๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Gençlere Sorduk => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 18 Ekim 2011, 12:49:43



Konu Başlığı: Gençler Hac Yolculuğuna Hazırlanıyor
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 18 Ekim 2011, 12:49:43
Gençler Hac Yolculuğuna Hazırlanıyor

Aralık 2008 39.SAYI

Son yıllarda şartları müsait olan gençler ilk fırsatta soluğu kutsal topraklarda alıyor. Durumu elvermeyenler ise hayalini kurdukları bu yolculuk için hem Rabb’lerine dua ediyor, hem de o gün gelene dek zihnî ve kalbî manada kendini o kutlu mekâna hazırlıyor.

Her Müslümanın hasreti, hayalidir Kâbe. Fakat ilginç bir şekilde bu hasret bir an önce giderilmek yerine, ertelenir de ertelenir. Sonunda yaş kemale erip, bel büküldüğünde yani daha fazla ertelenemeyeceği anlaşıldığında kutsal toprakları ziyaret gündeme getirilir. Millet olarak hacla ilgili böyle çelişkili bir eğilimimiz olduğu artık herkesin malumu. Fakat şükür ki sürekli yakındığımız yeni nesil, büyüklerden zincirleme gelen bu yanlış düşünceyi kırıyor. Hacı nine ya da hacı dede olmak yerine genç hacılardan olmayı arzuluyor. Şartları müsait olanlar ilk fırsatta soluğu kutsal topraklarda alıyor. Durumu elvermeyenler ise hayalini kurdukları bu yolculuk için hem Rabb’lerine dua ediyor, hem de o gün gelene dek zihnî ve kalbî manada kendini o kutlu mekâna hazırlıyor. Nereden mi biliyoruz? Tabii ki gençlerden. Haccı ve hacca dair planlarını sorduğumuz arkadaşlar birbirinden güzel cevaplarıyla adeta içimizi aydınlattılar. Bu güzel düşünceleri siz de merak ediyorsanız buyurun bizzat kendilerinden dinleyin…

Gençken hacca gitmek yanlışları frenler

Hac, bence öbür alemden bir parça. Herkesin bir tür kıyamet günü provası yaptığı, haşir ve neşri çağrıştıran bir sahne. Hacca gitmek benim için büyük bir hasret. Hatta hayali bile ulaşılmaz geliyor. Rüyalarımda defalarca gittim. Gençken nefsin en kabarık olduğu dönemde hac ibadetini yerine getirmek, ilerleyen günler için daha frenleyici olur diye düşünüyorum. İhtiyar insanın zaten fazla frenlenmeye ihtiyacı yok. Öte yandan gençken de insanın nefsi hep “İlerde bir gün gidersin” diye erteletiyor. Sanki garantisi varmış gibi… (Özlem Masyan, 18)

Gönül dostumuzla beraber hacca gitmeyi çok istiyorum

Hacca öncelikle Allah rızası için ve sevdiği kullarından olmak için gidilmeli. Benim de niyetim var, inşallah gönül dostumuzla beraber hacca gitmeyi çok istiyorum. Bir yerden duymuştum; Kâbe’yi tavafın saatin tersi yönünde olması, geçmiş günahların af olunması manasını taşıyormuş. Ayrıca Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) yaşadığı toprakları görmek ve orada bulunmak apayrı bir heyecan sebebi. Bir de o kutlu yolculuğa maddi hazırlığın yanında manevi olarak ve ilim anlamında da hazırlanmak gerektiğini düşünüyorum. (Fatma Karaçam, 22)

Hac kişiyi hayır yörüngesinde tutabilir

Büyüklerimiz her hac mevsiminde niyet tazelemesi yapılması gerektiğini belirtiyorlar. Ben de acizane belki Rabbim’den bir lütuf gelir de gidişime vesile olur diye niyet etmeye çalışıyorum. Tabii bunun için fiili dua mesabesinde yapılacak işler var. Para biriktirmek gibi. Doğrusu böyle bir gayret içerisinde değilim. Belki şu an bana uzak göründüğü için. Tabii ekonomik şartlar da cabası.

Haccın o çok söylenen fakat bizim henüz tecrübe etmediğimiz manevi havasını solumanın kişiye kattığı çok şeyler olsa gerek. Genç yaşın o doğal hareketliliği kişiyi artı ya da eksi kutuplara savurabiliyor. Hac ibadeti bu noktada tutulacak sağlam bir kulp. Rabbimiz’in inayetiyle bu mukaddes ibadet, kişiyi hayır yörüngesinde tutabilir. Ayrıca yaşlılıkta yapılacak bir hayırlı iş, gençliğin verdiği enerjiyle beşe, ona, on beşe katlanabilir. Bir de hac ibadeti malum meşakkatli bir ibadet. Onu hakkıyla yerine getirebilecek zamanlar, gençlik çağlarıdır diye düşünüyorum. Hepsinden öte Rabbimiz o yaşlardaki ibadeti daha çok seviyor, daha çok değer veriyor. (Mehmet Fatih Baykal, 30)

Mihrimi hac olarak isteyeceğim

Hac ve umre hep içimde olan büyük özlem… Borçlarımı bitirir bitirmez inşallah önümüzdeki sene gitmeyi düşünüyorum. Hatta bir evlilik gündeme gelirse mihrimi hac olarak isteyeceğim. (Hicret Ünver, 31)
Şeytan “Gençken hacılık unvanını taşımak zor” diye vesvese veriyor ama…

Ben önce umreye daha sonra hacca gitmeye niyetliyim. Genç yaşta, her şeyin farkındayken, gücünüz kuvvetiniz yerindeyken hacca gitmeniz çok daha makbul. Hem ne kadar yaşayacağımızın ve ilerde gidip gidemeyeceğimizin de garantisi yok. İnsan zaman ilerledikçe daha çok dünya telaşına kapılıyor.  Hele genç insan için hac demek, hayatını belli bir düzene sokmak demek.

Bir de hacı olmak kanaatimce üste giyilen bir kıyafet gibi. Hakkını vermek gerekiyor. Hacı sıfatını üzerinizde hakkıyla taşımak için daha dikkatli olmalısınız. Hacıya yaraşır bir ahlâkınız olmalı. Ancak şeytan işte burada bizi kandırabiliyor sırf gitmeyelim diye. “Sen” diyor, “dönüşte hacı olacağından istediğin her şeyi yapamayacaksın. İyisi mi yap yapacağını, ne zaman elini eteğini çekecek olursan o zaman git. Ne de olsa hacılık unvanını taşımak zor” diye vesvese veriyor. Ancak şunu bilmeli ki, orda ihrama giren, şeytanın küçüğünü büyüğünü taşlayan, bir karıncayı bile öldürmemeye çalışan Müslüman, geri döndüğünde Allah’ın izniyle o halini daha rahat muhafaza eder. Her şeyden önce Allah’ın üzerimizdeki hakkı olan hac farizasını eda etmiş oluruz. Ayrıca bütün günahlarımızdan arınmış, tazelenmiş bir halde döneriz. Mekke’de harama bakmayan gözün, dönüşte de bakmaması, orada dilini boş laflardan koruyan, kalp kırmamaya çalışan kişinin evine döndüğünde de aynı hassasiyeti göstermesi lazım diye düşünüyorum. (Sabahnur Dağtekin, 21)

Hacca emekliler gider sanıyordum

Önceleri hacca sadece dünyayla işini bitirip emekli olan insanların gittiğini sanıyordum. Ancak sonraları çevremiz değiştiğinde tanıştığım insanlar, Mekke’yi, Medine’yi, Arafat’ı, Mina’yı, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) hatıralarını anlattılar. İçim bir hoş oldu. Ve oralara gitmeye niyet ettim. Tam dört yıl sonra da gitmek nasip oldu. İnanın giderken beş kuruş param yoktu. Ama elhamdülillah hiçbir sıkıntım olmadı. Gerçekten bir Müslüman ömründe bir defa olsun gitmeli mutlaka. Bir defa yıllardır hasretini çektiğiniz, hayallerini kurduğunuz Kâbe’yle karşı karşıyasınız. O an dünya aklınızdan çıkıyor! Her taraf berrak. İnsanlar değişik yerlerden hep aynı gaye için toplanmışlar, ağlıyorlar. Herkesle aynı düşüncedesiniz… Gayeniz aynı. Manevi olarak anlatılamaz, unutulamaz duygular yaşıyorsunuz. Günlerin bitmesini istemiyorsunuz. Büyüklerimiz derlerdi ki; “Önce tekkeye, sonra Mekke’ye!” Ben bu sözün anlamını orada çok iyi anladım. Orada edep çok önemli. Sıkıntı çok oluyor. Sabretmesini hacca gitmeden memlekette öğrenmek lazım. (Eyüp Berktaş, 26)

Gülnar Funda AKBULUT