๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Gençlere Sorduk => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 22 Ekim 2011, 10:35:54



Konu Başlığı: İletişim Bittiğinde Şiddet Başlar
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 22 Ekim 2011, 10:35:54
İletişim Bittiğinde Şiddet Başlar

Kasım 2008 38.SAYI

Modern çağın dayattığı hayat tarzı, gençleri şiddete eğilimli hale getiriyor. Huzursuz aile ortamında yaşayan, sürekli rekabete ve tüketime teşvik edilen, şiddet içeren oyun ve filmler ile yetişen gençler şiddeti öğreniyor. Şiddet kullanarak ihtiyaçlarını karşılama ve hedeflerine ulaşma yoluna bağımlı hale geliyor.

Şiddet; güç ve baskı uygulamak, fizikî, sözlü ve psikolojik tacizi de içeren, bilerek rahatsızlık ve zarar verme davranışları olarak tanımlanıyor. Araştırmalara göre; şiddeti tetikleyen en önemli etken problemli aile yapısı. Sorunlu aile ortamında büyüyen gençlerin büyük kısmı, isteklerini elde etmede şiddeti bir araç olarak görüyor ve kullanıyor. Bazıları da, olayların etkisiyle hayata karşı daha güçlü, dirayetli ve sabırlı bir kişiliğe sahip oluyor. Aile ortamında yaşanan gerginliklerle baş edebilenler, kazançlı çıkıyor. Kalabalık aile ortamında büyüyen çocuklar, anne ve babalarından yeterince ilgi ve sevgi göremiyor. Ebeveyn ile çocuklar arasındaki kuşak çatışmaları, empati eksikliği ve eğitim yoksunluğu, şiddete zemin üreten diğer etkenler. Ayrıca maddi imkânsızlık, gençlerin psikolojisini olumsuz etkileyerek, çevrelerinde gördükleri zenginlik ve refah seviyesine ulaşmada şiddeti tek çıkar yol olarak benimsemelerine yol açıyor.

Ekranlara temkinli yaklaşmamız gerekiyor

Gençlerin model olarak benimsediği kişileri gözden geçirmeleri sevgi ve ilgilerini doğru yönlendirmeleri çok önemlidir. “Kişi sevdiğiyle beraberdir”  hakikati bu alakayı çok iyi açıklar. Bu bağlamda gençlere, başta peygamberler olmak üzere topluma değer katmış, yol göstermiş, ışık saçmış insanları, örnek olarak sunmak gerekiyor.

Televizyonda şiddeti tek güç olarak gösteren, yüceltilen ve kahraman ilan edilen karakterleri model alanlar, kılavuzu karga olan misali, sorunlardan kurtulamıyorlar. Bıçaklama, yaralama ve öldürme gibi olaylar hayatlarının bir parçası oluyor. Oysa ki; şiddet göstererek sorun çözmeye kalkışmak ancak acizliğin ve zayıflığın işareti oluyor. Hayatta kazanmak için vurmak, kırmak, kavga etmek gerekmiyor. Kişinin en güçlü silahları; aklı, zekâsı ve bilgisidir. Hayata karşı gardını almış, savaşmaya meyilli kişiler, her konuda mücadele etmeye mecbur kalıyor. Çünkü Allah Teala, biz nasılsak bize öyle yol açıyor. 

Arkadaş seçimlerimiz kişiliğimizi ele veriyor. Mutluluğu arkadaş ortamlarında arayanlar, çete türü oluşumlara katılıyor. Toplumda yer edinmek, kendini ispat etmek ve ilgi görmek adına, yanlış arkadaşlıklar kurulabiliyor. Hazreti Mevlana “Bir Kuşun Kendi Cinsinden Olmayan Bir Kuşla Beraber Uçmasının ve Tane Toplamasının Sebebi” başlıklı hikâyede arkadaşlıkla ilgili şunları söylüyor: “Bir hekim dedi ki; çölde bir karga ile leyleği beraber gördüm. Bu hale şaştım ve aralarındaki birlik, anlaşma nedir; bunu anlayayım diye hallerine dikkat ettim. Şaşkın bir halde onlara yaklaştım. İkisinin de topal olduklarını gördüm. Hele yurdu gökyüzü olan doğan kuşu ile yeryüzü harabeler kuşu olan yarasa nasıl dost olabilirler?”

Özellikle bazı yaşlarda, kişi kendini herkesten farklı görmek istiyor. Gençlerin başkalarından farklı olmak istemesi çok anlaşılır ve doğal bir durum. Fakat farklı olmanın aykırı ve zıt olmak anlamına gelmediğini bilmemiz gerekiyor. Farklı kişilikler topluma renk katarken, aykırı olanlar sevilmeyen, sayılmayan ve toplum tarafından dışlanan kişiler oluyor.

Okuldan kalan vakitlerin tümünü internet kafelerde oyun oynayarak geçirmek, bu kıymetli zamanları israf etmek anlamına geliyor. İleriki yıllarda iş hayatının getirdiği sorumluklardan arta kalan vakitler o kadar az oluyor ki, okul günleri hasretle anılıyor. Kitap okuyacak zamanı bile bulmakta zorlanan pek çok kişiyle karşılaşıyoruz. Zamanı planlayarak hareket edip, internette oyunla geçirdiğimiz vaktin bir bölümünü araştırmaya ve bilgimizi artırmaya ayırırsak, kendimiz için daha iyi bir iş yapmış oluruz.

Eğlenmeye ayırdığımız vakitlerden taviz vermeyecek gibi isek de en azından savaş yerine strateji oyunlarını tercih etmek, yeteneklerimizi ve zekâmızı geliştirecek, karşımıza çıkan sorunları çözmemize katkı sağlayacaktır. Araştırmalar gösteriyor ki; şiddet içerikli oyunlar kişilik gelişimimizi olumsuz etkiliyor. Bizi öfkesini kontrol edemeyen, kavgacı, zorba, önyargılı ve toplum içinde sevilmeyen birine dönüştürebiliyor. Halbuki Efendimiz (s.a.v) “Toplum içinde sevilmek kişinin aklındandır”  diye buyuruyor.

Şiddet eğilimi kendini ispatlama kaygısına dayanıyor

Dünyanın bir sınav yeri olduğunu hatırımızdan çıkarmazsak; sorunlara karşı sağlıklı yaklaşımlar geliştirmemiz daha kolay olacaktır. Uzmanlara göre şiddete eğilimin altında biraz da kendini ispatlama kaygısı yatıyor. Şiddete başvurmak, çevresiyle sağlık iletişim kuramayanların, kendini doğru ifade edemeyenlerin başvurduğu son nokta oluyor. Derdimizi anlatmak ve çözüme kavuşturmak için ılımlı yaklaşmayı tercih etmeliyiz. Aksi taktirde işler içinden çıkılması zor bir hale dönüşebilir. Kendimizi kimseye ispatlamak zorunda değiliz. Biz kendimizi bilelim yeter.

Özlem ŞAHİN EKİNCİ