Sende var olan kusur ile insan­ları kötülemekten vazgeçtiğin vakit, artık meşgalen kendi nefsin olur, başkaları ile uğraşıp durmazsın. İşte o zaman kendini ıslah etmiş olursun.

Zatın biri şöyle diyor:" Geçmiş büyüklerin pek çoklarını gördük. Onlar ibadeti namazda, oruçta değil, insanların de­dikodusunu yapmamakta ararlardı."

Hasan Basri diyor ki:"Başkasından bahsetmek ya gıybet­tir, ya bühtandır, ya da ifkdir. Bunların hepsi Allah'ın kitabın­da yasaklanmıştır. Gıybet, onda olan kusur ve ayıpları say­maktır. Bühtan, onda olmayanı ona takmaktır. Ifk ise hakkın­da duyduğunu söylemektir.

Unutma ki dünyada işlediğin bütün ameller kayda alın­makta ve kıyamet günü bir film şeridi gibi herkese gösteril­mektedir. Ağza almaktan utandığın hatta hatırladığında yü­zünü kızartan\ayıpların, bir başkasının ayıplarını örtmek kar­şılığında kayıttan silinmekte ve Allah'ın örtüsü altına gir­mektedir. Bundan daha sevindirici ne olabilir? Sen bir müslümanın gizli hallerini başkasına açıklamayacaksın, Allah u Teala da buna karşılık senin kusurlarını örtecektir.

Nitekim Resul-i Ekrem (s.a.v), şöyle buyurmaktadır:

" Kim müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Allah'ta kıya­met günü onun ayıbını örter. Her kim de Müslüman kardeşi­nin ayıbını açarsa, Allah da onun ayıbını açar hatta evinin içinde bile olsa onu rezil eder."[69]

Rivayet edildiğine göre, Hz. İsa(a.s), arkadaşlarına bir gün şöyle dedi:

" Şu hususta görüşünüz nedir? Uyuyan birinin edep yeri açılsa, onu örter misiniz?"

" Evet örteriz" dediler.

Hz.İsa(a.s) şöyle dedi:

" Ama siz kalan kısmı da açıyorsunuz." Arkadaşlannın:

" Sübhanallah, biz onu nasıl açarız?" demeleri üzerine şöyle buyurdu:

“Yanınızda biri anlatılmıyor mu? Siz, hemen onda bulu­nanı en kötü halle anlatmaya başlıyorsunuz. Böylece, onun kalan örtüsünü de açmış oluyorsunuz."

Bir müslümanın ayıbını örttüğün zaman belki o müslü-man tevbe edip değişerek günahından arınır. Nitekim bir ri­vayete göre;

Hz. Ömer(r.a), bir gece Medine sokaklarında geziyordu. Bir evin içinde şarkı söyleyen bir erkeğin sesini işitti. Duvarın üzerine çıkıp baktığında, bir erkeğin yanında bir kadın ile iç­ki vardı. Bu durum karşısında Hz. Ömer (r.a) şöyle haykırdı:

" Ey Allah'ın düşmanı! Sen Allah'a isyan ettiğin halde Al­lah'ın senin ayıbını örteceğini mi sandın?

Bu hitap karşısında adam, Hz. Ömer(r.a)'e şöyle dedi:

" Ya Emir el mü'minin! Eğer ben bir yönden Allah'a isyan etmişsem, sen üç yönden Allah'a isyan etmiş oluyorsun. Al­lah u Teala, Hucurat suresinin 12. ayetinde:" Sakın tecessüs etmeyiniz" (yani insanların gizli hallerini araştırmayınız.) bu­yurduğu halde sen tecessüs ettin. Yine Allah u Teala, Bakara suresinin 189. ayetinde:" İyilik ve taat, evlere arkalarından girmeniz değildir. Lakin iyilik ve taat Allah'tan korkan ve gü­nahtan sakınan kimselerin yaptığı iştir. Evlere kapılarından gi­rin..." buyurduğu halde, sen duvardan tırmanarak içeriye girdin. Yine Allah u Teala, Nur suresinin 27. ayetinde:" Ey iman edenler, kendi evlerinizden başka evlere sahipleriyle ün-siyet etmeden ve selam vermeden girmeyin..." buyurduğu halde, sen izin almadan ve selam vermeden içeri girdin."

Bu durum karşısında Hz. Ömer (r.a), adamı cezalandır­madı. Fakat tevbe etmesini şart koştuktan sonra adamı ken­di haline bırakıp gitti.

Aradan yıllar geçti. Bir gün Hz. Ömer (r.a) cemaate namaz kıldırdıktan sonra arka saflarda o adamı görünce yanına ça­ğırıp ona şöyle dedi:

" Haberin olsun, o durumunu daha kimseye söylemiş de­ğilim."

İşte biz de Hz. Ömer gibi birbirimizin kusurlarına örtü ol­malıyız ki, aramızdaki kardeşlik bağlan kopmasın, Allah'ın rahmet ve hidayet örtüsü üzerimizden eksik olmasın.

Ancak bir müslümanın gizli hallerini açıklayıp başkalarına duyurduğunda belki o kişi insanlardan utanır ve müslümanlardan uzaklaşır. Zamanla belki de namazlarını bile terk eder.

Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:

" Eğer sen müslümanların ayıplarını araştırırsan onları ifsad etmiş veya ifsad etmeye yaklaşmış olursun."[70]

Ukbe b. Amir'in katibi Dahir ebul-Haysem, Ukbe b. Amir'e:

" Doğrusu bizim komşularımız vardır, içki içerler. Ben ise onları yakalamaları için asayiş memurlarını çağırıyorum." dedi. Ukbe:

" Böyle yapma, onlara nasihat et ve onları tehdit et." dedi. Dahir:

" Ben onları bu işten nehyettim. Fakat onlar vazgeçmedi­ler, ben de onları yakalamaları için polis çağırıyorum." dedi. Bunun üzerine Ukbe şöyle dedi:

" Yazıklar olsun sana, böyle yapma, zira ben Resul-i Ek-rem(s.a.v)'in şöyle buyurduğunu işittim:

" Her kim (bir müslümanın) ayıbını örterse diri diri meza­ra gömülmüş bir kız çocuğunu diriltmiş gibi (sevaba nail) olur.[71]

Gıybetin    kötü    akıbetinden    kurtulmak    için    Hz. Ömer(r.a)'m şu tavsiyesini unutmayalım:

" Allahu Teala'yı her zaman anın, zira onu anmak şifadır. İnsanları anıp durmayın, zira o hastalıktır."


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Rüveyha üzerinde 28 Ocak 2014, 20:04:28
Günümüzde en büyük yanlış hocam ama doğru söylüyorum denilip söylediklerini kendi katında haklı çıkarmalarıdır. Oysa ki durum böyle değil ! Söylenenlerin doğru olanı gıybet , yalan olanı iftira cihetinden tezahür etmek gerek. Konumuzun iyice okunması temennisiyle...


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Pelinay üzerinde 28 Ocak 2014, 21:30:49
Çok güzel açıklamışsınız konuyu.Emeğinize sağlık...Rabbim razı olsun...
Gıybet günümüzde gerçekten çok büyük bir hastalık haline gelmiş durumda.Üstelik insanlar gıybet yaptıklarının bile farkında değiller.
Hatta bazen yanımda gıybet yapan birisine işlediği büyük günahı söyleyip(gıybet yaptığını hatırlatınca) :
Niye gıybet olsun biz normal konuşuyoruz...cevabını alıyorum.Bu durum gerçekten çok üzücü.
Günümüzde gıybet o kadar çok yaygınlaşmış ki artık çok doğal karşılanıyor ve söyleyen çok rahat bir şekilde ifade edebiliyor...
Rabbim bizleri ıslah eylesin.Guybet hastalığına yakalanmaktan, bile bile kardeşlerimizin etlerini yemekten ve böyle büyük bir günahla huzuruna çıkmaktan bizleri korusun....


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 28 Ocak 2014, 21:42:14
Çok güzel açıklamışsınız konuyu.Emeğinize sağlık...Rabbim razı olsun...
Gıybet günümüzde gerçekten çok büyük bir hastalık haline gelmiş durumda.Üstelik insanlar gıybet yaptıklarının bile farkında değiller.
Hatta bazen yanımda gıybet yapan birisine işlediği büyük günahı söyleyip(gıybet yaptığını hatırlatınca) :
Niye gıybet olsun biz normal konuşuyoruz...cevabını alıyorum.Bu durum gerçekten çok üzücü.
Günümüzde gıybet o kadar çok yaygınlaşmış ki artık çok doğal karşılanıyor ve söyleyen çok rahat bir şekilde ifade edebiliyor...
Rabbim bizleri ıslah eylesin.Guybet hastalığına yakalanmaktan, bile bile kardeşlerimizin etlerini yemekten ve böyle büyük bir günahla huzuruna çıkmaktan bizleri korusun....
Aleyküm selam Mevlüde abla;
Cevabını çok beğendim. Allah kimseyi gıybet hastalığını vermesin. ♥ _ :) _::)


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Pelinay üzerinde 02 Şubat 2014, 17:20:03
Çok güzel açıklamışsınız konuyu.Emeğinize sağlık...Rabbim razı olsun...
Gıybet günümüzde gerçekten çok büyük bir hastalık haline gelmiş durumda.Üstelik insanlar gıybet yaptıklarının bile farkında değiller.
Hatta bazen yanımda gıybet yapan birisine işlediği büyük günahı söyleyip(gıybet yaptığını hatırlatınca) :
Niye gıybet olsun biz normal konuşuyoruz...cevabını alıyorum.Bu durum gerçekten çok üzücü.
Günümüzde gıybet o kadar çok yaygınlaşmış ki artık çok doğal karşılanıyor ve söyleyen çok rahat bir şekilde ifade edebiliyor...
Rabbim bizleri ıslah eylesin.Guybet hastalığına yakalanmaktan, bile bile kardeşlerimizin etlerini yemekten ve böyle büyük bir günahla huzuruna çıkmaktan bizleri korusun....
Aleyküm selam Mevlüde abla;
Cevabını çok beğendim. ALLAH kimseyi gıybet hastalığını vermesin. ♥ _ :) _::)

amin kardeşim....Rabbim gıybet etmekten ve gıybet olacak davranışlarda bulunmaktan bizleri muhafaza eylesin inşALLAH...


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: -merve-7d- üzerinde 02 Şubat 2014, 20:28:12
bana göre gıybet hastalığının tedavisi yoktur.
Tek tedavi insanın kendi nefsine söz geçirmesidir...


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Ceren üzerinde 03 Şubat 2014, 01:36:29
Muaz b. Cebel(r.a) der ki:

*  Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksi­niz.[64] ayetinin tefsirini  Resulullah'tan sorunca, Resulullah'ın gözlerinden yaşlar akmaya başladı ve bana şöyle bu­yurdu:       

*  Ey Muazî Ümmetimden on grup değişik ve diğerlerin­den farklı suretlerde mahşere çıkarılacaklardır.

Bazıları maymun suretinde, bazıları domuz suretinde çı­karılırlar mahşere... Maymun şeklinde mahşere çıkarılan ki­şiler: Başkalarını çekiştirenler ve dedikodu edenlerdir..."
Allah'ım sen bizim günahlarımızı af eyle.bize hidayet et.


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Kader 7/C üzerinde 21 Mart 2014, 22:32:03
Ben daha önce gıybet hastalığı diye hiçbir şey duymamıştım ama iyi olmuş...


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Ekvan üzerinde 22 Mart 2014, 07:09:55



       Tecessüs etmek,başkalarının gizli hallerini araştırmak gıybete kapı aralayan en önemli etken..Tecessüs etmekten uzak duralım ki gıybete de kapı aralanmasın inşaallah..


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Nurcan 8/F üzerinde 22 Mart 2014, 15:18:07
bana göre gıybet hastalığının tedavisi yoktur.
Tek tedavi insanın kendi nefsine söz geçirmesidir...
Hz. Ömer bunun tedavisinin nasıl olacağını anlatmış. Zira nefse söz geçirmek dediğin şey o kadar da basit değil. Allah ismi şifadır diyorsa şifadır. Bolca anmak gerek. İnsanlar Anıldıkça da gaflet yapar. İşte Allahı andığımız an nefsimize söz geçirmiş oluyorum sevgili kardeşim.


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Kevser 9 üzerinde 23 Mart 2014, 16:16:43
Günümüzde  "GIYBET"  çok alışılagelmiş
bir durum haline gelmiş vaziyette...
Ağzımızdan çıkacak her sözü
çok defa düşünüp söylemeliyiz ki harama
uzanmasın dilimiz...
Elimize "DİLİMİZE"  Belimize mukayet olalım(...)


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Zehibe üzerinde 24 Mart 2014, 12:21:31
Dualariniza amin diyorum değerli kardeşler Allah sizden de razı olsun, gıybetsiz hava sahası slogan ımız olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 24 Mart 2014, 14:49:08
bana göre gıybet hastalığının tedavisi yoktur.
Tek tedavi insanın kendi nefsine söz geçirmesidir...
Hz. Ömer bunun tedavisinin nasıl olacağını anlatmış. Zira nefse söz geçirmek dediğin şey o kadar da basit değil. ALLAH ismi şifadır diyorsa şifadır. Bolca anmak gerek. İnsanlar Anıldıkça da gaflet yapar. İşte ALLAHı andığımız an nefsimize söz geçirmiş oluyorum sevgili kardeşim.

SELAMUN ALEYKUM KARDEŞLERİM;
Esra hocam sizin dediğiniz insan nefsine söz geçirdikten,durdurduktan sonra ancak nefsinin galibi olabilir...Yani nefsinden korunmuş olur aslında...
Benim bir sorum var acaba ALLAH ın hangi ismi gıybeti önleyen   ismi   hangisiidir?
Aslında inSan anılmaz... Ancak peygamber efendimiz (sas) anmak en büyük sevap değil midir?


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: 8-D fatma zehra üzerinde 14 Nisan 2014, 16:04:34
kendiliğinden olan bir şey değil gıybet.Rivayetlerde gıybet, dedikodu, iftira gibi çirkin sıfat­lar kalbin hastalıkları olarak zikredilmiştir.Eğer sen kalbini temiz tutarsan bu gibi hastalıklar seni bulmaz


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Ceren üzerinde 14 Nisan 2014, 18:00:33
Ne kadar çok Allah'ı ,Peygamberini zikr edersek,ne kadar çok namaz kılıp,kur an okursak o kadar çok nefsimize sahip oluruz inşallah.Paylaşımlar çok güzel ve etkileyici Allah razı olsun.Hepimizin bu tür paylaşımlara ihtiyacı vardır.


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Rüveyha üzerinde 09 Şubat 2016, 22:56:29
Ve aleykumusselam.Âmin ecmain İnşaAllah..Rabbim bizleri bu hastalığa düşürmesin,muhafaza eylesin İnşaAllah.Rabbim razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Şubat 2016, 23:23:55
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm ecmain. Mevlam bizleri gıybet etmekten ve edilen ortamlardan uzak eylesin inşaAllah. Paylaşım için Rabbim Razı olsun kardeşim..


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Şubat 2016, 07:13:06
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah.  Maddi hastalıkların olduğu gibi manevi hastalıkların da doktorları vardır. Rabbim bizleri bu doktorları bulanlardan ve onların yolundan gidenlerden eylesin.


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Pelinay üzerinde 21 Nisan 2016, 18:18:18
Giybetin tedavisi onun ne kadar ciddi bir gunah oldugunu idrak ile mumkun.bunun icin de ilim ve amel ayrica da giybetin kotulugunu anlatan kitaplar yazilar okumak sart.
Allah razi olsun paylasim icin abla.Rabbim giybet hastaligindan bizleri kurtarsin isnallah


Konu Başlığı: Ynt: Gıybet Hastalığının Tedavisi
Gönderen: Selma 8 üzerinde 22 Nisan 2016, 16:16:35
Gıybetin tedavisi allaha çokca ibadet etmek  geeekir ve nefsimize sahip çıkmak  gerekir inşAllah  gıybet etmemeliyiz