๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Gençlere Sorduk => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 28 Eylül 2011, 01:21:55



Konu Başlığı: İhtiyarlığın nasıl olurdu
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 28 Eylül 2011, 01:21:55
İHTİYARLIĞIN NASIL OLURDU?

Kasım 2009 50.SAYI

Deli-dahi yönetmen Orson Welles, şöyle diyordu o meşhur parçasında: “Ben genç olmanın ne olduğunu biliyorum, fakat sen yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin…”

Senelerin birikimi, tecrübeleri ile gençlerin önünde bir çınar gibi duran yaşlılarımız, yeryüzünde bereketin, rahmetin iniş sebeplerinden. Hayat mevsimlerinin taze ilkbaharını, deli dolu yazını ve zorlu sonbaharını alnının akıyla atlatmış olanlar için ne de güzel yağar yaşlılık kışının nadide karları…

İnsanı ister istemez duygusallığa iten bu dönemin kendileri için neler ifade ettiğini sorduk bu ay gençlere… “Yaşlılığının nasıl olacağını düşünüyorsun?” dediğimizde kimi bizim gibi duygu yüklü cümleler kurdu, kimi iş yapabilme gücüm, hizmetlerim yavaşlar dedi. Ama çoğu hüzünle karışık “mutlu son” duası etti hayatının nihayeti için…

SENELERİN HESABINI VERECEK OLMAM BELİMİ BÜKER

Tadı damağımda kalmış gençliğimin, tutan elimin ayağımın, simsiyah heyecanla parlayan gözlerimin ışığının elimden zaman nehrine düşüp papatyalar gibi sürüklenmesi, ilaç içmek için önümdeki çorbaya bakıp da titreyen ellerimi uzatıp -içimden gelmese de- yemeye çalışmak garip geliyor; ama bir o kadar da huzur verici bir hal olsa gerek. Şaşkınlığım, kararsızlığım ve düşüncesiz davranışlarım koca hayat birikimiyle sona erer herhalde.
Ömürde mevsimler vardır; tekrar can bulmak üzere canana daha çok yaklaştığım bu soğuk kış mevsiminde geçirdiğim yolculukta içimi ısıtan sevgisiyle O'nu daha çok anarım ve baharı hasretle beklerim... Çünkü artık telaşem bitmiş beni evirip çeviren hayat rüzgarının feri kesilmiş olur. Daha candan, daha daha muhtaç bir sevgiyle yanar yüreğim. Belki de gözümün önünde bir mahkeme olur sürekli. Davacı da benim, davalı da, savcı da... Daha şimdiden yaşadığım anın hesabını veremezken senelerin hesabını vermek dayanılmaz bir yük gibi omuzlarıma oturur. Belki de belimin bükülmesine ya da yavaş yürümeme bu sebep olur...

ELİF ÜNAL, 21

ÖLÜMÜ ŞEB-İ ARUZ GİBİ YAŞAMAK İSTERİM

İhtiyarlık ölümün habercisi olduğundan ne zaman yaşlanacağım aklıma gelse durgunlaşırım... Bazen yardıma muhtaç bir yaşlı gördüğümde “Allahım ben de bu duruma düşecek miyim? Hayırlısıyla yaşat ve öldür” diye dua ederim. Bazı anlar sabırsızlığımdan dolayı katlanamadığım bir durum yaşlılık. Şöyle bir düşündüm de aslında onların amaçları kendi yaptıkları ya da şahit oldukları hatalara bizlerin de düşmemesi. Ben de böyle bilgece konuşabilir miyim? Nasihat edebilir miyim? Beni dinlerler mi? Bilemiyorum.
Her ölüm bir şeb-i aruzsa ve her yaşlı bu düğünde bir damat adayıysa; nasıl ki evlenecek olan her genç mutluluk ve heyecanla birlikte gençlikten ayrılmanın burukluğunu içinde hisseder... Yaşlandığımda bu duygular arasında karar kılarım ihtimal...

MUHAMMET MÜRSEL CEYLAN, 20

HER YAŞIN KENDİNE GÖRE BİR GÜZELLİĞİ VAR

"Bir gün ben de yaşlanacağım düşüncesi" bana biraz hasreti düşündürüyor; sevdiklerinden ayrı, uzakta olmak gibi... Gençliğimizde değerini bilmediğimiz bazı şeylerin, yaşlılık döneminde eksilmesiyle, peşinde pişmanlıkları da getirebileceğini düşünüyorum. İşte bu yüzden insan, ne olursa olsun bazı şeyleri ertelememelidir ve onun değerini zamanında bilmelidir. Her yaşın kendine göre bir güzelliğinin olduğunu düşünüyorum. Yaşlılık da bizim doğmamız, büyümemiz, bir birey olmamız gibi tabiatımızın bir gerçeğidir. Bunu bilerek hem maddi, hem manevi görevlerimizi layıkıyla yerine getirmemiz gerektiğine inanıyorum. Bugün erken dediğimiz şeyler için yarın çok geç olabilir...

ÖZLEM ÖZEN, 22

ALIŞTIĞIM DÜNYAYA VEDA ETMEK ZOR GELİR

Aslında iyi bir mesleğim olursa yaşlanınca mutlu olacağımı düşünüyorum. Ama biraz da burukluk oluyor içimde… Çünkü bu dünyaya alışmışken her şeyi bırakıp gitmek düşüncesi insanın biraz moralini bozuyor. Çünkü bu hayatta iyi bir yere gelebilmek için hayatımızın en güzel dönemlerini harcıyoruz. Sonra geriye dönüp baktığımızda, ne büyük adam olmuşuz!.. Fakat hayatımız bitmiş ve yaşlanmışız. Bundan sonra aklımızda ölüm oluyor.

MURAT SAİD ATEŞ, 17     

EN ÜZÜLECEĞİM ŞEY VAZGEÇİLMEZİM OLAN HİZMET’İMİN YAVAŞLAMASI

Yaşlılığımı düşündüğümde aklıma ilk gelen ibadetlerimin daha yavaş olması ve gerektiğinden fazla hizmet edebilme imkanımın azalmasıdır. Yaşlandığımda bazı hastalıklarım zuhur edecek ve ibadetlerim, amellerim, yapacağım diğer güzel hasletler daha azalacak; belki de çok zorlukla geçecek, her şeyi istediğim gibi tam manasıyla yapamayacağım. Yavaşlayacağım, bazı şeyleri istesem de anlama güçlüğü yaşayacağım. Bu fikir beni korkutuyor ister istemez. Dünya yaşlı ve bebeklerin yüzü suyu hürmetine ayakta dursa da yine de yaşlılık fikri pek iç açıcı değil gibi geliyor bana. En üzüleceğim şey de hayatımın vazgeçilmezi olan HİZMET’i yavaş yapacak olmamdır…

NAGİHAN ARDA, 19

HUYSUZ BİR YAŞLI OLMAK İSTEMEM

Yaşlanmak nasıldır bilmiyorum, ama birçok yaşlıyı tanıyorum. Onların halinde ve düşüncelerinde yaşlılığı düşünüyorum. Fakat bu her insana göre değişiyor. Değişmeyen, her geçen gün aynı kalan yönleri de var elbet. Şu aciz bedenime ölümden önce yaşlılık gelirse sanırım çok suskun bir halim olur. Suskunluğum hayata küslüğümden değil sadece sükunetimi korumamı istediğimdendir. Huysuz bir yaşlı olmak istemem. Yaşananlar ve hatıramda kalanlar beni farklı yapabilir. Dünyaya karşı içimde olan, isteksizlik değildir.
İnsanların ne yaptığı beni ilgilendirmezdi. Cebimde bulunan bütün parayı çöp konteynırın yanında ekmek arayan genç birine vermeye hazır olurum. Gençlik fotoğraflarıma baktığımda tekrar genç olmayı istemem. Çünkü ben yaşlılığı seviyorum. Saçlarımın bembeyaz olması, 3 adımda yorulup dinlenme ihtiyacı hissetmek güzel bir şey.

İşte o zaman tüm bedenimle insanoğlunun acizliğini koyarım ortaya. Yaşlılık bana vurduğu zaman gençliğimin başımı döndürdüğü vakitlerde yapamadıklarımı yaparım. Yani borçlarımı öderdim. Gerekirse gözyaşlarıyla ibadetlerle… Toprak altına girmek korkutmazdı beni, yaşlandığımda tüm halimle ölümü beklerdim. Zihnimi de kalbimi de susturup kendi halimde yaşamayı tercih ederdim. Artık parayı elimde tutmaktan korkardım. Cesedim kimseye yük olsun istemezdim. Ruhumu da bedenimi de tek bir düşüncenin değişimi sarardı. YA ÖLÜMDEN SONRA?..

OSMAN DİNÇ, 20

Gülnar Funda AKBULUT