> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Fıkhus Sire > Umretul kaza
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Umretul kaza  (Okunma Sayısı 4974 defa)
07 Ekim 2010, 11:09:05
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 07 Ekim 2010, 11:09:05 »



4- Umretul-Kaza
 

Resûlullah (s.a.v.) yedinci yılın Zilkade ayında Mekke'ye doğ­ru yola çıktı. Yâni bir yıl önce müşriklerin, kendisini oraya girmek­ten engellediği şehre. Umresini kaza edecekti. îbn Sa'd'ın Tabakat'ın-da anlattığına göre, Resûlullah (s.a.v.) ile umre yapanların sayısı iki bindi. Bu tabiî, Hudeybiye'de bulunanlarla sonradan katılanların toplamıdır.

Bu seferden sadece vefat eden veya Hayber savaşında şehid olanlar geri kalmış oldu[46].

Îbn Ishâk ise; «Kureyşliler kendi aralarında şöyle dedikodu ya­pıyordu: Muhammed (sav) ve ashabı, sıkıntı ve zorluk içindeymiş» diyor.

Bu yüzden müşrikler, Dârü'n-Nedve önünde top1 anıp müslüman-larm durumunu gözetlemeye başladılar. Resûlullah (s.a.v.) Mescid-i Haram'a girince, omuzundaki örtüyü sıyırıp sağ pazusunu dışarı çı­kardı ve şöyle seslendi: Allah şu adamlara kendisini güçlü göste­ren her kişiye rahmet eder. Sonra da (Hacer-i Esved) rüknünü is­tilâm edip hızlı sert yürüyüşle tavafa başladı. Ashabı da öylece yü­rüyordu. Üç şavt böylece (Hervele) yaptı. Öbürlerinde ise normal yürüdü... îbn îshâk'a göre îbn Abbas şöyle konuşuyordu. Bazı kim­seler zanneder ki, Resûlullah (s.a.v.) pm bunu böyle yapması sadece Kureyş'ten gelen söylentilerine bir cevab mahiyetindeydi. Umumi bir sünnet değildi. Halbuki Resûlullah (s.a.v.)'m bunu yapmasının hikmeti, Veda Haccı esnasında anlaşıldı ve müekked sünnet olduğu kesinleşti[47].

Resûlullah (s.a.v.) bu esnada Meymûne binti Haris ile evlendi. Rivayete göre nikâh akdini ihramlı iken yaptı. Bazıları ise, ihram­dan çıktıktan sonra akid yapıldı der. Meymûne (r.a.)'yi Resûlullah ile evlendiren (veya nikahlayan) da onun bacısı Ümmü'1-Fadl'ın ko­cası bulunan, Abbas bin Abdülmuttalib idi[48].

Resûlullah (s.a.v.)'ın Mekke'deki üç günlük ikameti bitip, (ba­rıştaki Kureyş'In tanıdığı süre dolunca) Kureyş hey'eti Hz. Ali (r.a.) '-ye müracaat edip: Ey Ali, artık efendine söyle, müddet dolmuştur, çıkın Mekke'den dediler. Resûlullah (s.a.v.) yola çıktı".

Resûlullah, Medine yolunda Ten'im yakınında «Şerif» denilen mevkide konaklayıp, Hz. Meymûne (r.a.) ile gerdeğe girdi. Daha sonra yola çıkıldı ve Zilhicce'de Medine'ye varıldı. [49]

 
Dersler Ve İbretler
 
Bu umre, Resûlullah (s.a.v.)'in doğru söylediğinin Cenâb-ı Hak tarafından tasdiki, O'nu ve ashabını, Mekke'ye ulaştırıp Beyt'ini tavaf ettirecek, izhâr buyurduğu te'yki ve desteği diye tanımlanır. Nitekim gördük ki; Hudeybiye gününde Hz. Ömer (r.a.) şöyle so­ru tevcih ediyordu. Resûlullah (s.a.v.)'a:

—  «Sen değil miydin peki; bizim gelip Kabe'yi tavaf edeceği­mizi söyleyen?[50] O da cevab veriyordu:

—  «Peki, ben size bu sene geleceksiniz, yapacaksınız dedim mi?» Ömer:

—  «Hayır», diyor. O tekrar:

—  «O halde sen mutlaka gelip tavaf edeceksin, böyle bil», diye bağlıyordu.

îşte bu, Resûlullah (s.av.)'m va'dinin doğrul anına siydi. Nitekim, Allah (c.c.) da, kulunu bu va'dinden ötürü, şu kelâmıyla ayrıca doğ­ruluyor: «Allah, Resûlü'nün rü'yasım Hak olarak tasdik ediyor ki; mutlaka siz Mescid-i Haram'a, inşâallah emniyet içinde girip, endi­şesizce tavafla, traş olup veya saçınızı kısaltacaksınız. O, sizin bil­mediğinizi bilir  Daha bunun ötesinde apaçık bir fetih verecek[51]».

Yine bu umre, hemen ardından gelen Büyük Fetih için bir giriş ve ilk adım oldu.

Aynı zamanda bu umreye iştirak eden Ensâr ve Muhacir kala­balığı, her davranışında; tavafta, sa'yde ve öbür menâsikde Resûlul-lah'a istekle uyuyor, onun çevresinde neş'e ve yiğitlik dolu davra­nışlarıyla, hiç de müşriklerin düşünüp beklediği hastalık, gevşeklik gibi bir görüntü vermiyorlardı... Bu yüzden müşriklerin yüreğine korku saldılar, Çünkü onlar, ashabın, Yesribin iklimi gereği sıtma v.s. gibi hastalıklara yakalanıp, çeşitli imkânsızlıklarla hayli yıpran­mış olduklarını sanıyorlar ve dedikodusunu yapıyorlardı...[52]

Müslim, İbn Abbas'tan rivayet eder ki:

Müşrikler, müslümanların Kabe çevresinde «Remel» yaptığını (sert adımlarla dik dik yürüdüklerini), sa'yde de aynı canlılığı ta­şıdıklarını görünce, birbirlerine : Bunlar mı, bizim sıtmadan perişan olduğunu sandığımız kimseler?... Bunlar ceylân gibi zıplıyorlar, o kadar çevikmisler[53].

Hâsılı tamamlanmış şekliyle bir bütün olarak, bu umre, müş­riklerin gönlüne öyle bir oturdu ki; âdeta Mekke fethinin kolay ve savaşsız gerçekleşmesine zemin hazırladı.

Şimdi biz bu «Umretü'l-Kazâ»'dan neler alırız, ona bakalım:

1- Tavafın İlk üç şavtmda, sağ omuzu dışarıda bırakacak şe­kilde ihramı koltuk altından bürünmek   (Iztıba)   ve  sert  adımlarla hızlı yürüme (Hervele)'nin; bu anda Resûlullah (s.a.v.)'a uymak ba­kımından müstehab olduğu.

Bunun müstehab oluşu şuna bağlı tabiî: Tavafı sa'y izliyorsa, o tavafta «remel» yapılmışsa bu da müstehab olur. Çünkü Resûlul­lah (s.a.v.) böyle yapmıştı. Iztıba ise, ihramın bir ucunu sağ kol­tuk altından, ikinci ucunu ise sol omuzun üstünden örtülmesidir ve bu aynı zamanda Safa ile Merve arasında sa'y anında iki nişan ara­sında, ittlbâan sünnet olur...

2- Bazı  fakihler,   hac veya umre anında ihramh iken nikâh kıymanın caiz olduğuna kanaat ettiler.   Dayanakları da, yukarıda naklettiğimiz rivayete  göre; Resûlullah   (s.a.v.)'in   Meymûne   (r.a.) ile ihramh olarak   nikâhlandığıdır.   Ama  fakihlerin büyük bir gru­buna göre ise; ihramhmn ister bizzat, ister vekâleten nikâh yaptır­ması mutlak mânâda câ'z olmaz. Hanefiler ise, ihramlınm veli ola­rak da, ihramh olmayan biri adına nikâh kıyamıyacağı kanaatındadır.

tşte böylece Resûluîlah (s.av.)'ın, umre ve bir de hac yaptığı biliniyor. Müslim'in Enes (r.a.)'den senediyle naklettiğine göre Re­sûlullah (s.a.v.) bütün umreleri Zilkade'de yaptı. Sadece, hac anın­daki umresi ise, hac mevsiminde oldu: Hudeyblye umresi Zilkade'de, ondan sonraki sene yaptığı (Umretü'1-Kazâ) umre Zilkade'de, Ca'-râneden dönüşte yaptığı umre, Huneyn ganimetlerini taksim için dönüşteki umresi de Zilkade'de, son umresi ise Veda Haccı'na gitti­ğinde yaptı ki, bu Zilhicce'dir, tabii ..[54]

 
5- Mûte Muharebesi
 

Hicretin sekizinci senesi, Cemâziye'l-Evvel ayında Mûte'ye sefer oldu. Mûte, Şam bölgesinde bir kasabaydı. Bugün «Kerk» diye anı­lan, bir yayla, konak yeri...

Bu gazvenin sebebi ise; yukarıda bahsi geçen Busra Meliki'ne Resûlullah'ın elçi olarak gönderilen Hârls bin Âmir el-Ezdi'nin öl-dürülmesiydi. Bunca elçisinden hiçbiri de böyle öldürülmemişti. O, halkı Şama karşı çıkışa da'vet etti. Ve bir anda, üçbin savaşçı müs-lüman, Mûte'ye gazaya gitmek isteği ile toplanıvermişti

Resûlullah (s.a.v.) bu savaşa b.zzat katılmadı. O yüzden bu sefere esasen gazve değil, «seriyye» denir Ancak, bu savaşa katı­lan müslümanların sayısının çokluğu ve savaşın da son derece önem­li oluşu sebebiyle siyer ulemasının hemen hepsi «gazve» demiş­lerdir.

Resûlullah savaşçılara: «Emiriniz, Zeyd bin Hârise'dir. O şe-hid olursa Ca'fer bin Ebi Tâlib, o da şehid olursa Abdullah bin Re-vaha olacak, o da şehid olursa artık halk kimi dilerse onu başına geçirsin[55]».

Ve Resûlullah (s.a.v.) müslümanlara, oraya varınca ilk iş ola­rak onları islâm'a da'vet etmeyi tavsiye etti. Kabul ederlerse ne âlâ. Yoksa Allah'a sığınıp onlarla savaşın diye tenbihledi.

Ibn îshâk der ki; Resûlullah (s.a.v.) ve sahabesi Cr.a.J, müslü-man orduyu ve komutanlarını Medine dışına Veda tepesine kadar uğurladılar. Bu esnada, Abdullah bin Revaha ağladı. Niçin ağladı­ğım sordular. O, vallahi ben ne dünya sevgisinden, ne de sizden ayrıldığıma ağlıyor değilim. Fakat Resûlullah'tan işitmiştim; Kita-bullah'tan okuduğu şu âyette cehennem anlatılıyordu: -Sizden, ce­henneme uğramıyacak yoktur. Bu Rabbinin kendine zaruri olarak yapmayı vâcib kıldığı gerçek[56]»   Eh ben kestiremiyorum ki, oraya uğradıktan sonra nasıl geriye dönebilirim... Onlar yürürken, ar­kalarından müslümanlar sizi Allah korusun, size sâhib olup, sağ se­lâmet bize kavuştursun diye seslenip duâ ettiler. Bunun üzerine (İs­lâm şâiri) Abdullah bin Bevaha şöyle bir şiirle cevab verdi;

-Ancak, ben Rahman (olan Allah'tan) mağfiret dilerim.

Kanlar fışkırtan keskin kılıç darbesiyle,

Ya da ciğerleri parçalayan bir kargı saplamasıyla

ŞEHİD OLMAK...

Kabrime uğrayanlar...

Allah bu bahadırı doğruya yöneltmiş de, o da

Dosdoğru yolu bulmuş desinler».

Daha Medine'den ayrılınca düşman onların kendileri üzerine yürüyüşlerini öğrenmişti. Toplanıp karşı çıktılar. Herakl yüzbinden fazla Rum savaşçı toplamıştı onlara. Ayrıca Şurahbil bin Amr de yüzb'n kişi toplamıştı; Lâhm, Cüzam, Kayn ve Behra kabilelerin­den...

Müslümanlar da bu karşı hazırlığı haber alınca, Maan mevki­inde iki gece konaklayıp mes'eleyi enine boyuna düşünüp müzake­re ettiler: Durumu Resûlullah (s.a.v.)'a mektupla bildirip, düşma­nın miktarını bildirelim diyenler oldu. Abdullah İbn Revana ise on­ların hamaset duygularını harekete geçirecek şeylerle onlara cesa­ret verip teşvik etti: «Ey kavm, vallahi şu anda pek istekli görünme­diğiniz, aslında kavuşmak için yola çıktığınız şeydir, şehidliktir» dedi. Zaten biz insanlarla, ne sayı, ne kuvvet, ne binek çokluğuna güvenerek çarpışmıyoruz. O halde yürüyün ileri ve iki şereften biri­ne ulaşın; zafer veya şehadet...

Müslümanlar «Kerk- dolaylarında düşmanla karşı karşıya gel­diler. Düşman öyle hazırlıklıydı ki; sayı, silâh ve malzemece kimse o güne kadar bu çapa ulaşmamıştır.

Çarpışmayı Zeyd bin Hari...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Umretul kaza
« Posted on: 29 Mart 2024, 13:58:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Umretul kaza rüya tabiri,Umretul kaza mekke canlı, Umretul kaza kabe canlı yayın, Umretul kaza Üç boyutlu kuran oku Umretul kaza kuran ı kerim, Umretul kaza peygamber kıssaları,Umretul kaza ilitam ders soruları, Umretul kazaönlisans arapça,
Logged
07 Ekim 2010, 11:13:09
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« Yanıtla #1 : 07 Ekim 2010, 11:13:09 »

te'min etmek için çeşitli çarelere başvurmanın caiz oldu­ğuna kail olmuşlardır[85].

Hadlerin tatbikine gelince: Şafiî ve Mâlikî Mekke Hareminde haddin yerine getirilebileceğine hükmetmiştir. Delilleri ise: Bunâri'-nin rivâyetindeki Resûlullah'ın şu kavlidir: «Harem, âsileri, kan dö­küp kaçanları ve kapkaççıları korumaz elbette[86]».

Ebû Hanife ise, (bu da Ahmed'den nakildir.) Harem'de olduk­ça bu kimseler emindir. Ancak sıkıştırılarak, Haremi terketmesini sağlamak caizdir. Oradan çıkınca da had veya kısas uygulanır. Delili ise, Resûlullah (s.a.v.)'ın Fetih günü söylediklerinin genel yorumu­dur. Zerkeşî ise şöyle der: O halde Mekke Haremindeki özel durum şudur: Mekke dışında küffâr veya âsiler bir yere üslendi ise, onlar üzerine umûmî savaş açmak ve hangi savaş tekniği gerekliyse onu uygulamak caiz olur. Ama Mekke'de böyle bir üslenmeleri oldu ise bu tarz bir savaş açmak caiz olmaz[87].

Biz de deriz ki; Cenâb-ı Hakk'm Harem-i Şerifi sırf mü'minlere mahsus emniyet yeri ve onlara âit sığmak kılmış olması bakımındandır. Durum bu olunca, artık orada kıtale sebeb olacak ne olabi­lir? Belki sadece «had»leri tatbik ve âsileri tedib vardır ki, onların da ahkâmı malûmunuzdur.

b) Avlanma yasağı:

Bu icmâ' ile sabittir. O da müttefekun aleyh olan şu hadîs-i ne­beviye dayanır: «...Oranın otu koparılmaz, avı ürkütülemez...» Avı ürkütme haram olursa, telef etmek tabii olarak haram olur. Demek ki, o arazide ava rastlayan, onu serbest bırakacak. Eliyle telef eder­se ihramlının yaptığı gibi tazmin eder. Ancak, hadîste ta'yin edi­len beş tür hayvan bu umumi yasaktan hariçtir. Çünkü Resûlullah bunları ayırmış ve zararlılar olarak göstermiştir. Karga, yengeç, ak­rep, fare ve kuduz köpek....Ulema, yılan ve zararlı yırtıcıları da za­rar verici olmaları sebebiyle bunlarla aynı kategoride mütalâa etmiş­lerdir.

c) Nebatının koparılması yasağı:

Bu da yukarıda geçen hadîsteki; «Otları koparılmaz» ifadesinde delilini bulur. Böylece o arazide Allah'ın bitirdiği her bitki bu ya­sağa dahil olup, sadece halkın geçimi için ektiği ve yeşilken kopar­mak zorunda olduğu bitkiler hariç kalır. Halkın ekip biçmesi haram olmaz yâni...

Tıpkı evcil hayvan kesmenin haram olmadığı gibi, hayvan ve nebatın bakımını yapmak, kuruyan dallarını ve otlarını koparmak caizdir. Ancak, Zerkeşî'nin, Ebû Hanîfe ve Ahmed'den rivayetine gö-rem, Harem dahilinde hayvan gütmeyi menetmişlerdir[88].

Yine cumhur, zararlı haşerelerden beşini istisna eden hadîs-i şe­rife kıyasla, umumî bitkilerden de ezâ veren bitkileri istisna etmiş­lerdir ki, bu da, «Nass'ı Kıyas'la tahsis» kabilindendir[89].

d) Oraya ihramlı girmenin vücûbu:

Yâni kim Mekke'yi veya Nevevi'nln dediği gibi onun Haremin­de bir yeri, hedef alır yola çıkarsa-, eğer bu gidişi de, ticaret ve zarurî ihtiyaçları sağlamak gibi sürekl igiriş ve çıkışı gerektiren bir iş için değilse, sürekli Harem'e girip çıkmak zorunda değilse, o kimse­nin ancak ve ancak hac veya umreye niyet ederek ihramlı olarak girmesi gerekir.

Ancak; ulema bu talebin, «vücûb<> mu, «Nedb» mi ifade ettiği hususunda ihtilâf etti. Ama üç imam nezdinde meşhur olan, Şâfiîle-rin de çoğunluğunca zâh'r olan «vücûb»dur ki bu îbn Abbas'tan nakildir.

Bazı ulema ise bunun mendûb olduğuna kanidir.

İhtilâfın sebebi ise, Resûlullah (s.a.v.)'m Fetih günü Mekke'ye ihramsız girmiş olmasıdır, Bu da, Müslim ve ötekilerinin; -Resûlul­lah Fetih günü Mekkeye girerken başında siyah bir sarık vardı ve ihramsızdı.,.»  şeklindeki  rivayetlerine  dayanır.

Yâni ihramın mendûb olduğuna hükmeden ulema bu hadisi delil alıyor. Ama vâcib diyenler de durumu şöylece tashih ediyorlar: Re­sûlullah o gün küffârın hıyanetine karşı tedbirli ve her an çıkabi­lecek bir harbe karşı hazırlıklıydı. Bu ise umumi halden müstesna­dır. Vücûbun dışındadır.

e) Gayr-i müslimlerin orada kalmasının yasağı:

Biz ilk hükmü açıklarken bunun da hükmünü deliliyle zikret-mistik. Bu da orada harbin yasaklığına dayanır.

6- Resûlullah (s.a.v.)ın Kâbe-i Muazzama'da yaptıkları üze­rine düşünceler:

a) Kabe içinde namaz:

Buhârİ'nin îbn Abbas'tan rivayetini naklederken demiştik ki. Resûlullah (s.a.v.) Beyt'e, oradaki putlar temizlenip, Hz. îbrahim ve ismail'e izafeten yapılmış ellerinde fal oku olan resimler silininceye kadar girmedi. Bundan sonra ancak Beyt'e girdi ama sadece dört kö­şeye tekbir getirdi ve namaz kılmadan çıktı.

Müslim ise İbn Ömer (r.a.)'den Resûlullah'ın, Usâme, Bilâl ve Osman bin Talha el-Hasbi ile Kabe içine girdiğini, kapısını kapatıp bir müddet orada kaldığını rivayet etmiştir. îbn Ömer diyor ki; Ben, Bilâl çıkınca, Resûlullah'ın orada ne yaptığını sordum. Şöyle dedi: iki direği soluna, birini sağına ve üç direği de arkasına aldı ve namaz kıldı. (O gün Kabe'nin altı direği vardı).

Buhâri'nin de îbn Ömer'den buna yakın rivayeti var...

Ulema da bu iki hadîs arasında tearuz olmadığını beyan eder. Sebebi ise îbn Abbas'ın (ki o Resûlullah'ın namaz kılmadığını nak­lediyor) Resûlullah (s.a.v.) ile beraber olmadığı, Kâbe içine girmediğinden gelir. Çünkü o namaz kılmadığını, îbn Hâcer'in dediği gi­bi, bir Usâme'ye, bir kardeşi Fazla isnad ettiriyor. Halbuki Fazl da Kabe'ye beraberce girmemişti. Bilâl'e gelince, o Resûlullah ile be­raberdi ve namaz kıldığını isbat ediyor. Binâenaleyh, îbn Ömer'in Bilâl'den rivayet ettiği hadisi, şu iki sebebten dolayı tercih etme­miz gerekir: Bir kere, bu olumlu bir haberdir ve onun bilgisi fazla­dır. Esas olarak, birşeyi isbat eden haber inkâr edene tercih olunur. İkinci olarak da; Biiâl'in haberi isbath ve müşahedelidir. Çünkü o Resûlullah üe beraberdi, Kabe içinde... İbn Abbas'ın haberi ise gör­düğünüz gibi sadece rivayete dayalı, müşahede yönü eksik. Üste­lik bir Usâme'den, bir kardeşi Fazl'dan rivayet ediyor. Fazl ise yine Resûlullah'ın yanında değildi.

İmam Nevevİ der ki TTndisçiİPi- BilAl'in rivayetini esas almak­ta birleştiler. Çünkü o isbat edicidir. Bilgi fazlalığı da vardır. Ar­tık onu tercih vâcib olur[90].

Ebû Hanîfe, Şafii, Ahmed ve cumhûr~u ulema da böylece, Ka­be içinde musalli herhangi bir duvarına dönüp namaz kılabilir, di­yorlar. Bu nafile veya farz olabilir. Ama İmam Mâlik aynı görüşte olup; Nafile namazı caiz görür, ama farz ve müretteb namazı caiz görmez...[91].

b) Resim ve fotoğrafın hükmü -.

Buhârî hadîsinde açıkça gördük ki; Resûlullah ts.a.v.) oradaki putlar ve resimler tamamen temizlenmedikçe Kabe'ye girmemişti. Ebû Dâvud da Câbir (r.a)'den; Resûlullah (s.a.v.)'ın, o anda Bat-hâ'da bulunan Ömer îbn Hattâb'a haber göndererek, gelip, Kabe'­deki bütün resimleri imha etmesini emrettiği ve bütün resimler sili­ninceye kadar oraya girmediğini naklediyor. Nitekim Buhâri de, Ki-tâbü'1-Hacc bahsinde Usâme'den naklediyor ki; Resûlullah Kabe'ye girince Hz. İbrahim aleyhisselâmı temsil eden resmi görünce su iste­di ve o resimlerin hepsini sildirdî. İşte bu hadislerin hepsi gösteri»- ki; Nebi aleyhisselâm, duvara çizilen resimleri de imha ettirdi, müces­sem ve tablo halindeki resimleri de oradan çıkarttırdı. Yine anlaşılı­yor ki; bütün bunlardan sonra Kabe'ye girince, duvarlarda resimler­den bazı izlerin kaldığım gördü ve tekrar su isteyip tamamen silip yok edinceye kadar uğraştı.

Bütün bunlar da, İslâm'ın tasvir, mücessem ve gayr-i mücessem resimler hakkındaki  hükmünü  açıkça göstermektedir.  Şimdi  size, mam Nevevi'nin, Müslim üzerine yazdığı şerhteki açıklamasının metnini sunuyoruz: «Asırdaşlarımız ve öbür ulema der ki: Canlı varlıkların resimlerini çizmek şiddetle haramdır. Bu büyük günah­lardandır. Çünkü bunca hadisde, resim yapanlar tehdid edilmiştir. isterse bunu adam, bir geçim yolu olarak, san'at edinmiş olsun. Her halükârda bu san'at haramdır bir kere... Çünkü burada Allah ile yaratıcılık yarışı vardır. Yine bu resim ister elbise, ister sergi, para, banknot, kap-kacak, duvar v.s. üzerinde olsun, aynıdır. Ancak ağaç resmi, kervan silueti ve benzeri canlı resmi (hayvan, insanî görün­meyen tablolar haram olmaz.

Tasvirin, resim yapmanın hükmü işte budur. Ama canlı resim­li birşeyl almanın hükmü ise; eğer duvara asılacak, üste giyilecek ya da başa sarılacak cinsten, tahkir anlamı verilemez biçimde kul­lanılacaksa bu da haramdır. Ama yere serilip oturulacak ya da yaslanılacak yastıkta olursa, yâni tahkir ve aşağılanma anlamı ta­şırsa o zaman haram olmaz. Ama madem ki rahmet meleklerinin ora­ya girmesine mânidir, o halde helâl olmaz. Aşağıda onu ayrıca zik­redeceğiz.

Burada, gölgeli veya gölgesiz olmasının da bir farkı yoktur. Bu bizim mezhebimizin özetidir. Yâni, sahabe, tabiîn ve onlardan son­rakilerin toplu görüşü... Bu, aynı zamanda Süfyânü's-Sevrî, İmam Mâlik ve îmam Ebû Hanife'nin ve ötekilerinin görüşüdür. Bazıları ise, gögeli resim nehyedilmiştir. Gölgesizlerde ise beis yoktur, der ise de bu bâtıl bir mezhebdir. Çünkü Resûlulîah'ın kötü gördüğü ve hiçbir ferdin de hoş göremeyeceği o perde üzerindeki resimler de[92] gölgesizdi. Artık öteki hadislerin mutlak mânâdaki resim yasağı da ayrı...

Rahmetli İmam Nevevi şöyle devam ediyor: «Ulema gölgeli re­simlerin yasakhğı üzerinde ittifakla, tağyirini vâcib gördü. Kaadl lyâz ise çocuk oyuncakları için ruhsat verildiğini söyler.»

Ben de derim ki: Bugün halk fotoğraf makinasıyla çekilen re­simler hakkında tereddütlüdür. Bu da acaba, el mehareytiyle çizi­len, resmedilen suretlerin hükmüne dahil mi, yoksa başka bir hükmü mü var?

Bazısı da, İmâm-ı Nevevî'nln  ağzından aktardığımız, haramhk lletine bakarak, fotoğrafın elle yapılan resim hükmünde olmaya­cağını sanır. Çünkü fotoğrafın bir el meharetine dayanır tarafı yok­tur. Yâni Allah'ın yarattığım taklid ve O'nunla ölçüşme görülmez. Sadece resim makinesini kullanmadan ibaret basit hareket var. Bel­li kayıtlarla, makine hazn...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes